Engin Alan, MHP, CHP ve yine Bekir Coşkun - Eser Karakaş

23 Mayıs 2011 18:43  

 

Engin Alan, MHP, CHP ve yine Bekir Coşkun - Eser Karakaş

Kaset meselesi anlaşılan daha çok konuşulacak, muhtemelen biz de bunun dışında herhalde kalamayacağız ama bugün başka bir konuyu ele alacağım.

Kaset haberleri, istifalar, MHP’yi barajın altına çeker mi, gerçekten bilemem ama İLKE OLARAK bu konu siyaset dışı bir konu olmalı idi; kaset meselesi ilkesel olarak, MHP’nin baraj altı kalmasına neden olmamalı ama MHP’yi barajın altına çekecek ve ilkesel olarak da çekmesi gereken başka bir konu daha var gündemde.

Bu konu da emekli general Engin Alan’ın MHP’den adaylığı ve Alan’ın Çanakkale’de bir törende Başbakan geldiğinde ayağa kalkmaması meselesi.

Bu konu ve Engin Alan’ın MHP’den TBMM’ye girme girişimi bir tür 367 olayıdır.

Kimsenin, hatta bir devlet memurunun Başbakan Erdoğan’ı sevme, saygı duyma mecburiyeti yoktur.

Ancak bir askerin, askeri bürokrasinin bir mensubunun Başbakan’a, kişisel değerlendirmeleri ne olursa olsun, ritüel anlamında saygısızlık etme hakkı yoktur, böyle bir şeye cüret edemez.

Bir generalin böyle bir şeye cüret etmesi, herkes ayağa kalkar iken aklı sıra protesto etmek için oturmayı tercih etmesi, işin özünde ve ruhunda Başbakan Erdoğan’ın şahsına değil, milli iradeye, demokrasiye saygısızlıktır.

Aynen, Mehmet Ağar’ın, Erkan Mumcu’nun başında olduğu partilerin 2007 ilkbaharında, 367 meselesine ilişkin olarak, Cumhurbaşkanlığı adayı Gül’e parlamento içinde muhalefet etmek yerine TBBM’ye girmemeyi tercih etmeleri ve bu tercihin bedelini çok ağır ödemeleri gibi.

MHP de, Başbakan’ın şahsında demokrasiye, milli iradeye saygısızlık eden Engin Alan Paşa’yı milletvekili adayı göstererek büyük bir siyasi hata yapmıştır.

Kaset meselesi önemli değildir, özel hayat eleştirileri üzerinden bir partinin baraj altında kalması üzücü olur; ama, Engin Alan tercihi, Engin Alan’ın da Çanakkale’de demokrasiye yaptığı saygısızlığa bugün hala sahip çıkıyor olması MHP için kaset meselesinden çok daha vahimdir, demokratik meşruiyetin dışına düşmesinin kanıtıdır.

Televizyon ekranlarından izlediğim bir programda da (Mehmet Ali Birand, 32. Gün) maalesef CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da Engin Alan konusu açıldığında Başbakan’ın üslubunu eleştirmiş ama Alan’ın demokrasi ve milli irade saygısızlığına değinmemiştir.

Başbakan’a yönelik hissiyatımızdan, siyasi kanaatimizden bağımsız olarak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na, ismi ne olursa olsun, yapılan düzeysiz bir saygısızlığı eleştiremez, kınayamaz isek, ortak bir paydada siyasilerimizin buluşması imkansız gibidir.

Ancak, seçmen, aynen 22 Temmuz 2007’de Mumcu’ya, Ağar’a, 27 Nisan muhtırasına sahip çıkanlara yaptığı gibi, demokrasiye, milli iradeye saygısızlık edenlere ayar vermeyi çok iyi bilmektedir.

Sayın Bekir Coşkun’un da konuya (Engin Alan’ın ayağa kalkmaması) ilişkin yazdığı bir yazıyı üzülerek okudum; bir Başbakan’ı hem meşru zeminlerde eleştirmek, hatta yerden yere vurmak, ama aynı Başbakan’a bir memurun saygısızlığına da karşı çıkmak bu kadar zor mudur gerçekten?

Mumcu, Ağar siyasetten siyaseten elendiler; büyük kalem ve üslup ustası Sayın Bekir Coşkun da, aynen 27 Nisan’da yazdığı deve yazısı örneğinde olduğu gibi, siyaseten meşruyu ve gayrimeşruyu ayıramadığı için sürekli geriliyor, kayboluyor.

Bir gazetecinin başbakanı eleştirmesi başka şeydir ama bir generalin resmi üniformasıyla aynı Başbakan’a ritüel saygısızlığı yapabilmesi de başka şeydir, aynı gazetecinin bu saygısızlığı görmemeye çalışması, hatta desteklemesi ise bambaşka bir şeydir.

Siyasette doğru-yanlış yoktur ama meşru-gayrimeşru vardır; meşrunun da kötü huyu hep galebe çalmasıdır.

Askeri muhtıralar, bir demokrasinin başbakanına bir memurun saygısızlık yapması gayrimeşru işlerdir; dokunanın, destekleyenin orta vadede eli mutlaka siyaseten yanar.

Star

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0