Halil Berktay’a cevap: MARKSÝZM VE DEMOKRASÝ

21 Temmuz 2011 01:32 / 3061 kez okundu!

 


“Demokrasi sosyalizme giden yoldur.” - Karl Marks

“Nabi’ye Notlar” yazýsýnda Halil Berktay Marksizm’e veriyor veriþtiriyor. Sonra dönüyor diyor ki, ‘Bir Allahýn kulu çýkýp bana yanlýþsýn desin.’ Nesnel süreçlerden kopuk havada dolaþan, çoðu anti-Marksistlerin etkisiyle yazýlan bu yazýlara cevap vermek elbette zor olsa gerek.

Baþtan sona kadar yazýnýzda hata üstüne hata yapýyorsunuz. Marksizm’i küçültmeye çalýþýyorsunuz ancak atýþlarýnýz isabetsiz. Sýnýflara ve proletarya diktatörlüðüne vurgu yaparak Marksizm’i anti-demokratik göstermeye çalýþmanýz ise hatalar piramidinin en tepe noktasýný oluþturuyor.

Eleþtirilerim sadece bu “Nabi’ye Notlar” yazýnýzla sýnýrlý kalacak. Sözünü ettiðiniz diðer uzun yazýlarýnýza deðinmeyeceðim.

Yazýnýzdaki hatalarý sýralayarak baþlamak istiyorum:

Marksizm’in farklý düþünceleri yamayan, oradan buradan, yarým yarým teorilerle oluþtuðunu söylüyorsunuz. En sonunda, ‘sýnýf mücadeleleri ve proletarya diktatörlüðü teorileri duruyor,’ diyerek onun anti demokratik olduðunda ýsrar ediyorsunuz. Yani size göre Marks sýnýf mücadelelerini geliþtirirken demokrasiyi bir tarafa itiyor. Yazýmýn son bölümünde sýnýf mücadeleleriyle demokrasinin nasýl birlikte yürütüldüðünü anlatmaya çalýþacaðým.

-Okudum, dediðiniz Marks’a ait kitaplarýn hangi sosyo-politik koþullarda ve ne amaçla yazýldýðýný deðerlendirmiyorsunuz. 1842’den ölümüne kadar Marks’ýn zenginleþerek olgunlaþan tarihsel materyalizminin çalýntý ve ekletik olduðunu ileri sürüyorsunuz.

-Marks’ýn yaþadýðý 19 yy liberal kapitalizm dönemine dair hiç bir referans yapmýyorsunuz. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde iki büyük tarihsel dönemi, 1848-1914 ve 1914-1989, atlýyorsunuz. 1842-1848 yýllarýnda hukukçu ve demokrat Marks’ýn düþüncelerini es geçiyorsunuz.

-Marksist düþünce akýmýnýn iþçi sýnýfýyla buluþup sosyal bir harekete dönüþmesi 1880’lerden sonra baþladýðýný göremiyorsunuz.

Henüz geliþmekte olan iþçi sýnýfýnýn 1880 yýllarýna kadar anarþist sosyalist ve demokratlarýn etkisi altýnda kaldýðýný neden belirtmiyorsunuz?

Marksistlerin bu akýmlara karþý hem mücadele verdiðini hem de demokratik birliðini korumaya çalýþtýðýný neden yazmýyorsunuz?

Avrupa’nýn en geliþmiþ sosyalist-sosyal-demokrat partilerin 1880’lerden sonra %15 - %45 arasýnda deðiþen oranlarda oy potansiyeline sahip olduðunda, teoriyi pratiðe uygularken demokrasiye ne kadar büyük katkýlar yaptýklarýný da görmediniz.

Toplumsal deðiþimlerin bilimi olan Marksizm’i Hz Muhammed ve Atatürk düþüncelerine benzetiyorsunuz. Yani toplum bilimi ile islamý ve ulus devlet kuruculuðunu ayný kefeye koyuyorsunuz ve Marksizm’de yenilenmenin boþ bir çaba olduðu kanýsýna varýyorsunuz.

Genç Marks’ýn, 1843 1848, anayasa, hukuk ve özgürlükler üstüne yaptýðý çalýþmalara yer vermiyorsunuz, yok sayýyorsunuz. Daha sonra Marks ve Engles’in yönlendirmesiyle iþçi sýnýfýnýn sosyal haklarý, basýn, örgütlenme ve özgürce konuþma gibi demokrasiyi geliþtiren haklardan söz bile etmiyorsunuz.

- Marks’ýn ve iþçi liderlerinin öncülük ettiði, Avrupa demokrasisini yaratan sosyal demokrasinin o tarihlerde nasýl ve hangi koþullarda geliþtiðini analiz edemediðiniz için bunlarý Marksizm dýþý gösteriyorsunuz. Adýnýn neden sosyal ve demokrat olduðunu, komünist olmadýðýný hiç düþündünüz mü?

Demokratik sosyalizmi, demokrasiyi, sýnýf mücadelelerini ve proletarya diktatörlüðünü en iyi anlayan ve Marksizm’deki demokratik içeriðe katkýlar yapan büyük Marksist düþünürlerden Rosa Luxembur’un adý bile yazýnýzda geçmiyor. Sizin gibi Marksizm’in sözde “anti-demokratik” yönüne vurgu yapanlarý uyaran zengin analizlerle dolu yazýlarýný hatýrlatmýyorsunuz bile.

