Kapitalizmin ‘kutsalý’: 14 Þubat Sevgililer Günü

13 Þubat 2011 18:46 / 2392 kez okundu!

 


14 Þubat Sevgililer Günü. Banka, alýþ veriþ maðazasý gibi yerlerden sýk sýk cep telefonlarýmýza gelen mesajlarla, yaygýn medya aracýlýðýyla ve her mecradaki reklamlarla “görevimizi”(!) yapmaya zorlandýðýmýz, uyarýldýðýmýz bu gün ortaya nasýl çýkmýþ ve nasýl bugünkü “tüketim” simgesi durumuna gelmiþ acaba?

Aslýnda Sevgililer Günü’nün kökeni, kaynaklara göre Roma Katolik Kilisesi’nin inanýþýna dayanýyor. Valentine adýndaki bir din adamýnýn adýna ilan edilen bir bayram günü. (St. Valentine's Day)

Kimi tarihçilere göre ‘Sevgililer Günü’ne kaynaklýk eden hikaye sadece bir efsane. Rivayete, inanýþa göre Valentine adlý Azizin yaþadýðý karþýlýksýz aþk yüzünden intihar etmesi ve ölümünden önce de ‘kalbinin sevgilisine gönderilmesini’ vasiyet etmesi kaynaklýk etmiþ bu güne. Bu olay üzerine “bu aþk” Hýristiyanlýkta bayram olarak kutlanmýþ ve týpký Noel Bayramý gibi zamanla tüm dünyaya da yayýlmýþ. 14 Þubat’ýn Valentine'in onuruna ‘kutlama günü’ olmasý, 496 yýlýnda Papa Gelasius tarafýndan ilan edilmesine uzanýyor. Bu gün, zamanla dinsel özelliðini yitirmiþ ve 1969 yýlýnda dini takvimden de çýkarýlmýþ. Günümüzdeki tüketime dönük uygulamanýn temelleri ise, 14 Þubat, 1800 yýlýnda Amerikalý Esther Howland'ýn ilk Sevgililer Günü kartýný yollamasýyla atýlmýþ. O gün bu gündür pek çok insanýn kutladýðý ‘toplumsal’ bir olay haline gelmiþ. Her ne kadar Hýristiyanlýkta dini özelliði kalmamýþ ve dini takvimden çýkarýlmýþ ise de, bu gün, bu kez “kapitalizmin” kutsallarý arasýna girmiþ vaziyette.

‘PARANIN’ VE ‘ERKEÐÝN’ GÜCÜ

Günümüzde, “Sevgililer Günü sizde neyi çaðrýþtýrýr” denildiðinde hiç kimsenin aklýna sevdiði kadýn ya da erkek gelmiyor. Sevgililer Günü dendiðinde de kimse ‘aþký’ ya da ‘sevgiyi’ anýmsayýp, duyumsamýyor. Her iki soruda da ilk akla gelen ne oluyor? Kocaman, iri harflerle vurgularsak, ‘Sevgililer Günü’ denince ilk akla gelen þey “HEDÝYE”.

Kapitalizmin krizlerinden birinin daha yaþandýðý günümüz dünyasýnda belki “tüketimi artýrmak” için, “ilaç” gibi bir gün diye de adlandýrýlabilir ama, bu ve benzeri günler duygu dünyamýzý da, vücut kimyamýzý da bozuyor aslýnda. Peki, “Sevgililer Günü” baþka neyi çaðrýþtýrýyor? Sevgililer Günü, daha ziyade kadýný ve “kadýna hediye almayý” akla getiriyor. Yani, kadýný aþaðýlýyor ayný zamanda. Ýçinde yaþadýðýmýz günümüz dünyasýnda, “parayý”, “gücü” ve “iktidarý” en kaba hatlarýyla “burjuvazi” elinde bulunduruyorsa, erkek egemen toplumun doðasý gereði “para”, “güç” ve “iktidar”ýn cinsiyeti de “erkek” tabii ki. O nedenle “Sevgililer Günü” denince, nesneleþtirilmiþ varlýk da ister istemez “kadýn” simgesinde cisimleþiyor.

