MARKS, 'MARKS’IN ÝNTÝKAMI' VE BEN

13 Kasým 2010 00:26 / 4627 kez okundu!

 


Desai, elimde tutuðum “Marks’ýn Ýntikamý” adlý kitabýn yazarýdýr. O bir lord. Bu güzel pazar gününde, kendisini Highgate’e gezmeye davet etseydim, ihtimal yoðun programýndan dolayý gelemezdi. Ayrýca, birbirimizi tanýmýyoruz da… Aslýnda gelmese de olur, yazdýklarý ortada. Kitabýný okurken heyecanlandýðýmda, þaþýrdýðýmda hemen kocaman kafasýnýn çoðunu kaplayan kývýrcýk saçlarýný sallayarak hayalet gibi yaný baþýmda beliriyor.

350 sahifelik kitabýný satýr satýr ezbere biliyor. Kitabý Marks’ýn düþüncelerine ayýrmýþ, Marks’ýn, neyi, ne zaman söylediðini araþtýrdýkça, fikirlerinin nasýl deðiþime uðradýðýný gün gün, sanki, Marks, Engels ve kendisi üçü birlikte ayný zamanda yaþamýþlar gibi yazmýþ. Ben ve hayalet Desai, yani onun kitabý, ikimiz Highgate’e Marks’ýn mezarýna gidiyoruz. Mezarý, Londra’nýn sýradan parklarýndan birinde. Parka giren herkes kiliseye bir miktar para ödemek zorunda. Parkýn iþletmesini kilise üstlenmiþ.

Kocaman heykelin yaný baþýna geldiðimde, iki elini, iki dizi üzerine býrakan o büyük insanla yüz yüze geldim. Buraya her geldiðimde baþýma gelenleri yeniden yaþadým. Mutluluk ve sevgi selinin etkisi altýndaydým, Bu öylesine bir sevgi ki, tanrýya, bir peygambere veya dine inanmýþlýðýn yarattýðý, bir kölenin efendisine baðlý olmasýnýn ruhsal bir etkisi deðil. Bu, daha çok bilinçle, yüreðin; geçmiþle, geleceðin; adaletle, eþitliðin; insanlýða saygýnýn, özgürlüðün birleþerek yoðrularak oluþtuðu, dinlerde olmayan, insani bir sevgidir.

Elimdeki kitap ýslanmýþ olacak ki, heykelin karþýsýndaki banka oturduðumda elimin tersiyle kitabýn kapaðýný sildim. Heykelin kaidesindeki yazýlara gözüm iliþti. “ Tüm Dünya Ýþçileri Birleþiniz”, “Filozoflar dünyayý yorumladý, önemli olan onu deðiþtirmek”. Bunlarý okuduktan sonra kafamý yavaþça kaldýrdým, Marks’ýn o kocaman gözlerinin içine baktým. Bilincimde ve büyük hayalimde hep sen vardýn, dedim. Seninle konuþmaya sohbet etmeye geldim.

“Marks 1858’lere kadar radikal bir söylem geliþtirdi. Araþtýrdýkça çok farklý alanlara yöneldi Daha sonra bunlara geri dönmedi” diyen bir ses, bir esinti, Desai’nin kitabýnýn bir yerinden kulaðýma çalýndý. Sesler daha da çoðaldý; “ileri burjuva üretim iliþkilerini geliþtiren Ýngiliz þirketlerinin ve Ýngiltere’nin yayýlmasýný da destekledi”. Sesleri daha fazla duymak istemiyordum kafamý salladým. Bu kadarý yeterdi. Bu defa kendi kendime sordum. Gerçekten böyle mi oldu? Neden olmasýn? Çünkü Marks, insanlýk tarihinin büyük dönüþümlerini araþtýrýyordu. Tarihin, bilimin astronomuydu. Bir üretim iliþkisi, yayýlabildiði son sýnýra kadar yayýlma dinamizmine sahipken, onu hiç kimse durduramaz. Yayýlmasý ne kadar çabuk olursa, daha ileri toplumsal yapýnýn oluþum süreçleri daha hýzlý oluþur diyordu. Bunlarý da ondan öðrendim. O her zaman benim tek düþünce kaynaðýmdý.

