AKP ve demokrasiye ihanet 2

22 Ocak 2015 15:15 / 1711 kez okundu!

 

 

“Neden AKP demokratikleþme sürecinde baþarýsýz oldu? AKP’nin demokrasi hedefi var mýydý?” gibi sorular çoðaltýlabilir ve verilecek cevaplar farklý farklý olabilir. Ancak on iki yýllýk politik uygulamalar ýþýðýnda denilebilir ki, AKP’nin demokratikleþmeden anladýðý ve hedeflediði, sistem içinde kendine bir yer edinmekti. Statüko içinde düzenlemeler yaparak otoriter demokrasiye yönelmekti. Belki de bu yüzden demokratikleþme için gerekli bir ortamýn hazýrlanmasýndan sürekli geri durdu.

Demokratikleþmenin önünü týkayan koþullarý Bulgar-Fransýz filozofu T. Todorov üç gurupta toplar ve þöyle der: “Paralel yapýlarýn, aþýrý liberalizmin ve tek kiþi yönetiminin egemenliði altýnda demokratik deðiþimin olabilme olasýlýðý yoktur.” (T. Todorov 2014)

Ülkemizde çözülemeyen Kürt sorunun neden olduðu þiddet ve istikrarsýzlýðý eklemek gerek. Böylesi aðýr ve kangrenleþmiþ koþullarýn var olduðu ülkelerde demokratikleþmenin rayýna oturmasý çok kolay deðildir.

AKP iktidarýnýn demokratikleþmeyi hedeflemediði daha baþtan belliydi. 2002-2007 yýllarýnda önce geçmiþin politik eleþtirisi yapýldý ve ardýndan krizden çýkýþýn dayattýðý bazý düzenlemeler devreye girdi. Uluslararasý finans kapitalin dayattýðý temizlikler uygulandý. AB kriterleriyle 12 Eylül anayasasýnýn bir arada yürütülmesinin mantýðýný tahmin etmek zor deðildi. Amaç, pazarý geniþleterek Türkiye’yi otoriter demokrasiye yönelmekti. Ýnþaat sektörü, AVM’ler, yol yapýmlarý, HES’ler týkýr týkýr iþletildi. Birkaç yýllýk enerji için nehirler kurutuldu, zahmetsiz rant elde etmek için þehirler betonlaþtý, daha fazla kar için maden ocaklarý madencilerin mezarý oldu ama halk için demokrasi bir türlü çalýþtýrýlamadý. Dünyada demokrasiyi kendi çýkarlarýna göre uyarlamaya çalýþan global finans sermayesi musluðu açmýþ ve çok büyük rantlar dönmeye baþlamýþtý.

AKP, Türkiye’yi krizden çýkaracak sosyal ve ekolojik reformlarý hedeflemedi. Ýçeride sisteme uyumlu politika izleyen Erdoðan ve çevresi Kemal Derviþ aracýlýðýyla dizayn edilen global sistemin neoliberal politikalarýný harfiyen uyguladý.

Demokrasisi geliþmiþ batý Avrupa ülkelerinde bile böylesi derin ekonomik ve politik kriz ortamýnda özgürlükleri ve sosyal haklarý kýsýtlanmaya, demokrasiyi daraltýlmaya çalýþýyorlar ama Türkiye’de AKP’nin politik rejimi çok farklý bir yol izledi.

AKP doðru okunamadý. Askeri vesayet rejiminin alternatifinin, sivil politik bir hareket olduðu algýsý yanlýþtý. Yanlýþtý çünkü bu partinin demokratik bir toplum projesi yoktu. AKP’nin kadrolarý ne demokratik direniþ geleneklerinden gelmiþ, ne soldan, ne emekçilerden yana bir sýnavdan geçmiþti. Ýktidarý elde etmek için sürüklediði oy gücü sosyal bir taban deðildi, kültürel-inanç temellerine dayanýyordu. Erdoðan’ýnýn “milli irade” dediði oy deposu, sosyal sýnýflara, ulusal gelirin yeniden bölüþümü planýnýn üstüne oturmuyordu.

AKP’nin iktidarý, büyük çoðunluðu Sünni Müslüman olan orta sýnýftan geniþ destek buldu. Nakþibendi ve Nurculuðun farklý kanatlarý arasýndaki ideolojik ittifak, orta sýnýfla uyum yakaladý. Onu iktidara taþýyan ve iktidarýný saðlamlaþtýran bu inançlý gruplara borcunu ödemek ilk hedefti. Elde ettiði görece ekonomik istikrarla devletin dolaylý dolaysýz tüm imkânlarý zengin bir sýnýf yaratmak için seferber edildi. 50’lerde olduðu gibi her mahallede bu kez inançlý bir milyoner türedi.

