Ya hep beraber olacağız ya da hiç

15 Nisan 2013 13:34 / 1908 kez okundu!

 


AKP'nin ilk seçim zaferinden sonra hükümet etmeye başladığı ilk yıllarda, toplumun bir kesiminde yoğun bir şekilde “Şeriat “korkusu vardı. AKP‘ye yönelik eleştiriler genellikle bu korku temeline dayanarak yapılıyordu. AKP'ye giydirilen “şeriatçı“ elbisesi onun sermaye gücünü sakladı. Arkasından da gündeme düşen yolsuzluklar da AKP ile ilişkilendirilince dayandığı sermaye hepten gözlerden ırak kaldı. Oysa hükümet olmanın yarattığı olanakları da çok iyi kullanan “Anadolu Aslanları“ bu korku ve yolsuzluk suçlamalarının ardında büyüdükçe büyüdü. Ve nihayet küresel sermayeye kardeş olacak düzeye geldi.

Bugün dünyanın en gelişmiş ilk on ekonomisi içinde yer almayı hedefliyorlar. Bunu da başaracaklar. Bu başarı onların çok iyi ekonomistler olduklarından değil. Bu işi kendi çıkarları bakımından iyi yapıyorlar demek olmaz. Bütün bunlardan da öte bölgede gelişen yeni enerji alanları-hatları planlanırken Türkiye'nin öneminin farkında olmaları ve olanakları-fırsatları iyi değerlendirmeleridir.

Bütün bu değişimlerin yaratacağı yeni sermaye akışı Türkiye'yi ilk on arasına rahatlıkla sokabilir. Sorun burada yaratılan artı değerin paylaşımındaki adaletsizlik nasıl saklanacak. Ya da toplumsal etkin bir muhalefet nasıl bastırılacak.

Sürece böyle baktığımız zaman AKP hükümetine eleştirilerimiz biribirinin içine geçmiş "Demokrasi ve Barış" sürecinde emekçilerden yana değişimlerin gerçekleşmesi için toplumsal bir muhalefetin örgütlenebilmesidir.

Eğer süreci böyle okuyacak olursak henüz daha ilk adımların atıldığı uzun bir yolu nasıl yürümemiz gerektiğini de anlayabiliriz.

Her şeyden önce birleşik-demokratik bir muhalefet oluşturabilme yeteneğine ne kadar sahibiz. Tek yanlı sadece hükümeti eleştirmek demokrasi ve barış güçlerini biribirinden uzaklaştırıyor.

Bugün muhalefet güçleri hiç bir zaman olmadığı kadar birleşebilme olanaklarına sahipler. Ancak kanımca yine bu süreçte AKP'nin rolünü, bölgede ne olup bittiğini iyi anlamadan muhalefet güçleri kendi güçlerini keşfedemeyeceklerdir. Bu nedenle sürece verilecek desteği AKP'ye verilecek destek olarak görmek sadece AKP'nin işini kolaylaştıracaktır. Eğer sınıflar mücadelesi aynı zamanda çıkarlar mücadelesi ise, emekçiler kendi çıkarlarını yalnız ve yalnızca; demokratik hak ve özgürlüklerini genişletmek için mücadelelerini daha da yükselterek koruyup geliştirebilirler.

Hatırlıyorum Sevgili Mehmet Taş İzmir'deki bir sunumunda küresel sermeye güçlerinin Çin modeli üzerinde önemle durduklarını aktarmıştı. Türkiye'de AKP hükümetinin işçilerin, memurların, öğrencilerin genel olarak çalışanların emekçilerin ve kadınların demokratik hak ve özgürlüklerine sahip çıktıkları her eylemlerini biber gazı, panzerler ve geniş gözaltılarla bastırmaya çalışmasını Mehmet Taş dostumun bu uyarısını düşünerek değerlendirmeye çalıştım. AKP hükümetinin bundan sonraki yaklaşımları benzer bir biçimde devam edecektir. Böyle anti-demkratik bir tutum içinde olan hükümet ekonomik gelişmişlik düzeyi bakımından ilk ona girebilir elbet. Böyle bir hedef bölgede gündeme gelen yeni olanaklarla değerlendirildiğinde savaşa akan kaynakları bu hedefe yönlendirmek AKP hükümetinin ve dayandığı sermaye gücünün çıkarına olacaktır.