Bu parka her geldiðimde geçmiþle hesaplaþmayý istiyorum. Berlin Duvarý yýkýlýp Moskova düþtükten sonra kendimi diri diri mezara gömülmüþ gibi hissettim uzun zaman. Çok kýzmýþtým, heykele bakarak Marks’a, “Rusya’da devrim için koþullarýn hazýr olmadýðýný” söyledin mi söylemedin mi? dedim. Desai kitabýnýn kapaðýný mý açtý, yoksa rüzgardan mý uçtu, sahifeler bir bir çevrildi ve o önemli saptamanýn olduðu sahifede durdu: Marks bir Rus yoldaþýna yazdýðý mektupta “Rusya’da devrimin hazýr olmadýðýný” açýk bir biçimde yazmýþtý. Desai’nin homurdandýðýný duyar gibi oldum. Ayný sahifelerde, “Rusya’da devrim, köylü ve askerler öncülüðünde baþarýldý. Ýþçilerin rolü çok azdý. Ne birleþecek bir iþçi sýnýfý vardý, ne de kapitalizm. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi elleriyle olmadý. Böyle bir fýrsat da verilmedi. Öncü parti ve devlet aparatýyla gerçekleþen devrim, iþçileri sistemin birer vidasýna çevirmiþti.” diye yazýyordu.

Desai, daha da ileri giderek kitabýnýn bir yerinde Ekim devrimi 1989’da olsaydý ne olurdu, sorusuna cevaplar arýyor. O bölümü büyük bir heyecanla okudum.

Fransýz devriminden önce 1848 sýnýf savaþlarý, 1871 Paris Komünü ve ondan sonra Avrupa’yý sarsan dev halk ayaklanmalarý olmuþtu. Ekim 1917’den 1923’e kadar Almanya’da, Macaristan’da, Avusturya’da baþarýsýzlýkla sonuçlanan devrimler ardarda denenmiþti. Eðer Menþevikler Sovyet seçimlerinde Bolþeviklere dört oy farkla yenilmeselerdi, o zamanýn devrim önderleri Marksizm’i tekeline alamayacaklar, Marks’ýn tüm eserlerini, mirasýný ve ismini milyonlar sahiplenecekti. 80 yýl boyunca Marksizm’i bir dogmaya ve cansýz bir duvara çevirenler ortaya çýkmayacaktý. Marksizm, dinamik, yön verici, insanlýðýn büyük bir projesi olarak kalacaktý. Ýþte o zaman, büyük Ekim Devrimi, gerçek yerini bulacak, sadece emekçi Rus halkýnýn elleriyle deðil, bilgi ve bilinciyle yücelecekti.

----------

Highgate’ten, Londraya tepeden, çiseleyen yaðmur altýnda bakýyorum. Yemyeþil aðaçlardan ucu bucaðý görünmeyen koca kent... Parkta yalnýzým, Marks’ý ve ‘Marks’ýn Ýntikamý” kitabýný hesaba katmazsak. Onlarýn ikisi konuþmuyor, sadece beni dinliyorlar. Islak heykele bakýp avazým çýktýðý kadar baðýrdým. “Leninizm, Marksizm’in bir devamý deðil; Leninizm, Komünizm ve Bolþevizm, Marksizm’den bir sapmadýr. Sovyetlerde kurulan her þey senin söylediklerinin tersiydi”. Kendimin duyacaðý kadar sesim yükselmiþti, sustum. Bildiklerimi içimden geçirmeye baþladým.

Marks, Hegel’in felsefesini sadece ayaklarý üzerine oturtmuþtu. Ekim Devrimi, 1917’de deðil de, 1989’da Berlin Duvarý’nýn yýkýldýðý zaman olsaydý, Sovyetler Birliði yýkýlmayacak; Fukuyama tarihin sonunu ilan etmeyecek; Popper, Hegel’i totalitarizmin babasý ilan etmeyecekti. 1950 ve 60’larda ekonomik politikalarýyla tek alternatif olan ve Kapitalizmi, Marksizm’den ve Komünizm’den koruduðunu söyleyen M. Keynes de doðmamýþ olacaktý.

Desai’nin kitabýnýn sahifelerini tekrar karýþtýrýr gibi oldum. Amacým kitap okuyor görünümü vermek, parkta gelen gidenlerin dikkatini çekmemekti. Bu arada altýný çizdiðim bir paragrafa rastladým. Desai þunlarý söylüyordu; tarihin akýþý tersine çevrilseydi, dünyanýn bugünkü durumu çok farklý olurdu. Lenin, böylece zamanýndan önce doðmuþ bir devrime önderlik etmeyecekti. Ekim devrimine “tarihin erken doðumudur” demesine gerek kalmayacaktý.

