Bizi Mumcu’ya yanaştırmadılar

24 Ocak 2012 17:22  

 

Bizi Mumcu’ya yanaştırmadılar

Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu Başkanı Yarbay, engellendiklerini belirterek, “Bizi cinayete yanaştırmadılar bile. Bana göre Uğur Mumcu olayı hâlâ faili meçhuldür” dedi

Hüseyin Özkaya

Gazeteci- yazar Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te, Ankara’da, evinin önündeki arabasının altına yerleştirilen bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti. 19 yıl önce işlenen cinayetin araştırılması için 14 Ocak 1997’de kurulan ve 4 Haziran 1997’de görevini tamamlayan TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu’nun Başkanı ve AKP Ankara eski Milletvekili Ersönmez Yarbay, suikastın yıldönümünde Taraf ’a önemli açıklamalarda bulundu. İçinde istihbarat örgütlerinin yer aldığı olayları aydınlatmanın zor olduğunu belirten Yarbay, “Bizi cinayete yanaştırmadılar ama en azından çürümüş devlet yapısını gözler önüne serdik. Meclis, verdiğimiz dosyanın kapağını açmadı, suç duyurularını işleme koymadı” dedi.

Cinayet ile ilgili birçok senaryo konuşuldu. 20’den fazla senaryo var. Daha önce “laikler tarafından öldürüldü” diye açıklamanız var...

“Laikler tarafından öldürüldü”den daha çok şöyle: 1990’da Sovyetler yıkılınca NATO, kendine bir düşman oluşturmak istedi. Yeşil renk, İslam, İslamcılar, onların tabiriyle ‘radikal Müslümanlar’ ve radikal Müslümanları temsil eden İran ve onun desteklediği akımlar hedef tahtasına kondu. Bu hedefe konan düşünceyle ilgili olarak da özellikle Türkiye’de, laik kimliği ön plana çıkmış isimler birer birer cinayete kurban edildi. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu’nun öldürülmesi, Sivas olayları... Sonra 28 Şubat süreci de olunca yüzde 20’lik bir başarısı olan Refah Partisi (RP) sanki bütün Türkiye’yi ele geçiriyormuş gibi bir havayla, RP’nin de üzerine çok fazla gidilince... İlk önce Mumcu ölüyor 1993’te, tabii çok enteresan bir yıl. Aynı yıl nisan ayında Özal ölüyor. Bu isimler sembol. Mumcu da, Özal da... Sivas’ta herkesin gözü önünde insanlar yakılıyor.

“Adı konmamış dirençle karşılaştığınızı” söylemiştiniz. Ergenekon operasyonları vs oldu. O direnç sürüyor mu?

Bu direncin yeterli ölçüde kaldırıldığını düşünmüyorum. Çünkü birtakım yasal değişiklikler yapıldı ama yeterli değil. Bu yapılan eylemler ve işlemler, kurumsallaşmaya dönüşmedi.

“Ergenekon gibi en az 25 tane daha gizli örgüt var” şeklinde açıklamalarınız da var...

Birbirinin içine girmiş örgütler var ve bu örgütlere açıkçası ordudan açık veya gizli destek, psikolojik destek geliyordu. Şimdi o destek bitti ve bütün örgütler yerin altındalar. Herkes uyuyor. Talimatla uyandırılabilirler. Nasıl uyandırılırlar? İlla bir merkezden talimat gelmesi gerekmiyor. İktidar zayıflarsa veyahut büyük bir açık verirse, o açık da istismar edilerek, kullanılarak tekrar dirilebilirler.

O dönem yetkili makamlardan pek de fazla yardım alamadınız...