-Marks dahil o dönemde yaþayan tüm Marksistlerin hayal bile edemeyeceði bir burjuva demokratik ortamda onlara eleþtiri yaptýðýnýz için yorumlarýnýz bilimsellikten uzak ve geliþi güzel yazýldýðý izlenimi býrakýyor.

Ve daha bir çok hata.

Yazýlarýnýzý okuyan herkesin Marks’ýn klasik eserlerini yeniden okurken demokrasi ve özgürlüklere yaptýðý içerik açýlýmlarý görmelerine yardýmcý olmak istiyorum.

Elbette Marksizm’in global kapitalizmin her sorununa cevap verecek bir formülü yok. Ancak ekonomik krizlerle, bölgesel savaþlarla dünyayý bunalýmlara sürekleyen bu sisteme karþý direncin odaðý olacaðýndan eminim. Yani 21. yüzyýlda çalýþan emekçi yýðýnlarýn dirençleri sosyalizm, demokrasi ve Marksizm ile birlikte gerçekleþecek. Kitle eylemlerini ve sol Marksist düþüncenin birliðini amaçlayan düþünsel araþtýrmalar dünyanýn her yerinde yoðun bir biçimde devam ediyor.

Halil hoca, sizin görmediðiniz, Marksist aðacýn büyüklüðüdür. Aðacýn bürokratik, tepeden inmeci, otoriter kimi dallarý iklim koþullarýna dayanamayýp kuruduðunu, özgürlükçü sosyalist dallarýn filizlenip yeþerdiðini sizin de içinde oluðu bazý aydýnlarýmýz hariç artan sayýda yorumcu görebiliyor artýk. Marksizm’i 150 yýldýr var eden ve onu 21. yüzyýla taþýyan fark nedir? Demokrasi ve özgürlük mücadelesine geniþ açýlýmlar getirmeseydi, bir fark yaratmasýydý, yeniden güç kazanabilir miydi?

-Marksizm’i diðer düþünce akýmlarýndan ayýran nedir? Marks’ý Marks yapan buluþlar nedir? Bu soruya cevap arayacaðýnýza kafanýzdaki Marksizm’i eleþtiriyorsunuz. Marksist buluþun ne olduðu kafanýzda netleþmediði için yazýnýz muðlak ve birbiriyle ilgisi olmayan kavramlarý bir araya getiriyor, Marksizm’i suçluyorsunuz. Bu yargýlama tarihsel objektiflik süzgecinden geçmediðinden havada kalýyor. Bana göre bir zamanlar delice savunduðunuz eski Stalinci Marksizm’e takýlý kalýyorsunuz. Bu çaðdýþý yorumlardan uzaklaþtýðýnýzý söylemenize raðmen, hala onlarýn etkisiyle Marks’a saldýrýyorsunuz. Aslýnda eleþtirdiðiniz aynadaki sizsiniz. Bir zamanlar toz kondurmadýðýnýz dogmatik Marksizm’i þimdi de desteksiz eleþtiriyorsunuz. Marksist söylemdeki bu derin yarýlmayý sizin gibi bazý aydýnlar anlamýyor. Dünyayý yorumlamaktan çok deðiþtirmeyi amaçlayan Marksizm ile Leninist, Stalinist ve Maoist dogmatik yorumlarýn farkýný görmemek bir aydýnýn analiz kapasitesine uymaz. Marksizm’in tarih bilimindeki dahice buluþunu ve diðer politik akýmlardan farkýný anlatan Terry Eagalton’ýn son kitabýnda iyi saptanýyor; okuyalým:

“Diðer politik akýmlardan Marksizmi ayýran nedir? Nedir o Marksizm’i farklýlaþtýran þey? Devrim teorisi olmadýðý kesin, çünkü Marks’tan çok önce bu norm politik literatürde vardý. Komünizm de olamaz, o da Marks’tan çok önceki çaðlara dayanýyor. Marks ne komünizmi ne de sosyalizmi üretmedi. Marks liberalken Avrupa iþçi sýnýfý sosyalizmle tanýþmýþtý. Marksizm’in bir tek siyasi düþünce tarafýndan belirlendiðini söylemek çok zor. Fransýz devriminden bize miras kalan devrimci parti düþüncesi de deðil. Kaldý ki Marks bunun hakkýnda çok az þey söyledi.

Sosyal sýnýflar mý? Hiç deðil. Marks bu düþüncenin kendisine ait olmadýðýný haklý olarak belirtti. Proletarya teorisi de 19. yüzyýlda bulunmuþtu ve çok yaygýn kullanýlýyordu. Yabancýlaþma kendisinin olamaz, Hegel’e ait. O üreticilerin yönettiði, sömürünün olmadýðý, kooperatif bir toplumdan yanaydý. Ve devrim yolu ile gerçekleþmesini istiyordu. Bu düþünceyi savunan ve geliþtiren bir çok sosyalist anarþist ve liberal sosyalist Marksizm’i reddeder. O halde Marksizm’i Marksizm yapan nedir?

Ýki önemli ve iki büyük doktrin Marksizm’in ruhunda, kalbinde yer alýr. Birincisi sosyal yaþamda ekonominin oynadýðý öncü rol. Ýkincisi de tarih boyunca üretim biçimlerinin sürekli deðiþmesidir. Bunlarýn ikisi de aslýnda Marks’tan önceki düþünürler tarafýndan az da olsa yazýlmýþ. Sýnýflar deðil, sýnýf mücadeleleridir Marks’ýn geliþtirdiði söylem.