Yakýnýmda kimsenin olmadýðýný fark edince, kitabý kapattým ve Desai’nin þu söylediklerinin doðru olup olmadýðýný doðrudan Marks’a, heykele, sordum. Bastýra bastýra, tekrar tekrar okudum. Ben okudum ben dinledim. Soran eden yok ilgilenen de yok. Ýnanýlmaz bir þeydi benim için, bu kadar okumama raðmen nasýl bu tarihsel durumun özgünlüðünü fark etmemiþtim. Marks’ýn söylediklerine tamamen ters bir devrim yapýlmýþ ve Marksizm sorumlu tutulmuþtu. Yýkýlan Sovyet deneyiminde devletleþtirmeleri yapan, planlarý hazýrlayan, hantal devletle, bürokratlarla iþçileri kurtarmayý hedefleyenler, tek partiyle ülkeyi yönetmeye çalýþan Marksistler deðildi; Leninistlerdi, Bolþeviklerdi. Leninizm, Marksizm’den bir sapmadýr ve komünizmin ve komünistlerin mezar kazýcýsýdýr. Çok mu ileri gidiyordum acaba bir baþýma?

Yani bildiðimiz Marksizm, aslýnda Leninizm’di. Marksizm ise, Türkiyeli komünistlerin Marksizm hakkýnda bildiklerinin tam tersiydi. Desai’nin þu yazdýklarýný önce gözlerimle, sonra içimden ve en sonunda da dayanamayarak yüksek sesle okudum. “Marks, hiç bir zaman sanayinin devletleþtirilmesini savunmadý. O, hiç bir zaman pazar ekonomisinin, merkezi planlamayla yer deðiþtirmesini söylemedi. Ýþçilerin yaþam koþullarýnýn geliþtirilmesi için devlete bakmadý, hatta sosyalist devletten söz bile etmedi. Gümrük duvarlarýnýn yandaþý deðildi; tek partili sisteme arka çýkmadý; hiç bir zaman komünist partisinin iþçi sýnýfýna öncülük etmesi gerektiðini söylemedi. Ona göre, iktidarý devirmek için ayaklanma yapan bir parti Blankist’ti. Hayatý boyunca uçan bir canlýya bile zarar vermedi”.

Gözümü heykele diktim, sessizce gözledim. Marks’ýn kýlý bile kýpýrdamýyordu. O þimdi tam bir heykeldi, sonsuz evrenin derinliklerinden gelen buz kütleleriyle dona kalmýþtý. Ýnsanlýðýn bu kadar yanlýþ anladýðý bir baþka bilim adamýna tarihte rastlanacaðýný sanmýyorum. Heykelin üstünden süzülen yaðmur damlalarý onu pýrýl pýrýl tertemiz yapmýþtý.

Amacým Marks’ýn globalizmi nasýl gördüðünü tartýþmak. Desai, “Marks, kapitalizmin son sýnýrýnýn globalizm olduðunu belirtmiþti” diyor. Dizlerim üstünde açýk tutuðum kitabýn kenarýný kývýrdýðým sahifeleri hýzla çevirdim. O bölümü Ýngilizce’den Türkçe’ye þöyle çevirdim: “Marks kapitalizmin dostu deðildi, onun iyi bir öðrencisiydi. 65 yýllýk ömrünün yarýsýný kapitalizmin dinamiklerini araþtýrmakla geçirdi. Bu dinamikler ki, ona göre, kapitalizmin sonunu hazýrlayacak ve komünizmi getirecekti. Bu, bir kapitalist devletin yerini, sosyalizmi getirmeyi amaçlayan baþka bir devletin almasý demek deðildi.

Marks 1848’de, henüz 30 yaþýndayken kapitalizmin devrimci dönüþümünün dinamik hareketlerini gördü. F. Engels’le yazdýðý ‘Komünist Manifesto’da kapitalizmin global doðasýný keþfetmiþti. Manifestoyu defalarca okumama raðmen güncel durumu dikkate alarak yorumlamamýþtým. “Burjuva sýnýfýnýn üretim için pazarý sürekli geniþletme ihtiyacý yeryüzünün en ücra yerlerine yayýlmasýna neden olur. Her yerde kendine iliþkiler arar, kendi kendine rahat ve güvenilir yerler bulur ve orada yerleþir” (Komünist Manifesto, 1948, Ýngilizce, s,123-25). Marks, kapitalizmin yeryüzünün her köþesine yayýlmak zorunda olduðu ve bunu gerçekleþtirecek dinamikleri olduðunu vurguluyor. Her çeþit direnci kýrarak global sýnýrlara varacaðýný açýkça belirtiyor. Marks bununla da kalmýyor, kapitalizm, dünya pazarýný sömürürken üretime ve tüketime kozmopolitan bir karakter verir, diyor. Kapitalizmin globalizm sýnýrlarýna varmak için tüm engelleri aþabilecek dinamikler taþýdýðýný da o zaman belirtmiþti Marks. Ulusalcýlýðýn tek taraflý kalmasýnýn hemen hemen olanaksýz olduðunu söylerken, uluslarýn evrensel karþýlýklý baðýmlýlýðýnýn yalnýzca maddi üretimde deðil, ayný zamanda entelektüel üretimde de kendini göstereceðini öngörüyordu. Haberleþme araçlarýndaki devasa geliþme en barbar uluslarý medeniyete çekecek, Çin setlerini yýkabilecekti.

