Türk'ün Türk'ten baþka dostu yoktur!

23 Temmuz 2008 07:18 / 2003 kez okundu!

 

Sözlük yazýlarý dizisinde bu kez tanýnmýþ bir sözümüzü ele almak istedim. Deðiþik sözlüklere yazýlmýþ eski bir yazýmý yenileyerek dikkatinize sunuyorum.

Türk’ün Türk’ten baþka dostu yoktur!

Ülkemizde hatýrý sayýlýr bir kesimin inandýðý oldukça popüler söz öbeðidir bu.



Kökleri, Osmanlý topraklarýnýn batýsýndan baþlayan uluslaþma süreci nedeniyle Yunanlýlarýn, Bulgarlarýn, Makedonlarýn, Hýrvatlarýn, Romenlerin birer birer Osmanlýya baþkaldýrýp kendi baðýmsýz devletlerini kurmalarýna kadar gider. O dönemde yaþanmýþ çatýþmalarýn, imparatorluk kalýntýsý halklarýn belleðinde býraktýðý izlerdendir. Bugün hala kimi kesimlerde etkili olmasýnýn nedenleri üzerine düþünmek ise bizi ilgi çekici saptamalara götürebilir.



Sorun kendimiz için ölümüne bir hak kabul ettiðimiz "baðýmsýz devlet olma tutkusu"nu baþkalarý için hak olarak görmemekle baþlýyor. Maðrur bir imparatorluðun düþmüþ tebaasýnýn, kendini beðenmiþ ve bu nedenle de körlük içindeki politik ikiyüzlülüðüyle söylersek, biz baþkaldýrýrsak ulusal kurtuluþ mücadelesi oluyordu, "öteki"ler baþkaldýrýrsa söz konusu olan sadece "Yunan mezalimi", "Bulgar zulmü", "Ermeni mezalimi"...



Sonra da gelsin paranoyalar: Bizi kimse sevmiyor, dünya bize düþman, Türk’ün Türk’ten baþka dostu yoktur... Çözüm: “Dünya Türk olsun!” -Yok artýk! Biri bizi durdursuuun!-



Bu sözü kimi zaman "iyi" niyetlerle kullananlar da bilmezler ki bu yaklaþým aslýnda hastalýklý bir zihniyetin dýþa vurumudur. Sözler doðruysa o zaman çok yazýk!



Kimileri ise bu sözleri bir çeþit övünme vesilesi bile yapabiliyorlar. Bunu diyenler durup bu söz üzerine artýk biraz kafa yormalýdýr. Bunda övünülecek, Erciþli deyimiyle þiþinecek bir þey yok. Tersine aðlanacak bir durumu dile getirmekteyiz, eðer gerçekten baþka dostumuz yok ise! -ki 'baþka dostumuzun olmadýðý' doðru deðil ama hastalýklý radikal gruplarýn dýþýnda da buna inanan ciddi bir kesimimiz var ne yazýk ki- Buna inanmakta tamamen haksýzlar mý? Tamamen deðil elbette! Coðrafyamýzda geçmiþte yaþananlar, yer yer bizleri bu egosu þiþik ve dengesizlik katsayýsý yüksek teze inanmaya zorluyor.



Planlý yazdýrýlmýþ resmi tarihimiz, bu teze malzeme saðlamak için özel olarak hazýrlanmýþ gibidir. Dünyada her þeyin “Türklük” meselesi çevresinde döndüðünü göstermek için hazýrlanmýþ tarih kitaplarýmýzýn tersine örneðin Fatih Sultan Mehmet, imzasýný "Diyar ý Rûm Padiþahý" diye atarak Roma Ýmparatorluðu'nun devamcýsý olduðunu vurgulamak isterken, Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, Bulgarlar onun tebaasýnýn en önemli unsurlarý sayýlýyordu. O sýrada çiftçi, cahil ve köylü olduklarý için Türkler, Türkmenler pek revaçta deðildi. Sonrasýnda Türklerden söz edilirken "Etrak ý bi idrak" sözü sarayda pek meþhurdu; yani “idraksiz Türkler”, “cahil Türkler”. Padiþahýn kullarý vardý o sýrada, her dilden, her boydan, soydan ve dinden! Osmanlý olmak her þeye yeterdi o zaman!



Zaman geçer... Hayat hýzlanýr, geliþir ve Avrupa'da sýçramalar birbirini izler! Tüm uluslar birer birer Osmanlý'ya 'ihanet' içindedir artýk. Yunanlýlar, Bulgarlar, Makedonlar… Sýrayla kan dökülür karþýlýklý ve baðýmsýzlýklarýný alýrlar Osmanlý'dan. Hepsi için ayrý ayrý destanlar, aðýtlar yapýlýr! Bir bölümü gerçek olan, acýklý, Yunan'ýn, Bulgar'ýn mezalimi hikayeleri dönemi baþlar. Ancak “ayýn öteki yüzü”nü araþtýrmak kimsenin iþine gelmez. Ülkesinin baðýmsýzlýðýný istedi diye kazýða geçirilenlerin gayrimüslim milliyetçilerin öyküsünün Müslümanlarýn öldürülmesinden daha az trajik olmadýðý asla kabul edilmez.



