Gerçekte ne oldu, Berktay'ýn 1 Mayýs '77 menkýbeleri ne diyor?
02 Mayýs 2012 16:36 / 1979 kez okundu!
"Halil Berktay'a göre, ortada ne kanlý bir derin devlet komplosu ne de etrafa gizlenmiþ keskin niþancýlar vardý. Sol, kendi rezilliðinden bir maðduriyet efsanesi çýkardý..." "Herkes farkýndaydý. Devletin sola yapamayacaðý bir þeyi sol kendi kendisine yapmýþ, ortaya bir fecaat çýkmýþtý. Daha sonraki yýllar içinde bir sürü palavra atýldý. 35 yýl boyunca, davulcunun þahidi zurnacýdýr misali, bu palavralar gerçek kabul edildi. O günlerde daha doðmamýþ olanlar geçip karþýma keskin niþancýlardan bahsetmeye baþladý. Sol, kendi yaptýðý rezillikten bir maðduriyet efsanesi yarattý."
(Taraf Gazetesi, 2 Mayýs 2012) “77 katliamýndan solcular sorumlu”
* * *
Ben Halil Berktay'ýn, sol üzerine, Marksizm üzerine yaptýðý tarihsel araþtýrmalar ýþýðýndaki deðerlendirmelerine saygý duyan, yazdýklarýndan çalýþmalarýndan yararlanmaya çalýþan biriyim. Yani yazdýklarýný okuyan, söyleþi/konferanslarýna katýlýp, dinleyenlerdenim. Genelde solun kendisini "itibarsýzlaþtýrmaya" dönük, hakkýnda söylediklerine itibar etmeyenlerden yani...
Her ne kadar, Halil'in kendisine katýlmayan kiþilere yaklaþým üslubunu çok yadýrgasam ve beðenmesem de, genelde onun kendine özgü tutumuna yormaktayým.
Halil Berktay, 'gelenekçi solun' her þeyden bir "maðduriyet efsanesi" çýkarmasý gibi genelde geçerli olan doðru tespitinin içine katmaya çalýþtýðý 1 Mayýs'77 meselesi, bu kez "Halil Berktay menkýbesi" olarak kalmýþ galiba...
Berktay'ýn açýklamasýnda çizdiði 'sol siyasi panorama' doðrularý içerse de, "devlet" (derinden) tertibi olmadýðý yönündeki kanýtý hemen hemen hiç yok. "Alan yukardan taransa çok fazla kiþi ölürdü" yollu deðerlendirmesi ise gülünç. Zaten, "yukardan ateþ edildiðini" söyleyenler de, ateþ edenlerin alanda 'onbinlerce kiþiyi öldürmeyi hedeflediklerini' hiç söylememiþlerdi ki...
Tertibi gerçekleþtirenlerin hedefi ve amacý da zaten Halil Berktay'ýn þu an ifade ettiði tabloyu kamuoyuna inandýrarak, darbeye giden yolu haklý ve meþru kýlma amacýný taþýmakta idi.
1 Mayýs '77 katliamý deðerlendirmesini, bizzat alanda kürsü önünde bulunan, sonradan da "maðdurken", "1 Mayýs'77 sanýðý(!)" olmuþ biri olarak ,en hafifinden "hayret" içinde okuduðumu itiraf etmeliyim...
“1 MAYIS SANIÐI”NIN (!) GÖZÜNDEN 1 MAYIS 1977'NÝN HATIRLATTIKLARI
1 Mayýs 1977 ‘Emek Tarihi' açýsýndan olduðu kadar, Türkiye'nin yakýn siyasi tarihi açýsýndan da büyük önem taþýyan bir olaydýr. 1 Mayýs, yakýn siyasi tarihimiz içinde, “derin devlet”in, o günkü adý ile “kontrgerilla”nýn ülkeyi 12 Eylül 1980 darbesine götüren yolda önemli bir kilometre taþý oluþturan henüz aydýnlatýlamamýþ en büyük siyasi tertiplerinden ve kitle kýrýmlarýndan biridir.
