İzmir’de Diyarbakır gündemi! - Ümit Yaldız

19 Şubat 2013 23:43  

 

İzmir’de Diyarbakır gündemi! - Ümit Yaldız

Kendilerine küçük Millet Meclisi adını veren ve aslında ne idüğü belli olan bir grubun e-posta ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na yaptıkları ‘Diyarbakır dayatmasını’ konuşuyoruz günlerdir.
Ne acayip bir ülkede yaşadığımızı anlamak için bu örnek bile yeterli aslında…
Kendilerine küçük millet meclisi adını veren bir grup İzmir’de bir toplantı yapıyor.
Ve o toplantıda konjonktür açısından önemli, haber değeri olan bir karar alıyorlar.

Karar 1: 1 Mart’ta Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir İzmir’e gelsin. Baydemir’i
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ağırlasın.
Karar 2: 2 Mart’ta Kocaoğlu Diyarbakır’a gitsin. Onu da Baydemir ağırlasın.
Ve kararların gerekçesi: İzmir’e atfedilen ‘barışa karşı olan kent’ algısı ile Diyarbakır’a atfedilen ‘bölünmek isteyen kent’ görüntüsü ortadan kalksın…

Kendisini ‘barış arabulucusu’ olarak tanımlayan, ondan söz edenlerin insan hakları aktivisti dedikleri, müzisyen, vicdani retçi, eski TİP’li Şanar Yurdatapan, İzmir küçük Millet Meclisi adına aldıkları bu mühim kararı 6 Şubat’ta e-posta yoluyla Kocaoğlu’na gönderiyor. Sonra 10 ve 11 Şubat’ta tekrar gönderiyor.
Yanıt alamayınca da ‘haber değeri’ olan bu bilgiyi bir haberciyle paylaşma ihtiyacı duyuyor. Sıradan bir haberciyle değil hani…
‘Habur’ ve ‘Oslo’ kazalarından sonra başlatılan İmralı sürecinin gizli mimarları, ateşli savunucusu Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’la… Anlaşılan o ki, daha önce yüzlerce kez haber olan bu zat-ı muhterem böyle bir bilginin hangi ellerde kıymetleneceğini iyi biliyor.
Altın bulmuşçasına sevinen ve Ertuğrul Özkök’ten yediği şamarı çıkarmak için debelenen Eyüp Can, kurguyu yapıyor.
Kocaoğlu’nu Diyarbakır’a gönderip Baydemir’i İzmir’e getirirken İmralı yolunda bir günü daha kurtarmış oluyor.
Şimdi bu örnekteki doğrulara ve yanlışlara kendi penceremizden bakalım.
Öncelikle niyet iyi…
Türkiye’nin ihtiyacı olan kalıcı barışın tesisi için bir şey yapmak gerekiyor çünkü...
Kendilerine Küçük Millet Meclisi adını verenlerin yapmaya çalıştıkları da buydu belki…
Duyarlı bir sivil toplum örgütü olmanın gereği… Ama kaş yaparken göz çıkarmak diye bir şey var. Ve karşı karşıya kaldığımız tablo tam olarak bu. Kendilerine ister küçük ister büyük millet meclisi desinler. Ve kim olurlarsa olsunlar. Bir belediye başkanına öneride bulunmak başka şeydir program dayatmak başka…
Ne demek 1 Mart’ta sen oraya gidiyorsun 2 Mart’ta o buraya geliyor. Bu tür kararları almadan önce nezaketen de olsa adamlara sormak, danışmak, konuşmak ve de tartışmak gerekmez mi?
İşi var mı programı var mı, ne düşünüyor? Hayır, ben düşündüm. Sen oraya gideceksin, o buraya gelecek. Hem de şu, şu tarihte…
İyi bari… Oldu olacak akşam yemeğini hangi saatte, nerede yiyeceklerini, giderken valizlerine hangi eşyaları alacaklarını da karara bağlasaydınız.
Böyle bir dayatmacı yaklaşımı sivil toplum diliyle anlatmak mümkün değil.
Kaldı ki Aziz Kocaoğlu, böyle bir kararı tek başına da alamaz.
Bunun partisi var, seçmeni var, kentlisi var.
Biz toplandık, öyle uygun gördük. Sana da mail attık.
Bu nasıl bir sivil toplum örgütüdür, nasıl bir millet meclisidir?
Bana göre ikinci önemli hata… Belki birincisinden daha da ağır sonuçlar doğuracak bir hata. Adı İzmir küçük Millet Meclisi olan bir sivil toplum örgütü sözüm ona İzmir’in barışa karşı bir kent olduğu algısını dağıtmak istiyor. İyi de biraderler…
İzmir’in barışa karşı bir kent olduğunu da nereden çıkardınız? Elinizde bilimsel bir araştırma mı var yoksa içtiğiniz maddeden kafayı bulup işkembe-i kübradan sallayarak İzmir gibi demokrasinin, hoşgörünün başkenti olan bir şehre uluorta kara mı çalıyorsunuz?
Süleyman Demirel’e atfedilen ‘Bu ülkede petrol vardı da biz mi içtik’ vecizi hatırlarsınız.
Ne yani…
Bu ülkeye barış gelecekti de buna İzmir mi mani oldu beyler, bayanlar.
Yapmayın, etmeyin.

