KAMUSALLIKTAN UZAK BÜYÜK BİR YALANIN İÇİNDE DEBELENİYORUZ
25 Temmuz 2023 15:02 / 279 kez okundu!
"Gelecek için en kötü senaryo ulusal devletlerin, egemenliği feodal-faşist niteliklere sahip yerel güç odaklarıyla paylaştığı bir dünyadır. Tabii, en kötüsü olacak diye bir şey yok ama gidişat kötü. En iyi senaryo ise vakit çok geç olduktan sonra alınacak tedbirlerin çok az işe yaraması, en az yarım milyar kişinin iklim mültecisi olması ve geleneksel hayatın altüst olmasıdır ki, bu şimdiden başlamış bulunuyor. İnsan aklı hırslarına yenildi, bakalım dünyadaki macerası nasıl sürecek?"
***
KAMUSALLIKTAN UZAK BÜYÜK BİR YALANIN İÇİNDE DEBELENİYORUZ
Bakın, birçok sözde tedbir alınıyor. Plastik poşet azaltılıyor(!), çöpler ayrıştırılıyor (!), su tasarrufu teşvik ediliyor(!) vs. vs. Bütün bu göstermelik tedbirler –aman vazgeçilmesin, artırılsın- kirliliği ne kadar eksiltiyor biliyor musunuz? Muhtemelen hayır diyeceksiniz. Aktaralım (çünkü kendimiz hesaplamadık). Bir yılda yapılan kirliliğin sadece on iki saniyelik kısmını ortadan kaldırıyormuş. On iki dakikalık olsa ne yazar. On iki saat olsa ne yazar. Asya’nın her büyük nehri okyanuslara adeta plastik akıtıyor. Bunların ağzına toplama sistemleri kuracaklarmış. Sanki toplayınca temizlenmiş oluyor. Göstermelik tedbirler, üstüne üstlük bir de sözde yeşil şirketler için reklam vesilesi oluyor ki, tahammülfersa.
***
Gönüllü katkılarla çevre işleri dü-zel-mez. Bendeniz, her gün bitki atıklarıyla kompost yapıyor, suyu iki kez kullanıyor, bitki yetiştiriyorum ama yirmi yılda önümdeki ovanın yüzde doksanı betona kesti. Yakında tamamen biter. Halbuki hiç değilse 2030’a kadar dayanır diyordum. Benimki sadece bireysel bir tutum ve dünyaya faydası trilyonda bir. Çevre koruması kamu otoritesi tarafından birinci sorun olarak ele alınmazsa bu gidiş değişmez. Her gün yüz binlerce ağaç dikiliyor ama dünya toplamında net kayıp her dakika yirmi dönüm ağacın yitiriliyor olması. Siz bu yazıyı okurken yüz dönüm daha yok olacak. Ne devletler, ne de belediyeler ve diğer yerel otoriteler bu konuda ciddi tedbir ve yaptırım yoluna gidemez çünkü acil tüketim peşindeki kitlelerden alacakları oyların peşinde kıvırtıp dururlar. Böylece felaket treni giderek hızlanıyor. On yıl içinde birçok kıyı kentinde yaşam daha da zor hale gelecek. Kaçacak yer yok. Elimde güç olsaydı, her işi bırakırdım ve uzayda yaşam kuracağız diyenleri yok ederdim. Mis gibi gezegeni mahvet, sonra atmosfersiz kayalarda yeni yaşam kurmaya çalış. Akla bak, hizaya gel.
***
Öyle anlaşılıyor ki geleneksel hayatın sona ermesi aynı zamanda nispi demokratik ve meşru sayılabilecek yönetimlerin de sonu olabilir. Mega kentler, mülteciler, yersiz yurtsuz kalanlar giderek suç örgütlerinin ve çıkar gruplarının denetimine giriyor. Otorite giderek artan oranda bunlarla çürümüş devlet görevlileri arasında paylaşılıyor. Bunlar meşru otorireyi göstermelik kılıyor veya bazı ülkelerde tamamen ortadan kaldırıyor. Gelecek için en kötü senaryo ulusal devletlerin, egemenliği feodal-faşist niteliklere sahip yerel güç odaklarıyla paylaştığı bir dünyadır. Tabii, en kötüsü olacak diye bir şey yok ama gidişat kötü. En iyi senaryo ise vakit çok geç olduktan sonra alınacak tedbirlerin çok az işe yaraması, en az yarım milyar kişinin iklim mültecisi olması ve geleneksel hayatın altüst olmasıdır ki, bu şimdiden başlamış bulunuyor. İnsan aklı hırslarına yenildi, bakalım dünyadaki macerası nasıl sürecek?
Mehmet Tanju AKAD