NE KADAR YERLÝ, NE KADAR MÝLLÝ?

17 Ekim 2018 14:51 / 1499 kez okundu!

 

 

Yeni yönetim sistemimizin taþýyýcý ve sürükleyici parolasý “Yerli ve Milli” oldu. Ekonomide, üretimde, teknolojide bu düstura aðýrlýk verip GSMH’mizi artýrýp halkýmýzýn bundan daha çok pay almasýný ve Küresel Düzlemdeki rekabette en güzel yerlerden birine kavuþmak istiyoruz. Bu noktada baþta kendime olmak üzere hepimize sormak istiyorum. Ne kadar “Yerli ve Milliyiz?” Türkiye’nin yüz yýllardýr yaþadýðý maruz kaldýðý sorunlarý ve krizleri “Yerlilik ve Millilik” çözümlemeye yetecek midir?

 

****

 

NE KADAR YERLÝ, NE KADAR MÝLLÝ?

 

Sevgili okuyucular, bugün bir Devlet politikasýna dönüþen ve çoðumuzun neredeyse aðýzlarýna pelesenk ettiði “Yerlilik ve Millilik” üzerine görüþlerimi paylaþmak istiyorum.

Cumhurbaþkanlýðý Yeni Yönetim sistemine geçiþimizin en önemli sebeplerinden biri, yeniden kurulmakta olan Dünya düzeninde önemli bir rolü üstlenmektir. Yeni yönetim sistemimizin taþýyýcý ve sürükleyici parolasý “Yerli ve Milli” oldu. Ekonomide, üretimde, teknolojide bu düstura aðýrlýk verip GSMH’mizi artýrýp halkýmýzýn bundan daha çok pay almasýný ve Küresel Düzlemdeki rekabette en güzel yerlerden birine kavuþmak istiyoruz. Bu noktada baþta kendime olmak üzere hepimize sormak istiyorum. Ne kadar “Yerli ve Milliyiz?” Türkiye’nin yüz yýllardýr yaþadýðý maruz kaldýðý sorunlarý ve krizleri “Yerlilik ve Millilik” çözümlemeye yetecek midir?

Öncelikle biraz yakýn tarihimize kuþ bakýþý bakmak cevaplarýn önündeki perdeyi kýsmen aralayabilir. Bir Cihan Devleti Osmanlý’nýn çökertilme projesi, dönemin Küresel Aktörleri tarafýndan Ýngiltere’ye sipariþ edilmiþti. Yokuþ aþaðý gidiþ 1908’de Ýkinci Meþrutiyetin ilan edilmesiyle baþladý. Aradan çok geçmeden Sultan Abdülhamid Han’ýn 27 Nisan 1909’da tahttan çok kirli bir operasyonla indirilmesiyle Osmanlý Devletimizin son savunma hattý daðýtýldý. Bu olayýn içinde yer alan ve manipüle edilen Ýttihat ve Terakki Cemiyeti, Küresel Aktörler tarafýndan Balkanlar’da zeminin hazýrlanmasýyla koca bir Devletin yýkýlýþýnda rol oynamýþtýr. Yerli ve Milli olma iddiasýnda bulunan bizlerin, her þeyden önce tarihimizin ne kadarýný bizim yazdýðýmýzý, ne kadarýnýn Ýstiklal Harbi’nde siyasi kazanýmlar elde eden Küresel Güç Odaklarý tarafýndan yazýldýðýný aydýnlatmasý bir zorunluluktur. Ayný zamanda Türkiye’nin kurulmasýnda bir kadro hareketi olarak çok önemli bir rol oynayan Ýttihat ve Terakki Cemiyeti, içine gömülü derin sýrlarla bir kara kutudur. Yerli ve milli bir teþkilat olarak görünen cemiyet içine sokulan birkaç dýþý Türk için ecnebi adamla kontrol edilmiþ ve Küresel Güç Odaklarýnýn yönlendirmesine farkýnda olmadan tâbi olmuþ olabilir. Hücre þeklindeki örgütlenme yapýsýnda bunu gerçekleþtirmek son derece kolay olmuþtur. Osmanlý Devletimizde payitahtta ve Anadolu’da mevcut iki bine yakýn misyoner okulu vardý. Bu okullar, dýþarýdan bakýldýðýnda hürriyet maskesi altýnda masum kabul edilebilir. Birçoðu Cizvit okulu olan bu kurumlarýn, takipçilerinin günümüzde çok adýný iþittiðimiz cizvit örgütleri olan Opus Dei ve taklidi FETÖ ile ne kadar benzerlik içerdiðinin farkýna varýrsak, mezunlarýn içinden önemli mevkilere yerleþtirilenlerin gönüllü ve farkýnda olmadan casus olarak kullanýldýklarýný iddia edebiliriz.

