KILAVUZUM KARGAYDI
26 Aralýk 2006 21:32 / 2369 kez okundu!
Kýlavuzlarý Karga olanlar belki gerçek mihmandarlarla karþýlaþýrlarsa hayatýn çok yönlü deneyimlerle dolu olduðunu anlayabilirler. Pervane kýlavuz seçimimizi tekrar gözden geçirmek için uyarýyor.
Çok zaman önceydi. Belki yirmi sene. Dünyayý yeniden anlama ve tanýmanýn ulaþýlabilir kayýtlarý ile yol alýrken... Çok geçti tabii üstünden þimdi askerlik anýsý gibi
gülünesi ve eðlenceli hikayelerden oldu. Yaþarken acý atlattýktan sonra tatlýdýr böyle durumlar. Deneyim deriz biz ölümlüler buna. Oysa çoðu zaman deneyimsiz ve aptal olma becerilerine milletin takýlýr dururuz. Bazen çelme bile taktýklarý olur durduk yerde insana. Öyle savunmasýz, öyle deneyimsiz öyle yaþanmadan atlatýrlar ki yýllarý.
Canlý canlý fýstýk gibi acý, tatlý, ekþi demeden Mr. Mago gibi dümdüz giderken onlar dikilir karþýnýza öz denetim, öz güven kalmaz, kýrk terzi gelse bin bir vatkayla yanýnýza, çare bulamaz düþmüþ omuzlarýnýza. Yalnýz zaman içinde bir tane terazi edindim. Dirhemi demirden olan. Size de tavsiye edeceðim. Karga, terazi ne iþ derseniz? Önce ben kargayý anlatayým teraziyi haftaya býrakayým.
Günlerden bir gün kýlavuzum kargayken...Kafam karýþmýþtý, çok soru sorar olmuþtum. Doðrular, yanlýþlar birbirine girmiþti. Ayýklamak ve ayýrmak içinse desteðe ihtiyaç vardý. Teknik meknik ne varsa ulaþmalýydým bütün onlara.
Ergenliðimde çýkmayan sivilceler, akneler gelip kurulmuþtu yüzümün orta yerine. Bunlarýn içinden bazýlarý büyür büyür beyazlaþýp ahtapota dönerdi. Dünya yýkýlsa yerinden, kaf daðýndan deccal gelse aklýmda tek bir konu olurdu. Ýðrenç sivilcem.
Bizim kargaya danýþtým tabii “netçem þimdi?” O hemen bir randevu ayarladý bir cilt doktorundan. Cilt doktorunu nasýl hayal ettiysem, girer girmez odaya üç beþ sivilcenin temelleri atýldý yüzümde yeminle vallahi. Yüzüm kýzardý. Benim ahtapotlar deniz anasý oldu. Hýk mýk dedim ama çaresiz anlattým sorunumu. Bir dayak yemediðim kaldý. Cildimde bir þey yokmuþ, daha da iyi bir cilt istiyorsam güzellik merkezine gitmeliymiþim. Aþaðýlanmýþtým ama ayný zamanda hak vermiþtim. ÇÜNKÜ; medet umduðum cildiyecinin yüzü potur poturdu. Dað, tepe, maðma tabakasý, astroid çukuru, suyu çeklmiþ göl hepsi vardý yüzünde. Utançtan bakamýyordum kendisine. Yani cildiyeci olsan nafile....Çektim gittim.
Günlerden bir baþka gün dar,düdük ayakkabý giymekten zahar, ayaðýmýn kemiði hafifce çýkmýþtý. Estetik olarak endiþelenmemin ötesinde kadýnsý ayakkabýlara da elveda deme olasýlýðým vardý. Eee topuklu ve hatta uca doðru parmaksýzlara göre yapýlan kadýn ayakkabýlarý var ya? Bilirsiniz iþte nasýl giyinirseniz ona göre þekillenir vücudunuz, beyniniz... Ayakkabýnýn biçimi ise ya sizi mazbut bir öðretmene ya bir bankacýya, bir iþkadýnýna, bir ev kadýnýna, bir o......ya çevirir ama sonuçta mutlaka bir kadýna . Uzatmayayým ayak ve ayakkabý meselesi önemli. Bizim kargaya sordum “netçem þimdi? “ Hemen iyi bir ortapedist ayarladý. Hastaneye benim katil ayakkabýlardan biriyle gittim ki ayak kemiðimi acýndýrayým diye. Lanet olsun bu fotoðraf çeken gözlerim. Ya da belki “ne ayak ?” la muhattabým diye mi baktým ne dona kaldým! “Kal geldi.” Gitmek bilmiyor. Salak salak dikilmiþim ortapedistin önünde týk yok bende. ÇÜNKÜ; imdat çare dediðim doktorun ayaðýnýn uzunluðu enine kaçmýþtý. Ýki gözüm çýksýn abartmýyorum. Yani hallux valgus denilen bu kemik deformasyonu onda en ileri boyutuna çýkmýþ. Ayaðýnýn eni boy olmuþ ve özel ayakkabý diktirmiþ belli ki. Yahu kader kurbaný gibiyim. Söndüm, eridim mum gibi. Elimde iki parmak arasýna koyulacak lastik bir makara ile evimin yolunu tuttum.
Uyurken takayým dedim lastik makarayý ördek ayaðý gibi perdelendim, yüzbin koyun atlattým ezan okunmadan fýrlatýp attým...
Günlerden bambaþka bir gün sanýrým þaþýrmaktan ona buna gözlerimin bazen þehlalaþtýðýný hissettim. Belirsiz bir astigmat mý yoksa çok okumak mý ne? Karga iþ baþýnda yine bir randevu patlattý. Hoop göz doktoruna. Baktým, ve ölmek istedim. ÇÜNKÜ; doktor þaþý...! Gözüm arada çift görüyor filan gibi þikayetlerim anýnda çöpe.
Miyobuma sarýldým. Gözlerime baktým aynada. “Ayna ayna söyle bana kaç Pervin var bu dünyada?” dedim. Tekmiþim...
Özel hayatýmla ilgili problemlerim vardý. Biz doðuþtan çözücüyüz ya. Asýl ihtiyacý olanlar dururken diðeri gider ya psikologlara. Ben ortak ruh saðlýðý için düþtüm amansýz yollara. Yolda giderken kargayý gördüm bizim þu meþhur. Bir psikiyatrist için bir saatlik randevu aldý. Gittim zevk ve iþtahla. O zamana kadar Amerikalý olunmadan ruh doktoruna gidilmez diye bilirdim. Biz de çünkü doðrudan týmarhanelik olunurdu.
Nerde o caaným Hollywood filmleri. Ne ortam öyle ne de doktor. Mahkeme duvarý gibi bir surat benim oldu mu sorunum iki kat. Ýþtahla anlatmaya baþlayacaðým ki o konuþmaya baþladý. ”Beni þaþýrtamazsýn, beni üzemezsin, beni kýzdýramazsýn, beni...vs.” Ýlk beþ dakika. Tanrým doðal afetler bile sýrasýyladýr. “Pardon” dedim “ben bir insanla konuþmaya gelmiþtim, bir duvarla deðil.” Bir saatlik ücreti ödedim ve kendimi yolun karþýsýndaki telefon kulübesine dar attým.
“ Alo kargacým ben iyileþtim, turp gibiyim” dedim. O da gayet piþkin; “gördün mü þok tedavi” dedi.
Pervin Mýsýrlýoðlu