Geri doðru çekildim, sýrtýmý banka dayadým. Gözlerimle Highgate’i deðil geçmiþi taramaya baþladým. Ýzmir, Ýstanbul ve Antakya’daki gizli parti toplantýlarýný gözlerimin önüne getirmeye çalýþtým. Kaç defa bunlarý okuduk tartýþtýk ve kaç defa devrim yolundan dönmeyeceðimize dair yeminler ettik, bu ne cehaletti? Kafamýzda globalizm hiç yoktu, her þey emperyalizmden ibaretti. Yani Komünist partinin iktidara gelmesi ve üretim iliþkilerinin son bulmasý ayný anda olacaktý. Politik - sübjektif koþullarla, maddi - ekonomik koþullar birbirinin içine girmiþti. Marksizm’de ise, önce burjuva üretim iliþkileri global düzeyde yayýlarak sonuna doðru yol alýr, yavaþ yavaþ bir çok alanda iþlemez duruma gelir; partiler, çalýþan kitleler, onu adým adým yenileriyle deðiþtirir. Tepemde duran koca heykel okuduklarýmý izliyor gibi geldi. Marksizm’de, “kapitalizme son veren devrim” diye bir amaç hiç yoktur. Marks’a göre kapitalizmin sonunu insanlýðýn global sýnýrlarý belirler. Desai’ye göre, Marks, bunlarý þöyle belirtiyor: “Adam Smith, ticarette ve özgürlüklerde elde edilecek ilerlemelerin insanlýk tarihinin en yüksek ve en son aþamasý olacaðýný kanýtlamaya çalýþýyordu. Berlin Duvarý’nýn yýkýlmasýyla, özgürlük ve ticaret çok geniþledi. Bundan dolayý Fukuyama, tarihin sonuna gelindiðini ilan etti. Marks ise, tarihin bu son aþamasýnda daha baþka þeyler aramýþ ve bulmuþtu. Ona göre özgürlük, sürekli eþitsizlik üreten özel mülkiyet ve sýnýf temelinde oluþan parlamenter demokrasinin de ötesinde bir yerdeydi. Ýnsanlýðýn özgürlüðü, karþýlýklý baðýmlýlýklarýnýn farkýna vardýklarý zaman mümkün olacaktýr. Birinin özgür olmadýðý bir zamanda hiç kimse özgür olamaz. Bir bütün olarak tüm insanlýðýn kurtuluþunu amaçlýyordu. Komünizm, hemen þu köþeyi dönünce ulaþýlacak þey deðildi; üstelik gerçekleþmesi için ne zaman ne de yol haritasý vardý.”

Desai bu söylemiyle Marks’ý revize mi ediyor? Belki de evet, týpký Lenin’in yaptýðý gibi... Çünkü bu durumda Marks’ýn bir sosyal demokratlýðý kalýyor. Daha da önemlisi, Marksizm’in, kapitalizmin sonunu tanýmlamasý da sosyal demokrat partilerinki gibidir. Kapitalizmin sonu gelmeyecek mi?

“Ne üretim fazlalýðý, ne pazarýn yetersizliði, ne iþçilerin örgütlenmesi ne onlarýn ulusal gelirden aldýklarý pay, ne kaybedilen imparatorluklar, ne petrol yetersizliði, ne de üçüncü dünya iþçilerinin tehditleri kapitalizmi durduramadý. Kapitalizmin bu duruma gelebileceðini kim tahmin edebilirdi Marks’tan baþka? Bakýn 1859’da Ekonomi Politiðin Eleþtirisine Katký’da, kapitalizmin sonunun geldiðini ilan etmesinin üzerinden henüz iki yýl geçmiþti ki, þöyle diyordu:

“Üretim güçlerini geliþtirme imkâný veren en küçük bir boþluk bitene kadar, bir sosyal sistem yok olamaz, tam tersine geliþir ve yeni daha ileri üretim iliþkileri, eskinin içinde kendini var edecek maddi koþullar oluþmadan ortaya çýkamaz. Maddi süreçleri yakýndan izleyen insanoðlu baþarabileceði görevleri önüne koyar; çözüm için maddi koþullar olgunlaþýr veya olgunlaþma sürecine girdikçe sorunlarýn kendisi ortaya çýkar”.

