'BİZ YAPTIM'

12 Şubat 2023 21:42 / 612 kez okundu!

 

 

Dil ustası Ayşe Kilimci, muhteşem bir yazıyla "Yüzyılın Felaketi"ni "Türkiye Yüzyılı"na çevirmenin senfonisini yazmış. Her satırını büyük bir edebi zevkle okumamız, onun emeğine ve bu depremde yaşanan her şeye saygı duruşu demektir... 

"Depremin imdatçılarından yaşlı bir teyze elinden geleni yapıp, çorap, bere, atkı örüp, ekmek pişirmiş, götürmüş… Muhabir soruyor, ‘siz mi yaptınız bunları teyze?’; ‘niye zahmet ettiniz teyze?’ gibi algılıyor ve ayıplayan bir yüz ifadesiyle, gayet ciddi yanıtlıyor teyzem: 

“Biz yaptım…”

“Biz yaptım…” Söyleyişin güzelliğine, gönlünün görkemine bakar mısınız?"

 

****

 

"BİZ  YAPTIM"…

 

Deprem vurdu, yıkıldık…

Âfat hışm’ınan geçti, yer yarıldı, Anadolu 4 metre ötelendi, öldük…

Giden gitti, biz ölenlere vekaleten tekraren öldük. Binalar, mahalleler, bebeler, gençler, umutlar, şarkılar, gelecek güzel günler, şiirler, çiçekler, hayaller, kuşlar, kediler, ruyalar, yarınlar, hepsi gitti yahut onulmaz yara aldı… Ortada Hatay diye bir yer kalmadı, misal… On şehir, binlerce insan, kükreyen yerküre ve acı; ölüm, düne kadar yuvayken şimdi enkaz olan geniş coğrafya, ‘sesimi duyan var mı’…

Bu yüzyıllık yıkım ortada, yara sarılmakta, ölüm yanıbaşımızdayken, zevzeklerle, beyinsizlerle, siyasetçiyim sananlarla uğraştık…. Uğraşmaya değmeyenler için, “şeytanından ve b…tan siyasetinden bulsunlar” deyip sustuk, onlar boşboğazlık, yalancılık, edepsizlik ederken biz yakın/uzak yardım ipine sarıldık. Biz utandık onların yerine, onlar utanmadı, yüz yok çünkü, insan olma feraseti, aile terbiyesi yok…

Yara sarmak zor iş, esaslı insan işi; yarayı deşmek, kanatmak ise insan taslaklarının işi…

Hasarlı havaalanından birkaç kamyon hafriyat çeken belediyeleri alkışlasın onlar, havaalanına pist yapıldığı yalanıyla. Bir tek yangın aracı yollayan belediyeye de ‘İskenderun limanı yangınını söndürdü’ desinler.

Onlar üfürükten teyyare, konuşup yalan dolan yayarken, bebek servisi hemşireleri, üstelik yer gidip gelirken bebe küvözlerini sımsıkı tutuyor, yeni doğanlar dökülüp saçılmasın diye, bunu kendi canları pahasına yapıyorlar… Gaziantep hastanesi yeni doğan servisi çalışanı Devlet Nizam hemşire ve Gazel Çalışkan bunu özveri gibi değil, asıl görev edâsıyla ve engin gönül diliyle anlatıyor, adına kurban senin, Devlet hemşire…

Zerzevatın teki de kalkmış tek sorumlu diye Cumhurbaşkanını göstermiş, senin de zekana maşallah…

Muhalefet mahallesinden n’aaber? Geldim Kemal… Şimdi biri çıkıp da ‘Düşünmek ve gelmek kiiiim, sen kim?’ dese , tutup şer’ini üstüne şeyeder. 

“Emmi, sen gelesiye -zati afbuyur nah gelen, anca gidensin- sen gelesiye deprem geldi, ölüm geldi, yıkım geldi, öte git”, dese biri,  bu tutar ‘geliiin, tutuklayın benii’ der, sanırsın birazdan Müslüm hayranı gibi kendini jiletleyecek… Yarandan mı usandın sorandan mı misali hepimizi budayıp indirir bunlar. Halkının kavgasıymış, sevsinler, kendi kavgan, iktidar kavgan, kardeşi kardeşe düşürme kavgan… Senaryo bayat, senarist dandik, Rıfkı mafiş, masadakilerin mayası ekşimiş dili şişmiş, aklı şaşmış, merhamet ve sağduyu dağlar ardına kaçmış… Sınır ötesinden aferin bekleyen, cürmü kadar bile yer yakamayan, memleketinden bihaber, demokrasiyi sek sek oyunu sanan, kar’atından habersiz, zırcahil ama kendini allâme-i cihan sanan, kerameti kendinden menkul zât-ı muhteremler, kifayetsiz muhterisler düğün evi defçisi, kınacısı, ölü evi ağıtçıları… Sizden ne köy olur, ne kasaba, yerli film figüranı olacağınız bile kuşkulu…

Sen o dilini ve ellerini dür bük  anacım şeyine sok, cebine koy…

Ah vah eden baağzı devletlerin sahte üzüntü mesajları gibi… Rauf Tamer ne güzel söyledi, “sahtekar devletlerin (üzüntü/ geçmiş olsun) mesajını kabul etmiyoruz, alıp başlarına çalsınlar” diye… Bu naylon hoşluklar ve geldim Kemal’in mayhoşlukları çekilmiyor…

‘Tıpkı deprem gibi arkadan hançerleyen, darbe tezgahlayan, ekonomik tuzak kuranlar” bir de böyle canım cicim mesajı paylaşmaz mı… Dibimizdeki ajanları gibi…