Bütün partiler, Uğur Mumcu Komisyonu kurulması için parmak kaldırdılar. Ama yargı diyor ki, “Anayasa’da kuvvetler ayrılığı ilkesi var. Siz ‘yasama’sınız, bizim ifademizi alamazsınız, biz ayrı bir anayasal gücüz. Bu dosya daha tahkikat aşamasında, dolayısıyla gizli bir dosya, bilgi veremeyiz” Bunu gerekçe göstererek ifade vermediler bize. MİT diyor ki, “Bizim teşkilat kanunumuza göre bu konuda ancak amirlerimize bilgi verebiliriz. Bu konu, bizim açımızdan adî bir cinayettir. Bununla ilgili bizde bilgi olması görevimiz değil.”

Mumcu hangi sınırları aştı da hakkında infaz kararı alındı onları bilmiyoruz. Şu an Mumcu cinayeti, faili meçhul değil. Faili belli çünkü bir kişi, “Falan kişi bomba koydu, ben gözcülük yaptım” dedi. O bomba koyan kişi (Oğuz Demir) yakalanmadı. Umut Operasyonları’nın zayıf noktalarından bir tanesi şu: O bir kişi (Ferhan Özmen), 1984 yılından 1997 yılına kadar Ankara’da ne kadar patlamalı iş yapılmışsa hepsini yüklendi! İsrailli, Mısırlı, Amerikalı, Suudi Arabistanlı diplomatlara karşı olan saldırılar, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi suikastları dahil hepsini üstlendi. Dolayısıyla bütün olaylar, faili meçhul olarak kalmamış oldu.

“İstihbarat birimlerinin içinde olduğu cinayetler çözülmez” demiştiniz...

Çözülmez. Mesela en son AK Parti iktidarının ilk aylarında işlenen Necip Hablemitoğlu cinayeti var. O zaman da, “İstihbarat örgütlerinin parmağı varsa bu çözülmez” demiştim. Şu ana kadar çözülmedi. Birbirlerini bilirler, birbirlerinin ayağına basmazlar!

Araştırmalarınızdan ne çıktı?

Zaten bir araştırma komisyonuyuz, soruşturma komisyonu değil. Komisyonun görevlerinin sınırları var. Davet ettiğiniz insan, gönüllü olarak ifade verirse verir, zorlama yok. Meclis, zaten bu konunun üzerinde değil. Meclis, bizim verdiğimiz dosyanın kapağını açmadı, suç duyurularını işleme koymadı.

Hiç tehditle karşılaştınız mı?

Hiç karşılaşmadım. Doğru yol üzerinde olursan tehdit olur. Mesela tam katile gidiyorsan tehdit olur. Ama biz, kenarda dolaşıyorsak niye tehdit etsin adam?

Kenarda mı dolaştınız:?

Biz içine girmeye çalıştık da yanaştırmadılar, yanaşamadık! O komisyonun faydası ne olmuştur? En azından çürümüş bir devlet yapısını gözler önüne sermiştir.

1997’den bu yana Mumcu cinayeti ile ilgili hiçbir duyum, bilge ve belge ulaştı mı elinize?

Bize gelen özel bir bilgi, belge yoktur. 2000’deki Umut Davası’ndaki sonuç beni tatmin etmemiştir. Bence Uğur Mumcu olayı hâlâ faili meçhuldür.

Hükümet Uludere olayına hâkim değil

Uludere Komisyonu 1 şubatta oraya gidecek. Bu olaya dair değerlendirmeleriniz nedir?

Uludere olayı ile ilgili olarak gerek hükümetin, gerek Hava Kuvvetleri’nin gerek Genelkurmay’ın kamuoyunu doyurucu, tatmin edici bir açıklaması yok. Zaman zaman kurumlar “Bir hata yaptık” demeli.

Hükümet burada çok suçlu değildir çünkü olaylara çok hâkim değil! Ben bir vatandaş olarak şunu merak ediyorum: O 50 kişi ortaya çıktığı zaman olaya ilk müdahil olan vali miydi, asker miydi, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı mıydı? Yani böyle bir ihbar olduğunda karar mercii kim? Bombalamaya kim karar verdi? Hükümet tereddütlü davranıyor. Neden? Elinde yeterli bilgi yok ya da kirletilmiş bilgi var.

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0