BÝLMEKTEN BÝLMEMEYE YOLCULUK

27 Ekim 2018 21:18 / 2086 kez okundu!

 

 

Her þeyi bildiðimizi iddia ederek hayat arenasýnda mücadele ederiz. Asýl sorunumuzun bize yok olma hissi veren yalnýz kalmak olduðunun farkýnda deðilizdir. Bunu örtbas etmek için kalabalýklar arasýna karýþýr, bilgiçlik taslar, önemli biri olmaya çalýþýrýz. Her þey bir gün yok olacak olmanýn acýsýný bastýrmak içindir. 

 

****

 

BÝLMEKTEN BÝLMEMEYE YOLCULUK

 

Sevgili okuyucular, bugün bir insanýn hayat yolculuðunda önemli bir dönüm noktasýyla ilgili düþüncelerimi sizinle paylaþmak istiyorum.

Hikâye çok garip bir þekilde baþlar. Rahat ve konforlu bir þekilde ana rahminde baþýmýza geleceklerden habersiz beklerken bir anda Dünya’ya düþeriz. Karanlýktan aydýnlýða, konfordan belirsizliðe çýkmanýn tesiriyle dehþete kapýlýrýz. Hiç bilmediðimiz bir yere gelmenin korkusuyla aðlayarak Dünya ile selamlaþýrýz. Annemiz tarafýndan kucaklanýr, emzirilir, beslenilir ve bakýlýrýz. Henüz hiçbir þeyin farkýnda olmadýðýmýz için kendimizi onun ayrýlmaz bir parçasý zannederiz. Bebekken annemize bakarak hayatý keþfetmeye çalýþýrýz. Annemiz gülüyorsa, sevinmeyi, üzülüyorsa üzülmeyi, öfkeliyse sinirlenmeyi, tedirginse kaygýlanmayý öðreniriz. Onun verdiði tepkiler üzerinde iyi ve kötüyü ezberleriz. Üç yaþýna yaklaþtýkça ben ve öteki ayrýmý yapmaya, annemizle fiziksel baðlarý koparmaya baþlarýz. Böylece özerkleþmeye adým atarýz. Altý yaþýna kadar kiþiliðimiz belirginleþir.

Yetiþkinliðimize kadar süren dönemde ilk tohumlarýmýz ailemizde atýlýr. Beynimiz bir sürü veri bombardýmanýna tutulur. Ana babamýz öðrenilmiþ ve otomatikleþmiþ inanç, bilgi kalýplarýný bize iþler. Onlar kendilerine atalarýndan nesiller boyu aktarýlan bu bilgi kalýplarýný hiç sorgulamadan doðru bellemiþlerdir. Ana babamýzdan aldýðýmýz ezber bilgilerle, okul hayatýna savuruluruz. Burada kafamýza Sistem tarafýndan belirlenmiþ doðrular yüklenir ve anne babamýzýn kalýplarý sökülemeyecek biçimde perçinlenir. Doðduðumuzda boþ bir çuval olan zihnimiz giderek þiþer. Daha sonra büyüdükçe hayatýmýza arkadaþlar girer. Ayný þekilde kalýplarla iþlenen insanlar bize ayna olur. Kalýplarýmýzýn, bildiklerimizin doðruluðuna inanýrýz. Ýþ hayatýna atýldýðýmýzda þirketlerin istediði gibi bir tip haline formatlanarak dönüþürüz. Rekabetçi ve yarýþmacý düzende en çok kazanmak hedefimiz olur. Sonunda çocukluðumuzdan beri kendimizi bütünden ayrý bir varlýk gördüðümüz için benliðimiz gemi azýya alacak biçimde güçlenir. Kendimizin farkýna varmamýz dýþ dünyadan medya, eðlence, reklamcýlýk vasýtasýyla yayýlan uyaranlarla engellenir. Bu yüzden, bildiklerimizle övünmeye baþlar. Kapitalizm maskesini takan Sistemin esir oluruz. Bilgi ve kalýplarla þiþen benliðimizle, küçük daðlarý ben yarattým rolüne bürünürüz. Ölüm korkusu bizi içten içe kemirirken, hiç ölmeyecekmiþiz hezeyanýyla yaþarýz. Biyolojik olarak hayatta kalmaya programlýyýzdýr. Bu, yetiþkinlik dönemine kadar ailemiz, daha sonra uzak ve yakýn çevremiz tarafýndan beslenir ve katmerlenir. Ölüm korkusunu, hayatý kesinleþtirerek ve sürekli yapýlacaklar listesi çýkartarak yeneceðimizi sanýrýz. Çaresiz, zavallý ve zayýf bir mahlûk olduðumuzu bilmeyiz. Hissetsek bile bastýrmaya çalýþýrýz. Böyle bir halde ortalýkta “Ben bilirim” diye boy gösteririz. Zihnimizde yerleþik veri tabanlarýnýn sonucu oluþan düþünce kalýplarýmýzla doðru ve yanlýþý ayrýt eder, doðruya, iyiye ve güzel yol aldýðýmýz oyununu oynarýz. Hayatýmýza giren, karþýmýza çýkan insanlarla “Kim daha iyi biliyor” çekiþmesine girer, bilgimizle ezmeye çalýþýrýz. Çünkü haz odaklý yaþadýðýmýz hayatta en büyük zevkimiz benliðimizi okþamak, baþkalarýna üstünlük taslamaktýr. Diðer insanlar çoðunlukla bu salgýna yakalandýðý için bizim gibidir.