Baþka sosyal bilimciler de sýnýf mücadelelerinden söz etmiþlerdi ancak Marks’ýn buna yüklediði tarihsel misyon çok farlýydý. Ondan önce toplumlarýn bir organik organizma olduðu anlayýþý yaygýndý. Marks tam tersine toplumlarýn sýnýflara bölündüðünü söyler ve Komünist Manifesto’da tarihin sýnýflar savaþý tarihi olduðunu ilan eder.”

Terry Eagalton’ýn söylediðini açarsak, Marksizm basit ve temel olan üç paradigmaya dayanýr: Kapitalizm geçicidir, deðiþimin gücü iþçi sýnýfýdýr ve sýnýf mücadeleleri verilerek daha ileri bir toplum kurulabilir.

Yalnýzca Marks kapitalizmin kendisinden önceki toplumlar gibi deðiþmek zorunda olduðunu kuþkuya yer vermeden bilimsel objektiflikle analiz etmiþtir. Demokrasinin sosyal boyutunun geliþmesiyle bu deðiþimin biricik yolu olacaðýný belirtmiþtir. Ancak siz Marksýn klasiklerini okurken bu tutarlý çizgiyi görmüyor, farklý yorumlar yapýyorsunuz.

Marksizm saf ve tutarlý bir sentez deðil
Tarihsel Materyalizm farklý düþünce akýmlarýna dayanmasýydý, bilim olamazdý. Marks tarihsel deðiþimin özünü aslýnda Adam Smith’ten, diyalektiðini Hegel’den ve materyalizmini Fourbah’tan aldý. O, sosyal bilimcilerin parça parça gördükleri tarihsel materyalizm mantýðýný sistematize etti. Marksizm’in “Farklý ve çeliþkili düþünsel miraslarýn eklemlenmesinden oluþuyor,” diyorsunuz, ancak bu düþünsel miraslarýn ne olduðunu söylemiyorsunuz. Ve unuttuðunuz bir nokta daha var burada, farklý ve çeliþkili düþünce miraslarýn eklemlenmesi demek tekrarlanmasý demektir. Oysa Marks kendisine ait olmayan tüm düþünceleri büyük bir titizlikle ele alarak tarihin deðiþim dinamiði yasasýný bulmakta kullandý. Dünyayý yorumlayan farklý düþünce akýmlarý, zinde toplumlarýn deðiþim yasasýnýn çeþitli varyantlarýydý, Marks bunlarý sistematize etti. Halil hocam, siz de bunlarý iyi biliyorsunuz. Solu Marksizm’den uzaklaþtýrmaya çalýþýyorsunuz. Aydýnlar arasýnda bu ayrýþtýrma çabasý artarsa Türkiye’de ne demokrasi ne de anayasa geniþ emekçi yýðýnlarýn istemlerine cevap verebilecektir.

Sözünü ettiðiniz düþünce miraslarýndan hangisi kapitalizmin sýnýfsal çatýþmalarla, krizlerle bunalýmlardan kurtulamayacaðýný analiz etti? Marks’ýn kendisinden önce bilimsel mirasa verdiði deðere, analizlerinde sýkça rastlanýr. Sosyal bilimcilerin çoðunun kabul ettiði gibi, Marks bu miraslarý eleþtirdi ve önemli bir kýsmýný kendisinin evrimsel tarih anlayýþýna uygun olmadýðý için terk etti. Marks, o buluþlarý bir araya getirip tekrarlamadý, onlardan tarihin deðiþimci ruhunu keþfetti. Objektif olgularýn ruhunu yakalamak, biraz daha gerçeðe yakýnlaþmak, tarihsel materyalizmin doðmasýna öncülük etti. Bir bilim adamýnýn hassasiyetiyle her bilimsel buluþa deðer verdi ve bu yüzdendir ki sosyal bilimlere dev katkýlar yaptý. Tam yirmi sosyal bilim dalý onun buluþlarýyla dizayn edilmiþ ve dünyanýn pek çok ülkesinde okutuluyor.

Kaldý ki çeliþkisi olmayan bir tek sosyal düþünce gösteremeseniz Halil hoca. Hatta buna fizik ve matematikteki yasallýklarý da ekleyebiliriz. Marksizm gibi genel bir toplum teorisinin çeliþki içermemesi beklenemez. A. Smith’in pazar teorisi, Keynes’in sosyal devleti, Newton’un yerçekimi yasasý gibi büyük teoriler belirli sýnýrlar dahilinde ancak geçerli olabiliyorlar. Marksist teorinin kalýcýlýðý sürekliliði bundan kaynaklanýyor. Tüm bir toplumsal evrimi kapsayan teorinin büyüklüðü sürekliliði içinde barýndýrdýðý çeliþkilere, düþünsel miraslarýn çeþitliliðine baðlý kalarak deðerlendirilebilir. Bunlarýn “eklemlendiði” saptamasý size aittir ve ancak okumanýzdaki hatalardan kaynaklanýyordur.

