HIDIR GEVÝÞ: TARAF ÝSMÝNÝ HAK EDEN BÝR GAZETE

10 Mayýs 2009 02:49  

 

HIDIR GEVÝÞ: TARAF ÝSMÝNÝ HAK EDEN BÝR GAZETE

Sayým Çýnar, daha önce Medyatava için yazdýðý ilginç analizlerle dikkat çeken Hýdýr Geviþ ile Taraf gazetesindeki köþe yazarlýðý serüvenini, medya dünyasýna yaklaþýmýný ve New York’taki yeni hayatýný konuþtu. 

-Önce Medyatava.com adlý internet sitesinde yazmaya baþladýn. Daha sonra Taraf gazetesine geçtiniz. Biraz Hýdýr Geviþ'in hikâyesini anlatýr mýsýnýz?
-Medyatava’ya bir süre Amerikan medya dünyasýndaki geliþmelerle ilgili yazýlar yazdým. Sonra Taraf’ýn arka sayfasý için yazmaya baþladým. Daha sonra yine Taraf’ýn “Dünyadan“ adlý sayfasýnda haftada bir New York’dan düzenli olarak yazdým. Benle birlikte Ýsrail’den, Arjantin’den, Yunanistan ve baþka yerlerden yazanlar vardý o sayfada. Sonra kala kala ben ve Sezin Öney kaldýk. Ýstikrarlý biçimde yazmayý sürdürdük. Sonuçta bunun ödülünü de aldýk; bize birer köþe verildi. Þimdi, Pazar günleri. “Öteki Amerika” baþlýðýyla haftada bir Taraf’ýn ikinci sayfasýnda severek yazmayý sürdürüyorum. Biraz farklý bir denemeydi benim ki. Nitekim bu köþe tuttu. Neredeyse 1 yýl olacak.

-Türkiye'ye dönüp kafanýzdaki belli projeleri gerçekleþtirmek istiyor musunuz?
-Türkiye’ye dönme konusunda kafam bir gidip bir geliyor; zor bir karar, daha çok annem için dönmek istiyorum. Bizim foðrafçý Hüseyin Alsancak “Sakýn gelme Hýdýr “deyip duruyor... Evet, cebimde bir dolu proje var ama neye yarar. Türkiye’den biraz korkuyorum. Hiç bir þeyi kestiremiyorsun ki bu ülkede, her an dengeler degiþebiliyor, artýk yaþým da ilerliyor, Türkiye’de iþe alma konusunda ciddi bir yaþ ayrýmcýlýðý var...

-Amerika’dan Türkiye’ye nasýl gözüküyor?
-Buradan orasý nasýl mý gözüküyor? Hýmmm.... Nasýl baktýðýnýza baðlý… Benim Amerika’dan Türkiye’ye nasýl baktýðýmý merak ediyorsan þöyle söyleyebilirim. Kendine güvensiz insanlarda, kendini sürekli abartma ve övme eðilimi vardýr. Türkiye’de kendini arzýn merkezinde görüyor ve çok abartýyor. Türkiye istikrarsýz ve standartlardan yoksun bir ülke, üstelik tehlikeli... Eðer cesur bir gazeteciyseniz can güvenliðiniz tehlike altýnda mesela. Bizim gazetenin yazarý Rasim Ozan Kütahyalý’nýn baþýna gelenler buna bir örnek. Konuþma ve yazma özgürlüðü yok. Baþbakan aleyhinde konuþtuðunuzda ya da karikatürünü çizdiðinizde hakkýnýzda dava açýlýyor. Oysa burada Obama’ya küfretme özgürlügünüz var. Demokrasi konusunda çok geri. Hala, 12 Eylül Anayasasýný kullanýyorsunuz, bravo yani. Halka inersek, insanlar birbirlerinin cesaretini kýrmak ve bir þeyler baþarmalarýný engellemek konusunda çok baþarýlý. Amerika’da çevrenizdeki insanlara, “Biliyor musunuz, þöyle bir þey yapmaya karar verdim” deyin, yüzde 99.9’u “Aaa kesin çok iyi yaparsýn, harika olur, çok baþarýlý olacaðýna inanýyorum” der. Türkiye’de ise , yüzde 99.9’u þu karþýlýðý verir, ” Aaa... Yok caným yapamazsýn, mümkun deðil, çünkü, þöyle de böyle de...” Böyle bir ortamda gelin de bir þey baþarýn bakalým. Öte yandan muhalif yazarlarýn yazýlarý çok karanlýk : çok negatif ve çok uçurumlu yazýlar yazýyorlar, o yazýlarý oku ve git kendini öldür yani. Taraf yazarlarý bunun ayarýný çok iyi tutturuyor, hem çok muhalifler hem de çok pozitif ve yapýcýlar... Bunun dýþýnda teknoloji konusunda yeniliðe çok açýk, ama yeni ve radikal fikirlere karþý alerjik bir ülke Türkiye. Baþka ne var diye düþünüyorum; Türkiye’de toplumu moral olarak toparlayacak ve motive edecek bir gurur projesi yok. Bir zamanlar iyi kütü bir GAP projesi vardý. Þimdi belki de Keban barajý kýyýlarýnda Las Vegas’dan daha ýþýltýlý, üstelik de organik bir eðlence ve kumarhane kenti kurulabilir. Ýþte böyle Sayýmým... 

