KÜLTÜR ENDÜSTRÝSÝ ÝÇÝNDE SÝNEMA
17 Temmuz 2011 14:34 / 1524 kez okundu!
Kültürel ürünlerin de kapitalist sistemin üretim çarklarý içinde, bir meta olarak, diðer endüstriyel ürünlerden farksýz, uzmanlarýn denetiminde hazýrlanan ürünler olduðu hepimizin bildiði bir gerçek. Bu ürün yelpazesi içine sanata dair her þey girebilir. Sinema, müziðin her türü, TV dizileri, tiyatro oyunlarý, resim, fotoðraf kültür ile iliþkisi olan akla gelebilecek her türlü nesne.
Bu konuda programlarýn uzmanlar tarafýndan hazýrlanmýþ olmasý, hiçbir baþarýnýn tesadüfe yer býrakmadan gerçekleþtiðinin en güzel kanýtýdýr. Bu konuda araþtýrmalarý ile tanýnan Frankfurt Okulu’nun kurucusu sosyolog ve müzik eleþtirmeni Theodore W.Adorno, çocuk yaþlarda Hitler’in yükseliþinde radyonun oynadýðý güçlü iþlevi fark eder. Ayný anda insanlarý çaldýðý müzik, tiyatro oyunlarý ile eðlendiren aygýtýn nasýl etkili politik bir araç olduðunu görür. O’na göre ideolojiden baðýmsýz bir kültür ve sanat düþünülemez, kültür insanlarý rahatlatan, kendine yaraþýr bir toplum içinde yaþadýðýný hissettiren bir saný uyandýrýr. Ýþte bu noktada devreye giren sanayi toplumunun homojenleþmiþ dünyasý, onun bu hissiyatýný kendi yararýna kullanýr. Bu iyi duygunun yýkýlmamasý için onu sürekli iyi hissettirecek ürünler sunar. Bu durumu “Kültür Endüstrisi” olarak tanýmlar Adorno. Bu ürünler sahte tatminler yaratýr, “gerçek sanat çileci ve utançsýzdýr”. Kültür endüstrisi ise “pornografiktir ve iffet satar”.
Bu kavramlarýn sinema endüstrisine olan uyarlamasý, Hollywood baþta olmak üzere bir bütünün bir arada tutulmasýna, daðýlýp bozulmamasýna hizmet eder. Günümüz kültürü bu nedenle büyük bir benzerlik içindedir. Karþýtlýðýn estetik ifadeleri bile bu ritmin ayrýlmaz bir parçasýdýr. Ayný kültürel ürün propagandayý ve eðlenceyi ayný anda sunabilir tüketicisine. Kültür tekelleri baðlý olduklarý diðer endüstriyel sektörlere oranla daha güçsüz ve baðýmlý sayýlýr. En güçlü yayýn kuruluþlarýnýn elektrik endüstrisine veya film þirketlerinin bankalara olan baðýmlýlýklarý deðiþmez bir gerçeði tanýmlar. Endüstri ve popüler sanat bir aðacýn kökleri gibi birbirine sarýlmýþtýr. Araba endüstrisinde farklýlýklar nasýl silindir sayýsý, motor hacmi, teknolojik ayrýntýlar tüketicinin gözünü boyuyorsa, filmlerde de oynayan yýldýzlarýn sayýsý, teknolojik ve setlerin giderleri ayný iþlevi görür. Gösteriþli üretim göze sokularak propagandasý yapýlan yatýrým miktarý ile belirlenir. Film gösterime girmeden ne kadar para harcandýðý tüketiciye duyurulur. Bu baðlamda marka baðýmlýsý tüketicinin etkilenmemesi mümkün deðildir. Araba markalarý üreten sanayi ve film üreten þirketler arasýnda ürün mantýðý arasýnda hiçbir farklýlýk yoktur. Ürün farklýlýðý yaratmak için sadece ilgiyi ayakta tutmaya yarayacak kadar küçük farklýlýklarýn olmasý yeterlidir.
