DARBELER MÜZEYE...
27 Mayýs 2011 15:30 / 2492 kez okundu!
Deðerli Yazarýmýz Yalçýn Ergündoðan'ýn "Darbeler müzeye" baþlýklý yazýsýný 27 Mayýs nedeniyle hatýrlamanýn faydalý olacaðýný düþündük. Ergündoðan, yazýsýnda 27 Mayýs'a dair tanýklýðýyla bunun bir devrim deðil darbe olduðunu anlatýyor.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Ýlkokul birinci sýnýfý bitirmiþ, okumayý yeni söktürmüþtüm. Eh 'sünnet' olma vakti de gelmiþti. Yaz tatillerinin baþlangýcý o zamanlar erkek çocuklarýn 'sünnet' olmalarý, büyüklerin de o vesile ile þöyle eþ, dost bir araya gelerek bir güzel eðlenmelerine vesile olurdu.
O sýralar babam kamu görevlisi olduðundan (dönemin PTT müdürü) sýk sýk, bir kentten diðerine tayin olurdu. Bu kez Manisa'ya baðlý, Gediz ovasýnýn doðu kesiminde yer alan Alaþehir ilçesinde yerleþik idik. Sünnet töreni için gerekli hazýrlýklar yapýlmýþ, davetiyeler bastýrýlmýþtý.
Darbe geliyor...
Evde sünnet töreni telaþý yaþanýr, davetiyelerden kent dýþýna gönderilecekler postaya verilmeye hazýrlanýrken, sabahýn çok erken saatlerinde babam bir sevinç çýðlýðý ile zýplayýp hepimizi uyandýrýverdi. O da ne? Babamýn yaþadýðý bu sevince bakýlýrsa, 'çok iyi bir þey' olmuþtu... O sýralar baþka alternatifi olmayan radyonun baþýna toplanmýþ, pür dikkat söylenenleri dinliyorduk...
Adýný sonradan öðreneceðim ve ileriki yaþamýmda adýný sýk sýk lanetle anmamý saðlayacak eylemlilikler içinde olacak kalýn, tok sesli bir "amca" radyodan sesleniyordu: "Türk Silahlý Kuvvetleri memleket idaresine el koymuþtur... Nato'ya, Cento'ya baðlýyýz!.." Tarih: 27 Mayýs 1960!
Hiç unutmuyorum. Rahmetli babam hemen giyinip, üst katý bizim ikamet ettiðimiz lojman olan, bahçeli binanýn alt katýndaki PTT'yi açýp; "iletiþim için, bugün bize çok ihtiyaç olur" düþüncesi ile sabahýn altýsýnda görevli diðer memurlarý da evimizdeki telefonla iþbaþýna çaðýrmýþtý... (O tarihte her evde telefon yoktu tabii, ama PTT çalýþanlarýnýn tümünde vardý.)
Babam apar topar 'görev baþý' yaptýktan sonra, çocuk aklý ile olaný anlamaya çalýþýrken anneme, teyzeme, anneanneme sormuþ onlardan bir þeyler öðrenmeye çalýþmýþtým. Evde herkes hemfikirdi. "Ordu kötü gidiþe 'dur' demiþti!.." Bizim evde herkes ayný þeyi söylediðine göre; "eh, mesele yoktu..."
Günün ilerleyen saatleri içinde bizim evin bahçesinin önünden "davul, zurna sesleri" yükselmeye baþladý. Evdekiler olarak, hepimiz pencereye koþtuk ne oluyor diye. Aa, ah!.. O da ne? Pek öyle, düðünde, eðlencede falan hiç oynadýðýna tanýk olmadýðým, sonraki yýllarda da hiç o halde görmediðim babam, "davul zurna tutmuþ", çevrede birikenlerle birlikte çalýp oynuyorlar...
Topluma Emirname
Alaþehir'de ve Türkiye'nin baþka evlerinde durum ayný mýydý, herkes 'sevinç' içinde mi idi, onu daha sonraki yýllarda çok daha iyi anlayacak ve kavrayacaktým. Ama o an bizim evde durum böyleydi. Evde babamýn baþýný çektiði 'sevinç', Haziran'ýn ilk haftalarýnda bizim "sünnet" günü yaklaþýrken aniden bir sessizliðe ve kýzgýnlýða dönüþüverdi. Sonradan çok sýk duyacaðým 'Sýkýyönetim' sözcüðünün o zamanki adý olan "Örfi Ýdare"yle çocuk yaþýmda tanýþmýþ oldum. Evdeki sessizliðin nedeni de buydu iþte. Bizim "sünnet" yatmýþtý!.. Davetiyeleri basýlan, hazýrlýklarý yapýlan "tören", evcek o kadar sevinçle karþýladýðýmýz "ihtilal"le berbat olmuþtu. Çünkü, kente ve ilgili birimlere çeþitli kanallardan iletilmek üzere yayýnlanan Milli Birlik Komitesi bildirilerinden birinde þu "emir" yer alýyordu. "Ýkinci bir emre kadar, 3 kiþinin bir araya gelmesi YASAKTIR!.. Niþan, nikah, düðün vb. toplantýlar da ertelenmiþtir!.."