-Amerikalýlar en çok hangi yazarlarý okuyorlar? Amerika’da Birde en çok okunan türk yazarlarý kimler?
-Sayým, tam bir ahiret sorusu soruyorsun. Ben nereden bileyim. Ayrýca hiç bir zaman en çok satan kitaplarla ilgilenmedim. Ancak “neler çok satýyor?” diye yanýp tutuþan birinin, New York Times’ ýn listesine gidip bakmasý en akýllýca yol olur. Galiba en saðlýklý sonuçlar onlarýnki. Verileri hem baðýmsýz kitapçýlardan hem de büyük kitap zincirlerinden alýyorlar. En cok okunan Türk yazarý kim?” Onu da bilmiyorum. Burada sanki kaç Türkiyeli yazarýn kitabý yayýnlandý ki. En son Murat Somer’in “The Kýss Murder” adlý kitabý yayýnlandý. Üstelik de çok iyi bir yayýnevi olan Penguin’den... Murat çok yetenekli ve çarpýcý bir yazar.. 

-Eski solcu olmakla itham ediliyorsunuz. Amerika’ya gitmeden önce merkez medyada çalýþýyordunuz. Ancak daha da evvel, 2000’e doðru dergisi, Özgür Gündem gazetesi, haftalýk Gerçek dergisi gibi sol yayýnlarda çalýþtýnýz. O dönemler kaleme aldýðýnýz sinema yazýlarýnda eleþtirdiðiniz Amerika’ya þimdi iyice kapaðý atmýþ görünüyorsunuz.
-Sayýmcým, bu ne hiddet!… Demek bana eski solcu diyenler var hah, öyle olsun, ne diyeyim. Ah Sayým, senin de benim gibi gerçek bir sinefil olduðunu biliyorum, eminim sinemada film izlerken rast gelmiþsindir, projektör makinasýna film takýlýrsa, o takýlan kare yanar ve film orada kopar. Hayat da böyle bir þey, takýldýðýn ve ilerlemediðin anda yanar ve kopar gidersin. Türkiye solcularýnýn durumu da buna benziyor; hayat almýþ baþýný giderken, onlar kopmuþ ve koptuklarý noktada kalmýþlar. Bu nedenle hayata hükmedemiyor ve eskisi gibi Türkiye’nin deðisimine katkýda bulunamýyorlar. Çünkü kendi geçmiþlerinden kurduklarý iþe yaramaz bir mitolojinin kutsallaþtýrýlmýþ sýnýrlarý içine hapsolup kalmýþlar, orada sýrtüstü deviniyorlar, yani deðiþmiyorlar, deðiþime direndikçe de muhafazakarlaþýyorlar. Bana gelince, deðiþen dünya ile birlikte ben de çok deðiþtim evet, ama tam da bu yüzden hala solcu kalabildim. Deðiþmeyenlerse eskidiler ve arkeolojinin inceleme alanýna girdiler. Bence onlar eski solcu ben deðil.

