Fatma Tokmak. Azat'ın anası - Yıldırım Türker

05 Eylül 2011 16:45  

 

Fatma Tokmak. Azat'ın anası - Yıldırım Türker

Fatma'nın aldığı son derece hukuksuz, somut verilere dayanmayan, adil yargılanma hakkından tamamen uzak olan müebbet hapis cezası kesinleşti.

Tam bir yıl önce yine onun için yana yakıla destek arıyorduk. O zaman yazdıklarımı tekrar okuyun istiyorum.
Çünkü, Fatma Tokmak’ın ağır kalp hastalığı nedeniyle infazının ertelenmesine ilişkin avukat Eren Keskin tarafından yapılan başvuru Bakırköy Savcılığı tarafından ele alınmış ve Fatma Tokmak İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmişti, biliyorsunuz. Bir yıldan uzun bir süredir hastalığı giderek ilerliyor olmasına rağmen Adli Tıp Kurumu’nun raporu hâlâ açıklanmadı.
Her an hayatını kaybedebilir. Vahşetin suç ortağı olma konusunda nice sabıkası bulunan Adli Tıp Kurumu’nun hassasiyetini zedelemiyor besbelli, Fatma Tokmak’ın ölüm kalım meselesi. Onu biz Azat’ın anası olarak da biliriz.
Azat’ı hatırlayanınız vardır mutlaka. Ben hiç unutmadım.
Korkum şudur. Ya o da vahşetlerden bir vahşet olarak solup gitmişse belleğimizin gerçekle kurgu arasındaki o alacakaranlık bölgesinde?
İlk olarak 1998 yılının nisan ayında tanışmıştık A. ile.
Hepimiz için bir harflik canı vardı. Gözaltında anasıyla birlikte işkenceye maruz kaldığında 2,5 (iki buçuk) yaşındaydı. Annesi Fatma Tokmak ile birlikte 96 Aralık ayında gözaltına alınmış, Terörle Mücadele Şubesi’nde 11 gün kalmıştı. ‘Örgüt üyeliği ve örgüte taban kazandırmak’ suçlarından idamla yargılandığı davada anası, Türkçe bilmediği için Kürtçe tercüman aracılığıyla orada başlarına geleni anlatmıştı.
Oğlunun elinde sigara söndürüldüğünü, tekmelendiğini, kendisiyle birlikte cinsel tacize uğradığını iddia ediyordu. İstanbul Tabip Odası, A.T.’yi muayene etmiş, işkence belgelenmişti. Zaten Azat bebek kendisine sorulduğunda, ‘polisler cız yaptı’ diyormuş.
“Sinirlilik, polis gördüğünde ağlama, uykusundan korkarak uyanma, idrar ve dışkı kontrolünü kaybetme, yanında sigara içildiğinde ağlama ve ortamı terk etmek isteme” bulgularının yanı sıra raporda yazan şuydu: “Sol eldeki izlerin çocuğun elinde uygulandığı iddia edilen sigara söndürme eylemiyle uyumlu olduğu, çocuğun sıkıntı bozukluğu da dahil tespit edilen ruhsal bozukluk halinin işkenceden sonra meydana gelmesi tıbbi bilgi ve mantığa uygundur”.
Sonuçta işkence yaptığı iddia edilen polislere dava açılmadı!
A.T., gördüğü işkenceden 2,5 ay sonra yuvaya gönderilmiş ve orada hiç konuşmamıştı. Daha sonra da sinirli, huzursuz bir çocuk oldu. Bazen cezaevinde anasıyla kalıyordu. Kekeliyor, sürekli ağlıyordu. İstanbul’da teyzesiyle kalan A.T., psikolojik tedavi gördü. Biraz toparlandı. Ama anasına hasretti.
Nüfus cüzdanı olmadığı için okula kaydı çok güç oldu. Anasına mektup yazabilmek için okuma yazmayı bir çırpıda öğrendi. Ne var ki okulda arkadaşları ona ‘annesi katil’ diye sesleniyor, canını yakıyorlardı. Öğretmeninin ilgisiyle ayakta durabildi, kekemeliğinden kurtuldu. Sonra anasını ziyarete gidemez oldu. Çünkü ne anasının ne de kendisinin nüfus cüzdanı vardı. Onlar kayda düşmemiş canlarıydı bu memleketin. Anasının davası 7-8 sene sürdü.
Şimdi ananın vekilleri Eren Keskin ve Fatma Karakaş Doğan’ın yazdıklarından okuyalım: “Müvekkilimiz Fatma Tokmak(a)... yönelik her türlü işkence yöntemi uygulandı. Elektrik, askı, çırılçıplak soyma, cinsel taciz ve diğer yöntemler... Ama ona asıl ağır gelen küçük oğluna uygulanan işkence oldu.