AKP Avrupa’da kendini benzetmek istediði Hýristiyan Demokrat partilere benzemiyor. Daha çok Latin Amerika’da yakýn zamanlarda kurulan kilise ile iç içe duruþ ve söylem geliþtiren partilere benziyor. Orada, ekonomide liberal ve politikada otoriter olan partiler, generallerin gücü ve baskýsýyla sermayenin liberalizmini birleþtirdiler.

Ýktidardaki partilerin yarattýðý politik rejimler bakýmýndan Türkiye ve Meksika birbirine benziyor. Bu ülkelerde, Ýnsanlýðýn ve geniþ emekçi yýðýnlarýn ekolojik dengelerin bozulmasýndan, iþsizliðin artmasýndan ve gelir daðýlýmýndaki eþitsizlikten doðan problemler geri çekildi, inanç ve kimlik sorunlarý üste çýkartýldý. Yeni anayasalar, yargý reformlarý kapitalizmin dümen suyuna girdi. Demokrasinin insanlar arasýnda eþitliði ve ekolojik dengeyi gerçekleþtirme gücü parçalandý.

2007’den sonra AKP ileriye doðru deðil geriye doðru bir deðiþim gerçekleþtirdi. Bazý aydýnlar bunu demokrasiyi geliþtiren demokratikleþme hareketi olarak gördüler. Deðiþimin ilerici sayýlabilmesinin temel kriteri onun ne kadar sosyal ve ne kadar ekolojik olmasýna baðlýdýr. Sosyal yönden AKP sýnýfsal uçurumlarý ve gelir daðýlýmýndaki adaletsizliði uç noktalara taþýdý. Ekolojik dengeyi korumak bir yana uyguladýðý liberal vahþi kapitalist politikalarla tehlikeyi daha da arttýrdý. Ulusalcýlar ve askerler artýk yargýlanýyor diye AKP iktidarýndan demokrasi çýkacak umudu yaratmak, baþtan beri bir yanýlgýydý. Demokrasinin geliþtirilmesi beklentisi sonunda yerini demokratik çöküþe býraktý.

Ayný yýllarda Türkiye semalarýnda birikmeye baþlayan kara bulutlar, demokratik aydýnlanma umudunu da kararttý. Demokrasinin yaþayamayacaðý bir zeminin temelleri atýldý. Ýktidar düþkünü Erdoðan ve Sünni Nakþibendi ekibi ülkede muhalif olabilecek herkesi tutuklamaya baþlamýþtý. “Paralel Yapý”, Hizmet Hareketi, liderliðinde eþine az rastlanan sahte elektronik eklemelerle, uydurma belgelerle mahkemeler açýldý. Suikast senaryolarý, darbe silahlarý bulmak için yapýlan komedi kazýlar, takipler, dinlemeler gýrla gidiyordu. Demokrasiye ihanetleri daha o zaman da belliydi. Suçlu suçsuz demeden muhalif olanlar tek bir davaya konuluyor ve yýllarca yargýlanýyordu. Kendileri gibi demokratik olmayan paralel siyasi yapýyla iman birliði yapan AKP, demokratikleþmeyi kuruculuk aþamasýna getirmeden kaosun içine yuvarladýlar. Yargý þaibeli belgelerle aldatýldýðýndan, gerçekten suçlu olabilecek bazý zanlýlar da kurtarýlmýþ oldu.

Sadece, eski ve militarist vesayetçi statüko eleþtiriliyor veya temizleniyor diye ülkeye demokrasi gelmez. Özellikle bazý aydýnlar “devrimci durum” saptamasý yaptýklarýnda demokrasiyi bitirmeye gelen felaketi ne gördü, ne iþitti ve ne de hissetti. 12 Eylül referandumunda demokratik vizyondan yoksun “yetmez ama evet!” politikasýný iyi kullanan AKP, aydýnlarý tuzaða düþürmeyi baþardý. Tanrýya inanýp da tanrýya güvenmeyen çaðýmýzýn sultaný Erdoðan, iktidar hýrsýyla koþar adým giderken, aydýnlar köþe baþlarýnda ona alkýþ tutuyor, sevinç çýðlýklarý atýyorlardý.

Tarikat imanlý neoliberalizmin Türkiye’de sekteye uðramadan 12 yýldýr yoluna devam etmesi sonucu, kapitalizm vahþice geniþledi ve multi-milyonerler devlet eliyle servetlerine servet kattýlar.

Türkiye’nin rejimi tek mezhebe, tek lidere göre yeniden düzenlenirken, Ortadoðu’ya lider olma hedefinden milim þaþmadan sekülerizmi toplumdan kazýma çabalarý yoðunlaþtý.

