AKP ve demokrasiye ihanet 1

03 Ocak 2015 16:31 / 1742 kez okundu!

 

 

Bir zamanlar Hitlerin sað kolu Goebbels’in söylediði gibi, demokrasi iktidarý ele geçirmek için iyi bir rejimdir. Benzerini neo liberaller, Erdoðan ve Hizmet yaptý. Her ikisi de demokrasiyi gülünç duruma düþürerek çevresel ve sosyal çöküntüyü hýzlandýrdýlar.

Faþistler iktidarý ele geçirdikten sonra demokrasiyi fýrlatýp atarlar. Liberaller, muhafazakarlar ve Ýslamcýlar ise özünü boþalttýktan sonra makyajlar ve satýþa hazýr hale getirirler. Bugünlerde otoriter rejimleri demokrasi diye kabul ettirmeye çalýþmalarý bundandýr.

 

Demokrasinin nasýl deforme edildiðini anlamak için birbirine baðlý iki sistemi hatýrlamakta yarar vardýr.

 

Birincisi, halkýn iradesini ortaya çýkaran ve onlarý politikaya dönüþtüren, çoðunluðun egemenliðini temsil eden, seçim sistemi, partiler ve parlamentolardan oluþur.

 

Ýkincisi ise, hükümetlerin iktidarý kötüye kullanmasýný engellemeyi hedefleyen, baðýmsýz yargý, denetim, hesap sorma, medya ve eleþtiri hakký gibi haklarý garantileyen, azýnlýðý temsil eden kurumlarýn toplamýdýr.

 

Ýki sistemin birlikte çalýþmasý demokrasinin kalitesini gösterir.

 

Türkiye’de daha çok ulusal güvenlik ve þimdilerde de politik istikrar gerekçe gösterilerek her krizde iki gruptaki kurumlar dar pragmatik perspektifle yanlýþ yapýlanmaya devam ettiler ve bu hala düzeltilemiyor.

 

Çoðunluðu temsil eden kurumlar, seçim barajý, partiler yasasý gibi kýsýtlamalarý kullanmak, atamalar, yer deðiþtirmeler, gözaltýna almalar, mahkemeye çýkarma süresini uzatmalar  gibi uygulamalara ek olarak, azýnlýðý temsil eden kurumlar özel güvenlik yasalarý, olaðanüstü mahkemeler gibi anti-demokratik uygulamalarla üstünde ciddi oynamalar yapýyorlar. Demokrasiyi geliþtirmek yerine demokrasinin en azýný iþletmek seçeneðini tercih etmiþ oluyorlar.

 

2002 yýlýndaki seçimle iktidar olan AKP aracýlýðýyla Türkiye’de önce liberal demokrasi yönünde adýmlar attýldý, fakat hemen sonra bundan uzaklaþýldý. “Ýlliberal”, “otoriter” diye tanýmlanan din-kültür-etnik temelli demokrasi güç kazandý. Zamanla tek parti yönetimini çoðulculuðun üstüne çýkarma, baþkanlýk sistemini parlamentarizme tercih etme, devletin toplumu egemenliði altýna alma, güvenlik kanunlarýyla ülkeyi yönetme gibi demokrasiden uzaklaþtýran politikalar devreye girdi ve üstelik bütün bunlar demokrasi ve özgürlük adýna yapýldý.  

 

Rüþvet ve yolsuzluðun, derin devletin, paralel örgütlerin ve tek parti yönetiminin olduðu yerde 21. yüz yýlýn humanist demokrasisi yaþayamaz. Çevreyi kirleten, kirli havaya alýþmýþ, % 99’un deðil % 1’in demokrasisi, çaðdaþ dünyanýn deðil, AKP’nin ve  Hizmet hareketinin demokrasisidir.  

 

Solun demokrasisi ise baþka bir þeydir:  Sosyal Avrupa’nýn aradýðý sosyal ve ekolojik demokrasidir. Baþkanlýk sistemini deðil parlamentoyu üstün görür, seçim barajý tanýmaz, parti sultasýna son verir. Demokratik özgürlükleri kullanarak diktatörlüðü amaçlayan tarikatlarýn, çýkar gruplarýnýn ve havuz medyasýnýn demokratik özgürlükleri kullanarak, demokrasiyi tahrip etmesine ve giderek yýkmaya çalýþmasýna izin vermez. Sosyal-Ekolojik demokrasi, temsili demokrasiyi sonuna kadar kullanýr. Halk yýðýnlarýnýn özgür iradesi doðrultusunda çevreyi tahrip eden ekonomik kalkýnmayý denetler, frenler ve çalýþan sosyal sýnýflara zarar veren vahþi piyasa ekonomilerinin toplumu yönetmesine fýrsat vermez. Yeni mülkiyet iliþkileri geliþtirir, sermayenin demokratik denetimi için emekçi yýðýnlarýn yönetim gücünü arttýrýr.

 

Amacý ve iþleyiþ sistemi ne kadar farklý olursa olsun, tüm demokrasiler, sonuçta, canlý birer organizmadýr. Bu yüzden Türkiye’de veya baþka ülkelerde demokrasinin kurulup iþler duruma gelebilmesinin dört ayrý aþamadan geçtiði saptandý.