Film endüstrisinin her zaman daha fazla kar etmesi için yeni yýldýzlara, daha ileri dijital teknolojilere ihtiyacý vardýr. Ýki binli yýllar ile ilerleyen dijital uygulamalar, daha hýzlý sahneler biçimsel olarak bir farklýlýk yaratýyormuþ gibi gözükse de özünde deðiþmeyen öyküler, egemen olanýn varlýðýný hissettiren omurganýn deðiþmediði kolayca anlaþýlýr. Yüzde doksan filmin baþýnda kimin kazanýp kimin kaybedeceðini kolayca anlarýz. Hazzýmýz azalmasýn diye düþünmemeye çalýþýrýz ara sýra. Tüm efektlerin gözümüzü yormasýna, boyamasýna izin veririz. Her film daha çekilmeden dakika dakika hesaplanýr, en komik sit-com daki en spontan gözüken espri bile aylar öncesinde yazýlmýþtýr. Belki oradaki komik diyalog farklý yazarlar tarafýndan kaleme alýnmýþtýr. Hiçbir yaratýcýlýk anlýk bir duygunun veya düþüncenin ürünü deðildir. “Fellini”vari bir yaklaþým söz konusu olamaz. Üstadýn “bazý çekim günlerinde ne yapacaðýmý bilemem, hiçbir þey çekemediðim günler bile olur” demesi Hollywood normlarý için bir ütopyadýr. Duygulara seslenen sanat profesyonelce hesaplanýp tüketicisine sunulur.
Kültür Endüstrisi en büyük gücünü ise insanlarda yorgun ve baþarýlý günler sonunda kafalarýnda þekillenen “eðlenceyi hak ettim” düþüncesinden alýr. Mekanikleþmiþ çalýþma hayatý ve ondan kaçýþ arasýnda popüler sanat köprü görevi görür. Bir þekilde sanat ürünlerinin tüketiminin zor günlerde arttýðý görülür örneðin son ekonomik krizde sinemaya giden sayýsýnda artýþ göstermiþ olduðu saptandý. Bu durmadan iþleyen karþýlýklý alýþ veriþ bir þekilde çökmeyen bir sinema endüstrisini oluþturur. Bu durumda tüketiciyi kaçýrmamak gerekir ki, o zaman da riskli iþlerden uzak durulmalýdýr. Sürekli yenilikten, denenmemiþden bahsedilir fakat bu onca parayý yatýracak yapýmcý için büyük bir risktir. O zaman yenilik adý altýnda çok satmýþ bir romanýn senaryosu güven verir. Ayný þekilde çok tutulmuþ bir ilk filmin devamý gibi. Yani bu durumda hem eskisine benzemeyen hem de eskisi gibi olan ürünler üretmek gerekir. Ritm bozulmamalýdýr. Fazla riske gerek yoktur. Bu durumda kültürün de standartlaþmasý gerekir. Yani herkesin farklý olduðuna inanacaðý ürünün esasýnda hiçbir farklýlýk içermemesi þarttýr.
Filmlerin çekim öykülerine bakýldýðýnda, uzun yýllar süren yazým süreci esnasýnda bir senaryonun onca senarist deðiþtirdiði ortaya çýkar. Ta ki yapýmcýlarýn istediði senaryo ortaya çýkýncaya kadar süren bir süreçtir. Bir senaristin baðýmsýzlýðý yatýrýlan para ile ters orantýlýdýr. Baðýmsýz filmlerde bile artýk bir baðýmsýzlýktan söz edilemez. Onlarýn da peþinden koþan onca þirket, destekleyen fonlar vardýr. Bir “Miramax” baðýmsýz filmler sayesinde büyük bir þirket oldu. Bu durumda baðýmsýz bir senaristten, yönetmenden, oyuncudan bahsetmek mümkün deðildir. Eleþtirmenler bile bu standartizasyondan ayrý düþünülemez. Bu standart ürünlerde beðenilecek bir þeyler bulmaya çalýþarak, kitlelerden kopmamaya çabaladýklarý düþünülebilir. Bazý filmlerin ilk gösterimlerine iyi yazacak eleþtirmenlerin davet edilmeleri sýk rastlanan bir durumdur.
Günümüzde popüler hiçbir kültürel ürün ideolojiden baðýmsýz olamaz.
Emin YEÐÝNBOY
Haziran 2011
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Referans: Kültürel Çalýþmalar ve Sinema- Serpil Kýrel- Temmuz 2010
Son Güncelleme Tarihi: 29 Temmuz 2011 15:45