“ÜSTÜNÜZDEKÝ BÝR CESET”

Kapitalizmin bu kutsal gününün, kapitalizmin meþhur “piramidinin” en tepe ve üst kesimlerindeki zenginliðinin bu “özel günde” ifadesi ise, “kürk”ü simgeleþtiriyor. Her þeyin, sevginin bile meta haline dönüþtüðü kapitalizm koþullarýnda para ile satýn alýnamayacak, “tüketilemeyecek” hiç bir þey yok. “14 Þubat Sevgililer Günü” nasýl kapitalizmin kutsalý ve simgesi haline gelmiþse, “aþk”ýn ve tabii -mevsimsel olarak- kýþ ve soðuðun da tetiklemesi ile 14 Þubat’ýn ve gücün simgesi de vitrinlerde sergilenen (aslýnda çok ‘kanlý’) “kürk” haline dönüþmüþ. Nesli tüketilmekte olan hayvanlarýn avlanmasýnýn yaný sýra, bir kürk manto için (dayanýlmaz koþullarda çiftliklerde yetiþtirilen) 40 Rakun’un ya da 80 Mink’in katledildiði düþünüldüðünde iþin ahlaki boyutunun da ne olduðu daha iyi anlaþýlabiliyor aslýnda. Konu hayvanlar ya da insan türü dýþýndaki canlýlar olduðunda, ‘bir sýnýfýn diðer sýnýflar üzerine tahakkümü’, rahatça bir türün, diðer türler üzerine tahakkümüne dönüþebiliyor. Elektrik þokuyla, boyunlarý kýrýlarak, canlý canlý yerden yere vurularak derileri yüzülen bu canlýlarýn çektiði acýyý kimse görmek istemiyor. Egemen tür; nasýl hayvanlarý “tabakta” ve “piþmiþ” olarak sevmeyi “yemek kültürü” haline getirmiþse, üzerlerindeki kürkün de aslýnda bir “ceset” olduðunu gizlemeyi baþarýyor. Týpký üzerlerinde mýþýl mýþýl uyunan kuþ tüyünden yorgan ve yastýklar gibi.

Bu ürünler için, Macaristan, Polonya ve Çin’de hayvanlarýn tüylerinin canlý iken yolunduðunu kanýtlayan bir programýn geçtiðimiz hafta Ýsveç’te TV kanalýnda yayýnlanmasý dünya genelinde haber oldu ve “infial” yarattý. Haber Türkiye’ye de yansýdý. Kuþ tüyünden yorgan ve yastýk yapmak için her yýl milyonlarca kaz ve ördeðin tüylerinin yolunduðu gözler önüne serildi. “Gýda” olarak tüketilmek üzere yetiþtirilen hayvanlar, kesilmeden önce çeþitli aralýklarla dört kez canlý canlý yolunuyorlardý. Bir yorgan yapýlabilmesi için de 75 kazýn tüyleri gerekiyordu! ( Kazlara deðinmiþken, merak edenler için belirtelim. Avrupa ülkelerinde yaygýn olan “kaz ciðeri” üretiminde kullanýlan hayvanlar da muazzam acýlar çeker. Günde altý defaya kadar, boðazlarýna geçirilen bir tüp aracýlýðýyla zorla beslenirler. Midelerine 3 kilograma kadar tuzlu ve yaðlý mýsýr lapasý pompalanýr. Sonunda hayvanýn karaciðeri þiþerek normal boyutlarýnýn dört katýna çýkar. Ve iþte o “ciðer” lezzet simgesi olarak piyasaya sürülür...)

Çýkarý, yaþamýn önüne geçiren, “en zeki”, “en akýllý” olduðu vehminden kaynaklý “kibriyle” insan türü gerçekte, diðer türlere takýndýðý yok edici tutumla, (nasýl bir zeka ise bu?) kendi tükeniþini de hazýrlýyor. Doðadaki hassas denge, tüm canlý türlerinin ve cansýz varlýklarýn korunmasý temelli ise; dengenin bozulmasý, “toplu yok oluþ”a gün saymak olmuyor mu?

Öyleyse; tüketimin doruða çýktýðý 14 Þubat özelinde, vitrinlerin “kansýz” olmasýný talep etmek, aslýnda bu “tükeniþe” de, "toplu yok oluþ"a da, bir anlamda “dur” demek anlamýna geliyor.


Yalçýn Ergündoðan

14.02.2009

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.