Marks’ýn ölümünden ve özellikle 1917’den sonra bu temel saptama inkâr edilmeye çalýþýldý. Marks hakkýnda kafamýzda yer etmiþ birçok þeyi unutmamýz lazým. Yeniden kapitalizmi tartýþmaya ihtiyaç duyduðumuz bugünlerde Marks’ý yeniden okumaya zaman ayýrmak ayrý bir önem taþýyor. Ancak böyle yaparsak, 21. yüzyýlýn baþýnda yaþamakta olduðumuz büyük deðiþimleri anlayabiliriz. Kapitalizm ne zamana kadar devam edecek, yerini, çalýþan insanlýðý mutlu kýlacak bir sisteme býrakacak mý, kapitalizmin yayýlmasýnýn sýnýrlarý varsa bunlar nelerdir? Bu sýnýrlar içsel mi dýþsal mý? Ekoloji, iþçilerin hoþnutsuzluðu, ulusalcý karþý duruþlar, dinci fundamentalizm anti-kapitalizm mi? Gerçekten bildiðimiz her þey aslýnda Leninizm mi? Marksizm nasýl revize edildi? Bu bölümlerin altýný çizmekle kalmadým yan taraflarýna dikkat çeken iþaretler de koydum.

Ey ordakiler! Hükümetin politik taktiklerini tartýþmakla zaman kaybedeceðinize biraz da kapitalizmi tartýþsanýz nasýl olur!

“Marksizm önce R. Hilferding sonra Lenin ve daha sonra da birçok Marksist tarafýndan revizyona tabi oldu. En çok da, Marksizm’in, bir devlet ve bir sýnýf öncüsü politik örgütlenme teorisinden yoksun olduðundan þikâyet edilirdi. Bir üretim biçiminden ötekine geçiþin, Marks tarafýndan çok mekanik ve basit bir þekilde ifade edildiðinden yakýnýlýrdý. Hatta o kadar ileri gidildi ki, Marks’ýn, kapitalizmin zayýf halkasýný ve kapitalizmin potansiyel olarak sosyalizmin habercisi olduðunu görmediðini, ýsrarla söyleyenler oldu. Fakat en son gülen Marks oldu. O, ne yanlýþtý, ne mekanistti ne de basit. Kapitalizmin, kendi geliþme potansiyelini tüketinceye kadar yok olmayacaðýný çok iyi biliyordu. Teknolojik devrim henüz yeni baþladý, gelecek ne getirecek kimse bilemez. Biyoteknoloji, yeni materyaller, evrende keþfedilecek yeni gezegenler ve henüz global kapitalizme tamamen entegre olmamýþ yeryüzü. Örneðin, dünyanýn birçok bölgesi kapitalizme entegre olurken Afrika bunu halâ gerçekleþtiremedi.

Birçok kiþi globalizmi korkunç bir süreç olarak görür. Bu alanlarda kapitalizmin önüne engellerin çýkmasýnýn kaçýnýlmaz olduðu ileri sürülür. Örneðin, belki çevre, belki ulus-devletlerin karþý direnci, belki de, devletler üstü devlet veya global düzeyde G20 gibi örgütlenmeler azgýn gidiþini durdurabilir.

Marks, kapitalizmi frenleyebilecek dýþ faktörleri ve kapitalizmin deðiþime ve yenilenmeye karþý güçsüz olduðunu görmedi. Ancak kapitalizmin sonsuza dek var olamayacaðýný biliyordu,. Ona göre kapitalizm, zayýflýðýnýn en güçlü olduðu noktadaydý. Diyalektik metod bunu gerektiriyordu. Kapitalizm, geliþemediði an yok olma sürecinin baþlangýcý olacaktýr. Her gün kapitalizm koþullarýnda makinelerin baþýnda çalýþan emekçiler yaþamlarýnda bu durumu hissetmeye ve görmeye baþlayacaklar, üstlendikleri misyonla üstesinden gelecekler.

21. yüzyýl baþýna kadar süre gelen kapitalist dinamizm Marks’ý doðruluyor. Bu, bir anlamda Marks’ýn, Marksist’lerden intikamýdýr. Onun adýna yalan söyleyenlerden, katliam yapanlardan ve en önemlisi yalan umutlar yayanlardan hesap sormasýdýr. Bu sefil, döküntü fikirler, sosyal deðiþim düþüncesini baþka yönlere sürükledi. Yeniden Marks’a dönüp kapitalizmin gücünü ve dinamizminin sýrlarýný öðrenmek gerek. Ayný zamanda kapitalizmin sýnýrlarýna nasýl varýlacaðýný anlamak da son derece önemlidir.

Okudukça oturduðum bankta küçülüyordum, utancýmdan küçülüyordum, ben de yalan yanlýþ umutlar yayanlardan biriydim. Sefil ve döküntü fikirleri yayan Komünist partisinin yýlmaz bir neferi olduðumu hatýrladýkça daha da küçülüyordum. Doðruldum, kitabý kapatýp hýzla parký terk etmek istedim. Kitap sevgim ve bu kitaba ilgim o kadar fazlaydý ki yapamadým, okumaya devam ettim.