Sekizi kadýn, biri çocuk olmak üzere 34 yurttaþýmýzýn yaþamlarýný yitirmesi,otuzikisi kurþunlanarak, diðerleri deðiþik þekillerde olmak üzere yüzyirmialtý kiþinin de yaralanmasý ile sonuçlanmýþtýr.
O ALAN 1 MAYIS ALANI!
O günü, Taksim Alaný'nda bizzat yaþayan biri olarak; o günden , aslýnda ‘maðdur' olan insanlarýn nasýl birden ‘sanýk' oluverdiklerinden ve mahkeme sürecindeki ilginçliklerden söz etmek istiyorum.
Evet, o gün yirmidört yaþýnda bir genç olarak; “Bu alan 1 Mayýs Alaný !..”, “Yaþasýn 1 Mayýs !..” diye haykýran yüzbinlerce insanla birlikte, coþku içinde 1 Mayýs'ý kutlamakta iken birden kendini “sanýk” olarak bulan doksansekiz kiþiden biri idim. O tarihlerde Ýzmir'de DÝSK 3.Bölge Temsilciliði'nde görevli idim. Yurdun dörtbir yanýndan Ýstanbul'a akan yüzbinlerle birlikte bizler de Ýzmir'den otobüslerle Taksim Alaný'na doluþmuþtuk. Türkülerimizi, özlemlerimizi, taleplerimizi haykýrýyorduk. Ben de elimde ‘megafonla' kortejimizi yönlendiriyordum. DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türkler konuþmasýný tam bitirmekte idi ki, alan o günkü Ýntercontinental Oteli'nin çatýsýndan açýlan ateþle birlikte karýþmaya baþladý. Kürsü hakimiyetini eline alan Sýtký Coþkun kitlelerin daðýlmamasý yönünde çaðrýlar yapýyordu. Bizler de ellerimizdeki ‘megafonlarla' Sýtký Coþkun'unkine benzer çaðrýlar yapmaya çalýþýyorduk. Ama panik havasý daðýtýlamýyor, herkes kacýþýyordu. Kurþun výzýltýlarý arasýnda herkes yata kalka kaçýþýrken, bir yandan da polis panzerleri sirenlerini çalarak kitlenin üzerine yöneliyor, diðer yandan da ‘ses bombasý' kullanarak paniði daha da artýrýyorlardý.
ÝLK ATEÞ SONRASI 'PANÝK'
Kitleyi toparlayamayýnca ben de diðerleri gibi kaçýþmaya baþlamýþtým. Dolmabahçe Sarayý yakýnýnda polis etrafýmýzý sarmýþ, elimdeki megafon ve sýrtýmdaki kýrmýzý DÝSK gömleði ile, polise düþmüþtüm. Bizi aðýr hakaretler, tekme tokatlar ve cop darbeleri ile Polis araçlarýna doluþturdular. Önce Sirkeci'deki (eski 2.Þube) Polis Merkezi'nin geniþ nezarethanesi'ne attýlar.
Polis aracýndan indirirken , merkezin önüne dizilmiþ iki sýra polisin arasýndan aðzýmýz burnumuz kan içinde yerlerde sürüklenerek, býyýklarýmýz yolunarak; “söyle bakalým lan, Allah var mý?" naralarý ile üzerimizde tepindiler. (Günler sonra serbest býrakýldýðýmda, sýrtýmýn siyahlýðý henüz geçmemiþ ve yürümekte zorluk çekiyordum. DÝSK; iki kiþilik uçak bileti alarak beni iki kiþilik koltuða yatýrarak ancak Ýzmir'e gönderebilmiþti.)
TEKME TOKAT NEZARETHANEDEYÝZ
Nezarethanemiz saatler geçtikçe kalabalýklaþýyordu. Þimdi anýmsayabildiðim kadarýyla Murat Tokmak ve Mustafa Gürkan da yeni konuklarýmýz arasýna katýlmýþlardý. Murat Tokmak yaralý idi. O zaman sendikacýlýk yapmakta olan Mustafa Gürkan'ý gece yarýsý hücremizden alýp bilinmeyen bir yere götürdüler. Ertesi gün geri getirdiklerinde MÝT'te sorgulandýðýný, kendisine; “senin 1 Mayýs olaylarý ile ilgin olmadýðýný biliyoruz. Onu geçelim þimdi. Söyle bakalým; 12 Mart sýrasýnda seni bir türlü ele geçiremedik. O tarihlerde nerede saklanmýþtýn?“ þeklinde sorular sorulduðunu , iþkence yapýldýðýný öðrendik.
