SAVAÞ NE DEMEK…

16 Aðustos 2019 10:57 / 3110 kez okundu!

 

 

Askeri savaþ, huzur savaþý, saðlýk savaþý, aþk savaþý, enerji yahut ilaç savaþlarý, su savaþlarý, farký yok, savaþ  açlýk demek, bir ucu açlýk, bir ucu kýsmen tok barýþ…Yarý aç yarý tok geçen günlerin sonu gene savaþ…

Ýletiþimin güçlü olduðu bu yeni zamanlarda savaþla gelen açlýðýn ille çocuklar üstündeki yýkýcý etkisini gözümüze, gönlümüze sokuyor, kahroluyoruz, ya görüp bilemediðimiz zamanlar?

 

****

 

SAVAÞ NE DEMEK…

 

Askeri savaþ, huzur savaþý, saðlýk savaþý, aþk savaþý, enerji yahut ilaç savaþlarý, su savaþlarý, farký yok, savaþ  açlýk demek, bir ucu açlýk, bir ucu kýsmen tok barýþ… Yarý aç yarý tok geçen günlerin sonu gene savaþ…

Ýletiþimin güçlü olduðu bu yeni zamanlarda savaþla gelen açlýðýn ille çocuklar üstündeki yýkýcý etkisini gözümüze, gönlümüze sokuyor, kahroluyoruz, ya görüp bilemediðimiz zamanlar?

Ananem anlatýrdý, büyük taarruzda Ýzmir’e giren askerlerin atlarýnýn boynuna sarýlmýþ halk.

Yerlere evden getirdikleri halý ve kilimleri sermiþler, atlarýn nallarý taþlarda kývýlcýmlar çaktýrýyorken(onun anlatýmýdýr) ne halýsý? Soru, bu fakirin. Belki kaymasýnlar, dörtnala geliyorken durabilsinler diye… Atlarýn boynuna sarýlan ahali, aðzý köpüren atlarý ve eðilen süvarisini öpüyormuþ, önlerinde kurban kesmiþler, hem asker aðlýyormuþ hem halk…

Askerlerin heybelerine kuruyemiþ (dediysem, kavrulmuþ karpuz çekirdeði) katmýþlar, kuyudan çektikleri suyu atlara(çatlamasýn diye) ölçüyle verirken, askerler elini yüzünü yýkasýn diye döküp, peþkir tutmuþlar. Bu cümlelerle anlatýrken gözyaþý dökerdi rahmetli. Ben düþünmeden edemezdim; acaba büyük taarruz öncesi, sýrasý, sonrasýnda ne yedi, ne içti asker, diye? Ya süvari birliklerinin atlarý nasýl beslendi? Soracak olsak, atlarý atlayýp, askeri kast ederek ‘ne yemeði, hep açtýk’ derdi, ‘ama, asker karavanasýnda varmýþtýr biþeyler’ derdi…

Varmýþtýr öyle mi? Ne varmýþtýr (!) misal?

Kuru, pilav, üzüm hoþafý… Kuru etsiz, nadiren, bulurlarsa az etli, pilav yaðsýz ve çokluk bulgur, hoþaf az þekerli, hep bu…

Komutanlar için de…Seferi iken, kongreler düzenlenirken yollarda azýk torbalarý açýlýr, kumanya zeytin- peynir- ekmektir, köylülerin ikramý kuru soðan da katýk edilir, ferah sofrasý olur.

Yunan ordusu yokluðu bilmez, çünkü Ýngiliz destekler. Bizimkilerin önüsýra kaçanlardan kalanlar içinde askeri en mutlu eden ekmektir. Ýzmir’deki büyük ekmek fabrikasýnda piþip cepheye yollanan beyaz ekmek… Düþmandan geri alýnan yerlerde aþar toplayarak askeri ve atlarý tok tutarlar…

Yemek, kutsaldýr…

Biz çocukken yere düþmüþ ekmeði, isterse lokmasý olsun, yerden alýp öper, baþýmýza koyar, yüksek bir yere býrakýrdýk. Bayat ekmek atýlmaz, türlü biçimde kullanýlýrdý. Þimdiki çocuklar bunu bilmez… Kutsalý da bilmez elbet. Öðretilmeli…

Zübeyde haným oðluna iki torba kuru incir yollamýþtýr, Sivas kongresi öncesi, incir tükenecek diye sofradan kaldýrýrlar, taa ki ‘getirin incirleri, onlar hepimizin’ buyruðu gelesiye.

Bu kuru incir Yürüyen Köþk yüklüðünde görüp duygulandýðým, Zübeyde hanýmýn oðlu için Ege’nin sarý turuncu poþularýndan yüz sýrýdýðý o engin gönüllü pamuk yorganý hatýrlattý bana, tarihin bir de mutfaklar ve dokumalar üstünden yazýlmasý gerektiðini düþündürdü…

(M. Günal Ataman yüksek lisans çalýþmasý) cephedeki durumu talimatýn askere tabldot yahut çiðden verilecek erzaký kurallara baðlandýðýný söyler. Ýlginçliði subay ve er yiyecek miktarý birkaç kalem dýþýnda aynýdýr, en belirgin istisna, subaylara kahvaltý için çay, erlere çorbalýk pirinç ve yað verilmesi, subaya yalnýz pilavlýk pirinç verilmesinin, erlerin çorbasý için pirinç verildiðinden, bulgur ve on gram pilavlýk et ayrýlmasýdýr. Seyyar fýrýn olmadýðýndan harekat alaný yerleþim birimlerindeki fýrýnlar ekmekçi müfrezesiyle güçlendirilerek saðlanýr. Elbet yeni ürüne kadar ekmek kýsýtlamasýna gidilerek.

