Çılgın Türkler ile İslam Magribiler

23 Mart 2012 10:51 / 2062 kez okundu!

 


Milliyetçilik en son “kitapsız” din, bir ulus devlet matefiziği. Totemizmin büyülerini semavi dinlerin kitabına uydurmuş modernizm.

Milliyetçiler kelimelere emdirilmiş büyülerle görüyor işini: Vatan, şehit, bayrak kan, zafer gibi isimleri; bölünmez, geçilmez, ölmez, kalmaz gibi birinci çoğul şahıs fiilleri ve türlü sıfatları vardır milliyetçi büyücülerin. Bu büyülü kelimeler her işin başında “besmele” niyetine kullanılıyor.

Son günlerde “büyücü”lerin faaliyetlerinde hızlı bir artış var. Hocalı’dan sonra Çanakkale, Çanakkale’den sonra anti-Newroz vesilesiyle milliyetçi şahlanış günleri “idrak ettik”. Hep bir ağızdan haykırıldı bir kez daha: “Şehitler ölmez”, “Vatan bölünmez”, “Çanakkale geçilmez!” Önümüzde bir 23 Nisan “Kamutay Bayramı”, bir de 24 Nisan “Sözde Ermeni Soykırımı” günü var. Büyücülerin şahlanışları sürecek yani.

Milliyetçi-büyücü zihniyet Anadolu’ya, Balkanlar’a, Kafkaslara çok çektirdi. Yeni felaketlere yol açılmaması için yüzleşmek şart. Yüzleşmek, bir yandan da “büyü bozmak” eylemidir. Büyücü yalanlarını silkelemektir yüzleşmek.

Mesela, “vatan bölünmez!” Bölünmüş ama! 1821 Yunanistan Bağımsızlık Savaşı’ndan bu yana “vatan bölünmez” dedikçe bölünüp durmuş.

Mesela, “şehitler ölmez!” Şehit, “Allah yolunda canını veren Müslüman”a denir. Yani “canını verdin ama ölmedin” demek gibi, daha doğrusu “sen şehit olmadın” demek gibi bir şey bu “şehitler ölmez” sloganı.

Mesela, “Çanakkale geçilmez!” Çanakkale geçilir, hem de bal gibi geçilir. 1807’de İngiliz donanmasının geçip de İstanbul önlerine vardığı gibi veya 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaması’nın, hem de ilk maddesine dayanarak geçildiği gibi.

Mondros’un birinci maddesi şöyle: “Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.” Eğer Çanakkale geçilmediyse, mutlaka İşgal Kuvvetleri kibarlık etmiş, Soros Körfezi üstünden dolaşıp İstanbul’a gelmiş olmalıdır!

Hatırlayın lütfen 5+3 kesintili eğitim yıllarında okuduğunuz (resmi) tarih kitaplarını. Açın bakın lütfen 5+3 kesintisiz “modern-laik” eğitimin ders kitaplarına:

- Birinci Dünya Savaşı’na Almanların oyunuyla girdik (Goben ve Breslav)

- Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmedik. Bulgarlar yamuk yaptı, Almanlar “madik” attı, biz de yenilmiş sayıldık.

İsteyerek girmediğimiz ve istemeyerek yenildiğimiz bir “emperyalistler arası” savaştan “zafer” devşirerek çıkmak, ancak “dindar-kemalist çılgın Türk” olmakla açıklanabilir. Üstelik de Mareşal Otto Liman von Sanders yani bir Hıristiyan Alman’ın komutası altında! Üstelik iki yüz elli bin insan telef edildiği halde! Hala eğitimde “4+4+4”ün ne büyük gerici tehlike olduğunu tartışıyor aklı başında insanlar.

Çanakkale ve Sarıkamış söz konusu olunca “laik-beyaz-vesayetçi çılgın Türkler” ile “milliyetçi, muhafazakar, vesayetçi çılgın Türkler” kan gölünde zafer devşirmekten aşka geliyor, aynı dizeleri okuyorlar:

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...


Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.

El insaf, efendiler! Bu iki dörtlük Mehmet Akif’in yazdığı, “Çanakkale Şehitlerine” mersiyesinden. Şiiri yazan M.Akif de olsa, “ırkçılık” ve “nekrofili” yüklü bu dizeleri hala hep bir ağızdan söyleyebiliyor olmanız, bu haliniz hiç hayra alamet değil! Hele bir mersiyeden, yani bir ağıttan hamaset şiiri üretmek, ölü evinde düğün yapmak gibi ciddi bir ruhsal bozukluk alameti.

Daha sonraki bir dizede “Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini” (Sen ki, son Hrıristiyan’ın kırarak saldırısını) diyor şair amma, Von Sanders’in o zafer kazanan ordunun komutanı olduğu, Hıristiyan olduğu Müslüman ekabirlerin aklına gelmiyor bugün!!!

El insaf, efendiler! “18 Mart 1915” tarihi altmış yıl boyunca “ÇANAKKALE İHTİFALİ” olarak anıldı. İhtifal; saygı için yapılan tören, cenaze alayı, demek. İki yüz elli bin canın telef edilmesine rağmen geçilen Çanakkale ne zaman zafer oldu? Doksan bin canın kara kışta donup öldüğü SARIKAMIŞ FACİASI ne zaman Sarıkamış Destanı oldu?

Askeri vesayet temsilcilerinin bir kısmı bugün cezaevlerindeler. Ama vesayetçi fikirler iktidarda Yüz yıllık İttihat ve Terakki kan tazeliyor!

İktidar bulmuş İslam Magribiler, bu taze kandan beslenen milliyetçi totemizmin jargonuyla büyücülük oynuyor.


Talat ULUSOY

23.03.2012



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.