'Barış, milli şuurla değil vicdanla gelecektir'

11 Ekim 2012 13:53  

 

'Barış, milli şuurla değil vicdanla gelecektir'

2012 yılının 2. Dönem İkMM toplantıları geçtiğimiz Cuma günü (5 Ekim) Şanar Yurdatapan’ın moderatörlüğünde başladı. Toplantıya CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger'in yanı sıra pek çok sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. (Fotoğraflar için tıklayın)

9 Eylül’den bu yana basılı medyanın yanı sıra görsel medyada da özellikle tartışılmaya başlayan “1922 İzmir Yangını” yerel konu olarak belirlenmişti. Konuşmacıların çoğu bu konu için geldiğinden “Yeni Yasama Yılında TBMM’yi ve TkMM’yi Neler Bekliyor?”un tartışılacağı genel gündem konusu 2. bölüme kaydırılarak yerel konu ile toplantı başladı.

Şanar Yurdatapan’ın toplantıların her zamanki formatı gereği hazırladığı geçtiğimiz 3 aya dair yaşananları içeren video sunumunun ardından ilk konuşmacı olarak Ahmet Priştina Kent Arşivi Müzesi Müdürü ve Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Oktay Gökdemir söz aldı.

Oktay Gökdemir’in konuşmasının başlarında Moderatör Yurdatapan, Gökdemir’e İkMM’nin formatının dışına çıktığına dair bir uyarıda bulundu. Yurdatapan, Gökdemir’e o tarihte yaşanan olayları “kendi düşünceleri” çerçevesinde değil, bağlı olduğu kuruma dair “tarafsız” olarak aktarması gerektiğini, daha sonra zaten kişisel görüşlerini de açıklamak için söz alacaklarını belirtti. Çok kısa bir gerginlik anından sonra Gökdemir konuşmasına devam etti.


Oktay Gökdemir: Kaynaklarda tahrifat yapılmıştır

Doç. Dr. Oktay Gökdemir, İzmir yangını, İzmir’in kurtuluşundan dört gün sonra çıktı. Birinci tez, İzmir’i Türklerin yaktığı tezidir, kente geldikten sonra yaktılar denilir. Diğer tez ise Ermenilerin ve Rumların yaktığı yönündedir. Türklerin yaktığını iddia edenler genelde kanıt olarak Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya kitabını tez olarak gösterirler. Ancak aynı Falih Rıfkı Atay Çankaya kitabından üç sene önce Babanız Atatürk kitabında, İzmir’i Ermenilerin yaktığını iddia eder. Mesela Ayşe Hür yazdığı bir yazıda Atatürk’ün yangın hakkında hiçbir şey demediğini, yangını sadece ‘nahoş bir durum’ olarak değerlendirdiğini belirtir. Oysa Atatürk’ün yangın raporu vardır ve burada üzüntülerini belli eder.

Yangını ısıtıp ısıtıp neden gündeme getiriyorlar

‘Yangını kim çıkardı?’ gibi yaklaşımların önümüzdeki süreçte barışa katkı yapacağına inanmıyorum. Yeni düşmanlıklar yaratma peşinde değiliz. Evet, İzmir yandı ve neticesinde büyük bir facia yaşandı. 21. yüzyılda bunu ısıtıp ısıtıp öne getirmenin bir anlamı yok. Güya resmi tarih eleştirisi yapılıyor. Bir kere bu olay resmi tarihte yoktur. Resmi tarih eleştirisi yapacağım diye gayrı resmi bir tarih yaratmanın anlamı yoktur. Tahrifat yaparak tarihsel gerçekleri kafamızdaki şablonlara göre yorumlarsak barış ortamı yaratamayız. Bundan ancak çatışma ortamı yaratılır.

Birlikte yaşayan insanları birbirine emperyalizm düşürdü. Kim Yunanistan’ı Paris Konferansına gönderdi? Ortadoğu için, petrol için, Anadolu toprakları için emperyalistler gönderdi. Irkçılığı üreten batı modernizmidir. Bunlar hassas konular, tahrif edilmemesi gerek.” dedi.


Talat Ulusoy: Barış, milli şuurla değil vicdanla gelecektir

Gökdemir’in ardından İzmir Yüzleşme Atölyesi ve Mülteci-Der adına söz alan Talat Ulusoy, “Fail peşinde değilim, bana 90 sene sonra fail yakalatamazsınız” diyerek sözlerine başladı ve şöyle devam etti:

Bence barışa giden yol yüzleşmelerle sağlanır. Ne korkutuyor bizi böyle? Fail teşkil etmeyelim, konu spekülasyonlara açık. Eskiden ‘Ermeniler’ yaktı denilirdi, şimdi o denmiyor. Ermeni ulusu mensubu birkaç kişi yaktı deniliyor, aslında bu bile güzel bir aşama.