AKP’nin liberal sekülerizmi baþlamadan bitti. Ülkeyi politik krizden çýkarmaya aday olduðunu ilan eden mütedeyin kitlenin partisi AKP demokratik deðiþim aþamasýnda takýlý kaldý ve demokratik meþruiyetini kaybetti. Türkiye’de ve dünyada umutla beklenen liberal sekülerizm açýlýmý, yani Ýslami demokratik açýlým baþlamadan bitti. Nakþibendicilikle, Nurculukla islam karýþtýrýldýðýndan, Ýslam’ýn demokratikleþmeye katkýsý es geçildi.

Türkiye’nin siyasi sisteminde Sünni Ýslam’ýn iktidarýna engel olan bazý hukuki engellerin kaldýrýlmasý AKP tarafýndan demokratik kuruculuðun kendisi gibi sunuldu. AKP’nin sekülerizmin liberal versiyonunu geliþtireceði varsayýmý boþ bir sözden öteye gidemedi. Sekülerizmin esnek ve birleþtirici olmasý için ancak demokrasinin konsolidasyonu yeterli olabilirdi.

AKP’nin çýkarcý politik vizyonu, Erdoðan ve Nakþibendi çevresi ulusal-devletle Ýslam arasýndaki çeliþkiyi kullanarak yola çýkmak istediler, Türkiye’nin politik tarihini veya “demokrasi” tarihini, dar ve çýkarcý perspektifle eleþtirmeyi denediler. Kürt halkýnýn uðradýðý haksýzlýklar, Ermenilerin kitlesel katliamý, Dersim olaylarýný kendi iktidarlarýný pekiþtirmek için kullandýlar. Bu söylemler, CHP’yi politik yenilgiye uðratmak için hýzlýca gündeme getirdikleri eleþtirilerdir. Bu söylemleri geliþtirdiklerinde “paralel” proje çizilmiþ, modernizmin ve demokrasinin kefeni hazýrlanmýþtý.

Demokratikleþme süreci, Ýnanç-Ýslam ve demokrasi ikilemi içinde çözülmeye çalýþýlsaydý, demokratik kuruculuðun dinamiklerini saptamak mümkün olabilirdi. Çoðulcu, birleþtirici ve sosyal zemine oturan demokrasinin atardamarlarý saðlýklý çalýþýrdý. En baþta Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, AKP’yi iktidara taþýyan tarikatlar, Nurculuk, Milli Görüþ ve Nakþibendi devredýþý býrakýlarak Ýslam’daki demokratik ruh demokrasiye enjekte edilebilseydi, demokratik kuruculuðun kaderi deðiþebilirdi. Tarikatlarýn egemenliðinden kurtulan Ýslam’ýn birleþtirici gücü deþifre edilebilirdi. TC bir Sünni Ýslam devleti olmaktan uzaklaþýr, Alevi- Sünni eþitliðine dayanan çok inançlý, laik, gerçekten demokratik güçlü bir cumhuriyet olurdu.

AKP’nin Kürt sorununu çözme yöntemi politik çýkarlar üstüne kurulu. Ülkede politik istikrar ve Müslüman dünyanýn lideri olabilmek hýrsý Kürt sorununun çözümüne de yansýtýldý. Sünni Kürt zengini yaratmak, AKP döneminde hýzlandý. Ýslam’ý amaç edinen alternatif Ýslamcý Kürt politik örgütlenmeler ayný dönemde AKP tarafýndan kuruldu ve güçlendirildi. Kürdistan’da ve Türkiye’de demokratikleþmenin eþ zamanlý yürütüldüðü algýsý yaratýldý. Kürt tarikatlarýný güçlendirerek kangren olmuþ terör eylemlerini durdurmak Davutoðlu’nun “derin stratejisinin” bir parçasýydý.

AKP’nin bölgesel stratejisine karþý Kürt özgürlük hareketinin, Kürt halkýna zarar verecek boyutlara gelen þiddetle karþýlýk vermesi baþarýlý olmadý.

Halkýn demokratik egemenliðinin uygulandýðý özerk bölgeler, hedef olarak demokratik olmasýna karþýn demokratik kuruculuk süreci baþlamadan zamansýz ve zoraki bir uygulama olarak PKK’nin baþka bir baþarýsýz taktiðiydi.

Apo ve Fidan’la baþlayan Kopenhag’tan Ýmralýya uzanan görüþmeler Kürt sorununu çözmeyi hedeflediðinden baþtan yanlýþtý. Bu görüþmeler yalnýzca terörün durmasý ve silahlarýn yok edilmesini hedeflemeliydi. Çatýþmalarýn durmasý demokrasiyi güçlendireceðinden Kürt halký kendi geleceðini nasýl kuracaðýný tartýþacak ortam hazýrlanabilirdi, ne yazýk ki bu da olmadý. Büyük bir fýrsat kaçtý. Demokratikleþme dýþýnda yürütülen görüþmeler kýrýlgan bir zeminde yol almaya baþladý.

