YARANDAN MI, SORMAYANDAN MI?

06 Ağustos 2019 21:07 / 2557 kez okundu!

 

 

Yarandan mı usandın, sorandan mı, güzelim deyişi günümüzde artık böyle…

“Kazdağları, Munzur, Salda, Manisa, Hasankeyf, Mersin, İğneada, Sinop, Karadeniz yayalaı talan ediliyor.Uluslararası sermayenin yerli işbirlikçileri, iktidarların himayesinde emekçi yığınların geleceğini yok ediyor, kazanç için doğa acımasızca katlediliyor. Bütün ülke adeta düşman/işgal hukukuyla yerle bir ediliyor.” derken, aklı kendine göre akıldaneler, “Dalaman ve Bodrum’u biz yaktık” diyen PKK, yeri dolmaz iki fidan biçildiğinde, Nupelda ile abisi Ayaz, ikisinden de habersizmiş gibi davranıyor, bir büyük arsızlık içinde HDP Kaz Dağları yürüyüşüne öncülük ediyor. (Bu arada o iki fidanın ailesinin kapısına varıp, timsah gözyaşıyla bir patlayıcıyla havaya uçtuklarını söyleyip, âlemin de buna inanmasını dayatıyor.)

Âlem kör sağır, tekçe siz akıllısınız…

 

****

 

YARANDAN MI, SORMAYANDAN MI?

 

Yarandan mı usandın, sorandan mı, güzelim deyişi günümüzde artık böyle…

“Kazdağları, Munzur, Salda, Manisa, Hasankeyf, Mersin, İğneada, Sinop, Karadeniz yayalaı talan ediliyor.Uluslararası sermayenin yerli işbirlikçileri, iktidarların himayesinde emekçi yığınların geleceğini yok ediyor, kazanç için doğa acımasızca katlediliyor. Bütün ülke adeta düşman/işgal hukukuyla yerle bir ediliyor.” derken, aklı kendine göre akıldaneler, “Dalaman ve Bodrum’u biz yaktık” diyen PKK, yeri dolmaz iki fidan biçildiğinde, Nupelda ile abisi Ayaz, ikisinden de habersizmiş gibi davranıyor, bir büyük arsızlık içinde HDP Kaz Dağları yürüyüşüne öncülük ediyor. (Bu arada o iki fidanın ailesinin kapısına varıp, timsah gözyaşıyla bir patlayıcıyla havaya uçtuklarını söyleyip, âlemin de buna inanmasını dayatıyor.)

Âlem kör sağır, tekçe siz akıllısınız…

Çevreci eylemlerle Erdoğan düşmanlığı ateşine odun taşıdığınızı sanıyorsunuz…

İki yıl boyu ağaç kesilirken eylem yapılmıyor, kesim bittikten sonra yapılıyor.

Bu eylem kimin yararına peki? Ağaçlar yararına olmadığı açık. Kesim sonrası toprağın üst tabakası özel depolarda saklanıyor, yeni ağaçlandırma sahasına bu toprak seriliyor, ağaç fidanları bunu anlıyor olmalı…

Kaz Dağları'nda değil, 40 km ötesinde Kirazlı Balaban Tepesine ilk ruhsat 12 Mart 2001’de, yani henüz AK Parti kurulmamışken, veriliyor. Tüm kurumların duyarlılıkla süreci izlediği, ÇED raporuna aykırı bir adıma izin verilemeyeceği, çevrenin bir zümre değil, hepimize emanet olduğu, kesildiği söylenen ağaç sayısının 195 bin olmayıp, 13 bin olduğu ve şimdiden 2 farklı noktada 14 bin yeni fidan dikilerek, borcun ödenmeye başladığı…Madenin çıkarılması sonrası tüm sahanın sözleşme gereği yeniden ağaçlandırılmasının yapıldığının herkesçe izleneceğini biliyoruz.

Konu Atikhisar barajı şehir suyu ile yakın uzak hiçbir ilgisi olmadığı, Belediye kendi yetkisindeki her konuda olumlu rapor ve izin verdiği, hem maden çıksın hem de eylem yapalım mantığı nedir peki?…

Çanakkale’de 8 bölgede maden arama, 11 bölgede kömür, 40’ın üstünde mermer ocağı var. Yol, baraj, gölet, elektrik hattı gibi hemen hepsinde benzer ağaç kesimleri olmadı mı?

Ülkemizin dünyada üretilen 90 madenin 77’sini ticari olarak üretecek rezerve sahipken, yalnızca altın ithalatına geçen yıl 8.5 milyar dolar ödenmiş. Sahip olduğumuz yer altı ve üstü zenginliklerini ulusun hizmetine sunmayıp da n’apacağımız, bu zenginliklerimizi niçin saklayacağımız ayrı soru…Standart dışı bir hal varsa elbet eleştirilecek, ancak bu eylemlerin şehrin, ülkenin huzurunu, kalkınmasını etkilememesi gerek, geçimini bu yoldan ve sektörden çıkaran çok sayıda vatandaşımıza ve emeklerine yazık olur…

Hukuk ve uluslararası standartlara bağlı yeni atılımlar, kalkınma hamleleriyle büyüyüp güçlenmek varken, yarandan mı usandın, sormayandan mı demenin ne gereği var?