Yukarýda deðindiðim Ýttihat ve Terakki’ye ekilen bu ecnebi tohumlar, yýllar içinde uyuyan ve aktif olan hücreler olarak Cumhuriyet dönemimizin farklý safhalarýnda boy göstermiþtir. Cumhuriyetin ilanýyla birlikte Türkiye’nin savaþta kazandýðý zaferin masada kazanca dönüþtürmesinin engellenmesiyle halkýmýz ortaya çýkan ciddi sorunlar altýnda ezilmeye baþlamýþtýr. Devlet aygýtýnýn yerli ve milli olmasýný engellemek için çok karmaþýk bir psikolojik harp faaliyeti yürütülmüþ ve ülkemiz Küresel güçler tarafýndan bir laboratuvar olarak kullanýlmýþtýr. Önce Türkiye’nin baðýmsýz ve bölgesinde güçlü bir devlet olmamasý içine ayaðýna vesayet prangalarý takýlmýþtýr. Vesayetçi prangalar için baþlangýçta Amerika içinde derin bir güç tarafýndan manipüle edilen dönemin Sovyetler Birliði ülkemizi Doðu’daki bazý sýnýr þehirlerimizi iþgal etmekle tehdit etmiþtir. Ardýndan Kore’ye asker göndermemiz saðlanarak NATO’nun koruyucu þemsiyesine sýðýnýp milli irademizi Küresel Güçlere devrettik. Dönemin konjonktürü gereði, gelip geçen iktidarlar da kendi yerlerini saðlamlaþtýrmak ve Türkiye’nin güvenliði için Batý blokuna sýðýnmayý tercih etti. Hiç kimseyi suçlayamayýz. O dönemde yerli ve millilik “Yerli Mallarý Haftasýnda” ve “Milli Bayramlar’da” kalmýþtý. Ekonomimiz zaten ithal ikameci politikalara dayalýydý. Ve montaj sanayiyle ayakta kalmaya çalýþýyorduk. IMF ve Dünya Bankasý gibi Küresel Vampirlerin suni yardýmlarýyla yaþatýlýyorduk. Amerika ve Sovyetler arasýnda kurgulanan Soðuk Savaþ’ta bize verilen rol NATO’nun Güneydoðu Avrupa karakolu olmaktý. Tüm idari, siyasi, askeri sistemimiz, eðitim ve adalet kurumlarýmýz buna göre tasarlanmýþtý. Hükümetler, bize biçilen bu dar sýnýrýn dýþýna çýkamýyor, çýkan hükümetle olursa siyasal ve ekonomik krizlerle ve anarþiyle devriliyordu. Türkiye bu yüzden 27 Mayýs 1960 darbesi, 1963 Talat Aydemir darbe giriþimi, 12 Mart 1971 muhtýrasý, 1977 Namýk Kemal Ersun baþarýsýz darbe giriþimi, 12 Eylül 1980 darbe giriþimi ve 28 Þubat 1997 darbesiyle karþýlaþtý. Her defasýnda milli ve yerli olma istikametine giren ülkemiz yolundan saptýrýldý ve kimi zaman Ýngiltere, kimi zaman Amerika ve Avrupa ülkeleri arasýnda kontrol edildi. Devlet içindeki mevcut olan milli ve yerli çekirdeðin gücü eline almasý daima engellendi. Devletimiz, içine sokulan ecnebi kafalý devþirmeler sayesinde öyle bir hale getirildi ki, çoðumuz algýlarýmýza yerleþtirilen Derin Devlet kavramý yüzünden faili doðru tespit edemedi. Önce yanlýþ bilineni düzelteyim. Türkiye’nin baðrýndan çýkan bir Derin Devleti hiç olmamýþtýr. Bize yutturulan Derin Devlet ise, Küresel Güçlerin kendi yetiþtirdiði elemanlardan oluþan hücrelerin Devletin derinliklerindeki örtülü ve açýk faaliyetlerinden oluþmaktadýr. Devletin içinde oluþturulan bu kanatlar birbiriyle bazen çatýþtýrýlmýþ ve bazen uzlaþtýrýlmýþtýr. Küresel egemenler tarafýndan tavanda oluþturtulan bu hücrelerin yansýmasý tabanda halka da sirayet ettirilmiþtir. Bu bakýmdan sahte sað ve sahte solla on binlerce vatandaþýmýzýn çatýþmalara sevk edilerek hayatlarýný kaybetmeleri ve Türkiye’nin çok büyük bir insan gücünden mahrum kalmasý saðlanmýþtýr. Devlet içindeki bu gayrimilli yapýlar, halký düþman olarak tanýmlamýþ ve Devletin güvenlik kurumlarýnýn kendi halkýnýn peþine düþürterek enerjisini boþa sarf ettirmiþtir. Kaynaklarýmýz ve insan gücümüz kardeþ kavgalarýyla heba edilmiþtir. Bunun sonuncuda halkýmýz içinde Devlete alerji ve kin duyanlarýn doðal olarak belirmesi, terör örgütlerinin istediði ortamýn oluþmasýný saðlamýþtýr. Kýsacasý, Ýstiklal Harbini kazanýp kurduðumuz Cumhuriyet’te Devlet yapýsý çok yakýn bir zamana kadar hiçbir zaman yerli ve milli olmamýþtýr. Devlet içindeki milli kanadýn gücü her zaman zayýf kaldýðý için yurt sathýnda beslenen kaosu seyretmek zorunda kalmýþtýr.