Küçük oğlu Azat, çırılçıplak soyuldu, belinde ve sırtında sigara söndürüldü ve cinsel tacize maruz kaldı.
15 gün devam eden işkence, Fatma Tokmak’ın tutuklanıp cezaevine gönderilmesiyle de son bulmadı. Küçük Azat, annesi ile birlikte cezaevine gönderilmesi ya da yakınlarına teslim edilmesi gerekirken, Çocuk Esirgeme Kurumu’na gönderildi.
Azat da, Fatma da bu durumdan çok yoğun bir biçimde etkilendiler.
Tarihin Terörle Mücadele Şube Müdürü ‘bunu nasıl yaparsınız sorusuna’, ‘devletimiz ona daha iyi bakar’ diye cevap verdi.
Fatma’nın avukatları olarak, 1,5 ay boyunca küçük Azat’ı Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan alana kadar uğraştık. Azat, yuvada bulunduğu sürece hiç kimseyle konuşmamış, adını bile söylememişti. Büyük bir travma yaşıyordu. Tarafımızca annesinin yanına, cezaevine götürüldüğü gün ise sanırız her ikisinin de hiç unutamayacakları bir mutluluktu.
Azat, ‘içerisi ve dışarısı’ arasında gidip gelerek büyüdü.
Bu süre içinde Fatma Tokmak’ın yargılaması sürdü. Fatma, yakalandığında hiç Türkçe bilmiyordu. Ayrıca, okuma-yazması da yoktu. İçeriğini hiç bilmediği bir ifadeye parmak bastırıldı.
Suçu sadece misafir olarak gittiği o evde bulunmaktı. Yasadışı sorgulandı. Mahkeme aşamasında Türkçe bilmediği için ve o tarihlerde Kürtçe tercüman konusunda büyük sorunlar yaşandığı için, uzun yıllar mahkemece ayrıntılı ifadesi alınmadı. Bu süre içinde o devamlı suçsuz olduğunu anlatmaya çalıştı.
Cezaevinde kalp hastası oldu. Hastalığı tespit edildiği halde çok uzun yıllar tutuklu kaldı.
Azat’ın yaşadığı işkenceler ise gerek İstanbul Tabip Odası gerekse İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği tarafından belgelendi.
Ancak dosya her zaman olduğu gibi resmi bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp’a gönderildi. Adli Tıp’ın verdiği işkence bulgularını onaylayan ancak belirsizlik taşıyan rapor savcılık tarafından benimsendi ve küçük Azat’a işkence yapanlar cezasız kaldılar.
2006 yılına gelindi. Azat büyüyordu. Fatma, sonunda hastalığı kabul edilerek 9 yıl sonra tahliye edildi.
2006 yılında bu yana anne-oğul kendilerine bir hayat kurdular. Fatma, Sosyal Hizmetler Kurumu’nda çalışarak engellilere baktı. Kazandığı parayla oğlunu okutmaya çalıştı.
Bu arada, geçen günlerde Fatma’nın Yargıtay’da görülen davası onanarak geri döndü. Fatma’nın aldığı son derece hukuksuz, somut verilere dayanmayan, adil yargılanma hakkından tamamen uzak olan müebbet hapis cezası kesinleşti.
Ve bu acı gerçek anne ile oğulu bir kez daha ayırdı. Fatma tutuklanarak Bakırköy Cezaevi’ne gönderildi. Her ikisi de büyük bir travma yaşıyorlar.
Azat’ın dudaklarından dökülen “ama ben anneme çok alışmıştım” sözcükleri yürekleri dağlıyor.
Fatma Tokmak gerçekten suçsuz ve hasta..
Bizler avukatları olarak hastalığı nedeniyle ceza ertelemesi yoluna başvuru hazırlığı yapmaktayız. Onu kurtarabilmek için elimizden geleni yapacağız. Ancak bunun için yoğun bir kamuoyu desteğine ihtiyacımız var. Bu nedenle, insan hakları kuruluşlarını, entelektüelleri, sanatçıları, kadın kurumlarını ve herkesi ve herkesi tavır almaya çağırıyoruz.”
İşte aynı noktadayız. Fatma Tokmak, oğlundan ayrı, berbat koşullar altında can çekişiyor.
Gelin hep birlikte onu kurtararak başlayalım hayatı hak etmeye.

Radikal

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0