Marksizm’in “saf ve tutarlý bir sentez” olmadýðýný ileri sürerken objektiflikten tamamen uzaklaþýyorsunuz. Kapitalin birinci cildini deðil üçüncü cildini öne çýkarýp önemserseniz saf ve tutarlý bir sentez olmadýðý kanýsýna varýrsýnýz. Bu da okumanýzýn doðru olmadýðýný ve önemseme sýrasýný karýþtýrdýðýnýzý gösterir. Marks, kapitalizmi, kapitalin birinci cildinde anlatýr. Ýkinci ve üçüncü cildin basýmýna izin vermez, onaltý yýl yani ölünceye kadar son iki cildi ne düzeltir ne de basýmýna izin verir. Ýkinci ciltte sistemin fonksiyonlarýný, üçüncü ciltte ise bu fonksiyonlarý gerçekleþtiren mekanizmalarý bulur. Bugünkü global finans kapitalin sorunlarýný anlamak için birinci cilde referans yapmanýz gerekiyor. Lime lime olan Avrupa Birliði ekonomisini, çöküþe giden ABD imparatorluðunu, kýþa dönen Ortadoðu Baharý’ný anlamak için bir hazinedir Kapital’in birinci cildi. Kapitalizmin özüne iliþkin tutarlý bir sentezdir, bunun böyle olmadýðýný göstermek ise ters okumaktan kaynaklanýyor.

Marksizm’deki rasyonalizm ve tarihicilik
Marksizm’de, “Aydýnlanma’dan müdevver bir rasyonalizm de var içinde, bunun tam zýddý olan bir tarihicilik de (historicism, historismus)”. Hocam dur orda diyorum ama durmak nedir bilmiyor. Marksizm’i rasyonalizmle tarihselciliðin çýkmazý içinde olduðunu var sayýyorsunuz. Yani Marksizm bir eklektik düþünce sistemi size göre. Acaba böyle mi?

Ne Marks ne de Marksistler hiç bir zaman tarihsel olgularý kültürel bir bütünlük içinde deðerlendirmedikleri için historisizmi belirsiz ve gizemli bulur. Buna karþýn historisistler de Marksizm'in sosyal teorisini geliþmemiþ görürler. Bilindiði gibi Marksizm’in tarih felsefesi objektif, sosyal ve rasyoneldir, akýl ve bilim birbiriyle etkileþim içindeler, üretim güçleri geliþir, emek gücü yeni bir nitelik kazanýr. Toplumlarýn deðiþimi kendini karþýlýklý etkileyen bu iki dinamiðin etkileþiminden oluþur. Marks’ýn emek-deðer teorisini, artý-deðeri ve kar oranýnýn düþme eðilimini, üst yapý - alt yapý iliþkilerini titizlikle araþtýrma nedeni bundandýr. Marks tarihin astronomuydu. Tarihin deðiþim dinamiklerini objektif süreçleri araþtýrýrken objektifti, rasyoneldi ve sosyaldi.

Marksizm ahlaki bir feryat mý?

Marksizm’in, “Eþitsizlik, zulüm ve sömürüye karþý ahlâkî bir feryat, vicdanî bir isyan çaðrýsý da var,” temelsiz ve talihsiz bir deðerlendirme. Tam tersine Marks’tan önce sosyalizm ve komünizm vicdaniydi. Kapitalizmden sonra kurulmasý tasarlanan bu iki toplumsal modeli Marks ütopyalarýn hayal aleminden, kiliselerin ahlaki anlayýþlarýndan kurtardý. Terry Eagalton’ýn anlattýðý gibi, onlarý ekonomik temellerine, rasyonel modernizmin raylarý üstüne yerleþtirdi. Marks’ýn en büyük eserlerini emek, mal, deðer, ücret, pazar, akumülasyon, kar, iþgücü gibi kapitalist parametrelerin açýklanmasýna ayrýldýðýný Halil hoca iyi biliyor. O, eþitsizliðin ve sömürünün nasýl oluþtuðunu ve nasýl yeniden ve yeniden üretildiðini, kapitalist süreçlerin iç mantýðýndan hareket ederek buldu.

Sözünü ettiðiniz ahlaki feryat ve vicdani isyan iþçi sýnýfýna aitti. Kapitalist akumülasyon o kadar acýmasýzdý ki iþçiler barikatlarda savaþarak karþýlýk veriyorlardý. Marks feryatlarýn ekonomik nedenlerini ararken, emek deðer ve artý-deðer yasalarýný buldu. Ekonomideki bu buluþ sayesinde isyanlar azaldý ve sosyal ve demokratik hak mücadeleleri hýz kazandý. Kapitalist ekonomik yasallýklar Marks tarafýndan bulunduktan sonra iþçi sýnýfýnýn devlete ve topluma karþý söylemi deðiþti, duruþu farklýlaþtý. Demokrasi tek ayaklý, burjuva liberal demokrasisi olmaktan kurtuldu.

20. yüzyýla burjuva/sosyal demokrasisi gibi topluma kök salmýþ yýðýnlarýn sosyal haklarýný gözeten bir toplumsal modele dönüþtü.