Her þeyi bildiðimizi iddia ederek hayat arenasýnda mücadele ederiz. Asýl sorunumuzun bize yok olma hissi veren yalnýz kalmak olduðunun farkýnda deðilizdir. Bunu örtbas etmek için kalabalýklar arasýna karýþýr, bilgiçlik taslar, önemli biri olmaya çalýþýrýz. Her þey bir gün yok olacak olmanýn acýsýný bastýrmak içindir. Bilgiçlik taslayarak, bildiðini iddia ederek, hayatýn ölüm korkusu uyandýran belirsizliðini gidermek isteriz. Ýçimizi kemiren ölüm korkusuyla bir topluluk içinde, bir kurumda, bir arkadaþ toplantýsýnda, ailede sorulan her soruyu bilmesek bile “biliyorum” diye cevaplama refleksi geliþtiririz. Bu gidiþat bizi öðrenmeye kapalý biri haline getirir. Gerçeðin üstünü doðru olduðunu zannettiðimiz bilgi kýrýntýlarýyla kaplar hale geliriz. Bu durum, yok olma korkusu kaynaklý acýlarýmýzý büyütmekten baþka bir iþe yaramaz.

Her þeyi bilen insanýn dramýný bir benzetmeyle anlatabilirim. Karanlýk bir zindan hayal edin. Mahkûm hücre cezasý almýþtýr. Çok dar hücresinde havalandýrmaya çýkmaya bile izni yoktur. Sadece hücrenin duvarýndaki küçük bir pencereden Dünya’yý görmektedir. Bu pencereden dýþ âleme bakmaktadýr. Bu daracýk pencereden gördükleriyle her þeyi bildiðini zanneder. Zindanýn duvarlarýný, doðduðu andan itibaren genetik, sosyal ve kültürel faktörler tarafýndan zihnine yüklenen kalýplarla örmüþtür. Ýþin elem verici yaný, hiçbir þeyin farkýnda olmadýðý için mahkûmun da, duvarlarýn ötesini merak etmesini yasaklayan gardiyanýn da, kalýplaþmýþ verilerinden inþa edilmiþ zindanýn da aslýndan kendisini temsil etmesidir. Yani mahkûm da, gardiyan da, zindan da biziz. Kendi kendimizi esir aldýðýmýzýn farkýnda deðiliz. Çünkü dýþ dünyanýn oyuncaklarý gerçeði görmemizi engelliyor. Bildiðimizi zannederek girdiðimiz bu daracýk zindandan nasýl çýkacaðýz? Hiçbir þey bilmediðimizi zihnimize ve gönlümüze bir sanatçý titizliðiyle nakýþ gibi iþleyerek... Sadece düþünmeye baþlasak bile yeter. Ýlk insanýn yaratýlýþýndan bugüne kadar geçen zamanda tüm insanlýðýn oluþturduðu bilgi hazinesinde bizim bildiklerimiz bir kum tanesi kadar yer kaplamaz. Bilmediðimizin farkýna vararak mahlûk olmaktan insan olmaya adým atabiliriz. Bilmemeði yaþamýmýzýn düsturu yapmaya baþladýkça kendimizi öðrenmeye açýk hale getiririz. Belki de bu sayede aynaya ilk kez alýcý gözle bakar; þiþkin benliðimizle ne kadar boþ olduðumuz anlarýz. Zihnimizi doðruluðu kanýtlanmamýþ bir sürü gereksiz çöp yýðýný bilgilerle doldurduðumuzu yavaþ yavaþ anlarýz. Bilmemek erdemini gösterdiðimizde, bakýþ açýmýzýn geniþlediðini hissederiz. Bilmemek, kendimizi ayrý ve üstün bir varlýk görmekten kurtarýr.  Karþýmýzdakini eþitimiz, kendimizin, kiþiliðimizin bir yansýmasý olarak gösterir. Böylece koptuðumuz bütüne yaklaþma fýrsatý elde ederiz. Yani hiçbir þey bilmediðimizin farkýna varmak, ben ve öteki þaþýlýðýmýzý tedavi eder ve bir bütünün anlamlý parçasý olduðumuzu hissettirir. Bilmemek bize açýlmayan zindanýn kapýlarýný zorlamamýza sebep olur. Bilmeyerek zihnimizde yer iþgal eden kirli bilgiden arýnma ve böylece kalýplarýmýzý kýrma yoluna gireriz. Bu yol bizi günün birinde bilmenin esaretinden kurtarýr, özgürlüðümüze kavuþturabilir. Ancak hiçbir þey bilmediðimizi bilmenin idrakiyle geliþim basamaklarýmýzý týrmanarak insanlýk zirvesine çýkar ve çevremize faydalý biri haline geliriz. 

 

Murat ÞAÞZADE

26.10.2018

 

Son Güncelleme Tarihi: 31 Ekim 2018 17:38

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.