-Medya içinde Amerika’yý ýsrarla Türklere sevdirmeye çalýþan bir Amerikan delisi olduðunuzu düþünenler var, buna ne diyorsunuz?
-Hoppala, Sayým’dan Hýdýr’a bir kroþe vuruþu daha. Amerikan delisi kavramýný, Amerika tutkunu anlamýnda mý kullanýyorsun?

-Evet.
-Bu ülkede insanlar birbirlerine isim takmayý çok seviyorlar. Özellikle akýntýya karþý kürek çekenlere isim takmak daha kolay tabii. Ben de Amerika’nýn algýlanýþ biçimi konusunda akýntýya kürek çekiyorum.

-Küreklerinizi Amerika tarafýna çekiyorsunuz ama!
-Yazýlarýmda Amerika ile ilgili genel olarak pozitif bir imaj çýkýyor olabilir. Ama deðil aslýnda, bu sizlerin bu konuda aþýrý negatif yüklenmiþ olmanýzdan kaynaklanýyor. Bu nedenle ortaya koyduðum doðrularý ve gerçekleri övgü gibi algýlýyorsunuz. Ben Amerika’nýn ne olduðunu anlatmaya çalýþýyorum o kadar. Bu konuda bir þeyin tarafýnda ya da karþýnda deðilim. Ben adaleti ve vicdaný ilke alarak gerçekliðe yaklaþýrým. O sözünü ettiðin yayýnlarda çalýþýrken, kliþe bir Amerikan düþmanýydým Amerika’yý Amerikanýn saldýrgan dýþ politikasýna endeksleyerek çözmeye çalýþýyordum. Dolayýsýyla Amerikan düþmanlarýný çok iyi anlayabiliyorum. Onlarýn Amerika ile ilgili bakýþlari tümüyle cahillik üzerine kurulu. Amerika ile ilgili hiç bir þey bilmiyorlar. Aydýnlar da bilmiyor, halk da bilmiyor. Zaten aydýnlar bütün göndermelerini Avrupa kaynaklarýna, tarihine ve kültürüne yapýyor ama Amerika ile ilgili hiç bir gönderme yok. Geçen bir okurum söyledi, “Turkiye üniversitelerinde Avrupa Birliði kürsüleri var ama Amerika ile ilgili böyle bir þey yok. Oysa Amerika dünya ve Türkiye siyasetinde çok etkili, dolayýsýyla belki de Hýdýr Geviþ gibi Amerika’yý çok iyi kavrayan birinin, bir üniversitede, Amerikan kültürü ve siyaseti alanýnda ders vermesi gerekiyor”.

Anlayacaðýn bu cahillik nedeniyle Amerikan düþmalýðý her siyasi kesimin üzerinde hemfikir olduðu tek þey. Ben elimden geldiðince Amerikan kültürünü, tarihini, popüler kültürünü, medyasýný, siyasetini, muhaliflerini, gündelik hayatý, kýsacasý bütün boyutlarýyla Amerika’yý yansýtmaya çalýþýyorum. Evet bu ülkeyi de çok seviyorum, burayý kendi ülkem gibi görüyorum, hiç yabancýlýk çekmiyorum çünkü.

-Taraf yazarlarýný ve kendinizi nereye oturtuyorsunuz?
-Taraf herþeyden önce ismini hakeden bir gazete. Ayný zamanda Türkiyenin önünü açacak fikirleri savunan aydýnlarýn bir misyon etrafýnda bir araya geldiði organize bir gönüllüler hareketi gibi geliyor bana. Misyonlarý ise Türkiye’de demokrasiyi inþa etmek. Bence bunu da çok iyi yapýyorlar. Olaylara yaklaþýmlarý ve koyduklarý tavýrla, dürüstlüðün, vicdanýn, ahlakýn ve demokrasinin ne olduðu konusunda medyaya büyük bir ders verdiler. Bence Taraf, demokrasi konusunda Türkiye’yi eðiten çok ciddi bir kuruluþ. Bu nedenle ülkenin baþýna gelen en güzel þeylerden biri Taraf.