İzmir Araştırmacısı Yaşar Aksoy bile artık “İzmir’i Ermeniler değil, bir grup Ermeni çeteci yaktı” diyor. Bu harika bir gelişme!

Ayrıca Türklerin her yaptığı işi sahiplenip sonradan pişman olmayalım. Bir eşkiyanın isminin önünde Türk sıfatı olunca onu kıymete bindirmemek lazım. Ben, yanan İzmir’den ve 5 gün içinde ölen 50-60 bin insandan söz ediyorum. O insanlar kaçamadı bile, rıhtımda ezilerek/boğularak öldü çoğu. Burada benim “kim yaktı” sorusundan öte vicdanım sızlıyor. Milli şuur mu, vicdan mı? Barış, milli şuurla değil vicdanla gelecektir.


Erkan Serçe: Tarihçinin işi şüphe duymaktır

Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Doç. Dr. Erkan Serçe konuşmasında;

“Nasıl oldu da yıllardır kardeşçe birlikte yaşayan farklı gruplar, birbirlerinin boğazlarına sarılıp evlerini yaktılar? Bu nefret on yılda nasıl oluştu? 1908’de bu insanlar Kordon’da ikinci meşrutiyeti kutluyorlardı. 1922 yangını İzmir’de neyi götürdü peki? Sonrasında çıkan oluşum bugünü nasıl etkiliyor? Pek çok rapor var. Tersini de kılmak mümkün. Bu tartışmayı bir fail arama ve belirleme noktasına kilitlemek yanlış olacak, bizi bir yere vardırmayacaktır. Bu insanlar birbirini nasıl boğazladı? Bence bu araştırılmalı.” dedi.


Pelin Böke: Algıyı değiştirmek gerek

"İzmir 1919-1922 / Tanıklıklar" isimli kitabın yazarı Dr. Pelin Böke yaptığı konuşmada “Kim yaktı sorusu anlamsız. Bu tartışma doksan yıldır yapılıyor, hala bu soruyu sorarsak bir doksan yıl daha tartışırız. Algıyı değiştirmek lazım.” dedi. Böke şöyle devam etti:

Yazdığım kitabın öncesinde yangını yaşayanlarla konuştum. Ermenilerin de, Rumların da, Türklerin de yaktığı söyleniyor. Görüştüğüm Hüseyin Kurnaz, evinin önünden silahla geçen Yunanlı komşusunun evini yaktığını ve yangının kendi evine sıçradığını söyledi ama aynı zamanda “Ben ehliyetsiz kahramanım” diyerek kendini kahraman ilan etti. Bizim “suç” diye gördüğümüz şeyi yapan, kendini “kahraman” olarak görüyor. İşte bu kahramanlık algısı değişmeli ve bu sorudan üç kesim de vazgeçmeli.

Murat Belge’nin güzel bir lafı var; “gerçeklikle aramıza ördüğümüz duvarın büyüklüğü yüzünden, gerçekliği göremiyoruz”.


Mevlüt Ülgen: Travmalar yok sayılmakla geçmez

Pelin Böke’nin ardından söz alan İzmir Sağlık ve Hasta Hakları Derneği’nden Mevlüt Ülgen; “Ben bir tarihçi değilim. Neden bu trajediyi yaşadığımız sorusu çok önemli. Yunan diyoruz ve tüm Yunan halkını yargılıyoruz. Travmalarla nasıl yüzleşeceğiz? Karşımızdaki mağdurun, mağduriyetini gerçekten hissettiğimiz zaman travmalar iyileşecektir. Bu konuları kapatırsak değil, yüzleşirsek o travmalar iyileşecektir. O yaktı veya bu yaktı demek güzel bir şey değil, neticede on binlerce insan hayatını kötü bir şekilde kaybetmiş. Bu acıyla yüzleşilmezse sürekli ortaya çıkacaktır. Bu yüzden şunu bunu suçlamak yerine , insanlıkla tekrar bu trajediyi ve kendimizi tedavi edecek yöntemler bulmalıyız” dedi.


