Sokak Kedi ve Köpekleri

26 Temmuz 2010 16:56 / 2138 kez okundu!

 


Sokak köpekleri ve kedileri deyince hissiyatlar yumak yumak ortada oluyorlar. Milyar dolar mertebesinde ekonomik önemi olan bir konu. Soyut boyutta fikirleşmek güçleşiyor, zaten genel alışkanlığımızla tartışmalar suçlamalara, kişisel saldırılara dönüşüveriyor anında. Halbuki ülkenin en göze batan tartışma konularından biri ve ortak akıl yaratıp saf tutmamız gerekiyor.

Haydi olayı biraz daha provokatif bir şekle koymak için rica etsem de olayı kişisel boyuta çekmek niyetinde olanlar, soyut düşünme yetisi olmayanlar (bu satırları yazarken gülümsüyorum) bu yazıyı da okumayıverseler? Kendilerine de, fikirlere de büyük bir HAYIR yapmış olurlar hem de.

İnanılmaz duygu dolu bir olay bir başka canlı ile çok vakit geçirmek. Çoğu insan kendilerine karşı gelmeyen, söz dinleyen (köpek) veya dinlemeyen, başına buyruk ama arada sıcacık olan (kedi) gibi bir ev hayvanı türünü en azından küfredip, kritize edip kelimelerle insanı zora sokan başka insanlarla ilişkiye tercih ediyor. Ve bazen bilhassa ABD'de inanılmaz mezar yapıtları vs yaptırıyorlar bu “sadık dostlarına”.

Ben gene de körpe canımı korumak amacıyla bir resim ekliyeyim ve ev hayvanları ile özel ilişkimi de paylaşayım fikirlere geçmeden. İbiş isimli kedim kayboldu, mutemelen çalındı bir buçuk yıl önce, hala özlüyorum. Şaka isimli bir bekçi köpeğim var, çok sık gelenler dışındakilere mesafeli ancak bir hafta falan evimde kalan arkadaşlarla bir 15 dakika falan zaman ayırıp tanıştırıyorum. Bir de safkan Urla kırması Panda diye bir köpek var sokak köpeğinin hası, sokakta bulduğumda tüyleri siyah beyaz idi. Herkesin sevgilisi.

Şaka, gece evde köşesinde yatar, mutfağa ve yatak odalarına girmez. Köpeklere sofradan bahçede de kesinkes yemek verilmez, onların saati bellidir. Eğitimde ödül olarak ayrıca beslenme zamanı dışında birşeyler verilir. Bilhassa bekçi köpeği bir iş köpeğidir, oyuncak hiç değildir. Sofradan yemek verilen hayvanda bambaşka normlar oluşur... Gagalama sırasında ailedeki insanlara saygısızlık yapmasa bile sonra misafirlerin tabağından hırlayarak yemek alan, bir aşama sonrasında hiçbir insanı, sahibi dahil, takmayan ve sonunda maalesef uyutulması gereken, artık terbiyesi mümkün olmayan bir psikopat hayvan ortaya çıkabilir.

Kedi ve köpek oyuncak değildir! Birkaç kitap okumadan veya anlamadan lütfen ev hayvanı almayınız. Hayvana kaliteli ve bilinçli zaman ayırmak gerekir hiç zamanı olmadığını söyleyerek ve bunu söylerken çok önemli bir insan olduğunuza inanarak yaşayan bir insan iseniz evcil hayvan almayınız. Bir heves ile “ayy canım ne şeker şey” diyerek kendi kendinizi tatmin etmek için hayvan alıp yazın sonunda sokağa bırakmayınız. Bu görmemişlik haydi biraz daha net söyliyeyim, hayvana eziyet ve ilkellik olur.

Bir de ayol insancıllığı (psödohümanizm) var! Kendimizi hayvanlardan üstün görerek biraz da etraftakilere ders verirmişçesine, fazla da derinliği olmayan bir davranış biçimi: Lokantada masanın altına gelen kediye bir parça balık atmak gibi. O an kendini tanrı gibi hisset, aferin sana! Ondan sonra her masanın üstünde ve altında kediler.

Üç dakika sonra da sıkılarak, gitmesi için üstüne bir bardak su dökmek. Ondan sonra bir insan bir sokak kedisinden kuduz kapınca devleti ve belediyeyi suçlamak.

İnsanların bu yüzeyselliğini fark eden endüstri de köpek ve kedi maması satıyor. Yal veya yem olan hayvan yiyeceğinde lisanımıza giren bu mama kelimesindeki "ayol insancıllığı", hayvanı bebekleştirme de ayrıca içler acısı bir durum. Milyar dolar derken yem veya yala sanki evcil hayvan çocukmuş gibi “mama” denilerek lisanımızın iğfal edilerek ayollaştırılması (Almanca'da futter, İngilizce'de cat or dog food veya fodder) bir yana, bir de halihazırdaki sokak kedi ve köpeklerinin başı bozukluğunun turizme olan bomba etkisi var.