1921/7 Aðustos'unda Tekâlifi Milliye emirleri yürürlüðe konulur, ulusal yükümlülük demek olan bu emirler on maddedir, ilk emir, “eldeki mevcut buðday, un, saman, arpa, kuru fasulye, bulgur, nohut, mercimek, kasaplýk hayvan, þeker, gazyaðý, pirinç, sabun, tereyað, zeytinyað, tuz, çay, mum stoklarýnýn % 40’ýna el konacak, bu mallarýn parasý sonradan devletçe ödenmek üzere sahiplerine kuruþlu senet verilecektir” hükmüdür. Ýçme suyu ihtiyacý saka arabalarýnda fýçý ve gaz tenekeleri içinde mekkârelerle taþýnmaktadýr, erler matarayý buradan doldurmaktadýr.

Büyük taarruz öncesi, Aðustos sýcaðýnda birkaç gün içinde Batý Cephesi en ciddi muharebelerini verecektir, su araç ve gereçlerine pek çok ihtiyaç vardýr. Ankara’da halk elinde bulunan gaz tenekesi, fýçý, kýrba vs.nin tamamen toplanarak, iki gün içinde cepheye gönderilmesi emrini vermiþtir. Sakarya savaþý su ihtiyacý için 38 eþekten oluþan özel tertibatlý bir su müfrezesi demiryoluyla cepheye sevkedilmiþtir.

“Kurtuluþ savaþýna katýlan genç Harbiyeli Cevad Kâzým’ýn “bana yazý yazmaktan uyumaða vakit yok, fakat bugün pilava ilave edilen kavurmalý fasulye hatýrýna yarýda kalan þiirimi bile feda ederim” satýrlarýndan, savaþanlarýn küçük mutluluklarýnýn ipuçlarýný yakalamak mümkündür” (Kaynak: V. Sevið, Damak Tadýnýn Ýzinde tarih ve sanat yolculuðu/ Kurtuluþ savaþý ve karavana bölümü/Boyut yayýncýlýk)(age) ‘Savaþta cephe gerisi kadýnlarýnýn önemi iaþe konusunda da gözlenir. Köylere yakýn yerlerde iaþe hizmetinde köylü kadýnlar seferber olmuþtur. Yemekleri piþirip kaðnýlarla gece yarýsý alaylara, bölüklere taþýmýþlardýr. Bu da askerin moralini yükseltmiþ, savþma azmini arttýrmýþtýr.

F. Altay paþa anýlarýnda ikmal sistemi deðiþikliðini aktarýrken, “motorlarýmýzýn benzini arpa olduðundan, Konya’dan gelen erzakla hem atlarýmýz hem askerlerimiz iyice doymuþ, canlanmýþtýr” nüktesini yapar.

Sakarya muharebesi sýrasýnda bir Aðustos gecesi sofraya oturulur, kumandan beklenir, bulgur pilavý ve çorbasý yanýnda o gece bulunabilen tek tavuk da piþirilip sofraya konmuþtur. Paþa gelir, bu gece askere ne veriyorsunuz diye sorunca, ‘kavrulmuþ buðday’ derler, müteessir olur, sofraya oturmadan çeker gider.(Asým Gündüz Hatýralarým/derleyen Ýhsan Ilgar)

Aylardan Aðustos, 12 gün sonra büyük taarruzun yýldönümü. Motorunun benzini arpa, askeri kahraman olan ordudan, bugünün güçlü ordusuna varýp dayandý yolumuz. Bu kutlu yoldaki akýllý, cesur, güçlü baþkomutanlara selam olsun, mirasý kavurga, kalbi inanç, iman dolu atalar olunca, yerli dona girmiþ yabancý hainlerin iþgali bile nasýl önlenirmiþ, öðrettiler…

Kavurgada var bir hikmet… Acaba doðru komutanýn arkasýnda kavurga yemek, inanç mý demek? Yoksa, vatan diyende canýndan geçmek mi demek? Öyle olmalý…

Askeri besleyen, orduya dayanak taþý olan da analar…

Büyük taarruzda, 29 Ekim’de niye nafile orucu tuttuðunu þimdi daha iyi anlýyorum, ananemin.

 

(Vecdi Sevið’in “Damak Tadýnýn Ýzinde Tarih ve Sanat Yolculuðu “yapýtýný öðütlüyorum, esaslý, özenli, önemli bir çalýþma)

 

Ayþe KÝLÝMCÝ

14.08.2019

 

Son Güncelleme Tarihi: 17 Aðustos 2019 00:16

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.