Önce Marks’ýn ve daha sonra Lenin’in geliþtirdiði BM’nin çalýþma ilkesi olan “Uluslarýn kendi kaderini tayin hakký” tartýþma gündeminden çýkarýldý. Kürt halkýnýn ayrýlma hakký dahil, tüm azýnlýklarýn haklarý, demokratikleþmenin her aþamasýnda tartýþýlabilmeliydi. Kürt ve Türk politik eliti, demokratik bir gelenekten gelmedikleri için, yýðýnlar adýna konuþma hakkýný doðal görüyorlardý. Demokrasiyi hedefleyen bir süreçte, Kürt halkýnýn geleceðine yönelik yaratýcý düþünceler geliþtirmesine fýrsat verilmeliydi.

PKK, AKP ve kýsmen HDP, Kürt sorunu çözülmeden demokrasi olamaz denildiðinde demokratikleþmenin önü kesilmiþti. Demokratikleþmenin en büyük bileþenlerinden biri olan Kürt siyasi hareketi farklý bir yola çekildi, demokrasi zayýflatýldý. Silahlarýn býrakýlmasý ve silahlý mücadeleye son verme ve Kürt halkýnýn geleceðinin nasýl olacaðý birbirinin içine girdi.

Kürt halký HDP aracýlýðýyla Türkiye’nin yönetimine ortak mý olmak istiyor, özerk veya kantonlarla yeraltý ve yerüstü zenginliðinin kullaným hakkýný mý istiyor veya Kürt etnik-kültürel haklarý güvence altýna alan demokratik Türkiye’yi yeterli mi buluyor, temelinde formüle edilmiþ önemli sorularýn cevabýný, ancak Kürt halký, silahlarýn sustuðu,  demokrasinin belli aþamalara taþýndýðý zaman kendisi verebilirdi.

Demokratik kuruculuða engel olan, yanlýþ formüle edilmiþ uzun vadeli politik stratejidir. Kürt sorunu çözülmezse demokrasi gelmez, yerine, silahlý mücadele durdurulmazsa demokrasi gelmez, denilseydi, daha doðru bir saptama olurdu. Yanlýþ politikanýn HDP tarafýndan düzeltilmesi çok zaman aldý. Ve HDP hala tam olarak söylemini deðiþtirmiþ deðil.

Gerçek demokratik süreç ülkede zayýflatýldý. Modern seküler Kürt hareketleriyle, Türkiye’nin öteki ilerici hareketlerinin demokratikleþme yolunda farklý kulvarlarda bulunmalarý, demokratik deðiþimin geniþlemesine engel oldu. Bu da, parti olarak zaten demokrat olmayan AKP’nin her konuda istediðini yapmasý için zemin bulmasýna yaradý. Kürt sorununu Ortadoðu liderliði için koz olarak kullanan Erdoðan, Türkiye ilerici hareketini dýþlayarak kendi çevresiyle çözmeye çalýþtý.

Demokrasi olsa da, olmasa da silahlý þiddetin önüne geçilmeliydi. Ýki þiddet arasýnda sýkýþtýrýlmýþ Kürt halký, demokrasiden yana duruþ sergileyemezdi. Kürt halký kendisi için demokrasiyi kendisi inþa etmeli.

Sonuç olarak, 2007’de AKP’nin ihanetine uðrayan demokrasiyi yeniden canlandýrmak için sol bir bloðun tüm Türkiyeli ilerici güçler tarafýndan kurulmasý gerekiyor.

Demokrasi ve modernizm AKP’nin Osmanlý barbarlýðýna kurban edilmemeli.

Sosyal demokratlar, yeþiller, ilericiler, CHP, HDP, Haziran Hareketi ve öteki sol guruplar modern evrensel deðerleri yaþamýn her alanýnda savunabilmek için gönüllerini ve iradelerini bir araya getirmelidirler.

Kaynaklar:

- Ingolfur Blühdorn, Demokratik erozyon mu? Demokratik tükeniþ mi?

Sosyal Avrupa’nýn itirazý

- Roger Osborne, Of the people by the peole a new history of democracy, the bodley head, 2011

- Tzvetan Todorov,  The Inner Enemies of Democracy, Polity, Sept 2014

- Richard Sandbrook, Reinventing the left, Cambridge University press, 2014

 

Mehmet TAÞ

22.01.2015

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.