Roman kadınlardan mesaj var: Tek isteğimiz insanca yaşamak

28 Ağustos 2011 19:44  

 

Roman kadınlardan mesaj var: Tek isteğimiz insanca yaşamak

İlk kez Hürriyet Treni’ne gelip Roman kadınlarının dertlerinden bahsedince tanıdım Serpil Özkasap’ı.

Aslında hayatı mücadele ve sıkıntılarla geçmiş, çeşitli kereler medyaya da yansımış. Oysa kendi ifadesine göre tek isteği insanca yaşamak için bir iş ve sosyal güvence. İzmir Roman Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurmuş ama parasızlıktan hayata geçirememiş. Son dönem Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın kendisine iş vermesi üzerine bir umut ışığı belirmiş. Artık, Romanlar için kurulacak semtevinde çalışacak olan Serpil Özkasap’ın amacı hem kendi, hem de Roman kadınlarının hayatını iyileştirmek, Romanların toplumda sadece eğlendirmek için değil, düşündürmek için de varolduğunu göstermek...

- İzmirli misiniz?

-İzmir Tepecik, Faytoncular Sokağı’nda doğdum.

-Aile?

-Babam tabakhanede işçiydi. Biz küçükken annemle babam ayrıldı. Annem çocuk bakıyordu, ev temizliğine gidiyordu.

-Okulu bitirdiniz mi?

-Beşkardeş İlkokulu’nu bitirdim. Annemin o kadar okutması bile çok iyi.

-Sonra?

-15 yaşımda bir ses yarışmasında birinci oldum, ama 17 yaşımda evlendim. Kocam müzisyendi, kapanmamı istedi, kapandım. Kuran kurslarına gittim. 3 çocuğum oldu ama sonra ayrıldım ve İstanbul’a gittim. 22 yıl sonra düşüncem değişti, başımı açtım.

Konak Belediyesi’nin kuracağı semtevinde çalışacağım

-İstanbul’da ne işler yaptınız?

-Hayatımı idame ettirmek için çalıştım ama hiç sosyal güvencem olamadı. İstanbul’da ilahi albümleri çıkarmıştım, sonradan farklı tarzda bir albüm çıkardım ama elime bir şey geçmedi. Kimse benim sıkıntılarıma odaklanmadı, örtüme, kadın sesine odaklandı. Programlara çıktım ama onların da göründüğünden farklı olduğunu anladım.

-İzmir’e gelişiniz nasıl oldu?

-İstanbul’da zorlanınca İzmir’e geri geldim. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan daha önce benim bir şiirimi dinlemiş, beğenmişti. Ona gittim, Roman kadınları olarak yaşadığımız sıkıntıları, güvencesizliğimizi anlattım. Hakan Bey o zaman bana iş verdi. Ona minnettarım, iş vererek bana büyük iyilik yaptı. Kadınlara gerçekten destek olan bir başkan.

Avrupa Konseyi temsilcileri ‘Roman Kadının Feryadı’ isimli şiirimi ayakta alkışladı

-Neler yapacaksınız Konak Belediyesi’le?

-Roman kadınlarının hayata dahil olabilmesi için bir semtevi açılacak. Burada kadınların durumlarının iyileştirilmesi için yapılacak projelerde çalışacağım. El sanatları, aşçılık, okuma yazma, bilgisayar öğretmeye çalışacağız. İnşallah benim de bir sosyal güvencem olacak.

-İnternette yazarlık nasıl gelişti?

-‘Roman Kadın’ın Feryadı’ isimli bir şiir-konuşmam var. Ben onu birkaç yerde okumuştum. Hatta İstanbul’da Roman Açılımı’nda Avrupa Konseyi temsilcilerine okudum, ayakta alkışladılar. İzmir’de bir düşünce toplantısında da okumuştum. Orada Pervin Mısırlıoğlu dinlemiş, beni hemen çağırdılar ve onların sitesi izmirizmir’de yazıyorum.

Roman Kadınları Derneği kurdum ama parasızlıktan işletemiyorum

-İzmir Roman Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ne zaman kuruldu?

-Geçen yıl kurdum. Ama ne dernek binamız var, ne de yerimiz. Ben daha önce televizyona çıktığımdan beni zengin sanıyorlar. Oysa bir şeyimiz yok.

-Romanlar arasından zengin olanlar yok mu?

-Var. Sanatçılar, işadamları, doktorlar, avukatlar var ama maalesef içlerinden çıktıkları toplumu reddediyorlar.

-Ne yapabilirler?