Aramýzda 1 Mayýs kutlamalarýna katýlanlarýn yaný sýra rastgele sokaktan toplanmýþ insanlarýn olduðunu da zaman ilerledikçe anlamaya baþlamýþtýk. Bizleri bütün nezarethaneler dolu olduðu için Sirkeci'de tuttuklarýný anlamýþtýk. Dýþarýdan hiçbir haber alamýyorduk.
"YANDINIZ, SÝZÝ 'ASACAKLAR'..."
Yalnýzca polislerin; "Yandýnýz. Yüz kiþi öldü.Buradan sað çýkmayacaksýnýz.Sað çýksanýz bile asýlacaksýnýz!..” þeklindeki sözleri ile yetiniyorduk. Bizleri , kimlik tespitlerini yaptýktan sonra , ertesi gün Gayrettepe'deki 1.Þubeye götürdüler. Guruplar halinde Þube'deki Konferans Salonu'na doldurdular.
Hepimizi salondaki koltuklara oturttular. Baþlarýmýzý önümüze eðme komutu verdiler. Sahnede de savcý ve katip yerlerini almýþlardý. Ne olacaðýný o zaman biraz anlar gibi olmuþtuk. Sivil polisler bizleri teþhis edeceklerdi.
POLÝSLER TEÞHÝS(!) EDÝYOR
Teþhis ettikleri hakkýnda ‘dava' açýlacaktý. Polislerden bazýlarý salonda bizlere çok sert davranýyorlar, koltuklarýn aralarýna girip bizleri yumrukluyorlardý.
Bazý polislerse, sevecen bir þekilde yanýmýza yanaþýyor, 'geçmiþ olsun' diyorlar ve hafifçe baþýmýzý kaldýrmamýza yardým ederek; “Bak iþte, þimdi kapýdan giren bu kiþi iþkencecidir. Ýyi bak taný onlarý” diyorlardý. Bize sevecen ve dostça yaklaþan bu polislerin POL-DER'li olduklarýný anlamýþtýk...
MAÐDURKEN NASIL SANIK OLDUM?
...Derken, teþhis baþlamýþtý. Polisler rastgele teþhis ediyorlardý. Bir polis , ayný saatlerde, fakat baþka yerlerde tam onaltý kiþiyi birden teþhis edince Savcý'dan esaslý bir “fýrça” yiyecekti. Nihayet beni de bir polis ‘teþhis' etti. Evet,ben de ‘sanýktým' artýk. Polis, Savcý'ya verdiði ifadesinde; “elimde demir çubuklarla, 'Tek Yol Devrim' diye baðýrarak polis panzerine saldýrýrken" yakalanmýþtým. (Bilmeyen gençler için açýklamakta yarar var ; o günlerde biz solcularý birbirimizden en ayýrdedici özelliklerimiz ‘sloganlarýmýzdý'.) Oysaki ben TKP'li idim. Sloganlarýmýz farklý idi. (Yani polis 'teþhis' etmemiþ,rastgele tespit etmiþti)
"ARTIK BEN DE SANIKTIM"
Günler geçti. Bir gün biz ‘sanýk' durumuna düþmüþ kiþileri guruplar halinde Emniyet hücresinden alýp, Emniyet'te Savcý'nýn karþýsýna çýkardýlar.
Savcý ifadelerimizi aldý. Sayýmýz teþhis iþleminden sonra doksansekiz'e düþmüþtü. Aramýzdan onyedi kiþiyi tutukladýlar ve cezaevi'ne gönderdiler. Geri kalan bizleri de, gece yarýsýný geçtikten sonra beþerli guruplar halinde salýverdiler. Ýfadeler gündüz alýnmasýna raðmen gece yarýsýný geçe bizleri saldýlar. O sýralarda; “emniyetten kaçarken vuruldu” þeklindeki olaylar pek sýk olduðundan, bizler de endiþelenmiþtik açýkçasý. Mustafa Gürkan'ýn tecrübesi ile kapýdan hemen bir taksi bulup Emniyet'ten uzaklaþtýk…
Ýstanbul 2.Aðýr Ceza Mahkemesi'nde acýlan dava yýllar sürdü. Sýkýyönetim ilan edilince dava Sýkýyönetim Mahkemeleri'ne devredildi. Sýkýyönetim döneminde ‘mahkeme çaðrýlarýmýz'; radyolardan ve televizyondan açýk kimliklerimiz ve adreslerimiz okunarak yapýldý.
