Üç kere amin

01 Temmuz 2014 14:09 / 1694 kez okundu!

 

 

Her zaman olduðu gibi Ahmet ile okulun bahçesinde buluþtuk. Futbol bizim vazgeçemediðimiz, kafamýzý gözümüzü yardýðýmýz. Kolumuzu bacaðýmýzý kýrdýðýmýz eðlence sporumuzdu. Yazý tura attýk. Ben kazandým. Kazanan hem ilk oyuncuyu seçer hem de kurallarý belirlerdi.

“Beþte devre onda biter. Kaybeden Leblebi Tozunu alýr.” dedim. Ahmet olur anlamýnda kafasýný salladý. Okul bahçesinde toplanan kalabalýktan ilk olarak, mahallenin en iyi kalecisi Panter Ali'yi seçtim, Ahmet bozuldu. Sonra, Takoz Murat bana düþünce de yüzünde hafif bir sýrýtma belirdi. Murat, okul bahçesindeki futbol topu olan tek çocuktu, zengindi fakat kabiliyetsizdi. Altýþar kiþi seçtik. On gölü atýncaya kadar iki saat geçti. Maçý kazandýk. Sonra da kör bakkal Mahmut'un dükkânýnda aldýk soluðu. Gözleri görmediðinden deðil, ordan sürekli çikolata, sakýz aþýrýrdýk da ruhunun duymamasýndandý. Lakabý burdan gelirdi.

Ali ile leblebi tozlarýný alýp bir aðacýn gölgesine oturduk. Leblebi tozunu bir seferde diktim kafaya, ebeni!.. Tozlar boðazýma yapýþtý. Ali'ye elimle iþaret ediyorum, “sýrtýma vur, sýrtýma” diye. Kaledeki çevikliðini beyin hücrelerinde gösteremiyor. Salak salak yüzüme bakýyor. Morarýyorum, kývranýyorum içimden kýçýmý yýrtýyorum, ölmeye yakýn imana gelip sýrtýma vuruyor pezevenk. Yumruklarýnýn sesi, bir evin kapýsýna tüm gücünle vurunca çýkan ses misali kulaklarýmda yankýlanýyor…

Uyanýyorum, ateþler içindeyim. Harbiden kapý çalýnýyor. Pardon, sanki yumruk ve tekme darbeleriyle kýrýlmaya çalýþýlýyor. Zar zor, önce gözlerimi sonra kapýyý açýyorum. Ýsmail salya sümük içeri giriyor.

“Oðlum, Tansel beni terk etti”

“Ýsabetli olmuþ, Tansel diye kýz ismi mi olur?”

Baþladý anlatmaya, susmuyor. Hem aðlýyor hem de akþamdan kalan bisküvileri yiyor pezevenk. Baktým bitirecek:

“Lan burasý öðrenci evi yavaþ ye!” O an elimi tuttu:

“Makarna var mý evde?”

“Yok,”

“Oðlum sen yanýyorsun!” Sümüðünü sildiði elinin tersini anlýma götürdü:

“Para var mý? Sana ilaç alayým.”

“Yatak odasýndaki kutuda var.”

Ýsmail yatak odasýna gitti, gelmek bilmiyor. Hani orada yiyecek bir þeyler de yoktu! Diye düþünürken elindeki ayakkabý kutusuyla içeri daldý:

“Oðlum bunda çocukluk ve sünnet fotoðraflarýn var, bir de VHS video kaset.”

“Bizim gibi insanlarýn evindeki ayakkabý kutularýnda ya eski ayakkabýlar ya da temiz geçmiþleri olur.”  

“Paralar nerde?”

“Küçük demir kutu var, avuç içi kadar. Onun içinde biraz bozukluk olacaktý.”

Ýsmail gitti, on dakika sonra Vermidon ve biralarla geldi. Ben Vermidonlarý içtim, o biralarý... Daha sonra kendimden geçmiþim, telefonun mesaj sesiyle uyandým. Kendimi daha iyi hissediyordum... Dededen kalma bilgisayarýn baþýna geçtim. Facebook'a girdim. Bir mesaj düþtü: “Penguen kitabevi kapanýyor!”

“Vay anasýný!” dedim içimden. Nasýl bir küfür edebilirim diye düþünürken, kitabevinde çalýþtýðým dönemlerde bizi arayýp “Yeriniz nerede?” diye soranlar geldi aklýma. 15 yýllýk kitapçýyýz ama telefonla arayýp da yerimizi soranlara, “Yanýmýzda þu, berimizde bu var, ” diyorduk ve yer tarifimiz “Karþýmýzda simit sarayý var!” cümlesi ile son buluyordu. Çünkü bizler toplum olarak beynimizi aç býrakýp midemizi týka basa dolduran insanlarýz. Ýþte bu yüzdendir ki; 15 yýllýk kitapçý deðil bir yýlýný doldurmamýþ Simit sarayý midede pardon akýlda kalýr. Ondan sonraki diyalog daha da ilginç:

“Ben her gün orada çay içiyorum, simit yiyorum ama sizi fark etmedim.”

Ey amcacýðým, sen o miden yüzünden sadece kitabevlerini deðil, bu koca Dünyanýn kirini pisliðini  ve en önemlisi üstüne basýp yürümeye çalýþtýðýn bataklýðý görmedin. Þimdi yapacaðýn tek þey var; otur kalk temiz bir Dünya için gaz, jop yiyen saf temiz gençlik için “üç kere amin de...

 

Murat ÞAHÝN

01.07.2014

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.