Dana Bayramı kutlamaları Bayındır'da başlıyor

17 Mayıs 2011 16:20  

 

Dana Bayramı kutlamaları Bayındır'da başlıyor

Afrika kökenli Türkiyelilerin yeniden canlandırmaya çalıştığı "Dana Bayramı" kutlamaları bu sene 21-22 Mayıs 2011'de İzmir-Bayındır'da yapılacak.

İstanbul ve İzmir’deki Afro-Türklerin torunları Anadolu kültürünün unutulmaya yüz tutmuş Dana Bayramı geleneğini beş yıldır sürdürüyor. Afrikalılar Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma Derneği'nin düzenlediği kutlamaların programı şöyle:


AÇILIŞ VE TANIŞMA

21 Mayıs 2011, Cumartesi
Saat: 13:00-14:30
Yer: Bayındır Belediyesi

PANEL: “Dana Bayramının Dünü ve Bugünü”

Saat:15:00-17:00
Yer: Bayındır Belediyesi

PİKNİK (Büyük buluşma)

22 Mayıs 2011, Pazar
Saat:10:00-19:00
Yer: Bayındır Belediyesi Alan Kıyı Mesire Alanı

Servis araçların kalkış noktaları

Bayraklı Top sahasından
Bornava Üniversite kampüsünün önünden
Buca Evka1 Eyüp Sultan Cami -Ay Market’in önünden
Çamlık Meslek lisesinin önünden
Karabağlar -Eserkent Pazar yerinden
Çimentepe Çimentepe ilköğretim Okulu'nun önünden
Konak Diş Hastanesi'nin önünden
Levent Yıkık Kemer Meydan Cami'nin önünden

Araçlar her noktadan saat 10:00 da hareket edecektir.

***

AFRO TÜRKLER HAKKINDA...

Yerleşim Yerleri ve Göç

Batı Ege Bölgesi, başta İzmir, Aydın ve Muğla olmak üzere Afrika kökenli nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlerdir. Bunun yanı sıra Antalya ile Adana dolaylarındaki bazı köy ve beldelerde de Afrika kökenliler yaşamaktadır. Bu nedenle kökeni Afrika'ya kadar uzanan nüfus daha çok Batı Ege Bölgesi için kısmen bilindik, diğer bölgeler için görünmezdir. Yeni bir işte çalışmak ya da üniversitede eğitim görmek için Doğu Karadeniz'e ya da İç Anadolu'ya giden siyah tenli bir kişiyseniz, "Ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz, nerede öğrendiniz?" gibi tepkilerle karşılaşmanız ya da yeni taşındığınız mahallede size isminiz yerine, "Pele ya da Esmeray" diye seslenilmesi mümkündür. Yaşadığınız coğrafyanın tarihi olarak farklı kültürel ve toplumsal grupları barındırdığına, bu farklı toplumsal grupların evliliklerle iç içe geçtiğine ilişkin bilgisi olmayan beyaz tenli bir kişiyseniz, gördüğünüz her siyah tenli kişiyi Amerikalı, Tanzanyalı ya da Ganalı zannetmeniz de olasıdır. Geçmişin bilgisi, bugün iç içe geçmiş toplumsal ve kültürel farklılıkların nereden kaynaklandığının ya da nasıl biçimlendiğinin öyküsünü aktarır. Bu da aslında bizleri zenginleştiren farklılıklarımızı yadırgamadan, karşılıklı saygı ve hoşgörü çerçevesinde bir arada yaşayabilmemizin olanaklarını sunar.

Geçmişten bugüne Afrika kökenli "Türklerin", İç Anadolu, Kuzey Anadolu ya da Doğu Anadolu gibi Türkiye'nin diğer bölgeleri yerine, neden ağırlıklı olarak Batı Ege Bölgesi'nde yaşadıkları sorusunu tarihi kaynaklar kısmen aydınlatmaktadır. Yazılı kaynaklara göre 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Batı Ege'de yabancı yatırımların artmasıyla birlikte tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika'dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. Alan araştırması sırasında anne ya da baba tarafından Afrika kökenli olan ve en az dört kuşaktır Batı Ege'de yaşayan kişilere ulaşmaya çalıştığımızda, İzmir/Torbalı, Bayındır, Tire'de başlayan yolculuğumuzun kuzeyde Balıkesir/Ayvalık, doğuda Manisa Gölmarmara'ya, güneyde Aydın/Germencik, Söke, Bağarası daha da güneyde Muğla/Bafa, Milas, Ula, Köyceğiz, Ortaca, Dalyan ve Dalaman'a uzandığını gördük. Yerleşim yerlerinin, Egenin kıyı şeridinde kuzeyden güneye doğru birbirini izleyen Batı Anadolu ovalarında ya da çok yakınlarında olması dikkat çekicidir.