Sonradan babam, ilçedeki askeri yetkililere gide gele, görüþe görüþe, davetiyelerde yazýlan tarihten epey bir zaman sonra gereken "izni" koparmýþtý da, benim sünnet de gerçekleþebilmiþti. Tabii davetiyeler ve hazýrlýklar da sil baþtan...
Darbe zemini oluþturma görevi
Þimdi o günlerden kalma kalýn ciltli bir kitap var elimde. "Ak Devrim" adýný taþýyan kitap, hemen ilk yapraðýnda "Baþbakanlýk Devlet Basýmevi, 1960" ibaresini taþýyor. O zamana göre, "lüks" sayýlan bir baský kalitesine sahip kitap, 27 Mayýs öncesini ve sonrasýný darbecilerin gözünden fotoðraflý bir þekilde anlatýyor. Darbecilerin bir nevi "resmi tarih" çalýþmasý yani. O zamanlar tüm devlet kurumlarýna daðýtýlmýþ. 1971 yýlýnda da, babam bana armaðan etmiþ. Cildi biraz yýpranmýþ diye, tarafýmdan ciltlettirilmiþ.
Ýki kez üst üste yapýlan seçimlerde, halk oyu ile açýk ara iþ baþýna gelmiþ bir hükümeti silah zoru ile, zorbalýkla devirme çabalarýnýn panoramasý. Bu yazýyý kaleme alýrken yeniden göz gezdirdim kitaba. Bugünkü çabalarý çok çaðrýþtýrýyor. Cuntalarýn faaliyetleri, meþru hükümeti devirme gayreti ile kurulan ittifaklar apaçýk. Hukukçularýn yürüyüþü, Üniversite profesörlerinin cüppeleri ile yürüyüþü. "Ordu-Gençlik el ele" pankartlarý. Sýklaþan Anýtkabir ziyaretleri. Demokrat Parti yöneticilerinin, hükümet aleyhine gösterilere katýlan öðrencileri öldürüp, 'et kýyma makinelerinde' imha ettikleri yalaný, daha neler, neler...
Darbeler müzeye..
2009 yýlýnda Genç Siviller'in, 27 Mayýs darbecilerinin göstermelik mahkemelerini kurduklarý ve seçilmiþlere zindan ettikleri Yassýada'yý "Demokrasi Adasý" yapma ve orada kurulacak bir müze ile, "Darbeleri müzeye kaldýrma" kampanyasý kapsamýnda düzenledikleri Yassýada etkinliðine katýlmýþtým. Dönemin Demokrat Parti mensuplarýnýn yakýnlarýnýn da katýlýmýyla "mahkeme salonunda" gerçekleþen toplantýda idamdan dönen Cumhurbaþkaný Celal Bayar'ýn torunu Emine Gürsoy da konuþtu. Gürsoy'un anlattýklarýný dinlerken, geçmiþtekilerle bugünkü giriþimlerin ne kadar paralellikler taþýdýðýný düþündüm. Türkiye'de yaygýn olarak ilk kez darbecilerin yargýlandýðý þu günlerde evi aranan, ifadeye çaðrýlan ya da gözaltýna alýnan, tutuklanan kimi kiþiler için söylenenler aklýma geliverdi birden: "Caným, bu saygýn kiþiler mi darbeci, þu profesörler mi darbeci? Bu dava komplo..."
Tarih belgeleri de açýkça gösteriyor, belgeleri inceleyen Emine Gürsoy da söylüyor. Unutmamak gerekir, silahý eline alýp son noktayý koyan darbeci kadar, akýl hocalarý ve darbe zemininin yaratýcýlarý da suça ortaktýr. "Burada aslýnda 'milli irade' yargýlandý. Darbeciler büyükbabamýn da içinde bulunduðu çok sayýda tutukluyu ne yapacaklarýný bilmiyorlardý. Darbe destekçisi profesörler, Anayasa hukukçularý, yapýlana kýlýf uydurmada darbecilere yol gösterdi. Onlara, 'bu tutukladýðýnýz kiþilere yönelik 'somut suçlar bulmazsanýz, o suçlara istinaden bir yargýlama yapmaz ya da yapamaz iseniz, siz 'suçlu' durumuna düþersiniz...' þeklinde yönlendirmelerde bulundular. Onlarýn bu telkinleri ve yönlendirmeleri ile darbeciler (bugün komik duruma düþen)çeþitli suçlar yarattýlar, düzmece davalar açtýlar. Yine bu darbeci profesörler, idamlar için de çok yol gösterici oldular..."
* * *
Sonradan her darbenin kendi Anayasasýný hazýrlamasýna yol açan bir darbenin, meþru iktidarý alaþaðý etmede kitle tabaný yaratmak için yürürlüðe koyduðu Anayasayý bir dönem de olsa "özgürlükçü" diye savunduðum için kendimle yüzleþiyorum. Sonraki darbelerden çok çekmiþ, yaþamýný sol, sosyalist siyasi mücadeleler içinde geçirmiþ biri olarak o darbede yakýnlarýný kaybeden, acýlar çeken herkesten, birey olarak, yurttaþ olarak "özür diliyorum!.."
27 Mayýs da, 'devrim' falan deðil, apaçýk, düpedüz bir darbe idi. Favori darbesi olanlara duyurulur...
Yalçýn Ergündoðan
27.05.2009