Demokrasinin tarihsel, kültürel boyutunu biryana býrakýrsak, saf sýnýfsal açýdan bakarsak, kapitalizm, liberal demokrasiye daha uyumludur, sürekli liberal demokrasiyi üretir. Ýþçi sýnýfý ve sosyal demokrat / sosyalist partiler ancak 1914’ten 1980’lere kadar kapitalizmi sosyal demokrasiyle dengeleyebildiler. Bu tarihten itibaren liberal kapitalizme ve liberal demokrasiye dönüþ yeniden baþladý. Emekçilerin yýllarca kuruþ kuruþ biriktirdikleri sigorta primleri, emeklilikleri 2008 yýlýnda finans kapital tarafýndan yutuldu. 14 trilyon dolar bir günde bankalarýn kasalarýna boþaltýldý. Sermaye ve iktidarlarýn nasýl bir çürüme içinde olduklarýný, demokrasiyi nasýl iþlemez hale getirdiklerini hepimiz gözlemledik. Bu örnek bile tek baþýna Marks’ý ve Marksistleri haklý çýkarmaya yeter de artar.

Marks/Marksistler ve diðer demokrasi güçleri, yaklaþýk 150 yýlý aþkýn bir tarih sürecinde verilen mücadelelerle demokrasiye sosyal boyut kazandýrýldý.

AKP denen sivil diktacý, global statükocu bir partinin arkasýnda el pençe divan durarak demokrasi duasýna çýkarsanýz global kapitalizmin sýnýrlarý içinde bir demokrasiye amin dersiniz. Bu çalýþan yýðýnlarýn demokrasisi olmayacak elbet. Katýlýmcý özgürlükçü demokrasi solda, Marksizm’de vardýr ve solun gücüyle yaþam bulabilir.

Marksizm ve demokrasi, 1848-1914

1842 -1848 döneminde demokrasiye yapýlan katkýlar:

“Marks’ý “doðru okuyarak” çýkamayýz bu iþin içinden. Yani, ya benim Marks’taki anti-demokratizme iliþkin gözlemlerim þu veya bu ölçüde doðrudur - ve bu takdirde demokratik bir sol “yanlýþ deðil doðru okunacak” bir Marks’ta o kadar da güçlü temeller bulamaz kendine. Ya da, benim gözlem ve yorumlarým yanlýþtýr.”

Gözlemleriniz yanlýþtýr bence. Sol, Marksizm’de gerçek anlamda demokrasinin temellerini bulabilir. Marks ve Engels kelimenin tam anlamýyla demokratik sosyalisttiler. Marksizm’in canlý mirasý teoride ve pratikte demokratikti. Marks’ýn hayal bile edememeði koþullarda düþüncelerini analiz ediyorsunuz. Ne Marks ne Engels ne de onun zamanýnda yetiþen iþçi liderleri tam anlamýyla bir burjuva demokrasisini yaþamadý. Onlarýn zamanýnda demokrasi yoktu. Ne örgütlenme, ne seçim, ne anayasa, ne de konuþma özgürlüðünden söz edilebilirdi. Burjuva demokratlarýyla birlikte Avrupa'nýn her yerinde ortaklaþa bu haklar için mücadele veriliyordu.

Marksizm’in anti-demokratik olduðunu söylemek gerçek anlamda bir saçmalýk. Marks ve Engels yaþamlarý boyunca verdikleri politik mücadelenin ne olduðunu kavrayabilmek, onlarýn demokrasiyi teori ve pratiðin bütünlüðü içinde görmekle mümkündür. Marks’ýn kapitalist ve sosyalist toplum analizlerinde özgürlükler, hukukun üstünlüðü ve demokrasi her zaman temel odak olarak kalmýþtýr.

Marks çok genç yaþlarda Demokratik Parti üyesiyken politik mücadeleye katýldý.

Feuerbach’ýn etkisi ve Hegel’in metoduyla basýn özgürlüðü üstüne etkili yazýlar yazdý. Rheinische Zeitun’ in Mayýs 1842’de sansürün bir yasa olmadýðý, polisiye bir önlem olduðuna dair bir makalesi yayýnlandý. Devletin din etkisinde olmadan özgürlük ve vicdana göre örgütlenmesinin önemini anlatan yazýlarý birbirini izledi. Gazetecilik yaptýðý zamanlarda bireysel haklarý ve toplumsal çýkarlarý hükümetlere karþý savundu.

1843 yazýnda Hagel’in haklar felsefesini eleþtiren Marks, demokrasi analizine geniþ yer verdi. Bu yýllarda geliþtirdiði demokrasi vizyonunu ömrü boyunca korudu, hiç bir zaman terk etmedi. Burjuva demokrasisinden sosyalist demokrasiye geçiþ sürecinde öngördüðü dönüþümleri hep bunun üstüne kurdu. Marks’ýn demokrasiyi burjuvaziye ve monarþiye karþý savunmasý o tarihlerde baþlar. ‘Demokrasi monarþinin sorunlarýný çözebilir ancak monarþi demokrasinin problemlerini çözemez,’ diyor ve devamla anayasal demokrasiyi analiz ediyor. Monarþide, Marks yazýyor: ‘Demokraside anayasanýn halkýn kendi kendini yönetimi gibi net ve kararlý bir norm var,’ derken hukuk ve anayasa hakkýndaki görüþünün ne kadar net olduðunu belirtiyordu. ‘Hýristiyanlýk diðer dinlerin üstündedir. Dinin içeriði özgün bir din olarak tanrýlaþtýrýlmýþ insandýr. Benzerini demokrasi yapar, demokraside tüm politik anayasalarýn özü, politik anayasada, insan sosyalleþtirilir. Demokrasilerde insan yasalar için var olmaz tam tersine yasalar insan için vardýr.’ Halil hoca, siz buna anti-demokratik mi diyorsunuz? Ama daha bitmedi, bakýn burasý daha da önemli ‘Hegelci devlet anlayýþý insaný devletin sübjektif bir öznesine dönüþtürür. Demokrasi insandan hareketle devleti insana baðlý bir objeye dönüþtürür.’ (1) Bu da mý anti demokratik?

