BABALAR ve OÐULLARI...

14 Aralýk 2010 18:43 / 1823 kez okundu!

 


Can Dündar’ýn babasýnýn ölümü üzerine yazdýðý bir kaç satýr, nedendir bilemiyorum bana yýllar öncesini hatýrlattý.

Ýki oda bir salon bir apartman dairesi. Ýkinci kat, iki taraftan balkonlu. Salon tarafýnda bir büyük balkon, yatak odasý tarafýnda küçük bir balkon.

Mimar planlarken sanki yatak odasý tarafýndakini çamaþýr için düþünmüþ diye düþünebilir insan.

Küçücük bir mutfak. Ýki kiþi zor sýðar.

Bir de küçük bir çocuk odasý. 2-3 metrekare arasý bir oda. Bir çocuk yataðý, kýþýn bir soba ve çocuk için oyuncak dolabý vs.vs.

Ýkinci kat olduðu için kýþýn aslýnda çok da soðuk olmayan dairede özellikle Ýzmir’in býçak gibi kesen kuru soðuklarýný yaþadýðýmýz bir gündü.

Bir yandan iþsizliðin yarattýðý sýkýntýlar, bir yandan da ardý arkasý kesilmeyen polis operasyonlarýnýn yoðunlaþtýðý günler…

Hava soðuk. Evde soba var, odun kömür yok. Çocuk ýsýnsýn ister. Hadi anasý neyse kat kat giyinip ýsýnmaya çalýþsa da, çocuk dayanamaz. Nereden bulmalý, nasýl etmeli.

Üzerimde takým elbise. Sýrtýmda hatýrý sayýlýr bir palto var. Efendi görünelim diye parti tedarik etmiþ saðolsun. Hani yakýþýyor da. Kravat falan da taktým mýydý en azýndan öðretmen görüntüsü verebiliyordum. Güneþ batýp da akþam karanlýðý çökmeye baþladý mý, evlerin bacalarýndan yükselen dumanlar sanki boðuyordu beni. Nasýl gidecektim eve? Daha fazla da dýþarýlarda dolaþmak sakýncalýydý benim için. Kahveye falan da giremiyordum. Görüþmelerimi tamamlamýþ eve dönüyordum.

Zaten genellikle de sokaklar bize yataklýk ediyordu. Kimbilir ne parti görüþmelerinin tanýklýðý var Ýzmir sokaklarýnda. Bugün giderek artan betonlaþmanýn içinde kaybolan sokaklar. Tel örgülerle çevrili tren yollarý da artýk metro yollarý oldu. Tahta traversler de yok artýk. Onlarý bile, ayak izlerimizi yok etmek (!) için betonlaþtýrdýlar sanki.

Anýlarýmýzla birlikte kaybolan sokaklar. Yasaklanan, bastýrýlan düþüncelerimizi anlatabilmek için kilometrelerce yol kat ederek bildiriler daðýtýp, duvarlara sloganlar yazmak. Yalnýz duvarlara mý? Fýrçanýn deðebileceði en çarpýcý yerlere yazý yazacaðýz diye neleri göze almadýk ki...

Anýlardan anýlara sýçrýyor insan. Aklýma þimdi Oktay geldi. Þu bizim Kýbrýslý arkadaþýmýz. KÖGEF baþkanýydý galiba. Bornova’da polise yakalandýðýmýz bir yazýlama gecesi sonunda polis Türker soruyor:

-Oktay, ne zaman bitecek bu yazýlama iþi?

- Ne zaman düþüncelerimizi özgürce söyleyebileceðiz, ne zaman gazete ve dergilerimizi kapatmayacaksýnýz o zaman…

Düþünüyorum da, þimdiki gençler bizden daha mý þanslýlar acaba…

Ben gene kaptýrdým kendimi galiba. Ne diyordum? Dumanlar, evet tüten bacalara kahrolduðum bir akþam üzeri eve dönerken, yol üstünde bir inþaaata girerek bir çimento torbasýna tahta parçalarý doldurmaya baþladým. Akþama evde sobada yakacak bir þey bulmuþ olmama seviniyorum sessizce, ama bir yandan da olur da gören olursa tedirginliðim de var.

-Kimsin kardeþim sen, dur bakalým ne yapýyorsun burada?

Ýnþaatýn bekçisi.

Ýnþaatýn bekçisinin olacaðýný hiç düþünmemiþtim. Büyük bir inþaat deðildi herhalde, bu nedenle bekçi olacaðýný düþünmedim. Elinde el feneri yaklaþan bekçi, beni takým elbiseli ve paltolu falan görünce tedirginliði þaþkýnlýða dönüþtü.