Desai, Marks’ýn nasýl revize edildiðini þöyle yazýyordu: “Marks’a sert eleþtiriler iki konuda, kendi ülkesinden, Almanya’dan, Kautsky’den geldi. Kapitalizmin motor gücü nedir. Yani iþçilerin sömürüsünden nasýl kâr oluþuyor ve ikincisi kapitalizmi yakýn gelecekte ne bekliyor? Marks, kapitalin birinci cildini yazarken sabýrsýzdý ve hatta üretim modeli üstüne yazdýðý eleþtiriler daha bitmeden, sistemin yok olacaðý umudu içindeydi. (1857) Etrafýndaki Rus, Fransýz ve Alman yoldaþlarý ondan daha da hýzlýydýlar. Oysa Marks araþtýrdýkça, kapitalizmin nasýl çalýþtýðýna dair olgularý anladýkça sistemin sonunun öyle yakýn olmadýðýný görmüþtü. Engels, Kapital’in ikinci cildini yayýnladýktan sonra, Marksýn bu sonuca nasýl vardýðý daha iyi anlaþýldý. 1885 yýlýna kadar yaptýðý araþtýrmalarla Marks, kapitalizmin krizsiz ve istikrarlý bir dönem yaþayabileceði sonucuna varmýþtý. 1894 yýlýnda Kapital’in üçüncü cildi basýldýðýnda ise, Marksistlerin kafalarý daha da karýþmýþtý. Bu dev eserde Marks, kapitalist kâr oranýnýn düþme eðilimini keþfetmiþti. Yeniden Marksist teori sorgulanmaya baþlandý. Kapitalizm, sömürmeden varlýðýný sürdürebilir miydi? Emperyalist iþgallere gitmeden bu sistem var olabilir miydi?

Böhm-Bawerk, Marksist teorinin istikrarsýz olduðu kehanetinde bulunarak, Kapital’in birinci ve ikinin cildinin çeliþki içinde olduðunu söyledi. Eduard Bernstein, Ýngiltere’de geçirdiði bir kaç yýl sonunda, kapitalizmin deðiþtiðini, Marksizm’in artýk geçersiz olduðunu yazdý. Marksist teoriye karþý eleþtiriler o kadar keskinleþti ve derinleþti ki, bundan dolayý bölünmeyen hemen hemen bir tek sosyal-demokrat parti kalmadý. Birinci Dünya Savaþý’na kadar, önce Alman SPD bölündü, daha sonra diðer Avrupa partileri. Ýkinci Enternasyonal derin bir kýrýlma geçirdi, Lenin ve arkadaþlarý ayrýldý. Sosyal-demokrat partilerin çoðu savaþtan yana duruþ sergiledi, iþçi hareketi bölündü zayýfladý”.

Bu satýrlarý bakarken Küba’da Kapital’i nasýl okuduðumu hatýrladým. Sovyetler’de Perestroyka tartýþmalarý sürerken ben bir Ýtalyan üniversitesinden mezun Kübalý bir profesörden üç yýl süren Kapital semineri alýyordum. Satýr satýr, her tarafýný didik didik taramýþtýk. Seminer sonunda bize Kapital’in üç cildini hediye ettiler ve hocam þunlarý söylemiþti, hiç unutmadým. ‘Okumaya devam edin ayrýca çocuklarýnýza miras býrakýn, bu eser hiç bir zaman eskimeyecek’.

Bugün kapitalizmin derin krizi tartýþýlýrken, Kapital’deki analizlere geri dönülmesi çok anlamlý. Leninizm’e referans yapýlmýyor. Leninizm’le, Marksizm’i ayýrmak gerek. Leninizm, politik taktiklerle bir partinin nasýl iktidara taþýnacaðýnýn söylemidir. Marksizm ise, sistemle ilgilidir. Sol partiler iktidara gelir giderler, yoksullarýn haklarýný, demokrasiyi savunur ve geliþtirebilirler. Ancak sistemi ortadan kaldýrmak ayrý bir stratejidir. Politik amaçlar uðruna Marksizm, Lenin’den sonra revize edildi diyordu Desai. Çünkü, Lenin Narodnik’leri eleþtirirken, her þeye raðmen NEP politikalarýný uygularken bu durumun farkýndaydý. “Devrim hiç kimsenin beklemediði yerde Rusya’da Lenin’in önderliðinde Bolþevik parti tarafýndan gerçekleþti. Bolþevizm, Marksizm’in tek versiyonu oluncaya kadar Marksizm revize edildi. Sayýsýz Marksist akýmýn düþüncesi yalýnlaþtýrýldý. Marks, bilinmez ve karanlýk olmaktan çok uzak. Öyle bir duruma getirildi ki, Marks, yeni bir dinin kurucusu oldu. Bolþevik olmayan her þey dýþlandý, hasýraltý edildi. Rus devriminin ilk on yýlýnda Marksizm üstüne elle tutulur, açýk bir tartýþma yapýlamadý. Ne bir üniversiteden, ne de herhangi bir politik akýmdan katký, yeni bir yorum gelmedi. Batý Avrupa, ayaklanma beklenilen ülkeler, birer birer, ardý ardýna hiperenflasyon, deprasyon ve savaþla çalkalanýrken, sosyal demokrasinin bir versiyonu olan komünizm tek bir ülkede varlýk gösteremedi. Ýtalya ve Fransa’daki geçici seçim baþarýlarý yerini yenilgilere ve gerilemeye býraktý”.