Marks’ýn ilk demokrasi formülü çok kompleks ve karmaþýktýr fakat yaþamý boyunca ona baðlý kalmýþtýr. Erken ama olgun demokrasi analizinde þöyle diyordu: Bazýlarý devletin faaliyet yaptýðý sosyo ekonomik sistemi deðerlendirmeden soyut bir devlet modelinden söz ediyor. Demokrasi öncesi toplumlarda devlet sadece örgütlenme yapýyor. Burjuva demokrasisi her alana yayýlýyor. Marks burjuva demokrasisine saldýrýrken demokrasiye deðil burjuvazisine saldýrýyor. Demokrasinin sosyal boyutunu geliþtirerek emekçi yýðýnlarý kapsamasýný istiyordu.

Tüm sivil toplumlarda demokrasinin geliþimi için iþçi sýnýfýnýn politik rolü büyüktür. Sosyalist ve komünistlerin görevi önkoþulsuz bu rolü geliþtirmek. 1847’de Engels “Bu komünist devrim hangi yolu izleyecek?” sorusuna, “Her þeyden önce demokratik politik devletle dolaylý veya dolaysýz iþçi sýnýfýnýn politik rolü oluþturulacak,’’ diyor. 1847’de Engels komünistlerin faaliyetlerini demokrat olarak tanýmlýyordu. “Komünistler þu anda yaptýklarý parti faaliyetlerinin gösterdiði gibi, onlar demokrattýr,” diyordu.

Komünist Manifesto’nun ýv. bölümünde Marks ve Engels komünistlerin muhalif partilere iliþkin tutumlarýný net koyuyorlar. Radikal, demokrat ve toprak reform taraftarý partilerle birleþik cephe öneriyorlar. “Ýþçi sýnýfý devriminin acil taleplerinin baþýnda demokrasiyi kazanarak iþçi sýnýfýný yönetici sýnýf yapmak.’’ O tarihlerde Halil Berktay'ýn iddia ettiklerinin tam tersine Marks ve Engels sýnýf mücadelelerini demokrasiyle yürütüyor, özgürlükleri ve sýnýfsal çýkarlarýný iç içe görüyorlardý. O günde bugünde gerçek anlamda demokrasinin geliþmesinde yarar görenler geniþ emekçi yýðýnlardýr. Sizin söylediðiniz gibi Marks ayný anda hem demokratik hem de anti-demokratik olamaz. (2)

1848-1849 devrimi Marks’ýn demokratik stratejisinde bir kopma oldu. Küçük burjuvazi tüm toplumu deðiþtirmeyi hedefleyeceðine farklý bir duruþ sergileyerek tek baþýna toplumu kendisine elveriþli bir duruma deðiþtirmeyi benimsedi. Marks bu tarihte “proletarya diktatörlüðü” sloganýný benimsedi.

Marks’ýn ‘proletarya diktatörlüðü’ kavramý aslýnda ‘emekçilerin demokratik hegemonyasý’dýr

1848-49 devriminden sonra, 1871 Paris komünü yenilgisinden sonra ve 1890 Alman Sosyal Demokrat Parti’nin kongresinde proletarya diktatörlüðü, Marksistler arasýnda tartýþma konularýndan biriydi. Marks’ýn Bakuni'nin emekçiler arasýndaki etkisini azaltmak için bu kavramý ondan alýp kullandýðý çok önemli deðil. Eric Hobsbawm son kitabýnda bu soruna açýklýk getiriyor: “ Marks hiç bir zaman devletin kurumsal biçimlerini anlatmak için kullanmadý. Her zaman ve yalnýzca sýnýf veya guruplarýn biçimlerini deðil içeriðini anlatmak için kullandý. Bundan dolayý ona göre Burjuva “diktatörlüðü” evrensel norm olan seçme ve seçilme hakký olmadan veya onunla beraber var olabilir.” (Eric Hobsbawm, 2011, s.56). Ne Marks’ýn ne de Engels’in diktatör bir rejimin nasýl olmasý gerektiðine dair tek bir söylemleri yoktur. 20. yüzyýlda kullanýldýðý anlamýyla despotik veya otoriter bir rejim kurmak gibi bir tek saptamalarý veya analizlerini bulamayýz.

Diktatörlük, Romalýlar zamanýndaki anlamýyla, olaðanüstü tedbirler, sýnýrlý bir zaman dilimi içinde önceden belirlenmiþ bir hedefi gerçekleþtirmek amacýyla, silahlý bir karþý devrim saldýrýsýný püskürtmek için kullanýlabilir. (Thomas, 1994, s. 122-123). Demokrasiyi yok etmek için deðil, tersine, barýþçý bir ortamda uygulamak amacýyla sýnýrlý koþullarda baþvurulabilen bir politikadýr. Lenin önce Sovyet devrimini korumak amacýyla bu politikaya baþ vurur, daha sonra yavaþ yavaþ rejim tek parti sultasýna götürür. Halil Berktay “diktatörlüðün” kelime anlamýný öne çýkardýðý ve Sovyet deneyimini rehber edindiði için tüm Marksistleri diktatör rejim heveslileri olmakla suçluyor. Yüzeysellik bu kadar olur ancak.