-Allah allah, hem de kelli felli bir adamsýn. Ýnþaatttan tahta çalmaya utanmýyor musun?

-Ýyi akþamlar hemþerim. Utanmaya utanýrým da, elde avuçta olmayýnca; hava da soðuk, çocuk ne üþümesin diye…

-Böyle takým elbiseler içinde beþ parasýz ne iþ yaparsýn sen birader?

Ne diyeceðimi þaþýrmýþtým.

-Öðretmenim dedim.

- Ha öyle mi? Ne günlere kaldýk yarabbi… Tamam ürtmen efendi biraz daha al ve hemen kaybol, bir daha da sakýn gelme tamam mý? Allahým ya, ne günlere kaldýk… Sen yardýmcýmýz ol…

Bir kaç parça daha alarak hemen uzaklaþtým. Sýrtýmda takým elbise, elimde çimento torbasý içinde tahta parçalarý, kimseler görmeden apartmandan içeri girsem haným ve çocuk…

Zor, çok zor günlerdi o günler. Benden daha zor koþullarda darbeye karþý hayata tutunmaya çalýþan ne kadar çok insan vardý… Sessiz bir direniþ sürüyordu her þeye raðmen hayattan ve insandan yana.

Benim gibi, kimi kendine dayatýlan yoksulluk koþullarýnda hayata ve kavgaya tutunarak yaþýyor, kimi en aðýr iþkence ve mapusluklara direniyor, kimi dört bir yanýndan kuþatmada, kaçak koþullarda hayat filizleri arýyor yaþamak için.

Bir yýlbaþý gecesi yine böyle “cep delik, cepken delik“, evin yolunu tutmuþtum. Yýlbaþlarýnda ya da bayramlarda þöyle bolluk içinde olmasa da yettiðince param bir türlü denk gelmedi. Yine kara kara düþünürken birden kendimi mahhallenin marketinde bulmuþtum. Herkes gibi ben de normal, vasat bir yýlbaþý için gerekenleri almýþtým. Çocuk için de çukulata, bol meyve, küçük bir de oyuncak araba almýþtým galiba. Aldýklarýmý kasaya yaklaþýnca banda yerleþtirdim ve týkýr týkýr geçti hepsi, sonra torbalara doldurdum, iþ hesabý ödemeye gelince de deftere yaz kardeþim, yýlbaþýndan sonra ödeyeceðim dedim.

Market sahibi çok bozuldu. Aldýklarýmý tek tek gülümseyerek hesaplarken, þimdi asýk bir suratla, neredeyse azarlýyordu. Ben de altýnda kalmadan,

- Kaçtýk mý kardeþim tanýmadýðýn birisi miyim ben? Ne yapalým, biz de paramýzý alamadýk, alýnca hesabýmýz neyse öderiz.

-Tamam kardeþim tamam da, bunu önceden söylesen daha iyi olmaz mýydý?..

Bazen ne kadar da çaresiz kalýyor insan. Olmadý mý olmuyor iþte.

Soðuk bir kýþ gecesi inþaattan çalarken yakalandýðým tahta parçalarýyla çocuðun sobasýný yakýp yatmýþtýk. Her gece açýk kalan çocuk odasýnýn kapýsýný o gece oda sýcak kalsýn diye kapatmýþtýk herhalde.

Gecenin bir yarýsý nasýl uyandým bilemiyorum. Hemen çocuk odasýna koþtum ve kapýyý açar açmaz oðlumu karyolanýn bir kýyýsýna tutunmuþ aðlarken buldum. Uyanmasam boðulacakmýþ oðlum. Oda yoðun bir duman içinde kalmýþtý. Nedendir bilemiyorum, baca hiç de olaðan olmayan bir biçimde tütmüþtü o gece…

Acaba aðlama sesini duydum da mý uyandým, yoksa hissettim de mi uyandým, bilemiyorum. Dumandan çekip aldýðým oðlum yakýnda 30 yýlýný dolduracak. Kuþkusuz büyük bir mutluluk. 12 Eylül karanlýðýndan ve sobanýn dumanýndan çekip almak oðlumu ve 30'una taþýmak hayatta.

Hani Can Dündar‘a baþ saðlýðý dilerken, benim de koluma giren olur mu diye düþünmeden de edemiyor insan...

Babalar göç ederken bu hayattan yanlarýnda en çok oðullarýný istiyorlar herhalde.

Bu durum babalar ve oðullarý arasýndaki anlatýlamaz bir özelmiþ gibi sanki…


Ali Rýza Üleç

11.12.2010 - Almanya


Son Güncelleme Tarihi: 17 Aralýk 2010 13:00

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.