Erdal Aksünger: Tarihçiler bize yön vermeli

Şanar Yurdatapan…… ardından CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’e konu hakkında söz verdi. Aksünger, bir siyasetçi olarak genel gündemle ilgili olarak konuşmak istediğini ifade ederek şunları şöyle devam etti: Bu konuda siyaseten tartışmak doğru değildir. Daha tarihçiler bile anlaşamamış. Birçok şey açıkta değil. Dersim konusunda 120.000 belgelik bir arşiv var. Bunların hepsinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Dersimce’den Osmanlıca’ya, Osmanlıca’dan Türkçe’ye çevrilmiş belgeler bunlar, sizce aslı mıdır? Çeviriler sağlıklı değil. Yangınla ilgili bilgi sahibi değilim, yorum yapamam. Ama birilerinden kuru kuru özür dilenir mi? Bilemem. Bu işin içinde kültür, inanç ve mülk tahrikatları var. Tarihçiler bize yön vermeli.


Arif Ali Cangı: Tarihçiler tarafsız değildir

Aksünger’in ardından söz alan EDP İzmir İl Örgütü Başkanı Arif Ali Cangı: Tarihçiler tarafsız değildir. Resmi tarihi yazanlar da tarihçi değil midir? Siyaset nerede olmalı? Siyaset kurumu bir sorun çözme odağıysa, sorunları çözme havası yaratmalı. Türkiye’nin tarihinde Kürt sorunu var, Kıbrıs’ı, Alevi’si, Ermeni’si var. Bunu nasıl çözeceğiz dedik mi ayrışıyoruz. Her konunun önü açılmalı. Yüzleşmeden çözüm olmaz. Ayrıca o tarihi olaydan haksız yere mülkiyet gaspı yaşandıysa ona mülkü neden verilmesin? Adalet neden yerini bulmasın? Toplum çok acı yaşadı, onun veya bunun acısı demeyip acıları ortaklaştırmamız lazım. Hakikatin birçok yönü vardır, tüm yönleriyle hakikatler araştırılmalıdır.


Ersin Damarsardı: Dünyanın en ırkçı ve milliyetçi ülkesiyiz

İlk bölümün sonunda FİDE-Der adına konuşan Ersin Damarsardı, bu konuda ön yargılı olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

“Tarih bizi buna itti. Kürt halkına kart-kurt diyen bir zihniyetten bugünlere geldik. Yanıbaşımızdaki ülkelerde anadilde eğitim hak iken bizde yasak. İzmir’in yarısından çoğu zamanında gayrımüslim ama biz geçen sene Ermeni toplantısında İzmir’de yaşayan Ermeni bulamadık. Hadi Ermeni yok, peki Rum’lar nerede? Ordu gittiği her yeri altüst mü eder? Ayrıca insanlar birbirini yakarken ordu buna neden bakar? Tarihi kazananlar yazarmış. Biz dünyanın en ırkçı ve milliyetçi ülkesiyiz. Yangınla hesaplaşmalıyız, barış ancak böyle gelir. Ayrıca belediye bu yangınla ilgili eski rıhtıma bir anıt dikmeli ve yüzleşme süreci başlamalıdır.


"Kentsel dönüşüm aşkına tarih yok olmasın"

İkMM 2. Dönem Genel Gündem’deki konuşmalardan kısa kısa…

Talat Ulusoy (İzmir Yüzleşme Atölyesi ve Mülteci-Der): Yeni anayasa için umutlarım gelgitli. Sivil anayasa bekliyoruz. Kentsel dönüşüm sivil dönüşüme ve yerellerin katılımına pozitif olmalı. İzmir’de tarihi Ege Mahallesi kentsel dönüşüm içinde, orası Hıristiyan işçiler için yapılan ilk işçi konutlarıdır. Kentsel dönüşüm aşkına tarihin gitmesine izin vermemeliyiz.

Hülya Uslu (Ka-Der): Yeni dönem için kadınlar adına bir çok temennim var. Yerel seçimler yaklaşıyor. Yerel seçimlerde kadın adayların daha çok etkili olma konusunda ve karar alma mekanizmasında daha etkili olmasını bekliyorum. Ayrıca kamusal alan için de bir yönetmelik bekliyorum.

Mevlüt Ülgen (İzmir Sağlık ve Hasta Hakları Derneği): Yeni anayasa konusunda toplumun farklı kesimlerinin tartışması lazım. Dün tezkere geçti, savaş felakettir. Barışı egemen kılacak bir anlayışı yaymak lazım. İç savaş durmalı, silahlar değil insanlar konuşmalı. Kim sorunu çözmek istiyorsa, elini taşın altına sokmalı. Kapitalizmin ve sanayinin gecekondulaştırdığını ve çarpık kentleşme yarattığını unutmamak lazım. İnsanları yok sayarak çözüm aranıyor. Tarih de yok sayılıyor. Kentsel dönüşüm yapılırken tarihi ve kültürel değerler korunmalı.