-Taraf yazarlarýný birbirleriyle kýyaslarsanýz ne söyleyebilirsiniz. Onlar içinde AKPyi en aðýr eleþtiren yazar olarak dikkat çekiyorsunuz.
-Taraf’ý bir mücevher kutusu gibi görüyorum. Ýçindeki herkes çok deðerli ve ýþýk saçýyor. Yazarlarýnýn neye nasýl baktýklarýndan çok, kalplerinin temiz olmasý ilgilendiriyor beni. Bu gazetede yazan ve çalýþan herkesin kalbi temiz. Fitne fücur gazetecilerin bu kadar baskýn olduðu bir medya ortamýnda, temiz kalplilik en büyük erdem benim için. Bunun dýþýnda Taraf, Yýldýray Oður ve Rasim Ozan Kütahyalý gibi yeni yazarlar ortaya çýkardý, ikisini de çok seviyorum. Yazým üslubuna bayýldýðým Cihan Aktaþ’ý da ilk defa Taraf’da okudum. Ahmet Altan deseniz, bende akan sular duruyor; her yazýsýný okuduktan sonra içimden onu yetiþtiren annesi ve babasýna teþekkür ediyorum. Gerçekten Çetin Altan’a helal olsun, vatana milete faydalý iki tane aslan gibi evlat yetiþtirmiþ. Yasemin Çongar deseniz, O’nun gibi usta ve saðlam bir gazeteci Amerikan basýnýnda bile zor bulunur. Taraf’dakilerin hepsi çok iyi, hangi birini sayayým… Türkiye onlarýn kýymetini bilsin.
-Gazetede ilk defa köþe yazýyorsunuz. Bir köþe yazarý için okur oluþturmak oldukça zor, hele sizin için daha da zor olmalý, haftalýk yazýyorsunuz, New York’da yaþýyorsunuz; TV programlarýna, panel ve söyleþilere katýlamýyorsunuz, peki kendi köþeniz dýþýnda okurlarýnýzla nasýl iletiþim kuruyorsunuz?
-Ben okurlarýmý çok merak ediyorum. Kim beni seviyor, kim benden nefret ediyor, kim okumaya deðer buluyor, bilmek istiyorum. Ama senin de dediðin gibi Türkiye’de olmadýðým için onlarla doðrudan iliþki kuracaðým kanallar yok. Ancak ne yapýyorum Sayimcim, bana gönderilen mektuplarý hiç üþenmeden muhakkak okuyup cevaplýyorum, onlardan, kendileriyle ilgili bana bilgi vemelerini istiyorum. Bu alýþkanlýðý Noam Chomsky’den edindim. O da günün belli bir vaktini, kendine gelen yüzlerce mektuba cevap vermekle geçirir. Bunun dýþýnda facebook aracýlýðýyla okurlarýmla birebir chatleþtiðim oluyor. Benim bu kolay ulaþýlabilirliðim onlarý bayaðý þaþýrtýyor ve heyecanlandýrýyor. 