DURUÞMALARDAKÝ GARÝP KOMÝKLÝKLER
Yýllar yýlý duruþmalara gidip geldik. Bazý duruþmalarda, yargýçlarý bile güldürtecek gariplikler de yaþandý.
Duruþmalardan birinde; yargýç bir sanýða olay mahallinde nasýl yakalandýðýný sorduðunda, sanýk; “efendim ben Bursa'dan Ýstanbul'a gezmek için gelmiþtim. Dolmuþta yakalandým. Üzerimde ‘öðretmen kimliði'mi gören polis üzerimi aradý. Eþime Ýstanbul'dan aldýðým ‘naylon kadýn çorabý'ný buldu. Bana; “bununla yüzüne maske yapýp banka soyacaktýn deðil mi?" diyerek; beni tutukladý…”
Bir diðer duruþmada ise; bir ‘tanýk polis‘ ile, sanýk arasýndaki diyalog salondaki herkesi çok güldürmüþtü.
Yargýç; tanýk polise soruyor: "Sen bu sanýðý nasýl teþhis ettin?"
Tanýk polis yanýt veriyor: "Efendim bu kiþi Mao'cularýn reisi idi."
Yargýç yanýtý doyurucu bulmamýþtýr ki; yeniden soruyor: "Nereden anladýn ?"
Polisin yanýtý bu kez daha ilginçtir: "Efendim sanýðýn elinde Kýzýl Çin bayraðý vardý. Bayraðý sallýyordu. Arkasýndaki kalabalýk da onun talimatlarýna uyuyordu. Bu kiþi; ‘yat deyince hepsi yatýyor,kalk deyince kalkýyorlardý!.."
Bu kez bu kadarýna dayanamayan sanýk söz alýp ve yargýça soruyor ; "Efendim tanýða sorar mýsýnýz, ‘Kýzýl Çin bayraðý' dediði bayraðý tarif etsin !.."
Polis, Kýzýl Çin bayraðý dediði bayraðý tarif edemeyince; yargýcýn da sanýklarla birlikte kahkahalarýný tutamamasý kaçýnýlmaz oluyordu.
Evet, yargýlama aþamasý böylesi traji-komik olaylara da sahne olan; gerçekte, olayýn ‘maðdurlarý' -[ki; iddianamede maðdurlar, 'Osmanlý Bankasý Taksim Þb., Beyoðlu Kaymakamlýðý, Ýst.Emniyet Müdürlüðü, Ýntercontinental Müdürlüðü' görünmektedir]- olan ‘sanýklara'; yýllarca acýlar çektiren, ‘sakýncalýlar' listelerine aldýran, ‘pasaport yasaðý' uygulatan dava, uzun bir yargýlama sonunda kimsenin içinden çýkamadýðý bir hal alarak, gerçek failleri hiçbir zaman yargý önüne çýkaramadan zaman aþýmýndan kapanýp gitmiþtir.
1 Mayýs 1977 davasý iddianamesi'nin giriþinde, iddia makamýnýn bile belirtmek zorunda kaldýðý þu tespit, bir ‘ibret belgesi' olarak günümüzde hala geçerliliðini korumaktadýr : "Bu büyük ve kanlý facianýn tertipçisi ,uygulayýcýsý yurt ve insanlýk düþmaný olan bu asli failler er geç tesbit edilecek, tarihin ve þaþmaz adaletin önüne çýkarýlýp hüküm giyeceklerdir…”
» 1 MAYIS'77-VÝDEO: Kemal Türkler konuþuyor/ Saldýrý aný...
Yalçýn ERGÜNDOÐAN
02.05.2012
Son Güncelleme Tarihi: 04 Mayýs 2012 00:33