Demokratik harekete karþý tutumunu yeniden düþündüðü sýrada Marks, 'Fransa’da Sýnýf Savaþlarý'nda diktatörlüðün hem cumhuriyetçi hem de anayasal olabileceðini yazmýþtý. Hatta 1848’de Fransýzcada bu terim sosyal demokrat anlama gelebiliyordu. Bu kavram içeriði itibariyle belirli koþullarda sosyal anlamda kullanýlýyor. Politik ceberrut veya diktatoryal bir yapýnýn oluþturulmasý anlamýný Stalinci Marksistler yüklediler. Daha sonra Marks net açýklamalarýyla, proletarya diktatörlüðünde konuþma, örgütlenme ve basýn özgürlüðünün olmasý gerektiðini yazmýþtý.

Yine Paris komününü analiz ederken, Marks, toplumun tüm sýnýflarýnýn temsil edildiði bir halk cephesinin kuruluþunun gerektiðini söyleyerek, emeðin iþçilerin önderliðinde ve onlarýn hegemonyasý altýnda temsil edilmesini öngörür; bir anlamýyla bu, emeðin demokratik hegemonyasýdýr. Rosa Lüksemburg dahil bir çok Marksist doðru anlam çýkarmasýna raðmen bazýlarý hala diktatörlüðü saf ve basit anlamýyla anlamakta direniyor. Emekçilerin demokratik hegemonyasý anlamýnda kullanýldýðý söylemek daha doðru olur.

Proletarya diktatörlüðü iþçi nüfusun büyük çoðunluðunu iþçilerin oluþturduðu ülkelerde, emekçilerin iktidarýnýn oluþmadýðý veya parlamentoda temsil edilmedikleri çok özgül koþullarda mümkün olabilir ancak yine de demokratik olmak þartýyla.

Bu kavram komünistlere pahalýya mal oldu. Önce sosyal demokrat iþçi hareketinde, daha sonra komünistler arasýnda yýllarca tartýþýldý sonuç giderek güç kaybetmek oldu. Diktatörlüðün baþýna veya sonuna ne koyarsanýz koyun tam kelime anlamýyla diktatörlüðü çaðrýþtýrýyor, kullanmamak lazým.

Ýngiltere’de Chartist Hareket demokratik iþçi hareketiydi, seçimlerle ilgili tartýþmalarýna katýlan Marks ve Engels oy hakký, seçme ve seçilme hakkýnýn iþçi sýnýfý için politik iktidar kadar önemli olduðunu belirtmiþlerdi. (3)

1871’de burada bir kez daha Marks, iþçi sýnýfý diktatörlüðünden söz ediyor fakat burada da en geniþ demokratik anlamýyla kullanýyor. Seçilen milletvekillerin geri çaðrýlmasý ve devletin alttan yukarýya doðru örgütlenmesini ifade eden derin bir demokratik anlayýþý dile getiriyordu.

Marksistlerin demokrasiye yaptýklarý katkýlar

1848 – 1914 dönemi

Bu dönemi ikiye ayýrmak mümkün: Marksizm’in güç topladýðý dönem 1848-1880 ve Marksistlerin iktidar alternatifi olduðu, kapitalizmin barýþçý ve demokratik olduðu yýllar 1880-1914.

1880’lere gelindiðinde iþçi hareketi Marks’ýn büyük çabasý sonucunda sosyal demokrat bir çizgiye ulaþtý. Bu aþamaya gelinmesinde Marks’ýn ve Engels’in demokrasi anlayýþý tartýþmasýz etkiliydi. Terry Eagelton, Marks’ýn demokrasi hakkýndaki düþüncelerini þöyle özetliyor: “ Fakat demokrasiyi o kadar deðerli görüyordu ki yalnýzca parlamento ile sýnýrlý kalmamasýný, sivil toplumun tüm kurumlarýna yayýlmasýný, halkçý ve lokal olmasýnda ýsrarlýydý. Ekonomik ve politik yaþamýn her alanýnda derin kökler salarak yaþam bulmasýnýn gerekliliðini her fýrsatta yeniliyordu.” (Terry Eagelton, s. 201)

19. yy sonu Marksizm’in altýn çaðýydý. Emeðin demokratik hegemonyasý iþçiler tarafýndan gerçekleþmiþti. Marksistler Avrupa’nýn bir çok ülkesinde milyonlarý yönlendiriyor, Marksist Sosyal Demokrat partiler hem kendi içlerinde demokrasinin örneðini verdiler hem de toplumsal boyutlarda sýnýf çýkarlarýný burjuvaziye karþý savunduklarýndan sýnýfsal dengeler üzerinde kurulan bir demokrasinin oluþumuna öncülük ettiler.

Yarým asýrdan fazla süren kanlý sýnýf mücedeleleri kapitalistlere demokrasiyi öðretti. Hukukun üstünlüðü, insan haklarý, demokratik kurum ve kuruluþlar gibi kavramlar Marksizm sayesinde ve sýnýflarýn varlýðýnýn kabulüyle Avrupa toplumunda derin köklere sahip oldu.