Ah canlarım, konforlarını memleket insanı için mecburen ve kısa süreliğine feda eder gibi yapanlarım, güz güllerim, foto yorumlayan tirad atan, fevkaladenin fevkinde üzülmüş ve süzülmüş duranlarım… Adana Antakya hattı Opet istasyonlarının tamamının marketlerini, dolayısıyla tuvaletlerini kilit altında tutanlarım… O insan seli gidip ağaç dibine siysin, biz Opet’i kilitleriz, tutun dibinizi, yahut patlayın, dercesine… Kendi b….nuzda boğulun e mi… Sizden bu memlekete gelecek hayır gelmez olsun, istemez… “Sistemler çalışmadığı için birkaç gündür Opet marketi (elbet tuvaletleri) açılmıyor” öyle mi gülüm? Tahsin ustanınki nasıl çalışıyor ve ihtiyaç sahiplerini kabul ediyor tuvaletlerine? D. Güngör’ün Sabah’taki yorumunu hatırlayalım, “siz yıllardır o istasyonlarınızın pazarlamasını ‘Temiz Tuvalet Kampanyası’ ile yapmadınız mı?”

Depremin faturasını hükümete yıkacaklar akılları sıra, Erdoğan tutup salladı Anadolu kıtasını, ve AkPartilileri kurtardılar önce… Bu çapta bir felaketi, dünya çapındaki yıkımı, ölümü, sağaltımı, ekonomik ve bayındırlık olası darboğazları yönetemeyeceklerini pompalayacaklar, yarım akılları, diyemeyen dilleri, kötücül gönülleri, hainane emelleri, kökten sürme edepsizleri ve aile terbiyesi almamışları, neyi niye çizdiğinden bile habersiz zerzevat çizerleri, denli densiz ve demans eşiğinde yorum yapan köşe ibrikleriyle, ‘hadi artıkın düş yakamızdan Erdoğan, istifa et ve çek git’ diyen hırpo’larıyla, ki esasen Erdoğan’a çek git derken, kendisinin miyadı dolduğu, aklı basmadığı, önceden de hiç basamadığı için s….ip gitmesi gerekenleriyle, geldim Kemal’i kaldım Cemal’leriyle nasıl da fuzuliler, nasıl iç bulandıran, gönül karartanlar… Enkazlara gelesiler… Defterleri el avuç açtıkları dış ülkelerde dürülesiler…

Bu ülkenin halı altına süpürülen her pisliğini ortaya döküp temizletmiyor mu bu iktidar?

Demokrasinin tozunu silkeletmiyor mu? Darbe, kıyım, yalan dolanıyla yapıldığı sanılan muhalefeti olması gereken doğru çizgiye çekmeye bile o çalışmıyor mu?

Darbede ölümüne o yürümüyor mu düşmanın üstüne?

Siz ne yapıyorsunuz? Neye dermanınız var sizin, düşmanlıktan ve yalan dolandan gayrı?

S.Tuna’nın benzetmesi yalan mı, “7 kişi ortak danaya giriyormuşçasına, ortak cumhurbaşkanı

na giriyormuş gibi…”

Ve ne güzel özetlemişti gene Salih Tuna, Cansever’in Çağrılmayan Yakup şiirinden tornistan “daha hiç çağrılmadım/ Biri olsun Kemal diye seslenmedi hiç/ Ben, yani Kemal, Kemal’in hiç çağrılmamış şekli”…

Elbet şu sayılı günler alın aklığıyla geçecek, her darlığı düze çıkardığı gibi Erdoğan, alın aklığıyla çıkacak yıkılan kentlerin, ayrılan yerlerin, çöken yolların, tüketilmek istenen umutların üstüne, aydınlığına, çünkü seçim “aferin almak için batılıların gözüne bakanlarla bağımsızlık yolunda yürüyenler arasında”…

Yangına ağzıyla su taşıyan karıncayla, çaresizin ağzına bal süren arıyla, canavarlar arasında bu kavga… Ondandır, kötüler koçbaşıyla yüklenince açılmazmış cennet kapısı ama hayvanlar ve insanlar için çabalayan bir minicik karınca kapısını tıklatınca, ona açılırmış.

Depremin imdatçılarından yaşlı bir teyze elinden geleni yapıp, çorap, bere, atkı örüp, ekmek pişirmiş, götürmüş… Muhabir soruyor, ‘siz mi yaptınız bunları teyze?’; ‘niye zahmet ettiniz teyze?’ gibi algılıyor ve ayıplayan bir yüz ifadesiyle, gayet ciddi yanıtlıyor teyzem: 

“Biz yaptım…”

“Biz yaptım…” Söyleyişin güzelliğine, gönlünün görkemine bakar mısınız?

Evet, tıpkı onun gibi biz yapacağız, hep birlikte, elbirliğiyle, özene bezene, iki cihanda yeri olmayan, çağrılmayan, bağra basılmayanlar, ülkesine ve halkına nefret kusanlar değil; iyi insanlar, yardımsever, akıllı, şefkatli insanlarımız yapacak/yapıyor… Kimse sormasa da, haydi demese de, insan olmanın gereği, “biz yaptım…”

 

Yükün, bu yük değil elbet, yükün yeğni , gücün çok, kaybın az, umut ve gayretin çok olsun halkım…

 

Ayşe KİLİMCİ

12.02.2023

 

Son Güncelleme Tarihi: 12 Şubat 2023 23:22

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.