Nefret ikliminden, barýþ iklimine... - Yalçýn Ergündoðan

14 Nisan 2008 03:31 / 1605 kez okundu!

 

Geçen hafta, ÝHOP’un çaðrýsý ile, bir grup gazeteci, yazar Cezayir Lokantasý’nda toplandýk. Biliyorsunuz “Ýnsan Haklarý Ortak Platformu (ÝHOP)”; Helsinki Yurttaþlar Derneði (hYd), Ýnsan Haklarý Derneði (ÝHD), Türkiye Ýnsan Haklarý

Toplantýya katýlan gazeteci ve yazarlarýn bileþeni de bunu doðrular nitelikte idi.



Þimdi gelelim esas konumuza. Agos Gazetesi Yayýn Yönetmeni, gazeteci 'Hrant Dink Cinayeti' ve 'Malatya Zirve Yayýnevi Katliamý'nýn müdahil avukatlarý, davalarýn seyri ve dava süreçlerinde karþýlaþtýklarý güçlükleri, Türkiye'de adaletin saðlanmasý için gösterilen çabalarý bizlerle paylaþtý. Ýstanbul Barosu’na kayýtlý avukatlardan Fethiye Çetin, Erdal Doðan, Ýzmir’den Ali Koç, Özkan Yücel, Nalan Erkem, ve Diyarbakýr’dan Tahir Elçi kamuoyuna tam yansýmayan geliþmeleri baþýndan sonuna aktardýlar. Hrant Dink Davasý biraz daha fazla kamuoyunun gündemine yansýyabiliyordu türlü engelleri aþa aþa. Ama, 18 Nisan 2007'te Malatya'da katledilen Almanya uyruklu Tilman Ekkehart Geske, Necati Aydýn ve Uður Yüksel ‘in iþkence çektirilerek öldürüldükleri 'Malatya Zirve Yayýnevi Katliamý' kamuoyunun gündeminde yeterince yer almadý. Davanýn avukatlarýndan Ali Koç bu nedenle çok sitemkâr konuþuyordu her söz alýþýnda. “Davada cinayeti iþleyenler belli. Her halukârda ceza da alacaklar. Ama benzeri diðer davalarda olduðu gibi azmettirenler ya da talimat verenler ortada yok” diyor. Tetikçilerin yakalanmasý ve tutuklanmalarý ile ilgili olarak avukatlarýn hemen tümünün ortak kanýsý; “iþlenen siyasi cinayetlerin eskiden iþlenenlerden farklý bir yöntem izlenerek gerçekleþtirildiði” yönünde. Yani, “kaos çýkararak, demokrasi dýþý geliþmelere zemin hazýrlama” maksatlý tüm giriþimlerin aslýnda “konsepti” deðiþmiþ bir diðer anlamda. Bu çok önemli bir tespit. Avukatlarýn yorumlarý böyle. Yani, “devletler arasý iliþkilerde, cinayetleri iþleyenlerin yakalanmýþ, tutuklanmýþ ve cezalarýný almak üzere yargýya teslim edilmiþ olmasý, devletleri ‘töhmet altýnda’ býrakmaktan, zanlý olmaktan çýkarýyor/kurtarýyor...”



Dikkat edilirse, son dönem siyasi cinayetlerin planlamalarýnda, failleri kaçýrma, yakalatmama gibi pek kaygýlarý olmadýðý ortada. Dink Cinayeti’nde de bu böyle, Malatya’da da diðerlerinde de... Avukatlarýn, özellikle de ‘Malatya katliamý davasý’ müdahil avukatlarýnýn bir de talebi var. Ceza yasasýnda bulunmayan yeni tarzda bir yasanýn çýkmasý gerektiðinin altýný çiziyorlar sürekli. O da, kendi adlandýrmalarý ile "Nefret Suçlarý Yasasý”. Bu tür cinayetler iþlenmeden önce, ülkede “kin ve nefret” duygularý aþýlayan, sürekli tahrik eden bir psikolojik ortam yaratýlýyor. Öyle bir hava estiriliyor ve o havada “tetikçiler” kolayca bulunuyor. Azýnlýklarla ilgili, ‘yabancýlara toprak satma’ ile ilgili, ‘misyonerlik faaliyetleri’ ile ilgili, ‘Ermeni meselesi’ ile ilgili sürekli estiriliyor bu hava. Toplantý sýrasýnda avukatlarýn bizlere sunduklarý dosyada, “yerel basýnda” bu havayý pompalamaya yönelik çýkan yayýnlardan çok çarpýcý örnekler var. Sanýldýðýnýn tersine, gerek estirilen hava, gerek cinayetleri iþleyenlerin tutumlarý “Müslümanlýk/Hýristiyanlýk” karþýtlýðý tavrýndan kaynaklanmýyor. Kýþkýrtýlan ve önde tutulan; bu topraklardan Türklüðün sökülüp atýlacaðýna yönelik “Türklük- Hýristiyanlýk karþýtlýðý...” Avukatlarýn araþtýrma sonuçlarýna göre ise, Malatya’da Hýristiyanlýk propagandasýnda, deðil ayyuka çýkarýlacak, kayda deðer bir durum bile yok. 400 bin civarýnda bir nüfusa sahip Malatya’da din deðiþtiren kiþi sayýsý 27 binde bir imiþ, þimdi 54 binde bir. Yani “nefret ortamý” yaratmada kullanýlan argümanlar da tam bir yalan kümesi üzerine kurulu. Ýþte bu ortamý hazýrlayanlara yönelik cezalar içeren bir yasa talebi var avukatlarýn. Gerek Hrant Dink davasý, gerekse de Malatya Katliamý davasý avukatlarýnýn ortaklaþtýklarý bir diðer nokta da þu: “bu cinayetler önlenebilirdi”, “önlenmedi”... Bir diðer ortak þikayet de; “Yargýlamada maddi delillerin müdahil avukatlardan gizlenmesi...”



* * *



Nefreti geliþtirmekten fayda umanlar, ellerini ovuþturanlar var. Yaratýlan, nefret ikliminden, barýþ iklimine geçiþ sancýlý bir süreç. Toplantýnýn sonuna doðru Avukat Ali Koç tarafýndan aktarýlan ve gözlerin nemlenmesine neden olan bir cümle tahribatýn ne denli derin olduðunun da göstergesi. Babasý Hýristiyan olduðu için öldürülen küçük kýzýn sorusu, annesinin verdiði ifadesinde mahkeme tutanaklarýna da, tarihe de bir not düþtü: “Anneciðim, biz de büyüyünce babam gibi öldürülecek miyiz?..”



Yalçýn Ergündoðan

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.