Mehmet Altan Star gazetesinden ayrıldı!

19 Ocak 2012 07:32  

 

Mehmet Altan Star gazetesinden ayrıldı!

Star gazetesi başyazarı Mehmet Altan yazısının yayınlanmadığı gerekçesiyle gazeteyle yollarını ayırdı. Mehmet Altan ve Sanem Altan işten çıkarmaya tepki gösterdi

Mehmet Altan bugünkü yazısının gazetede yer almaması üzerine gazeteyle yollarını ayırma kararı aldı. Asıl nedeni olarak ise Altan’ın Fırat Haber Ajansı’na verdiği röportajda kullandığı ifadeler olduğu iddia ediliyor.

Ayşenur Arslan, Medya Mahallesi programı'nın başında bu haberi izleyicileri ile paylaştı. Altan o röportajda gazetesinin yayın çizgisinden rahatsızlığını dile getirmişti. Bu olay Star gazetesinin yönetimini fazlasıyla rahatsız etti. Yönetim dün Altan’a röportajdaki sözlerini düzeltmesi talebini iletti. Mehmet Altan ise sözlerini düzeltmeye yanaşmadı. Bunun üzerine gazete yönetimi Mehmet Altan’a "artık çalışamayacaklarını" bildirdi.

YEĞENİNDEN YORUM GELDİ

Mehmet Altan'ın Star'dan ayrığılına Vatan yazarı yeğeni Sanem Altan, twitter'dan böyle tepki gösterdi. Sanem Altan'ın tweet'i şöyle: Mehmet Altan'dan ANF'ye verdiği demeci yalanlamasını istemişler, yapmayınca da yazısını koymamışlar. Başbakanın çevresi iyice çıldırdı...

MEHMET ALTAN DA KONUŞTU

TRT Haber muhabirinin gündemle ilgili sorularına yanıt veren Mehmet Altan, programın sonunda Star'dan gönderilme sürecini anlattı. Altan,
muhabirin "Neden yaşandı bu ayrılık?" sorusuna "Yazım yayınlanmadı. Benim zaten gazeteyle hukuksal olarak bir anlaşmam yoktu. Yazımın yayınlanmamasının anlamı bellidir" diye yanıt verdi. Altan 'Yazınız sizce neden konmadı?' sorusunuysa şöyle yanıtladı: "Mehmet Altan: "Yönetime sormak lazım. Zaten 7'den 5'e düşmüştü. Bunu da söylemiştim ben. Türkiye'nin şu anki manzarası belli, neler konuşulmuyor diye bakmak lazım. Örneğin neden Uludere'den sözedilmiyor? 34 insan öldürüldü 19 gün önce. Benim bütün ömrümü harcadığım Türkiye bu değil. İnsanların kimlikleri konuştukları kadar konuşmadıklarıyla da şekillenir. Uludere konuşulmuyor. Deniz Feneri konuşulmuyor. Ben bir takım iradelerin istediğinin yazılıp istemediğinin yazılmadığı bir Türkiye görüyorum. Uludere'nin ardından ertesi gün saat 12'ye kadar kimse konuşamadı medyada. Bu da neden yayınlanmadı yazımın belki de cevabıdır."


İŞTE MEHMET ALTAN’IN YAYINLANMAYAN O YAZISI!


DENKTAŞLAŞMAK...

Ölüm, yaşamın en trajik ve son serüvenidir…

Üstelik ölüm karşısında nasıl davranılacağı insanlığın en temel ortak noktalarından biridir…

Ayrıca bizim kültürümüzün ritüelleri de bellidir…

Ancak KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın defnedilmesinin bütün bunları aşan bir de “siyasi” yönü var…

Dün Denktaş’ın cenaze törenini izlerken daha sonra epey yaygınlaşan “Ankaralılaşmak” sözcüğünü ilk kullandığım zamanı hatırladım.

Rauf Denktaş’ın defnedilme sürecinin çoğu mecrada Özel Harp güzellemesine döndüğünü, “çözümsüzlük çözümdür” siyasetinin feraset olarak sunulduğunu görünce, acaba siyasal jargonumuza Ankaralılaşmak’ın yanı sıra bir de “Denktaşlaşmak” kelimesini mi eklesek diye düşündüm…

xxx

Siyaseten Denktaşlaşmak ne demek?