15 Temmuz iþgal ve darbe giriþimi, Devletimizin 2011’den girdiði safralarýnda arýnýp güçlü olma yolunda karþýlaþtýðý en büyük badireydi. Bu elim hadisede Küresel Güç Odaklarý, Devlet içindeki kliklerini harekete geçirdi ve FETÖ maskesini takarak kendi gizledi. Yýllar içinde deðiþik isimler alan ve renklere bürünen bu hücrelerin idari, yargý ve askeri bürokrasiyi, özel sektörü, medyayý, akademiyi, kültür ve sanat çevrelerini, spor dünyasýný örümcek aðý gibi nasýl sardýklarýna halkýmýz her geçen gün þahit oldu. Günümüzde daha önceki yazýlarýmda belirttiðim gibi maruz kaldýðýmýz Dünya’nýn yeni paylaþým sürecinde Küresel Güç odaklarý arasýndaki çatýþmanýn Türkiye’nin kaderinin deðiþtirdiðini tekrar vurgulamak isterim. Bu bakýmdan Baþkanlýk Sistemi, Devletin idari yapýsýnýn tamamen deðiþtirilmesine ve Devlet kurumlarý içindeki gayrimilli hücrelerinin tasfiyesine hýz vermiþtir. Deyim yerindeyse ulu çýnar aðacýný kemiren týrtýllarý temizlemeden kendimize gelemeyiz. Kurulmakta olan yeni Devlet yönetim tarzý, en baþta halk devlet içindir garabetini yýkarak, devlet halk içindir ilkesini hayata geçirmiþtir. Bundan sonra önümüzdeki yýllarda Yeni Anayasa’nýn yapýlmasýyla artýk vatandaþýn hizmetinde olan Devlet anlayýþýnýn pekiþtiðine þahit olacaðýz. Askeri vesayetin 15 Temmuz’dan sonra belinin kýrýlmasýndan sonra sýra bürokrasi içinde yerli ve milli dönüþüme gelmiþtir. Türkiye’nin yüz yirmi yýlýna damga vuran bürokratik vesayetinin ilk etapta gücünün azaltýlmasý ve ardýndan yok edilmesi önümüzdeki en büyük engeli kaldýrabilir.