Dört kuşaktır Batı Ege Bölgesi'nde yaşayan Afrika kökenli "Türklerin" yaşam anlatılarına bakıldığında, ten rengi nedeniyle farklı toplumsal ve kültürel gruplarla aralarında ne kentlerdeki mahallerde, ne de köylerde keskin mekânsal ayrışmaların olduğundan söz etmek güçtür. Oturulan mahalleyi belirleyici olan, toplumsal ve kültürel özelliklerden çok, ailelerin sosyoekonomik durumlarıdır. Yaşam anlatılarında, 20. yüzyılın başlarında İzmir'deki siyah tenlilerin daha çok Ballıkuyu gibi yoksul Türk mahallerinde oturdukları, Basmahane ya da Alsancak gibi semtlerde varlıklı ailelerin yaşadıkları anlaşılıyor. Ya da Bafa'da yaşayan 104 yaşındaki Rabia Hanım, ağanın çiftliğinde Yörük, Kürt "ırgatlarla" birlikte karın tokluğuna çalışarak, yan yana duran tek göz "damlarda" çoluk çocuk yaşayarak, nasıl aynı kaderi paylaştıklarını anlatıyor.

Batı Ege Bölgesi'ndeki Afrika kökenli genç ve yaşlı kuşakların nerelerde yaşadıklarına baktığımızda yerleşim yerlerinin kuşaklar arasında farklılık gösterdiği açıktır. Türkiye genelindeki iç göçün nedenleri ve dönemleri ile Afrika kökenli ailelerin yer değiştirme hareketleri birbirine benzer özellikler göstermektedir. Eski adıyla Tepeköy, yeni adıyla Torbalı ve çevresindeki köylerde geçimlik tarım ve hayvancılık yapan ve görece az tarım arazisine sahip Afrika kökenli ailelerin bir kısmı, sosyal güvencesi olan ücretli bir iş edinebilmek ya da çocuklarının eğitimi için 1970'lerin sonu ile 1980'lerin başında İzmir'in alt gelir gruplarının yaşadığı mahallelere göç etmişlerdir. Benzer nedenlerle Balıkesir/Ayvalık'tan, Aydın/Söke veya Bağarası'ndan ya da Muğla/ Milas, Bafa'dan İzmir'e gelenlerin sayısı da azımsanmayacak düzeydedir. Bunun yanı sıra nüfus hareketliliği sadece İzmir'in çevresindeki kentsel ve kırsal alanlardan İzmir'e doğru olmamış, Torbalı çevresinde yaşayan bazı ailelerin Muğla/Dalaman'a göç ettikleri de görülmüştür. Geçmişte Manisa'nın Gölmarmara Beldesinde de çok sayıda Afrika kökenli olduğu söyleniyor, ama bugün bu kişiler aileleriyle birlikte diğer yerlerdekiler gibi İzmir ya da Aydın'a göç etmişler.

İzmir

Coğrafi bakımdan İzmir, Anadolu yarımadasının batısında, Ege kıyılarının tam ortasında yer alır. Kuzeyden Balıkesir, doğudan Manisa ve güneyden Aydın illeriyle çevrilidir. Kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 200 km, batıdan doğuya genişliği 180 km olan ilin yüzölçümü 12.012 km2'dir. Bugün yönetsel bakımdan 28 ilçe ve 595 köyden oluşan İzmir, Osmanlı klasik döneminde yönetim bakımından Anadolu Beylerbeyliği'ne bağlıydı. 1811'de yapılan yönetsel düzenlemede, Anadolu Beylerbeyliği eyaletlere ayrılmış ve İzmir, Aydın Eyaleti'ne bağlanmıştır. İzmir, 1826'da Yeniçerilik sisteminin kaldırılmasının ardından yapılan yeni yönetsel bölümlemede merkezi Aydın'da olan Aydın Eyaleti'ne bağlı kaldı. 1841'de Aydın Eyaleti'nin merkezi Aydın'dan İzmir'e taşındı, ama üç yıl sonra merkez yeniden Aydın'a alındı. 1846'da Aydın Eyaleti'nin merkezi bir kez daha İzmir'e taşındı. 1867'deki düzenlemeyle, merkezi İzmir olan Aydın Vilayeti, İzmir Merkez Sancağı, Aydın Sancağı ve Menteşe (Muğla) Sancağı'ndan oluşan bir yönetsel yapıya kavuşturuldu. O dönem için İzmir Sancağı'nın Kuşadası, Çeşme,Tire, Ödemiş, Urla, Foçateyn ve Menemen olmak üzere 7 kazası vardı. 1903 yılına gelindiğinde ise İzmir Sancağı'nın kaza sayısı (Nif/Kemalpaşa, Kuşadası, Çeşme, Tire, Ödemiş, Urla, Focateyn, Bayındır, Bergama, Menemen, Seferihisar ve Karaburun olmak üzere) 12'ye ulaşmıştı. Bu yapılanma günümüzde de bazı değişikliklerle (Kuşadası Aydın'a bağlanmıştır) sürmektedir.

