Çevrecilerden 'yapı yasası'na tepki: Doğanın sigortası ÇED raporu kalkıyor

09 Haziran 2012 15:01  

 

Çevrecilerden 'yapı yasası'na tepki: Doğanın sigortası ÇED raporu kalkıyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Yapı denetimi yasa taslağı” tartışmaları da beraberinde getirdi

Tartışmalı düzenlemeler içeren Yapı Denetim Yasası taslağını değerlendiren mimar ve çevreciler "Doğayı ve kıyıları koruyan son mevzi olan ÇED raporu kalkıyor" diye tepki gösterdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Yapı denetimi yasa taslağı” tartışmaları da beraberinde getirdi. Taslakta kıyılara nükleer santral yapılmasının önü açılırken, opera, müze, tiyatro gibi yerlere mescit zorunluluğu, meralardaki kaçak yapılara af gibi düzenlemeler de var. Taslaktaki tartışmalı konulardan biri de imar planı değişikliklerinden oluşacak değer artışlarından belediyelere yüzde 40 değer artışı payı verilmesi.

Taraf gazetesinden Serkan Ayazoğlu taslaktan sızan maddeleri konunun uzmanlarına sordu.

Çevre yıkımı meşrulaştırılıyor

Greenpeace Akdeniz İklim Değişikliği Sorumlusu Cenk Levi, yasanın amacının barbarca bir çevre yıkımını meşrulaştırmak olduğunu belirterek şunları söyledi: “Kıyı Kanunu’nun 6’ncı maddesinde yapılan değişiklikle kıyılara belli mesafede olmak zorunda olan enerji tesislerine ilişkin yasağın kaldırılması öngörülüyor. Buna göre, kıyılarda enerji üretim, teşhir, pazarlama, depolama tesisleri, kamuya ait olmak üzere akaryakıt istasyonları ve enerji tesisleri kurulabilecek. Bunun anlamı ise çok açık ve net; çevrenin barbarca yıkımı ve bu yıkımın meşrulaştırılması. Alınmak istenen bu karar kâğıt üzerinde işletilen, göstermelik olarak yapılan ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) süreçlerinin de sonlandırılması anlamını taşıyor. ÇED süreçleri nükleer ve termik santrallerin önündeki son hukuki savunma noktası. Yapılmak istenen değişikliğin etkisi çevresel olduğu kadar anti-demokratik de olacak. Termik santrallerin ÇED sürecinin en çözümsüz konusu olan soğutma ve kül depolarına çevresel olmayan çözümler dayatılıyor. Hepimizin ortak kullanım alanı ve mülkü olan kıyılar ve doğa vahşi ekonomik büyüme adına üç-beş sermaye sahibine teslim ediliyor. Üç tarafı denizlerle çevrili ve 7000 metreden fazla kıyı şeridi olan ülkemizde, izlenen yanlış ekonomi ve çevre politikalarıyla kıyılar, petrol ve tehlikeli madde depolama tesisleri, kül depoları, termik ve nükleer santrallerle kıyı olma özelliğini kaybedecek. Denize sıfır kurulacak olan bu tehlikeli tesislerle deniz ve kara ekosistemi üzerinde geri dönüşü olmayacak tahribatlar yapacak. Bu yasa düzenlemesi ekosistemde geri dönüşü olmayan, derin izler bırakan çevre felaketi olaylarının görünme oranını arttıracak.” Grenpeace İklim ve Enerji Kampanyası sorumlusu Pınar Aksoğan da “Nükleer göletler, soğutma depoları... Buınlar çok tehlikeli ve izin alınması zor süreçler. Bu kanunla artık çok kolay” diye konuştu.

Satılmamış alan kalmayacak

Şehir Plancısı Yrd. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu ise taslakta yer alan yüzde 40 değer artışını “rüşvetin formelleşmesi” olarak yorumlayarak “Bu düzenleme ile belediyelerin kamu yararı gözeten ve kamu hizmeti üreten kuruluşlar olmaktan çıkıp, bizzat kentsel rantı speküle eden kurumlar olması kaçınılmazdır. Belediyelerin bu tür projeleri kabul ederken yardım aldıklarını biliyoruz. Bu belediyelerin iştahını kabartacak bir tekliftir. Şimdi belediyeler nasıl yapsak da bir arsadan bir projeden yüzde 40 alsak diye düşünecekler” dedi. Taslaktaki meralara af maddesine de değinen Çavuşoğlu bunu hegemonyanın ikna aracı olarak gördüğünü belirterek “Ne yazık ki bu süreçte ülke sınırları dâhilinde satılamaz ve üzerinde proje geliştirilemez bir alan kalmamış hale geliyor” diye konuştu.

