NE KADAR DEMOKRATIZ?

26 Aralýk 2018 10:17 / 1618 kez okundu!

 

 

Kendimiz gibi düþünmeyenlere, kendimiz gibi giyinmeyenlere ne kadar tahammül edebiliyoruz? Bu konuda ne kadarýmýz kendimizi sorgulayabiliyor, kendimizle yüzleþme cesareti gösterebiliyoruz?

Barýþ Ünlü’ nün “Güçlü ve imtiyazlý grubun bir mensubu olmak kiþide güçlü bir haklýlýk ve normallik duygusu yaratýyor, bu haklýlýk ve normallik duygusu ise kiþinin kendisi hakkýnda gerçekçi bir fikrinin oluþmasýný zorlaþtýrýyor” sözü konumuza olabildiðince ýþýk tutmaktadýr. Dolayýsýyla farklý fikirlere tahammül edememe durumu azýnlýklardan, ötekilerden… çok kendisini güçlü ve imtiyazlý grubun mensubu gören ve öyle hisseden çoðunlukta daha fazla karþýmýza çýkmaktadýr. Peki, bu çoðunluk nasýl yaratýlmýþtýr?

 

****

 

NE KADAR DEMOKRATIZ?

 

Kendimiz gibi düþünmeyenlere, kendimiz gibi giyinmeyenlere ne kadar tahammül edebiliyoruz? Bu konuda ne kadarýmýz kendimizi sorgulayabiliyor, kendimizle yüzleþme cesareti gösterebiliyoruz?

Barýþ Ünlü’nün “Güçlü ve imtiyazlý grubun bir mensubu olmak kiþide güçlü bir haklýlýk ve normallik duygusu yaratýyor, bu haklýlýk ve normallik duygusu ise kiþinin kendisi hakkýnda gerçekçi bir fikrinin oluþmasýný zorlaþtýrýyor” sözü konumuza olabildiðince ýþýk tutmaktadýr. Dolayýsýyla farklý fikirlere tahammül edememe durumu azýnlýklardan, ötekilerden… çok kendisini güçlü ve imtiyazlý grubun mensubu gören ve öyle hisseden çoðunlukta daha fazla karþýmýza çýkmaktadýr. Peki, bu çoðunluk nasýl yaratýlmýþtýr?

Cumhuriyet dönemi boyunca toplum Atatürk ilkeleri doðrultusunda þekillendirilmiþtir. Ancak hepimizin bildiði gibi Atatürk ilkeleri arasýnda “demokrasi ilkesi” yok. Devlet ideolojisi dediðimiz bu anlayýþ eðitim kurumlarý baþta olmak üzere medya, sanat, siyaset, edebiyat, sivil toplum örgütleri, devlet kurumlarý… aracýlýðýyla bütün iletiþim kanallarý kullanýlarak toplumun tamamýna empoze edilmiþ ve büyük oranda da amaca ulaþýlmýþtýr. Mesela biz öðretmenlerden her sene baþýnda yaptýðýmýz yýllýk planlarýn genel amaçlar bölümüne “Atatürk ilke ve inkýlaplarý doðrultusunda gençler yetiþtirmek” yazmamýz isteniyordu. Dolaysýyla branþýmýz her ne olsa da nihayetinde devletin bizden istediði öncelikli hizmet resmi ideolojiyi öðrencilerin beyinlerine zerk etmek oluyordu. Yani öyle söylendiði gibi fikri hür, vicdaný hür gençler yetiþtirilmedi, tam tersine eðitim sistemimizle sorgulamayan, demokrasiden, insan haklarýndan, evrensellikten bihaber körleþtirilmiþ fertler yetiþtirildi. Zamanýn MEB müsteþarý rahmetli Bener Cordan, tanýk olduðum bir toplantýda “her devlet kendi geleceðini garantiye alacak eðitim sistemi uygular” itirafýnda bulunmakta sakýnca görmemiþti. Öyle olunca da evrensel anlamda demokrasi kültürünün yeþermesi oldukça zorlaþmýþ, dolayýsýyla farklý fikirlere tahammülsüzlük, empati yapamama ve “azýnlýðý boðma” anlayýþýnýn hayatýn her alanýnda karþýmýza çýkmasý kimseyi þaþýrtmamýþtýr.

Peki, anaokulundan itibaren etrafýmýza örülen o çemberden nasýl çýkýlýp da özgür birey olunabilir? Bu konuyla ilgili Peter Ustinov’un bir formülü var. Þöyle diyor: ”Normal zekaya sahip bir insan, devletten toplam ne kadar yýl eðitim almýþsa, üzerinden bir o kadar yýl geçtikten sonra ancak o çemberden çýkabilir.” Bu arada kiþi bunu istiyor ve çaba sarf ediyorsa tabii, deðilse ömrünün sonuna kadar öyle gider.