Engels’in “Aile’nin Kökeni”nde, 1884,”devletin üst aþamasý olan demokratik cumhuriyet modern toplumsal iliþkilerde önü alýnamaz bir ihtiyaç haline gelmiþtir. Burjuvazi ve proletarya arasýndaki mücadele bu temelde yürütülecektir. Demokratik cumhuriyet dolaylý bir biçimde mülkiyet iliþkilerini temsil ediyor”. Ayný eserinde genel seçimlere iliþkin þunlarý yazýyordu Engels: “ Kendi özgürlüðü yolunda olgunlaþan iþçi sýnýfý, kendi partisini kendisi kuracak, kendi temsilcilerini seçecek, seçimler onun olgunluðunun barometresi olacak,” diyordu. (4)

Rosa Luxemburg ise demokratik deðerlere baðlý kalarak bu deðerlerin ancak sosyalist devrimle kazanýlabileceðini yazmýþtý. Devrim ve Reform kitabýnda ‘Kapitalizm geliþtikçe liberalizm fazlasýyla gereksiz kalýyor’ diyor, daha da ileri giderek þunlarý yazýyor:’’Yükselen iþçi hareketi ve programý karþýsýnda korkak ve kaygýlý duruþ sergileyen burjuva liberalizmi ruhunu kaybediyor, bundan dolayý sosyalist iþçi hareketini takip ederek ancak demokrasi desteklenebilir. Sosyalizmin geleceði burjuva demokrasisine baðlý deðil. Genel olarak demokratik hareketin kaderi sosyalist harekete baðlanmak zorunda. Emek hareketinin mücadelesi demokrasinin belirli sýnýrlarda yaþamasýna baðlýdýr. Sosyalist hareket dünyadaki gericiliðe ve burjuva teslimiyetçiliðine karþý durarak demokrasi misyonunu yerine getirebilir. Kim ki demokrasiyi güçlendirmek istiyorsa, sosyalist hareketi güçlendirmesi gerekiyor. Sosyalist mücadelenin terk edilmesi demokrasi ve iþçi sýnýfýný terk etmek anlamýna gelir.” (5)

Ona göre sosyalizm maddi zenginlik, sivil haklar ve özgürlük gibi büyük mirasýn taþýyýcýsýdýr. Týpký Marks gibi o da sosyalizmi demokrasinin düþmaný bir rejim deðil tersine demokrasiyi derinleþtiren bir sivil toplum modeli olarak görür. O tarihlerde Marksistlerin büyük çoðunluðu soyalizmi demokrasiyi inkar ettiði için deðil tamamladýðý için destekliyordu.

1914-1980 yýllarýnda Marksizm, demokrasi ve emek hareketi büyük bir trend kazandý. Marksizm ile sosyalizm, iþçi hareketinin birbirinden ayrý olmadýðý sanýlýr. Fakat bunlarýn ikisi farklýdýr. Emek hareketi ve sýnýf bilinci, üretimin sosyalleþmesinin bir ürünüdür. Dýþarýdan iþçi sýnýfýna empoze edilmez. Sosyalizm ise aydýnlanmacý modernist bir projedir. Sosyalistlerin etkilediði emekçiler dahil genelde emek hareketi kapitalizmle savaþmadý, çoðu zaman onunla uyum içinde sosyal adalet ve demokrasi için yetindi. Ýþçi sýnýfý devrimci bir duruþ sergileyerek kapitalizmi ortadan kaldýracak toplu devrimci bir mücadeleye girmedi. Çünkü kapitalizm 1929 ve 2008 gibi derin krizlere defalarca girmesine raðmen Komünist Manifesto’da anlatýldýðý gibi global sýnýrlara dayanýp yok oluþ sürecine girmedi. Emek hareketi mezar kazýcý rolünü üstlenecek ortam oluþmadý. Sosyalistler emek hareketinin her demokratik hak arayýþýna önkoþulsuz destek verdi. Batý Avrupa’da Marksizm, sosyalizm, demokrasi ve emek hareketi toplumsal ilerlemenin dinamikleridir.

Baþýnda bulunduðumuz 21. yüzyýlda Marksizm için demokrasi daha da önem kazandý. Demokrasi halkýn ekonomik ve sosyal yönetiminin esasý ve temel içeriðidir. Gerçekten de demokrasi halkýn tek yönetim yoludur. Bu yüzden o olmadan sosyalizm de olamaz.

Not: Marks ve Engels’in tüm eserlerinin 120 cilt kadar olduðu söyleniyor, bunun ancak 54 cildi basýldý. 2030 yýlýnda basýmý tamamlanacak olan ve kýsa adý MEGA olan tüm eserlerde Marks’ýn demokrasi üstüne söylediklerini daha ayrýntýlý öðreneceðiz ve tartýþacaðýz.

Kaynaklar:
- Eric Hobsbawm, Dünya nasýl deðiþir, Little Brown, 2011
- Terry Eagelton, Marks neden haklýydý, Yale, 2011
- Michael Harrington, Marxism and Democracy, 1981, (1,2,3,4,5)
- Marks ve Engels, Toplu Eserler, Marxism.org
- Andrew Gamble; Marxism and Social Science, 1999, University of Illinois Press


Mehmet TAÞ

Son Güncelleme Tarihi: 29 Temmuz 2011 15:46

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.