Mahmut Övür Sabah’taki köşesinde yazdı, “Elbette küresel ısınmanın gezegenimizi tehdit ettiği bir zaman diliminde, çevre konusunda hassas olmak, ortak bir tepki geliştirmek iyi bir şey.

Ancak bazı gerçeklerin saklanıp yalanların öne çıkması ve eyleme katılanların tablosu insanı şüpheye düşürüyor. Birincisi maden alanı Kaz Dağları'nda değil, 40 kilometre uzağında.

İkincisi binlerce ağacın kesilmesiyle ilgili farklı bilgiler var. Bunu da Çanakkale'ye gidip maden alanını bizzat yerinde inceleyen Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hasan Türkyılmaz söylüyor:

"Orman tahribatı yoktur. Geldiğimiz noktada araziyi incelediğimizde öncelikle kamuoyu doğru bilgilerle bilgilendirilmiyor, yanıltılmaya çalışılıyor."

İşin en şüpheli yanı ise eyleme HDP'nin katılması... HDP'nin Ekolojiden Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Çepni şöyle diyor:

"Biz Kaz Dağları'nda yürütülen 'Su ve Vicdan Nöbeti'ne kamuoyunun duyarlılığının artırılması için çağrı yapıyoruz. Bu sistemin doğayı ve yaşamı talan eden sömürü zincirini bir yerden kırabiliriz, kırmalıyız."

Gel de bu eylemle ilgili şüpheye düşme. Asker ve sivillerin şehit edilmesi karşısında susan, şiddet karşısında kılını kıpırdatmayan, en son Tunceli'de iki çocuğun PKK mayınlarıyla katledilmesini görmezlikten gelen HDP, şimdi kalkmış Kaz Dağları'nda kesilen ağaçlar için gözyaşı döküyor. İnanılır gibi değil.

Sivil toplumun, sivil siyasetin bu tür olaylara dikkatli yaklaşması gerekiyor. Çünkü yakın tarihimizde arka planı karanlık çok sayıda böyle olay var.

Alın Bergama Ovacık ve Artvin Cerattepe'deki altın çıkarma girişimlerine karşı yürütülen kampanyaları... Eylemci köylülerimizden "Asteriks" bile çıkardılar.

Oysa işin arka planı bambaşkaydı ve yakın tarihimizin en karanlık cinayeti o süreçte işlenmişti. Dr. Necip Hablemitoğlu, yazdığı "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" kitabını yayınladıktan bir yıl sonra öldürülecekti. İşin bir ucunda FETÖ vardı, diğer ucunun nereye uzandığı da 15 Temmuz'dan sonra çok daha net anlaşıldı.

Hablemitoğlu'nun kitabındaki şu iki tespiti iddialı ve uyarıcıydı: "Bergama'da altın aranmasına direnen bazı köylüler ve onlara destek çıkan sözde çevreciler aslında bir Alman komplosunun parçasıdır."

"Alman Vakıfları yöre insanını örgütlemiş ve çevrecilik kisvesiyle Türkiye’nin altın üretmesini engellemiştir."

Şimdi de aynı durumla mı karşı karşıyayız bilemem ama Bergama direnişlerinden sonra ne oldu biliyor musunuz? Bergama Ovacık'ta altın madenini işleten Eurogold Firması bütün haklarını FETÖ'nün bir numaralı finansörü Akın İpek'e sattı. Hem de çok ucuza; 46 milyon dolara. Oysa 8.5 milyar dolarlık bir kaynak vardı.

Daha vahim olanı, o tarihten sonra siyanürlü altın aranmasına karşı köylüler dahil kimsenin sesinin çıkmamasıydı.

Acaba kahraman "Asteriks"ler yorulmuş muydu?

Son bir not: Gazeteci sevgili Zafer Şahin, 3 yıl önce köşesinde, Federal Almanya İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan Ocak 1990 tarihli "Türkiye'de Altın Konsepti" raporunda yer alan şu gerçeğe dikkat çekiyordu:

"Eurogold Şirketi'nce Bergama-Ovacık'ta bulunduğu açıklanan altın yatağı, Almanya açısından göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir gelişme olarak algılanmalıdır."

Bu geçmişe bakınca şüphelenmemek mümkün mü?”

Buyurunuz…

Yorumunuz?

Ne olur akıllıca sorular sorunuz…

 

Ayşe KİLİMCİ

06.08.2019

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.