Ustinov’un formülü-biraz erken olmakla birlikte-bende aynen geçerli olmuþtur. Mesela baþörtüsünün bir insan hakký olduðunu, devlet ideolojisi dýþýndaki fikirlerin de “fikir” olduðunu, farklýlýklarýn bir sorun deðil de birer zenginlik olduðunu… 31-32 yaþlarýmda anlayabildiðimi ve içselleþtirebildiðimi söyleyebilirim.

Ayrýca sadece okuma, araþtýrma vb çabalarý, bazen gerçeði görmek konusunda yeterli olmayabiliyor. “Yaþayan bilir” sözünden de hareketle empati yapabilmek ve baþkalarýný anlayabilmek için kiþinin kendisi benzer þeyleri yaþamasý da gerekebilir. Mesela ben, bir baba ve ayný zamanda bir eðitimci olarak anne-babasý boþanmýþ çocuklarýn arkadaþlarý arasýnda ve özellikle de arkadaþlarýnýn ebeveynlerinden ayrýmcýlýk yaþadýklarýný Facebook arkadaþým sevgili Arzu Bursa’nýn kendisinin yazdýðý ve paylaþtýðý yazýsýndan öðrendiðimi rahatlýkla söyleyebilirim.

Yani mini eteðine, rakýsýna, fikirlerine ezelden beri dokunulmamýþ birinin baþkalarýnýn hak ihlallerini anlayabilmesi için Fransa’daki “Les Enfants de Don Quichotte” (Don Kiþot’un Çocuklarý) mensuplarý gibi evrensel ve çok entelektüel düzeyde olmasý lazým.

Yaklaþýk beþ yýl Silivri Cezaevi önlerinde, kar kýþ demeden hayatlarýnda hiç bilmedikleri tazyikli sularla, bariyerlerle... karþýlaþan Ergenekon sanýklarýnýn aileleri, yakýnlarý, darbesever fikirdaþlarý… inanýyorum ki on yýllarca cezaevi kapýlarýnda itilen kakýlan, türlü baskýlara maruz kalan Kürt annelerini, solcu çocuklarýn yakýnlarýný anlayabilme ve empati yapabilme fýrsatý elde edebilmiþlerdir.

Demokrasilerde “azýnlýðý boðma” anlayýþý olmaz. Þiddet ve hakaret içermedikçe her türlü fikir, serbest olmalý, örgütlenebilmeli, çoðunluk olabilme hakký olmalý.    

12 Eylül’den yaklaþýk on yýl geçtikten sonra 90’lý yýllarýn baþlarýnda ancak kendine gelebilen sol-demokrat çevreler, uzun görüþmeler sonucu ve oldukça da geniþ yelpazeli  SBP’yi (Sosyalist Birlik Partisi) kurmuþlardý. Genel baþkan Sadun Aren’di. Benim de umut duygularýmý depreþtirmiþ ve büyük beklentilerle 1994’te ilk defa seçimlere giriyordu. Sabah erken saatte, büyük bir heyecanla SBP’ye verdiðim oyumu attýðým sandýðýn da ayný zamanda baþkanýyým. Akþam oldu, sandýðýmýzý açtýk ve seçmenlerin huzurunda sayým yapýyoruz. Sayým ilerledikçe moral seviyem gittikçe düþüyordu, zira sonuçta 331 oydan benim oy verdiðim partiye sadece benim attýðým oy çýkmýþtý. Sayýmý bitirmiþtik, ancak bir sorun vardý: geçerli oylarla partilerin aldýðý oylar arasýnda uyumsuzluk olduðundan yönetmelik gereði bir tane oyun “yakýlarak” imha edilmesi gerekiyordu. Beþ kiþilik sandýk kurlunun fikrini sordum, hep birlikte “Þu Sosyalist Birlik Partisi’nin bir oyunu yakalým, iþ bitsin” dediler. Ýyi de, oyunu yakmak istediðiniz partinin sadece bir oyu var, adam gelir de “nerde benim oyum?” derse ne cevap vereceðiz. O adamýn da sandýk baþkaný olduðunu bilmediklerinden sandýk kurlu üyeleri birlik olup sandýk baþkanýnýn oyunu yakacaklar. Ýþte "öteki” bir partinin aldýðý bir tek oya tahammülsüzlük, sadece demokrasi kültürünün geliþmemesiyle açýklanabilir.

Sonuçta demokrasi kültürünün olgunlaþmasý öncelikli olarak bireylerin demokrat olmalarýna baðlýdýr ve herkesin günün birinde demokrasiye ihtiyacý olacaðýna göre de demokrat olmamak için bir gerekçemiz var mý hala?

 

Ahmet OÐUZ

2612.2018, Kuþadasý

 

Son Güncelleme Tarihi: 28 Aralýk 2018 05:51

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.