-Bakın kimse Roman anne-babadan dünyaya gelmeyi kendisi seçmiyor. O toplumda yetişen herkes sorunlarını çok iyi bilir. Çocuklarını okutmak için nasıl işlerde çalıştıklarını, neler yaptıklarını biliyorlar. Bunları yok saymak, göz ardı etmek yanlış. Ünlü sanatçılar bir konser gelirini Roman toplumuna bağışlasa, çocukların eğitimini üstlense çok şey değişir.

Din kimsenin tekelinde değil, çingeneler de dindar olabilir

-Sizin Roman köklerinizle ilgili sıkıntılarınız oldu mu?

-Ben de birçok çingene gibi kökenimi yıllarca, hatta 33 yaşıma kadar sakladım. İslami kesimin içinden geldiğim için, bir gün Arapça öğreten bir hocaya, “Hocam, çingeneler Müslüman olabilir mi?” diye sordum. “Hayır onlar asla Müslüman olamaz!” demesi üzerine, dindar bir çingene olduğumu ve İslamiyet’in hiç kimsenin tekelinde olmadığını söyledim. Buna benzer birçok olay yaşamamın ardından o hoca bardağı taşıran son damla oldu. Bu olaydan sonra artık çingene olduğumu saklamadım.

Romanlarin en büyük sıkıntısı önyargılar

-Ne kadar Roman var İzmir’de?

-200 binden fazla sanıyorum ama 400 bin diyen de var. 10 bini Tepecik’te yaşıyor. Ballıkuyu, Ege Mahallesi, Gürçeşme, Esentepe, Bornova, Yeşilyurt’da da yaşayan var.

-Neyle geçiniyor Romanlar?

-Kadınlar temizliğe gidiyor, fal bakıyor, çiçek satıyor. Erkekler müzisyenlik, seyyar satıcılık yapıyor. Kendisini kabul ettirenler fabrikalarda çalışıyor.

-En büyük sıkıntıları neler?

-Önyargılar. Bir kere, ‘Nerede oturuyorsun’ diye sorduğunda, ‘Tepecik’ dedin mi daha oradan yargılamaya başlıyorlar. Mesela bir pizzacıda moto-kurye olan bir çocuk var. ‘Rengim koyu diye yolda durdurup kimlik soruyorlar, işyeri sahipleri devamlı sorguluyor’ diyor. İnsanları yalan söylemeye itiyorlar.

Olduk olmadık yerde dans etmemizi istemelerinden hoşlanmıyoruz

-Nasıl insanlardır Romanlar?

-Genel olarak eğlenceli, neşeli ve rahattırlar. Mesela yakın komşu akraba gibidir, kızlar, oğlanlar kardeş gibidir, birbirine bakmaz. Müzik vazgeçilmez.

Her toplulukta olduğu gibi biz de de yanlış yola sapanlar olmuştur, ama bu insanın olduğu her yerde yok mu?

-Romanlar her an dansa hazırmış gibi yansıtılır. Bu doğru mu?

-Bak bu kesinlikle yanlış. Biz olduk olmadık yerde bizden dans etmemizi isteyenlerden hoşlanmıyoruz. Biz zaten içimizden gelince oynarız. Romanlar kendinden olmayan erkeğe ‘gaco’, kadına ‘gacı’ der. Bir genç kızımız anlattı. Tatilde Çeşme’de arkadaşlarıyla denize girmeye giden bir genç kızımız yanında çalıştığı gacıya rastlamış. Kadın teknesinde arkadaşlarıyla kağıt oynuyormuş. Bunları görünce hemen, ‘Tekneye gelin, oynayın’ demiş. Kız da sinirlenmiş, ‘Biz ayı mıyız oynayacağız’ deyip terslemiş. Hastanede hasta çocuğu olan bir arkadaşıma bile ‘Dans et’ diyen olmuş.

-Bütün sıkıntılara rağmen yine de olumlu bakabiliyor musunuz hayata?

-Romanlar arsız yüzsüz insanlar değildir, duygusaldır. Devleti, vatanı, bayrağı severler. Öfkeli ve isyankar değillerdir. Tek isteğimiz insanca yaşamak. İş güvencemiz yok, kadınlar temizliğe gidiyor, 17 saat çalıştırılan oluyormuş. Sosyal güvencemiz yok, iş kazası olsa mağdur oluyoruz. Çalışırken pencereden düşüp ölen bir arkadaşımızın 7 yaşında kızı kaldı. Şimdi o kız ne olacak?

Hürriyet Ege

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0