Geliþmeler birbirini izledi, geldik 1900’lerin baþlarýna… Gayrimüslimlerin çoðu gitti, azý kaldý. O halde yeni tezimiz hazýrdýr: "Müslümanýn Müslümandan baþka dostu yoktur!"



Bunu diyebiliriz çünkü nasýl olsa Araplar ve Kürtler hala yanýmýzda. (Gerçi Araplarý hemen ardýndan yitirdik, Kürtleri yitirmek için de çalýþma hala sürüyor ama…)



O zamanýn Osmanlý aydýnlarý bir süre de bununla oyalanýr, "Ýslam kardeþliði"nden medet umulur. “Herkes Müslüman ise ayrý gayrýya ne gerek var?” denir. Müslüman olup da sadece kimi mezhep farký olanlarýn dünyada birbirlerini nasýl boðazladýklarýna gözler kapatýlýr... Dünyanýn deðiþiminin, çarkýn dönüþünün kanunlarý hakkýndaki gerçek bir türlü kabullenilmez.



Ah o bizim çifte standartlarýmýz! Baþkasýna baþkaldýran ve kendi devletini kurmak isteyen uluslara mazlum ulus deyip, destek çýkarken, Osmanlý'ya baþkaldýran hain ilan edilir. Baþkaldýranýn haklý da olabileceði, asla akla getirilmez. Mutlaka ‘devletimiz haklýdýr’ diye düþünülür. Kuþaklar buna inandýrýlmýþtýr çünkü. Oysa uluslaþma, ‘kapitalizmin þafaðý’nda ortaya çýkan bir olguydu. Baðýmsýz devlet kurma istemi, güçlenen burjuvazinin; aristokratlara, krallara, derebeylerine, çarlara, padiþahlara karþý kendi sýnýrlarýný çizip, kendi ulusal pazarýna sahip çýkma giriþimiydi. Dünyanýn o sýrada vardýðý en üst aþamaydý, en ileri olguydu ve karþýsýnda direnmek, geçici baþarýlar hariç olanaksýzdý. Akýllý kimi Avrupalý aristokratlar Ýngiltere, Hollanda, Ýsveç, Danimarka gibi kimi ülkelerde bu geliþimi algýlayýp, bu süreçle uzlaþarak baþta kalmayý baþardý. Çarlar ve padiþahlar ise ne yazýk ki geliþmeleri doðru okuyamadý, direndi ve tarihin arþivine kaldýrýldý.



Özetle bir dönem yaþananlar, imparatorluk tebaasý olmuþ ama sonrasýnda bir cumhuriyetin gerçek anlamda yurttaþý olamamýþ herkesin bilinçaltýna iþleyen bir korku yarattý. “Kimse bizimle dost olmaz, herkes bizi yarý yolda býrakýr, çýkarlar dünyasýnda, kurtlar sofrasýnda iþler böyle yürür…” Bunlar iþin bir yaný… Ancak gerçeðin öteki yanýný görmek bu kadar kolay olmuyor. Hele çoðunluk bu kadar milliyetçilik þýrýnga edilmiþ resmi tarih bebeleri olunca gerçeði kavramak, ifade etmek daha da zorlaþýyor. Ortalama insanýmýzýn zekasý ve coðrafyamýzýn, tarihimizin getirdiði psikoloji bizi paranoyalara, komplolara inanmaya daha elveriþli duruma sokuyor. Oysa Türk’ün Türk’ten baþka dostu iyi ki var, yoksa “batsýn bu dünya” demek þart olurdu. Tersi durumda ise nur topu gibi bir paranoyamýz var demektir; doðrudan psikologluk bir durum yani... Devletlerin psikologluðunu kimler yapar, onu da ayrýca düþünmeli…



Elbette öncelikle “Çýlgýn Türkler” türü kitaplarýn hangi yaralarýmýzý örtmeye, hangi komplekslerimizi tedavi etmeye yaradýðýný, bir büyük gazetenin ana sloganý olmayý 60 yýla yakýndýr sürdüren “Türkiye Türklerindir” sloganýnýn hangi deðirmene su taþýdýðýný bir kez daha bu çerçeveden incelemek gerek.



“Ne mutlu Türküm diyene!” sözünü ise bütün bunlardan sonra nasýl dile getireceðimizi ise bir daha hesaplamalýyýz.



Türk’ün Türk’ten baþka dostu yoksa zaten “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünün ne anlamý kalýr ki?



Ý. Mýsýrlýoðlu

24.07.2008

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.