Savaşın durması barış demek değildir. Barış daha uzun erimli bir yolun sonunda gerçekleşebilir. Şimdilik silahlar susmuştur. Her iki tarafın kılıçları kınında öylece durmaktadır. Bu suskunluk yolun sonuna kadar sürdürülebilinir ve barış isteği topluma mal olacak şekilde güçlendirilirse bu emekçilerin de çıkarınadır. Dolayısıyla emekçiler bu sürece kendi güçleri ve örgütlülükleriyle katılmalıdırlar. Yol alırken mümkün olan en geniş birlik için çaba harcamalıdırlar. AKP karşıtlığında görünebilir aldatıcı bir birlik var. Gerçekten demokratik birleşik bir muhalefetten söz edeceksek bu AKP karşıtlığından ziyede hak ve özgürlüklerin genişletilmesi mücadelesi ile başarılılacaktır.

İşçi sınıfımız her ne kadar mücadeleci bir geleneği varsa da tarihimizin en büyük iki saldırısından sonra eli kolu bağlı kalmasını da iyi değerlendirmeliyiz. İşçi ölümlerine, sendikasızlaştırma politikalrına karşı halâ bir genel grevle karşı duramayan bir örgütlülük düzeyinde olduğunu kabul etmeliyiz. İşçi sınıfına gücünden fazla önem vermemekle birlikte işçilerin bugün tek tek işletmelerdeki inatçı mücadelelerini de önemsemeliyiz.

Eğer demokrasi ve barış gelecekse bu ülkeye işçi ve emekçilerin geniş örgütlü mücadeleleri olmadan mümkün olamaz. "İleri Demokrasi" AKP iktidarı için ekonomileri gelişmiş ilk on ülke arasında olmaktır.

Emekçiler açısından ise o adı geçen ilk on ülkedeki demokrasinin ne kadar ileri olduğu bilinmektedir.

Daha fazla sömürü-yüksek yaşam standartları-daha fazla tüketim. İşte ileri demokrasi.

Sermaye küreselleşerek sınırları ortadan kaldırdı. İşçi, emekçiler, geniş halk kesimleri daha fazla baskı ve sömürü altındadır şimdi. Bu yüzden bütün ülkelerin emekçileri ile birleşmeden, birlikte mücadele etmeden demokrasi de olmaz, barış da gerçekleşmez.

Akil insanları dillerine dolayanlar, onları AKP'nin uşakları gibi görenler süreç ilerledikçe ne kadar yanıldıklarını daha iyi anlayacaklar. AKP'nin çıkarları için neler yapabileceğini de. İnsan yaşamı karşısında bu ne aymazlık, ne duyarsızlıktır anlamakta zorlanıyorum.

En azından yavrularını kaybeden annelerin çığlıkları daha kulaklarımızda çınlarken, asker ya da gerilla, Türk ya da Kürt gencecik bedenler, şehit sayılarak bayraklara sardığımız tabutlarının görüntüleri gözlerimizin önünde hala. Ceylan hala o kocaman gözleriyle gözlerimize bakıyor. Cumartesi annelerinin acıları hala yüreklerimizi yakıyor, faili meçhuller- Roboski hala vicdanlarımızda yaradır.

Savaşın tarafları varsa barış için de aynı taraflar masaya oturacaktır. Çatır çatır da pazarlık edeceklerdir. Bu işin doğasıdır. Pazarlık olmadan barış olmaz. Barış için alanlarda “Ne verdin“ diye soranlara ben cevap veriyorum. Silahların susması gençlerimize can veriyor can. Daha ne olsun. Kan durdu. Daha ne olsun. Senin için insandan daha kıymetli ne var sen onu de hele.

Her zamankinden daha soğukkanlı-daha sabırlı-daha inatçı-daha fazla mücadele-daha fazla birlik- daha çok dayanışma muhalefeti güçlendirecektir.

Silahlar sustu. Silahlar bırakılana kadar demokrasi ve barış için elele birlikte yürüyelim…

Ya hep beraber olacağız ya da hiç.


Ali Rıza ÜLEÇ

13.04.2013-Almanya

Son Güncelleme Tarihi: 15 Nisan 2013 16:59

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.