2007 nüfus sayımı verilerine göre nüfusu 3.739.353 olan İzmir, geçmişte kültürel, dini ve etnik bakımdan kozmopolit bir nüfus yapısına sahipti. Osmanlının son döneminde Levantenlerin etkin olduğu önemli bir ticaret, tarımsal sanayi ve kültür/sanat kenti olan İzmir, Balkan Savaşı ile başlayıp 1922 yılında İzmir'in kurtarılışı ile sonlanan, neredeyse kesintisiz on yıllık bir savaş sürecinde toplumsal-etnik-dini, hatta ekonomik yapılanışında büyük değişiklikler geçirdi. Bu peş peşe savaşlar sırasında İzmir, kozmopolit bir imparatorluğun dünya ekonomisiyle ilişkili bir limanı olmaktan çıkıp, 1923 sonrasında yeni kurulmuş bir ulus-devletin etnik v e dini bakımdan daha türdeş bir kentine dönüştü. 1914-1922 döneminde kent Ermeni ve Rum cemaatlerini kaybederken, onların yerini Balkan ve Girit muhacirleri, Yunanistan mübadilleri ve Ege bölgesinden gelip kente yerleşenler aldı. 1930'lu yıllara gelindiğinde İzmir artık çokkültürlü nüfus dokusunu kaybetmiş, Müslüman nüfusun baskın olduğu ve az sayıda Levanten aile ile küçük bir Yahudi topluluğun kaldığı tek renkli bir görünüm almıştı.

19. yüzyıl sonunun İzmir yerel gazete haberlerinde, Sabırtaşı, Dolapkuyu, Tamaşalık, İkiçeşmelik ve Ballıkuyu adlı, yoksul "zenci" ailelerin çoğunlukta olduğu mahallerden söz edilmektedir. Söz konusu mahallerde bugün 1990'lı yıllarda Güneydoğu Anadolu'dan göç etmiş yoksul Kürt kökenli aileler yaşamaktadır. Bugün bu mahallelerde sadece birkaç Afrika kökenli yoksul aileyi bulabilirsiniz.

Geçmişte olduğu gibi, bugün de İzmir'in Torbalı ilçesinde, Naime, Hasköy, Yeniçiftlik, Şubaşı, Çırpı köy ve beldelerinde Afrika kökenli aileler yaşamaktadır.

Aydın'ın ya da İzmir'in köylerinden İzmir kent merkezine göç süreci Afrika kökenli yurttaşları da etkilemiş, çocuklarına daha iyi eğitim ya da yeni iş olanakları sağlamak isteyen ailelerin bir bölümü 70'li ve 80'li yıllarda İzmir'in Çimentepe, Eşrefpaşa, İkiçeşmelik, Yapıcıoğlu, Karabağlar, Hatay gibi semtlerine göç etmiştir. Bugün İzmir'in Balçova, Bornova, Hatay, Eşrefpaşa, Çimentepe, Karabağlar, Basmahane, Yapıcıoğlu, Yeşilyurt ve Yurtoğlu gibi semtlerinde baba ya da anne tarafından Afrika kökenli olan kişiler Anadolu'nun pek çok yöresinden göç etmiş ailelerle birlikte yaşamaktadır.

Yararlanılan kaynaklar

Kitap ve Makaleler
Böke, P. (2006), İzmir 1919-1922 Tanıklıklar, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Erdem, H. (2004), Osmanlıda Köleliğin Sonu: 1800-1909, İstanbul: Kitap Yayınevi.
Güneş, G. (1999), "İzmir'de Zenciler ve Zenci Folkloru," Toplumsal Tarih, Şubat 1999.
Martal, A. (1996), "19. yy'da Kölelik ve Köle Ticareti," Tarih ve Toplum, Ocak 1996.
Toledano, E. (1994), Osmanlı Köle Ticareti, 1840-1890, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

Ansiklopedi Maddeleri
"İzmir," Yurt Ansiklopedisi, İstanbul: Anadolu Yayıncılık, 1982-1983, c. 6, s. 4242-4464.

Web Siteleri
İzmir Valiliği: www.izmir.gov.tr
Özgür Ansiklopedi: http://tr.wikipedia.org


Köken, Kimlik, Aidiyet ve 'Öteki'

Yazılı kaynaklarda, 19 yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Batı Ege'de yabancı yatırımların artmasıyla birlikte tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika'dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. Görüşme yapılan 100 kişiden sadece 21'inin köken anlatısında kölelikle ilişki kurulmaktaydı. Diğerleri "köle", "kölelik" vb ifadeleri kullanmadılar ve kullanılmasından da hoşlanmadıklarını belirttiler.

Yaşlı kuşak kendisini "Arap" olarak tanımlıyor, kentte yaşayan genç kuşak ise Afrika kökenli olduğunu belirtiyor. Bu tanımlamanın eğitim düzeyi ve yaşanılan yerin kır-kent olmasıyla birebir ilişkisi var. Yaşlı kuşak geçmişte kendilerini "Arap" ya da "Zenci" olarak tanımladıklarını, "Afrikalılık" tanımlamasının yeni moda olduğunu ifade etti

afroturk.org

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0