Ayasofya Camii’nin yolunu açar

İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Mimar Korhan Gümüş müzelere, operaya mescit yapmak gibi fikirlerin 19. yüzyıldan kalma olduğunu, Türkiye’nin Kuzey Kore rejimine doğru gittiğini belirterek “AKP iktidarı kendince bir çözüm bulmaya çalışıyor. Fakat bu orta sınıf inşaatçı mantığının bulabileceği bir çözüm değil. Ayasofya’nın içine mescit yapmak orayı ibadete açmak için yapılmış bir hinoğlu hinlik de olabilir” dedi.

2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mete Tapan ise taslakta yer alan yüzde 40’lık değer artışını çok olumlu bir gelişme olarak değerlendirerek “Bir arsa alıyorsunuz, tarla olan arsanın imar planı geldiği vakit bu artık yapılaşmaya açılıyor demektir. O zaman sizin 5 liraya aldığınız arsa 200 liraya yükseliyor. Bu artışın o vatandaşta kalması yanlıştır” diye konuştu. Opera, müze gibi yerler mescit yapılmasına değinen Tapan “Bugün Topkapı Müzesi’ni gezmek isteseniz sekiz saatinizi alır. Bu zaman içinde üç namaz vakti vardır. Bu gibi yerlerde bir mescit olması fikrini olumlu buluyorum’’ dedi.

Kıyılara tel örgü bile çekilemez

Şehir Plancıları Odası eski Başkanı Erhan Demirdizen taslakta yer alan kıyı ile ilgili önerilerin Anayasa’da belirlenen “kıyıdan yararlanma” ilkelerine aykırı olduğunu söyledi. Demirdizen “Anayasa’nın kıyı ile ilgili 43’üncü maddesi, kıyıları devletin hüküm ve tasarrufuna bıraktığı gibi, kıyı ve sahil kullanımlarını kamu yararı ile sınırlandırıyor. Dünyada da örnek alınabilecek kıyı kullanma ilkeleri bu yönde. Taslak ile önerilen düzenleme kıyıda devlet yolu, demiryolu gibi ulaşım tesislerinin yapılmasını öngörüyor. Bu tür kullanımlar kıyıdan toplumun yararlanmasını fiilen ortadan kaldırıyor. Karadeniz Sahil Yolu ve benzer uygulamalar bu sakıncaya örnek gösterilebilir. Kıyılara ilişkin evrensel ilkeler, kıyıların tel örgüyle bile çevrilmesini ve bireyler için erişilmez duruma getirilmesini yasaklıyor. Kıyıya erişme ve kıyıdan yararlanma, toplumdaki her bireyin hakkıdır. Uluslararası hukukta yavaş ve emin adımlarla konumunu güçlendiren “çevre hakkı” da bunu gerektiriyor” dedi.

Dünyada ibadet yeri olan opera görmedim

Ünlü opera sanatçısı Hakan Aysev dünyanın dört bir yanını gezdiğini ama içinde ibadet yeri olan bir opera görmediğini belirterek “Bir insan namazını kaçırıp operaya gelmiş olabilir. İnsan operada namazını kılmalı mıdır kılmamalı mıdır bilemeyeceğim. 25 yıllık opera hayatımda böyle bir taleple karşılaşmadım. Ama sadece demokratik düşünce adına her insanın ibadet ettiği yer kutsaldır. Ama bu opera olmalı mıdır olmamalı mıdır bilmiyorum.

RP’li milletvekili operada namaz kılmıştı

Devlet Tiyatroları Eski Genel Müdürü Bozkurt Kuruç iktidarın ortalığı karıştırmak istediğini belirterek, “Opera, bale, tiyatro temsil saatleri bellidir. Temsiller 2-3 saat sürer. Temsil süresince namaz arası vermek değil Türk-İslam dünyasında bütün İslam ülkelerinde bile yoktur. Ankara Operası’nın üst katında dekorcuların namaz kıldığı bir oda vardı. Necmettin Erbakan’ın döneminde bir Refah Partili milletvekili operaya gelmiş, namaz kılacak yer olmadığı için ortalığı karıştırmak istemişti. Biz de kendisine o odayı göstermiştik. Konu da öylece kapanmıştı” dedi.

T24

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0