Aslında bunu KKTC’nin bugünkü hali tanımlıyor…

Tek parti anlayışıyla kendi halkımıza AB Üyesi Kıbrıs Cumhuriyet’ini hala “Güney Kıbrıs Rum Kesimi” diye takdim etmeye devam ediyoruz…

Halbuki yerkürede KKTC’yı tanıyan tek bir ülke var, o da Türkiye…

KKTC’nın bu duruma düşmesinin ise tek bir nedeni var, Özel Harp destekli Denktaşlaşma anlayışı.

xxx

Türkiye ve KKTC’ya büyük avantajlar sağlayan ve Ak Parti iktidarının da en değerli ve önemli hamlelerinden birini yaparak desteklediği Annan Planı, Rauf Denktaş yüzünden saha dışına atıldı…

Ve KKTC, dünyaca tanınan AB üyesi bir konuma rahatlıkla yükselebilecekken, yediği çelme ile Korsan Ada kimliğinde takılı kaldı…

Bu vesileyle, bir önceki cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın “Kıbrıs sorunu yüzde 70 gayri menkul sorunudur” dediğini de anımsatayım…

Özetle, “Çözümsüzlük çözümdür” anlayışı henüz dört başı mamur bir şekilde deşilmedi…

xxx

İnsani bir uğurlama, siyaseten hala Türkiye’yi ve KKTC’yi çok zor duruma sokan bir siyaset anlayışını yüceleştiren bir seremoniye dönünce, insan doğrusu zaman içinde gelinen noktayı sorguluyor…

Ve “siyaseten Denktaşlaşma” endişesini dile getiriyor.

xxx

Neden “insan” değil de “devlet” daha önemli?

Zaten devletin amacı “insanını” çok daha iyi yaşatmak değil mi?

KKTC, insana değil de “Özel Harp Dairesi’ne” bağlı bir anlayışa önem verdiği için bugün hukuksal kimliğinin kimsenin tanımadığı, merhum Denktaş’ın torunu da dahil vatandaşlarının ezici bir kısmının Kıbrıs Cumhuriyet’i vatandaşı kimliğiyle AB üyeliğini tercih ettiği bir yer haine geldi.

Üstelik, bugün AB müzakere sürecinde tıkanan azımsanmayacak dosya sayısı da, daha önceleri çok daha detaylı bir şekilde anlattığım Şükrü Sina Gürel ‘in “Denktaşlaşmış” anlayışının sonucudur.

xxx

İşine ve özerkliğine özen göstermenin şimdilerde huzursuzluk doğurduğunun çok farkındayım.

Ancak bu huzursuzlukların bana yansıyan kısmını, benim hiç çekinmeden açıkça her yerde ve her defasında anlatacak bir fıtrattan geldiğimi bilmezden gelenler olduğu gibi, azalan yazı günlerimi bir özgürlük meselesi olarak görmek yerine, gazete ile aramda ihtilaf çıkması gibi çok tali bir neticeye ulaşmak amacıyla saptıranlara da rastlıyorum.

“Denktaşlaşma” eğilimlerinin fazlasıyla kıpırdadığı günümüzde herkes rahat olsun, sorunları herkese, her zaman açıkça söylerim, kimse durumdan vazife çıkarmasın…

Bu tür yorumlardan rahatsızlık duyanlar var ise, onlar da üçüncü şahısların yorumlarına gösterdikleri hassasiyeti biraz da etraflarına göstersinler…

“Denktaşlaşma “ tür bir kelimenin zihinlere düştüğü ortamlarda kabalaşmayalım, hoyratlaşmayalım ki fırsatçıların pek sevdiği “peynir fareliği” de ivme kazanmasın.

xxx

Yazıyı bitirirken Hrant Dink davasının sonucu beş yıl sonra nihayet belli oldu, meğer kahvede pişpirik oynayan çocuklar kendi kafalarına göre Hrant’ı öldürmüşler… Bu karar isabetliyse, Hrant’ı hedef gösteren ve mahkeme sırasında ona bozuk para atarak taciz eden generali de, tüm diğer Ergenekon sanıklarını da serbest bırakalım…

Katille resim çektiren ve idari ve hukuki soruşturmanın dokunmadığı askeri personeli de tamamen unutalım…

Benim anladığım Ergenekon Uludere’den sonra ikinci golü de attı… Ancak bu golde kendisine her bir yandan destek verildiği de açık.

”Yeni Türkiye” derken herhalde kastedilen bu değildi? / MEHMET ALTAN

Radikal

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0