Kitabý kapattýktan sonra, Marks’ýn heykeline bakarken þu düþünceler kafamda uçuþtu. Sovyetler Birliði, yirmi yýl içinde, kapitalizmin yüzyýlda gerçekleþtirmediði sanayileþme devrimini gerçekleþtirdi. Baðýmsýzlýðýný kazanan tüm sömürge ülkelere örnek oldu. Marksizm’in Bolþevik versiyonu zaferle taçlandý. Bu durum 1956’lara kadar sürdü. Macar ayaklanmasýnýn bastýrýlmasý ve Stalin’in yaptýðý vahþi terörün ortaya serilmesi, Bolþevizm’in çok derin bir kýrýlma geçirmesine neden oldu.

Sovyet devriminin Marksizm’e yaptýðý akýl alamaz revizyon ve tahrifatlar, Batý Marksistlerini çileden çýkardý. Marksizm’den etkilenen sayýsýz sol akým 60-70 yýllarda toparlandý, güç kazanmaya baþladý. Soðuk savaþ döneminde Batý Marksizm’i öyle bir yükseliþe geçti ki, Marksizm’i okutmayan üniversite neredeyse kalmadý. Marksist teorinin her tarafý didik didik araþtýrýldý ve zenginleþtirildi. Sovyetler’de ise, Marks’ýn önemli eserleri basýlmadý bile.

Fakat ne yazýk ki 1989’da Berlin Duvarý’nýn yýkýlmasýyla, Sovyetler ve Doðu Avrupa ülkelerinin sosyalist rejimleri ardý ardýna çökünce her þey deðersizleþti. Ne Sovyetler’in canlý, yaþayan sosyalizmi, ne de Petersburg iþçilerinin Lenin’e baðlýlýk sýrlarý, ne Çin, ne de Küba’nýn sosyalizmi yaþatma kararlýlýðýnýn bir deðeri kalmadý. Buharin, Troçki, Stalin veya Mao’nun katkýlarý da deðersizleþti, unutuldu gitti.

Yirminci yüzyýlýn sonuna gelinirken, kapitalizm, tarihinde ilk defa, 1914 ten beri bu kadar dinamik ve dünya çapýnda güçlü bir realiteye dönüþtü. Birçok ülke sorunlarýný çözmek için sosyalizmi terk etti, kapitalizme yöneldi. Kapitalizm teknolojiyi geliþtirme kapasitesini gösterdi, geliþme potansiyeline sahip olduðunu kanýtladý. Anýnda yere serilip gebertilecek bir sistem olmadýðý anlaþýldý.

Burjuva üretim iliþkisi (Marks hiç bir yerde kapitalist üretim iliþkisi dememiþ) yani kapitalizm 21. yüzyýla farklý girdi. Büyük bir krizle sarsýldý. Kimilerine göre ‘büküldü’, kimilerine göre ise ‘kýrýldý’. Tarihte her üretim iliþkisinin 200-400 yýllýk bir ömrü var. Kapitalizm, bir üretim iliþkisi olarak, 250 yýllýk bir geçmiþe sahip, yani yaþlýlýk döneminde. 2008 finans krizi bilinen krizlerden biri olmayabilir. Nasýl çýkýlacaðý hakkýnda henüz bir mutabakat da saðlanmýþ deðil.

Deli gibi bir baþýma, bir bankta saatlerce kitap okumaktan ve yazý yazmaktan yorulmuþtum. Kitabý kapattým, eþyalarýmý çantama koydum ve Marks’a baka baka parktan çýkýp evin yolunu tuttum.



Mehmet Taþ


29.10.2010, Londra



***

Meghnad Desai

Lord Desai,Londra Üniversitesine baðlý Ekonomi Okulunda emekli Profesör. Ýþçi Partisinden Lord, Hint asýllý bir Ýngiliz.