Herkesin aklýna þu soru gelebilir. Küreselleþme devrinde ve ülkelerin sýnýrlarýnýn giderek belirsizleþtiði bir dönemde büyümemiz sadece “Yerli ve Milli” olmakla saðlanabilir mi? Örnek olarak “Tek Yol Tek Kuþak” projesiyle medeniyetleri birbirine baðlayacak, mal ve hizmetlerin hýzlý taþýnmasýnda köprü rolü oynayacak ülkemizde dev yatýrýmlar devam etmektedir. Ayný zamanda dinamizmimiz ve büyüme potansiyelimize sýcak para ve yabancý sermayenin en sevdiði ülkelerden biriyiz. Tabi ki yabancý sermayeden, bilgi havuzundan “Milli ve Yerli Stratejilerimiz” doðrultusunda istifade edeceðiz. Enerji bakýmýnda dýþa baðýmlý olduðumuz için “Yerli ve Milli” kaynaklar diye ýsrar etmek bu noktada hayalcilik ve romantiklik olur. Elbette, Devletimizin sýrtýnda kambur olan ve birçoðumuzun satýlmasýna karþý çýktýðý KÝT’lerin özel sektöre ve yabancýlar devri de bu açýdan gerçekçiydi. Devlet, “Yerli ve Milli” parolasýyla geleceðe damga vuracaksa piyasanýn kurallarýný belirler ve yabancý sermayenin bu çerçevede faaliyet yapmasýna izin verir. Denetleyici iþlevini sonuna kadar kullanýr.

Yüz yirmi yýldýr devam eden büyük bir harbin içindeyiz. Kurtuluþ Savaþýyla sadece ilk etabýný kazandýk. Yeni yönetim biçimiyle ikinci aþamasýnda olduðumuz harbe güçlü olarak çýkmak istiyoruz. Peki Devletimiz bu harpte en önemli unsur olan milletinin gücünü nasýl arkasýna alacak. Dini, kültürü tarihi ve diline Küresel Gücün içimizdeki kripto hücreleriyle yabancýlaþtýrýlan halkýmýz büyük bir hafýza kaybý yaþadý. Bu büyük kayba raðmen 15 Temmuz’da þuur altý kodlarýný ilahî bir lütufla hatýrlayan halkýmýzýn Dünya tarihine geçecek þahlanýþýný hep birlikte yaþadýk. Devletimizin yeni dönemdeki inþa faaliyetinde öncelikle halkýn zihin kodlarýný ayarlamasý elzemdir. Uyuyan gayrimilli hücreler, cuntalar, klikler tasfiye oldukça, milletimiz dini, tarihi, kültürü ve dili arasýndaki engeller kalkacak ve millet büyük medeniyet okyanusuna koþarak kana kana ilim ve irfan suyundan içecektir. Küresel güçlerin en büyük korkusu bu aziz milletin hafýzasýnýn yerine gelmesi, unutturulanlarý yeniden hatýrlamasýdýr. Çünkü vatanýmýzda baþlayan “yerli ve milli” hatýrlama süreci Küresel zihin iþgalini durduracak ve Dünya’nýn diðer mazlum ve sömürülen halklarýnýn da hafýzalarýný kazanmalarýna neden olacaktýr. “Yerlilik ve Millilik” önce zihinde baþlar. Zihinsel olarak kurtulan bir millet Devletimizin girdiði her harbi tek vücûd olarak kazanmasýný saðlayacaktýr. “Yerlilik ve Millilik” anlayýþý hiçbir ýrka dayanmaz. Önce yurt içinde soy sop, mezhep, inanç, sosyo-ekonomik düzey ayrýmý yapmadan herkesi farklýlýklarýný kabul ederek ve farklýlýklarý bir görerek kucaklar. Sonra bu anlayýþý Türkiye’nin etki alanýna giren tüm ülkelerde zulmün altýnda inleyen halklara ihraç eder.

 

Murat ÞAÞZADE

17.10.2018

 

Son Güncelleme Tarihi: 17 Ekim 2018 15:33

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.