'Bakan Eroğlu’nun sözlerini kendisine iade ediyoruz'

11 Nisan 2012 15:26  

 

'Bakan Eroğlu’nun sözlerini kendisine iade ediyoruz'

İzmir'deki bazı sivil toplum kuruluşları tarfından yapılan ortak açıklamada son, günlerde gerek siyasi iktidarın gerekse bazı yayın organlarının kendilerine karşı bir linç kampanyası başlattıklarını ancak bunun yaşam savunucuları olarak mücadelelerindeki kararlılıklarını daha da büyüttüğünün altı çizildi.

Açıklama şöyle:

"Son günlerde bilime, bilim insanına ve yaşam savunucularına yönelik gerek siyasi iktidar gerekse ona yakın konumdaki medya organlarında adı konulmamış bir linç kampanyası başlatıldı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gerek HES ve termik santral karşıtı yaşam savunucularına, gerekse isim vermeden Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün’e yönelik söylediği sözler asla kabul edilemez. Yaşam savunucularını “arkalarında dış güçler var”, “seyyar gruplar” olarak karalamak isteyen, Prof. Dr. Beyza Üstünü açıkça hedef gösteren Bakan Eroğlu’nun bu sözlerini ve tutumunu şiddetle kınıyoruz. Bakan Eroğlu, temsil ettiği sermaye sınıfının sözcülüğünü yapacağım diye, onların çıkarlarını savunacağım diye çırpınırken, hukuka, bilime ve ülkesini gerçekten seven tüm yaşam savunucularına savaş açmış görünüyor. Bizler ülkemizin doğasını, havasını, suyunu, toprağını her türlü parasal değerden daha üstün gören, çocuklarımıza yaşanılabilir bir gelecek bırakma mücadelesi veren yaşam savunucuları olarak Eroğlu’nun sözlerini kendisine iade ediyor, bu sözlerinin mücadelemizdeki kararlılığımızı daha da büyüttüğünün altını çiziyoruz.

Yaşam savunucularına ve meslek örgütlerine yönelik bir diğer saldırı da yapılmak istenen Gebze-İzmir Otoyol projesinin mahkemece yürütmesinin durdurulması sonrasında, bölgesel Yeni Asır Gazetesinden geldi. Benzer birçok haberini daha önce okuduğumuz bu sahibinin sesi gazete, mahkemenin EGEÇEP ve Peyzaj Mimarları Odası tarafından açılan davada kurumları haklı bularak ÇED’den muaf tutulan otoyol projesinin yürütmesini durdurmasına dayanamamış görünüyor. Mahkeme, dava konusu idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ihtimali nedeniyle idari işlemin durdurulmasına karar vermiştir.

Doğal kaynakların korunması, en uygun şekilde kullanılması, su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunması amacıyla, gerçekleştirilecek projeler için ulusal ve uluslararası mevzuatta Çevresel Etki Değerlendirme raporunun alınmasının zorunlu kılındığı bilinmektedir. Yani yatırımlar gerçekleştirilirken, “benden sonrası tufan” anlayışı ile yapılmaması hedeflenmiştir.

Genelgenin 9. maddesinin iptaline ilişkin açılan davada, sermayenin “istemezükçüler” olarak isimlendirdiği yaşam savunucularının isteği; “yaptım oldu” “benden sonrası tufan” anlayışı ile başlanan, yasaya ve yargı kararlarına aykırı, uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasına sebep olabilecek idari işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemidir. Yasa metinlerinde açıkça belirtildiği şekilde, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının sağlanması, gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların tehlikeye atılmasının önlenmesidir. Yani yargılanmamız ve tazminat ödememiz istenen eylemimiz budur.

Kentin geleceğini düşünme kisvesi altında aslında rant sağlamaktan başkaca hiçbir düşüncesi bulunmayan sermaye sahipleri mahkemenin bu kararından sonra hak arayanların en ağır şekilde yargılanmalarını istemektedirler. Bununla da kalmayarak, yaşam savunucularının “yasaların uygulanmasını” istemek gibi ağır sonuçları olan bu eylemleri nedeniyle yüklü tazminat ödemelerini sağlayacak düzenlemeler getirilmesi yönünde takdire değer(!), çağdaş(!) önerilerde bulunmaktadırlar. Kısaca, iş dünyası hukuksuz, yargı kararlarına aykırı işlemlerin önünün açılmasını açıkça talep etmekte, idareyi hukuka aykırı işlemler yaparak suç işlemesi için teşvik etmektedirler. Üstelik bunun İzmir'in gelişmesi gibi ulvi bir amaca hizmet ettiği düşüncesi ile bırakın yargılanmayı, takdir edilmeyi beklemektedir ki, asıl yargılanması gerekenler iş dünyasının bu sayın mensuplarıdır.

İzmir'in ve Türkiye’nin daha pek çok bölgesinin doğal, tarihsel, kültürel varlıklarının talanıyla önünün açılmasını talep edenlerin, “İstemezükçü” olarak adlandırdıkları ve hedef gösterdikleri biz yaşam savunucuları, onların aksine;

>> Tüm canlıların yaşamını sürdürebileceği sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamayı,
>> İçilebilir su kaynaklarının hızla azaldığı dünyamızda herkesin sağlıklı suya ücretsiz ve kolayca ulaşmasını,
>> Yatırım ve ekonomik büyüme adıyla, gelecek nesillerin yaşam hakkının talan edilmemesini,
>> sera gazı salınımını arttıran fosil yakıtların tüketimini azaltan önlemlerin alınmasını, fosil yakıtlarla çalışan termik santrallerin faaliyetlerine derhal son verilmesini, yapım aşamasındakilerin ise durdurulmasını,
>> canlı yaşamını tehdit eden, atıkları binlerce yıl yaşayacak olan nükleer santralerin kurulmamasını,

Kısaca doğanın bir parçası olarak ve insanca yaşamı İSTİYOR, SAVUNUYORUZ!

Atmosfer adındaki tek bir çatı altında yaşadığımızı ve çalınanın tüm canlıların geleceği olduğunu biliyor, sermayenin tüm saldırılarına rağmen mücadelemize devam edeceğimizi bildiriyoruz.

Saygılarımızla,"

Ege Çevre Ve Kültür Platformu
Türk Tabipleri Birliği
İzmir Tabip Odası
Eğitim-Sen 3 No'lu Şube
Çağdaş Hukukçular Derneği
Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi

Son Güncelleme Tarihi: 12 Nisan 2012 15:33

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0