BİZ SENİ TÜKETTİK - Merih Yücel

13 Şubat 2010 03:05 / 1780 kez okundu!

 


Sana döner hep yanlış ezberlerim. Yüreğini acıtır. Susarsın. Bir susarsın, iki susarsın. Daha çok artar seni incitmem, uzun yıllar boyunca hep talep ettim. Benim ya; yaşayanların en üstünü, en akıllısı. Egemen olmalıydım sana. Sen insanlar içindin. Sen hiç tükenmez, kirlenmez ve sonsuza dek bizimleydin. Öyle öğrettiler bana.

“Bu doğal kaynakların hepsi senin için, tüket” dediler.

“Para en büyük değer, sat ve satın al.” dediler.

Sen, sana egemenler için en büyük ve en ucuz ham maddeydin. Ve çok para ediyordun.

Taşın, toprağın, odunun, çiçeğin, sebzen, meyven, etin, sütün, yumurtan, derin, kürkün, çeliğin, altının, elmasın ve daha pek çok ürününle ne çok para ediyordun. Hizla artan birey sayımla tükettikçe tüketiyorduk. Tükettikçe çoğalıp, çoğaldıkça daha çok, daha çok tüketiyorduk...

Satın alabilmem için, önce tüketmem gerekiyordu. Seni yağmalayanların daha çok kazanması için daha çok tüketmem gerekiyordu. Ve seni yok etme suçuna ortak oluyordum.

Oysa ne kadar azdı gereksinimlerim. Bedenimdeki yaşam ne kadar uyumluydu. Orada da sen vardın. Oluşan zehirleri bertaraf edip, uzaklaştıran ya da zehirsiz hale getirip, tekrar bana veren. Senden aldıklarımı yararlı hale getirip, hücrelerime sunan, onların artıklarını hızla toparlayıp dışarıya atan, hangi doku ve organım hastalanıp, bozulursa onu tamir edip, iyileştiren. O evrensel uyum sendin.

Ben seni tükettim.

Bakteri genlerini alıp, mısır bitkisine ekleyip, onların yaptığı toksik etkiyle, üzerine konup, beslenen böcekleri, kurtçukları zehirleyip, öldürdüm. Sonra, zehirlenen kertenkele, kuş ve onlarla beslenen bütün besin zincirini zehirleyip, zarar verdim.

Daha pek çok gen eklenmiş bu GDO’lu; soyayı, kanolayı, domatesi, patatesi yedim, yedirdim. Onların bana ve türüme ne yapacağını hiç sormadım. Sorgulamadım. Tarlada yetişen bu garip ürünlerin, tozlaşma ile doğal florayı bozup, değiştireceğini düşünemedim.

Ben seni tükettim.

Toprağına zehirler attım. Böcek öldürücü dedim, kimyasal gübre dedim, hormon dedim attım.

Altın çıkaracağım ilkel yöntemle ucuz olsun dedim siyanür attım, Nikel çıkaracağım dedim tonlarca sülfirik asiti tependen indirdim. Fabrika atıklarımı salıp, topraklarını, sularını, havanı zehirledim ve içlerindeki tüm yaşamı yok ettim.

Fabrikalarda, termik santrallerde kömür, petrol yakıp, havanı zehirledim. Yetmedi çıkan gazlarla sera etkisiyle yeryüzü sıcaklığını arttırıp küresel iklim değişikliğine sebep verdim. Bütün bunları ben, insanlara rahat ve kolay yaşamı sunup. Kendim de rant kazanmak için yaptım.

Ben seni tükettim.

Odun hammaddesi deyip, ağaçlarını kestim, yerine yeni fidanlar dikmedim. Tarla açacağım, yerleşke yapacağım dedim ormanlarını yaktım. İçindeki canlılarla bir ekosistemi yok ettim. Böylece binlerce yılda oluşan toprağı ele, yele, sele verdim. Erozyonla toprağını bitirdim.

Ben seni tükettim.

Oysa, sana dost ne çok enerji kaynağım var ülkemde. Güneşim var, rüzgarım var, termalim var. Sana hiç bir zarar vermeden, seni ve kendilerini tüketmeden milyonlarca yıl gereken enerjiyi sağlayacak, seni mutlu edecek yenilenebilir enerji kaynakları.

Bütün bunları maliyeti fazla diye kullanmayıp, kömüre petrole devam edip, hidroelektrik santraller kurarak temiz enerji diye özgür akan sularımızı hapseyledik. Oradaki ağaçları, toprağı ve ekosistemi altüst ettik.

Biz seni tükettik.

“Her şey insan içindir” söylemiyle insanı doğal çevrenin merkezine oturttuk. Oysa o yerin sahibi sendin. Sen tüm yaşam kaynaklarınla merkezde olmalıydın. Hepimiz sana koruma hizmeti vererek, kendimizi de korumalıydık. Ezberimizi değiştirip; “HER ŞEY DOĞA İÇİN, YAŞAM İÇİN” demeliydik. Biz seni göremedik. Duyamadık. Göz yaşlarını ziynet sanıp onlarla süslendik.

Şimdi o evrensel dilinle ne söylediğini hepimiz biliyoruz. Sen de bizi tüketeceksin, devam edersek eğer hala canını yakmaya. Seni yağmalamaya.

Ne desen haklısın. Ne yapsan haklısın. Biz herşeyi hakkettik.

Biz, biz seni tükettik.



Merih Yücel
07.02.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
08 Şubat 2010 19:01

msakaryalı

Sevgili Merih hanım,

Ellerine sağlık, aklına sağlık. İnsan oğlunun / insan kızının doğanın kendisi için varolmadığını (onu kullanıp kirletip atamayacağını) anlayana kadar bu yazıları yazmaya devam edileceğe benziyor.

Bir de doğayı tüketen insanoğlunun içinde bazzıları var ki, onlar öteki insanlardan daha çok tüketiyor, tükettiriyor, kirletiyor. Galiba o barbarları daha çok öne çıkartmak lazım. Çünkü "hepimiz sorumluyuz" deyince asıl suçlular kendini daha kolay saklayabiliyor gibi geliyor bana.

Sevgiler

Muammer
08 Şubat 2010 11:01

ERTUĞRUL BARKA

Sayın Merih YÜCEL;

Doğruların, çok yalın ve bir o kadar da güzel
dile getirildiği yazınızı zevkle okudum.
Kutlarım.
Evet, kapitalizm bizi bu anlattığınız duruma
getirdi ve yaşamı sürdürebilmemiz için
ekokomünal toplumsal düzene gerçekleştirmemiz gerek.
Gerçek yaşam da bu zaten...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.