Fiilen 30 yıldır süren kanlı çatışmaların bitmesini hepimiz istiyoruz.
Ama hassasiyetlerimiz yok sayılmadan…
Kanlı terör örgütünün başı Öcalan’ın ‘İmralı’ ikonuyla önce yabancı bir misyon şefine, sonra akan kanı durduracak bir barış elçisine hatta neredeyse sevgi kelebeğine dönüştürmeden…
KCK, PKK gibi ‘terör suçu’ işlemişlerle bu devlete şu veya bu şekilde onuruyla, şerefiyle hizmet etmiş olanlar ‘takas’ malzemesi yapılmadan…
Dahası savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz yaklaşımından hareketle…
Müzakere sürecinde 30 yıllık mücadele sürecinin bedelini ödemişleri incitmeden, onları ‘yenilmiş, mağlup olmuş’ psikolojisine, derin bir üzüntüye sevk etmeden…
Oysaki bugün manzara hiç de öyle değil.
Korkarım ki oy kaygısından başka kaygısı olmayanların elinde bu süreç Habur ve Oslo’dan sonra 3. yol kazası olarak tarihe geçecek.

Diyarbakır modası öyle hızlı yayıldı ki İzmir’de…
Başkan Kocaoğlu’nun dayatılan Diyarbakır programı elinin tersiyle ittiği günlerde bir İzmir milletvekili bu kente çıkarma yapmaya hazırlanıyor. Daha önce İstanbul’a yaptığı çıkarma ile kentte günlerce gündemde kalmayı başaran AK Parti İzmir Milletvekili Rıfat Sait.
İstanbul’a 50 kişiyle çıkarma yapan Sait, Diyarbakır’a İzmir’den 100 kişi götürecekmiş.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ‘Ağlayan anaları dinleyeceğiz’ diyen Sait, hazır gitmişken Belediye Başkanı Osman Baydemir’le de görüşebilir.
İzmir’de suyun öte yanını temsil eden Rumeli kökenli Sait’in bu gezisi seçmen tabanında nasıl yankı uyandırır bilemem. Lakin küçük millet meclisi gibi yapılar olmadan da İzmirlilerin Diyarbakır’a hem de 100 kişiyle gitme kararı alabileceklerini ortaya koyması bakımından bu geziyi önemsiyorum.
Ayrıca küçük millet meclisi olmadan da Kocaoğlu ile Baydemir’in yan yana gelebildiğini de hatırlatmak isterim. Hem de İzmir’de daha bir ay kadar önce…
Mülkiyeti İzmir Büyükşehir’e ait İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde Kürtçe olarak sahneye konulan Hamlet’i yan yana izlediler. Salon tıka basa doluydu ve de kimsenin çıtı çıkmadı.
Bu ülkenin sorunu iki belediye başkanını yan yana getirmek kadar basit olsaydı keşke...
Ya da çözümü bu kadar romantik olsaydı.
Ama ne sorun bu kadar basit ne de çözüm bu kadar romantik.
Bu gerçeği örterek, gizlemeye çalışarak ya da sulandırarak bir yere varmaksa bana göre havanda su dövmekle eşdeğer.

egedesonsöz

Son Güncelleme Tarihi: 22 Şubat 2013 12:39

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0