Marks’ýn Ýntikamý

Kapitalizmin Diriliþi,

Devlet Sosyalizminin Ölümü

Ýngilizce, 2002, Verso



 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
23 Kasým 2010 20:22

nuhungemisi

Sait Almýþ'ýn yazý üzerine kapsamlý eleþtirisi için bakýnýz:
http://www.izmirizmir.net/bilesenler/koseyazilari/yazi.php?yazi_no=1652
13 Kasým 2010 14:40

nuhungemisi

Volkan Akyýldýrým:

Köylülerin çoðunlukta olduðu geri bir ülke olan Rusya'da devrim olur mu? sorusuna 1882'de Manifesto'nun Rusça baskýsýna yazdýklarý önsözde Marks ve Engels þu yanýtý vermiþti:

"Buna bugün verilebilecek tek yanýt þudur: Eðer Rus Devrimi, Batýd...aki bir proleter devriminin habercisi olur, ve bunlar, böylelikle, birbirlerini tamamlarlarsa, Rusya'daki mevcut ortak toprak sahipliði, komünist bir geliþmenin baþlangýç noktasý olabilir."

Yani Marks'a göre geri bir köylü toplumunda da sosyalist devrim mümkündür, çünkü kapitalizm küresel bir sistemdir ve dünya devrimi ile yýkýlabilir.

Yazýnýn bütününü yanlýþ kýlan hata ise "Marksizm-Lenininizm" olarak kendini tanýtan stalinizm ile leninizmi ayný þey olarak görmek, Stalin'in yolunu Lenin'in açtýðýný söylemek. Sonra da stalinizmin tohumlarýný marksizm içinde aramak.

Yazarýn savaþtýðý þey leninizm deðil stalinizmdir. Leninizm-bolþevizm ve stalinizm zýt kutuplardýr. Biri egemen Rus bürokrasisine diðer iþçi sýnýfýna ve ezilenlere dayanýr.
21. yüzyýlda bunlarý görebilmek zor deðil. Lenin ve Troçki ile Stalin dönemlerinde iki farklý toplumsal örgütlenme, iki farklý anlayýþ olduðu ortadadýr. Stalinizm soldan türüyen bir sapma deðil, Rusya'daki bürokratik devlet kapitalisti rejimin ideolojisidir ve iyi ki 1989'da Doðu Avrupalý iþçiler tarafýndan yýkýldý.
13 Kasým 2010 14:39

nuhungemisi

Muhtesem Özdamar:

‘Ve þimdi kendi payýma, çaðdaþ toplumdaki sýnýflarýn varlýðýnýn ya da bunlar arasýndaki mücadelenin keþfi konusunda bana ait olan bir þeref yoktur. Benden uzun süre önce burjuva tarihçileri, bu sýnýf mücadelesinin tarihsel geliþimini açýkla...mýþlardýr ve burjuva iktisatçýlarý da sýnýflarýn ekonomik yapýsýný açýklamýþlardýr. Benim yeni olarak yaptýðým þunlarý tanýtlamak oldu: 1) Sýnýflarýn varlýðýnýn sadece üretimin geliþimindeki belirli tarihsel evrelere [historische Entwicklungsphasen der Produktion] baðlý olduðunu; 2) Sýnýf mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlüðüne yol açacaðýný; 3) Bu diktatörlüðün kendisinin yalnýzca bütün sýnýflarýn ortadan kalkmasýna ve sýnýfsýz topluma geçiþi oluþturduðunu.’(Marks, Kugelmann’a Mektup, 23 Þubat 1865.)

Leninizmle hesaplasmaya itirazim yok ama ondan önce de yapacak seyler var.
Ha bir de onbirinci tez var.
Tabii o misyonun sahibi isçi sinifinin mevcut durumu var.
Velhasil Marx'in heykelinde yer alan iki temel düstur en tartismali konular.
Allahin hikmeti midir nedir?:)))
13 Kasým 2010 14:38

nuhungemisi

Bergüzar Sanciþ:

Teþekkürler paylaþtýðýnýz için. Bence savaþlar ve sonrasýnda açýlan yeni pazarlar bugün eskisinden çok daha fazla oranda kapitalizme yaþam kaynaðý oluyor. Ve çok daha düþük oranda yeni üretim süreçleri geliþtirilerek eskiye adapte olabiliyor. Küresel açýlýmýn korku kaynaðý savaþlarýn bitmesi olmuþtur, olacaktýr da...
13 Kasým 2010 14:37

nuhungemisi

Mehmet Kazým Ablak:

Açýkçasý çok farklý bir yaklaþým. Mehmet Taþ'ý, durgun ama dolu akan bir nehiri algýladýðým gibi algýladým hep. Þimdi bu yazýsý ile de beynimi geçmiþime yönelik çok farklý bir açýdan sorgulamaya itmedi diyemem....
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.