 

Diktatörlükten çýkan ülkelerin, Latin Amerika, Yunanistan ve Ýspanya’daki  demokratikleþme süreçlerinin kriz, deðiþim, kuruculuk ve saðlamlaþtýrma aþamalarýndan geçtikleri biliniyor. (L Morlino)

 

Deðiþim aþamasýnda kriz ve statüko tartýþýlýr, halk bilgilendirlir. Çoðunluðun yönetimi için yeni kurumlar ve özgürlükler kuruculuk aþamasýnda devreye girer; anayasa hazýrlanýr. Ýktidarla politik ve toplumsal muhalefet ortak mutabakatla kararlaþtýrýlan demokratik kurumlar çalýþtýrýlýr. Türkiye’de ise sýk sýk yarý yolda bir yerde politik krizle karþýlaþýr, yani deðiþim ve kuruculuk  arasýnda bir yerde takýlý kalýr.  

 

2001 yýlýnda, bankalarýn hortumlandýðý,  devletin, hükümetin ve toplumun inanýlmaz bir yozlaþma ve yolsuzluðun en dibinde debelendiði yýllarda AKP tek alternatifti. Askeri darbe tehlikesi yoktu. Ekonomik ve politik kriz þartlarýnda kurulan AKP, ülkeyi demokratleþtirecek deneylere sahip bir parti olduðu için tercih edilmedi. Bölgede týkanan global sistemi ileri götürecek dinamik bir politikayý geliþtirebilir hesaplarý yapýlýyordu. 2002 yýlýnda Ýngiltere ve ABD Ortadoðu’da inisiyatif almasý durumunda AKP’yi destekleyeceklerini belirtmiþlerdi.

 

Türkiyenin AKP eliyle üstleneceði yeni misyon 2007-2010 yýllarýnda þimdiki baþbakan Ahmet Davudoðlu’nun ‘Derin Strateji’si ile belli bir olgunluða getirilmiþti. O yýllarda ‘Türkiye’yi yönetenler iki rüyayý birlikte görüyorlardý, bir yandan seküler toplumu islamlaþtýrmak ve dine dayalý bir iktidarla Ortadoðu’nun lideri olmak.’ (D Barchard, Prospect, 2014)

 

Amaç demokratikleþmeden çok Müslüman dünyanýn lideri olmaktý.

 

Demokrasiyi kendi çýkarlarý için kullanan AKP’nin mücadele tarihi, programý, ideolojisi veya lider kadrolarýnýn hiçbiri demokratikleþme sürecinden geçmemiþti. Askeri vesayet yýllarca demokrasi güçlerini silindir gibi ezip geçmiþti. AKP’nin dayandýðý güçler gelenekçi islamcý hareket, Ýslami Görüþ, Nurcular, Nakþibendi tarikatý ve Hizmet hareketi idi. Sisteme baþkaldýrmayan, tam tersine kolayca uyum saðlayan bu güçler yýllardýr bekledikleri iktidarý elde etme fýrsatý yakalamýþtý. Ýslamcý akýmlar global sistemin birçok odaðýyla saðlam ittifak halindeydi ve bu Ýslamcý akýmlarýn eliyle global liberal politikalarýn eksiksiz uygulanacaðýna garanti gibi bakýlýyordu.

 

DP ve ANAP neyse AKP de odur. Erdoðan’ýn otoriterliði Menderes ve Özal’dan çok farklý deðildir. 12 Eylül darbesiyle baþlayan ve bir türlü tamamalanamayan global liberal devrimin tamamlanmasý hedeflenmiþti. AKP iktidarý 12 Eylül’ün öteki sivil yarýsýdýr.  

 

1960’lardan sonra sað iktidarlar kanatlarý altýnda koruyup besledikleri milliyetçilik ve siyasi islamla birlikte, demokratik derinleþmenin önünde sürekli engel oldular. Demokratikleþmedeki cýlýzlýk, korkaklýk derin toplumsal yarýlmalara, bölünmelere neden oldu. Demokrasiyi kýrýlgan ve hasta bir organizmaya çevirdi. Türkiye’deki demokratikleþme çabalarý ne yazýk ki demokrasiyi Ýspanya ve Yunanistan’daki gibi daha saðlam bir zemine oturtamadý.

 

Ekonomik krizlerine raðmen Yunanistan, Ýspanya ve bazý Latin Amerika ülkelerinde  demokrasi güçlü bir sol alternatifin oluþumuna zemin hazýrladý. Özgür ve humanist sol, bu ülkelerde yýðýnlarýn kurtuluþ umudu oldu. Çünkü demokrasi geliþtikçe onu seven, ona saygý gösteren kendi evlatlarýný yetiþtirir. Türkiye’deki durum ise tamamen farklýlýk gösteriyor. Zaman zaman askeri darbelerle kesintiye uðrayan seçim demokrasisi, bizde, yarý-demokrasi veya Erdoðan ve partisi AKP’nin ülkeyi  yönettiði baskýcý ve otoriter rejime dönüþtü.

 

Devam edecek ........

 

Kaynaklar

  1. Social Europe, The Case For A Fundamental Reform Of The European Union, Kasým 2013

  2. Ioannis N. Grigoriadis, Islam and democratization in Turkey: secularism and trust in a divided society, Kasým 2009

  3. Cecilia Emma Sottilotta, Political Stability in Authoritarian Regimes: Lessons from the Arab Uprisings,  IAI. 2013

  4. Leonardo Morlino, Qualities of Democracy: How to Analyze Them, Istituto Italiano di Scienze Umane, Florence (Italy), September 2009

  5. Jürgen Habermas, Democracia o capitalismo?, Nueva sociedad. August 2013

  6. D Barchard, Prospect, December, 2014  

 

Mehmet TAÞ

03.01.2015

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.