-Nasýl bir okur profiliniz var peki?
-Okur profilim çok çeþitli, doðuda yaþayan Kürt gençleri var örneðin. Kendi içlerinden çýkan, kendileri gibi Kürt olan, kendileri gibi taþrada doðan birinin, þimdi New York gibi yüzyilin en öncu kentinde yaþýyor olmasý, onlarýn çok ilgisini çekiyor. Bir okurum yazmýþtý, çok güldüm. “Xýdýr abe arkadaþlar arasýnda sizi Milenyum Kürdü ilan ettik”, doðru bir tespit aslýnda, ben galiba milemyum kürdüyüm, bu nedenle Kürt gençleri için yeni bir Kürt modeliyim; daða çýkýp gerilla olmadým mesela, hayatýmda hiç gösteri ve yürüyüþe katýlmadým, slogan atmadým, hiç karakola düþmedim, buna raðmen Türklerin arasýna karýþýp kürt deðilmiþim gibi de davranmadým, siyasi nilincimi yaptigim islere yedirerek sunmaya calistim hep. Bunun disinda, Wall Street’de çalýþtým, Birleþmiþ Milletler’de çalýþtým, Obama üzerine dusunuyorum, “Dönüþümlu olarak Atatürk, Said-i Nursi ve Britney Spears olmak isterim” diyorum, hem iktidar partisinin yanlýþlarýný eleþtiriyorum, hem de Erdoðan’ýn çok yakýþýklý bir erkek olduðunu yazýyorum, etrafýmda çok samimi olduðum gay ve lezbiyen arkadaslarým var… Dolayýsýyla okurlarýmýn biraz kafasý karýþýyor ama seviyorlar beni, bu yüzden bana alýþtýlar artýk. Hatta özellikle liseli gençler benim gibi olmak istediklerini bile yazýyorlar. Bu gençler, beni tanýdýkca, hayattan beklentilerini daha yüksek tutmayý öðreniyorlar.

-Peki ya ötekiler…
-Þehirli ve yüksek eðitimli bir kesim, üniversite öðrencileri, özellikle Bilgi Üniversitesi ve Boðaziçi Üniversitesi öðrecileri, kadýnlar, gay ve lezbiyenler…

-Köþe yazarlýðýna yeni bir üslup getirdiniz. Hikaye ve makale arasýnda bir yerdesiniz. Bir yandan yazýlarýnýzda New York'da yaþayan kahramanlar ve bu kahramanlarýn gündelik yaþamý etrafýnda geliþen olaylar var, öte yandan bütün bunlarýn altýnda yatan sosyolojik, siyasi, ya da kültürel bir meselenin çok saðlam bir analitik çözümlemesi… 
-Teþekkür ederim Sayým, baþlangýçta vurduðun yumruklarýn etkisi þimdi geçti. Ýþin hikaye kýsmýný insanlarý sýkmamak için kullanýyorum. Böylece çok ciddi bir problemi daha anlaþýlýr ve daha sevimli bir üslupla okurlarýma anlatma imkaný buluyorum. Çok sevdigim deðerli bir gazeteci aðabeyim olan Fuat Uður söylemiþti, “Hýdýr senin yazýlarýn dizi film gibi, haftaya neler olacak diye merak ediyoruz”.

-Çok yumusak ve akýcý bir üslubunuz var, yazýlarýnýza baþlamamla bitirmem bir oluyor.
-Teþekkürler Sayým. Evet, yazýnýn akýcý ve kolay okunur olmasýna özellikle dikkat ediyorum.

-Yazýnlarýnýzýn esas kahramaný Sybil adlý bir kadýn, o da en az sizin kadar popüler oldu. Kim bu New York'lu bitirim kýz Sybil, gerçek mi yoksa kurmaca bir karakter mi....
-Evet Sybil bayaðý popüler oldu. Ýstanbulda’ki arkadaþlarýmla konuþurken bile Sybil’e muhakkak selam söyle diyorlar, gazetemizin yazarlar editörü Tamer Kayaþ aðabey bile sýk sýk Sybili’e selam yolluyor. Ülker firmasý kaymaklý bisküvü seven Sybile Türkiyeden bisküvi yollamak istiyor. Hatta Ovacýk ve Güney Konak Köyünde Sürdürülebilir Yaþam Derneði, Sybil’i, Dersim e davet etti. Evet Sybil gerçek bir karakter ancak bazen baþka kýz arkadaþlarýmýn yaptýklarýný da ona malettiðim oluyor.

SAYIM ÇINAR /
Medyatava.com
sayimc@superonline.com

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0