Bu, lokantada masadan yemek atmak olsun, plajda hayvanlara “hoşgörü” olsun, o denli yüzeysel bir yaklaşım ki bize sadece "kaliteli turist"in sayısının anlamlı az olması nedeniyle milyarlarca dolar mertebesinde bir gelir kaybına yol açıyor. Sen zor kazandığın paranı aşılı olup olmadığından emin olduğun bir köpekle ve pisliği ile aynı plajı paylaşarak harcamak ister misin? Hele küçük bir çocuğun var ise? Lokantalarda aşılı olmadığından emin olduğun kedilerle? Bize ucuzcu turist geliyor, onlar da gettolarda kalmayı güvenlik dışında bir de bu nedenle tercih ediyorlar.

Sokak kedileri ve köpekleri doğal yaşamın bir parçası değildir. Çoğu doğada yaşayamaz. İnsanların kültürler boyunca doğaya bilinçsizce davranışlarının dışa vurumlarıdır. 1990'da tam çaresiz hekim bakış açısı ile hayvan barınaklarında yaşayan gariplerin de halini acıklı bulduğumdan itlaf bir çözüm sanıyordum. (bakınız KUDUZ) (İnternete koyarken yazdığım not: Son kuduz vakası 2006 yılında İzmir'de bir kedide ve Urla’da, 2007 yılında bir köpekte görüldü. Hala güncel.)

20 yıl sonra artık bana bu bakış çok tek taraflı, hekim olarak insanı fazla ön plana çıkartan ve gereksiz geliyor. Şimdi kısırlaştırılıp kulaklarına küpe takılıp bulundukları yere bıraklımalarının en insancıl çözüm olduğuna inanıyorum. Siz de fikrinizi yazın, ortak akıl oluşturalım.


Mahmut Tolon

24.07.2010, Urla


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
05 Ağustos 2010 22:21

Hasibet

Merhaba Sevgili Mahmut Tolon Bey,

Yazdıklarınızın her kelimesine sonuna kadar katılıyorum. Kedi köpek değil hiç bir canlı oyuncak değildir. Evlerine dünyanın her canlısını yılan timsah vs alıp sıkılınca atan bir sürü insan diyemiyeceğimiz kişiler var. Hatta insan yavrularını bile göstermelik alıp kendi kalıplarına sokmaya çalışıyorlar. Yapamazlarsa da her fırsatta kendi tohumları olmadığını belirtip canlarından bezdiriyorlar.

Neyse biz yine kedi köpeğe dönersek; lütfen avuç dolusu para verip yabancı kökenli hayvanları almayalım. 40 derece üstünde sıcaklığı olan bir yerde soğuk iklim Husky'sinin yaşayamayacağını düşünelim. Kocaman heybetiyle yaylalarının Kangal'ının veya St Bernard'ının ufacık balkonlara hapis edilemeyeceğini bilelim, zevklerimizin esiri olmayalım.
30 Temmuz 2010 14:46

Nurten Düzkantar

Sayın Tolon, tüm görüşlerinize katılıyorum, ne kadar da doğru bir paylaşımda bulunmuşsunuz. Bulunduğum şehirde (oturduğum semt merkezden biraz uzak, site bahçeleri doğada serbest dolaşan kedi ve köpeklerle dolu, çoğu çocuklarımızın arkadaşı, çocukları da küpeli köpeklerden korkmalarının yersiz olduğu konusuna bilgilendirince onlar da beslenmelerinde daha sevgi dolu yaklaşımda bulunuyorlar. Her birine ayrı isim takınca daha da benimsiyorlar. Bizim de daha önceden ev köpeği olan, ancak acımasız sahibinin sıkılınca sokağa bıraktığı, akıllı mı akıllı ÇAKILımız vardı, onun adını çocuklarla beraber koyduk, o da bizi hiç bırakmadı, sırayla yemeğini biz veriyorduk. Çünkü haşlanmış et seviyordu. Belediye ile iletişime geçip aşı ve küpe işini hallettik. Gece alışverişimizde markete kadar bize eşlik ederdi. Şimdi bir başka yere taşınmama rağmen komşu fertlerinden biri gibi her seferinde onun nasıl olduğunu soruyorum. Onu özlüyorum. Bu sevgi alışverişi çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren verilirse işin sevgi ve korunma yanı çözümlenir. Zaten belediyelerimiz aşı ve kısırlaştırma sorumluluğunu yerine getiriyor. Bu yüzden belediye başkanımız Yılmaz Büyükerşen'e de teşekkürlerimizi sunuyorum. Size de duyarlı olmamız konusundaki paylaşımınız için yüreğinize sağlık diyorum... esen kalın...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.