Kim bizim düşmanımız? - Öznur KÜÇÜKER SİRENE

06 Ocak 2021 19:47 / 1637 kez okundu!

 

 

Bugün yine sosyal medya, Tele1 sunucusu Can Ataklı'nın akıllara durgunluk verecek sözleri ile çalkalandı. Ataklı'nın "Erdoğan'ın gitmesi darbe ile mümkün değil, büyük bir felaket lazım" mesajını verdiği video, kısa sürede büyük tepki topladı.

 

****

 

Kim bizim düşmanımız?

 

Bugün yine sosyal medya, Tele1 sunucusu Can Ataklı'nın akıllara durgunluk verecek sözleri ile çalkalandı. Ataklı'nın "Erdoğan'ın gitmesi darbe ile mümkün değil, büyük bir felaket lazım" mesajını verdiği video, kısa sürede büyük tepki topladı.

Aslında Ataklı'nın felaket senaryoları sıraladığı konuşmasında yer verdiği "Avustralya’yı yakan yangın kadar büyük yangınlar" ve "Türkiye’nin bir askeri başarısızlık elde etmesi" fikirleri hiç de masumane değil.

Bu sözler, bize hemen "Ateşin Çocukları İnisiyatifi" adı altında, en son Hatay'da olmak üzere Türkiye’nin birçok yerindeki yangınlardan sorumlu olan terör örgütü PKK'yı çağrıştırdı. PKK elebaşlarından Murat Karayılan, "Hiçbir genç çaresiz değildir. Silahları çakmak ve kibrittir. Onlar da çakmak ve kibritle mücadele edebilir" dememiş miydi?

Peki ya Türk ordusunun özellikle terörle mücadele kapsamında sınır ötesi varlığının bu kadar arttığı bir dönemde "askeri bir başarısızlık" ihtimalinin üzerinde durulması tesadüf mü?

Bu sözlerin dayanağı veya gerçek adresi aslında PKK/YPG terör örgütü ve muhaliflere destek vererek, Türkiye'deki iktidarı değiştirebilecekleri yönünde skandal sözler sarf etmiş yeni ABD Başkanı Joe Biden mıydı?

Can Ataklı'nın infial yaratan videosu kadar eski Genelkurmay Başkanı emekli asker İlker Başbuğ'un darbe çığırtkanlığı yaptığı sözleri de gündeme bomba gibi düştü. Merhum Başbakan Adnan Menderes için "Eğer erken seçime gideceğim deseydi darbe olmazdı" açıklamalarında bulunan Başbuğ'un gerçek amacı, iktidara aba altından sopa göstermek, "erken seçime gidilmezse yine darbe olabilir" tarzında bir gözdağı vermekti.

Demokratik toplumlarda kimse iktidarı destekleme zorunluluğuna sahip değildir. Ancak sadece iktidarı devirmek uğruna ülkesi için doğal felaketleri, askeri başarısızlıkları, darbeleri temenni etmek, bunlardan medet ummak, muhalif olmakla açıklanamayacak bir durumdur.

Gerçek bir vatansever, ülke sevgisini, partizanlığın çok daha ötesinde tutar ve iktidar kendi görüşünde olmayan kişilerin elinde olsa bile vatanı ve milleti için her zaman, her koşulda en hayırlısını diler.

Bunun aksi, kendi vatanına ihanet ve düşmanlıktır. Zaten bu tarz sözlerin başka türlü açıklanabilecek bir tarafı da olamaz.

"Yiğidi öldür, hakkını yeme"

Ülke içinde, Ataklı ve Başbuğ gibi tehlikeli imalarla kamuoyunu kızdıranların sayısı gün geçtikçe artarken, kilometrelerce ötede, 2020 yılında Türkiye'yle neredeyse savaşın eşiğine gelmiş Fransa'da ise durum bambaşka. Birçoğu için, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Dağlık Karabağ ve Afrika'daki çıkar ayrılıkları nedeniyle neredeyse "düşman ülke" statüsüne erişmiş Fransa'da bile, aydınlar Türkiye'nin gerçeklerini görüp kabul edecek kadar tarafsızlar.

France Inter radyosu, haber sitesinde, "Türk gücünün teyit edildiği 2020 yılı" başlığıyla yayınladığı yazıda şu ifadelere yer verdi: "2020 yılı için bir güç tayin etmek gerekseydi, bu hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'si olurdu. Bu, tabii ki, Erdoğan'ın dünyadaki gerilimlerin hafifletilmesine yaptığı katkıya bir övgü değil ancak tam tersine stratejik cesaretinin kabul edilmesi anlamına geliyor. Bu cesaret de onu, aynı anda birkaç 'cephede' oyun değiştirebilen bir güç haline getirdi".

Aynı şekilde, Fransız gazeteci Jean Dominique Merchet, L'Opinion gazetesinin internet sitesinde yayımlanan "Erdoğan'ın zihninde 21. yüzyılda Türkiye" başlıklı videoda, ülkeyi 2003'ten bu yana yöneten Erdoğan'ın ülkede yıllarca ezilen bir kesimin sesi olduğunu dile getirdi. Merchet, Türkiye hakkında yaptığı detaylı analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya ve Kafkasya'daki çatışmalarda "oyun değiştirici lider" olarak yer aldığı, Erdoğan döneminde, son yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara'nın muhalif partilerce kazanılmasından da görüldüğü gibi demokrasinin sandığa yansıdığı, Erdoğan'ın çoğunluğu arkasına aldığı için bu kadar güçlü olduğu, Batı'nın dünyadaki tekelini kaybettiğini, Türkiye'nin güçlü ve aktif bir ordusunun olduğu gibi çarpıcı ifadelere yer verdi.

Peki Türkiye'yi kendine rakip bellemiş, iç ve dış siyasetini Erdoğan üzerinden şekillendiren Fransa'da bile, iktidar belli çevrelerce eleştiri topladığı kadar aynı zamanda "yiğidi öldür, hakkını yeme" mantığıyla böylesine bir hayranlık uyandırırken içteki hükümet düşmanlarının dertleri nedir?

Asıl mesele, bu kişilerin çokça imtiyazlara sahip olduğu, demokrasiden ziyade oligarşiyi çağrıştıran sistemlerinde halkı diledikleri gibi ezip yönlendirebildikleri döneme duydukları nostalji ve geri dönme arzusundan başka bir şey değil. Atladıkları tek nokta ise, ne halkın aynı halk ne de Türkiye'nin eski Türkiye olmadığı. Uyanan, dirilen, şahlanan Türkiye'de bu tür teslimiyetçi zihniyetlere artık yer yok.

2021 yılında hükümete düşen ilk görev, kimin dost kimin düşman olduğunu yeniden dikkatlice gözden geçirmektir.

Allah, hiç kimseyi kendi vatanına düşmanlaşacak kadar şeref yoksunu yapmasın!

 

Öznur KÜÇÜKER SİRENE

haberindogrusu.com

04.01.2021

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.