Erdal Aksünger (CHP İzmir Milletvekili): Tezkere tartışılırken mecliste kapalı oturum yapıldı. Ben bu kapalı oturumlara karşıyım. Ortada zaten kapatılması gereken bir şey yok. Müzakere etmek için önce münazara etmek lazım, bizde münazaralık bir ortam yok. Tezkere barış için diyorlar, bu çok komik. Barış için münazara lazım. Ben geçtiğimiz günlerde Kilis bölgesine gittim. Sınır diye bir şey zaten kalmamış. Muhalefet dedikleri 10-15 kişi, onlar da birbirlerini vuruyor. Libya’da da demokrasi çığlıkları atılıyordu ama demokrasinin geldiği yok. Sekiz tane aşiret ülkeyi yönetiyor, feodalizmin kalesi olmuş. Zaten demokrasi için bir evre geçmesi gerek, onlar o evreyi geçirmemiş. Tezkereye tamamen karşıyım. Anayasanın temelinde sorun şu; devlet ile millet arasındaki güveni sağlamak.

A. Kadir Uçar (AK Parti Karabağlar İlçe Bşk): Kentsel dönüşüm konusunda her vatandaşa haklarını anlatıyoruz. Vatandaş, müteahhitlerin elinde rantsal dönüşüme uğramasın diye anlatıyoruz. İşin teknik boyutları var elbette. Bir de bu işin kültürel boyutu var. Bir çok insan kentin ortasında köy hayatı yaşamayı bırakıp, gerçek kent yaşamına dönecek. Bir de işin gençlik boyutu var. Gençliğin kendi yaşadığı yerde hayatını geçireceği bir alan yok. Bu dönüşümle bu da sağlanacak. Gençlik, sosyalleşmek için Alsancak’a, Karşıyaka’ya gitmek zorunda kalmayacak.

Süleyman Eryılmaz (EDP İzmir): Kentsel dönüşüm konuşulduğu gibi naif yürümeyecek maalesef. Mavişehir Carfour yanındaki Kürt ve Çingene mahalleleri boşaltıldı, onları Örnekköy tarafındaki dağlara çıkardılar, boşalttıkları yerlere de devasa binalar dikip uçuk fiyatlara sattılar ve o alan rantsal dönüşüme uğradı. Parası olmayan romanlar ise hala çadırlarda yaşıyor. Kentsel dönüşümün en yoğun olarak saldıracağı yerler, yine Çingene mahalleleri olacaktır. Kapitalizmin inşaat alanı haline getirilecektir. Başbakan anayasayı Aralık ayına kadar çözdük çözdük dedi ve açtığı paragrafı kapadı. Oslo görüşmelerine CHP karşı çıkarak münazaraya karşı olduğunu bir nevi göstermedi mi? Kürt sorununda ise askeri yöntemler felaketi getiriyor. Çatışma kiminle yapılıyorsa, müzakere onunla yapılmalı. Abdullah Öcalan çözümün içine katılmalı. KCK tutuklamaları ise son bulmalı.

Ersin Damarsardı (Fide-Der): Anadilin deklare edilmesi lazım, KCK’dan tutuklu olanlar anadillerinde eğitim yaptıkları için tutuklular. Seçim barajı düşürülmeli. Oslo müzakereleri şeffaf olmalı. Suriye’ye ise dış müdahale kesinlikle yanlış, ayaklananlar demokrasi için ayaklandı ve dış müdahale ayaklananları ezer. Askeri vesayet ise bitmedi, barış gelmeden de bitmeyecek. Anayasa için hemen adım atılmalı, değişmez maddeler olmamalı. İnanç hakları olmalı, başörtülülere kamusal alan yasağı acayip bir durum ama bir alevinin cenazesini camiden kaldırması da başka acayip bir durum. Nefret suçları yasası islamafobi ile sınırlı kalmamalı; kadınları, eşcinselleri de kapsamalı. Hrant Dink nefret cinayetine kurban gitti. Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Robert Koptaş’a İşçi Partisi dava açtı, bu da bir nefret suçu. Gelen zamlar kriz yüzünden. Krizin bedeli zam olmamalı, gelire göre vergi alınmalı, dolaylı vergiler kaldırılmalı, asgari ücret alanlardan vergi alınmamalı. Mobbing yasası olmalı. Kentsel dönüşüme ise sahil şeridinden başlanmalı, çünkü oradaki evler İzmir’in havasını engelliyor.

Bir sonraki İzmir küçük Millet Meclisi toplantısının tarihi 2 Kasım 2012, Cuma.


İzmirizmir.net

Son Güncelleme Tarihi: 11 Ekim 2012 14:55

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0