Katliamlar ve ödüller

17 Aralık 2012 23:12 / 2056 kez okundu!

 


Yazılı ve görsel medya da Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten’e şeref madalyası verilmesine sitemler ve tepkiler gelmiştir. Elbet de, Uludere Roboski katliamı ve Suriye’nin düşürdüğü jet uçağıyla ilgili olarak, sitem ve tepkileri haklı buldum.

28 aralıkta birinci yılını dolduracak olan Uludere Roboski'de Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı F-16 Jet uçaklarının bombalaması sonucu; katledilen 34 Kürt genci için yapılan adli ve idari soruşturmada bir arpa boyu yol alınmadığı belli ediyor. Bu da yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük Hava Kuvvetleri Komutanına şeref madalyası verilmesi olayı; bardağı taşıran son damla olup, yapılan sitemleri ve gösterilen tepkilerin haklı oluşunu açıkça ortaya koymaktadır.

Roboski vahşetinden sonra, Başbakanın şahsı ve hükümeti adına bu vahşeti yapanlara nasıl teşekkür ettiğine de tanık olduk. Katledilen bu zavallı Kürt gençlerinin, teröristlere yardımcı oldukları, öldükten sonra silahlarının PKK’lilerce alındığı; niye,askerler bu yollarda mayına basıyorlar da bunlar niye basmıyor gibi, mülki ve askeri erkanın tepkilerine de tanık olduk. Neredeyse televizyonlara da çıkıp, iyi oldu demedikleri kaldı!

Bu vahşetten üç gün sonra kutlanan yılbaşı eğlenceleri, yetkililerin yeri geldikçe göz boyamak için; ağızlarında bir sakız gibi çiğnedikleri, Kürt – Türk kardeşliği söyleminin aldatmacaya dayalı bir söylem olduğunu da görmüş olduk!

Ben şahsen Hava Kuvvetleri Komutanına şeref madalyası verilmesini yadırgamadım. Bana göre, dünyada katliam sorumluları ve suçlularının taltif edildiği tek ülke Türkiye’dir.

Başbakanın Dersim Katliamı ile ilgili olarak sarf ettiği sözlerle birlikte elinde salladığı Necip Fazıl’ın "Son Devrin Din Mazlumları" adlı eserinde Dersim olaylarında yaşanan trajediler detaylıca anlatılır.

1937 – 1938 Dersim Katliamı sırasında pilotluk yapan ve Dersim’li mazlumların üzerine uçaktan bomba yağdıran kadın pilot Sabiha Gökçen’in heykeli; Roboskili Kürt gençlerini bombalayarak katleden, Hava Kuvvetleri Komutanlığının bahçesinde dikilidir. Sabiha Gökçen resmi tarihe göre hem Atatürk’ün manevi kızı, hem de ilk Türk kadın pilotudur. Merhum Hrant Dink, Sabiha Gökçe’nin aslında Antepli bir Ermeni aileye mensup tehcir yetimi olduğunu ve gerçek isminin de “Hatun Sebilciyan” olduğunu açıklamıştı. Zaten, merhum Hrant Dink’i bir hedef haline getiren, başlıca olaylardan birisi de, bu açıklamaydı!

Dersim olaylarının bir katliam olduğunu Başbakan Erdoğan bile kabul edip, yarım ağızla da olsa özür dilemiştir. Bu katliamda önemli rol alan ve başlıca katillerinden olan Sabiha Gökçen’in heykeli dikiliyor ve ismi hava alanına veriliyor!

Bu olay katillerin taltif edilip onurlandırılması değil de, ya nedir?

Yine, Dersim Katliamının baş mimarı General Abdullah Alpdoğan’ın isminin, Dersim bölgesinde mahallelere ve okullara verilmesi olayı da katillerin taltif edilmesi ve onurlandırılmasıdır!

Dersim olaylarının bir katliam olduğunu Başbakan Erdoğan bile kabul etmiştir. Dersim olayı bir katliamdır, sorumluları da katildirler! Bu katillerin heykellerinin dikilmesi, isimlerinin hava alanlarına, mahallelere, okullara verilmesi olayı; katillerin ödüllendirilmesi ve onure edilip bir kahraman olarak sunulmasından başka bir şey değildir!

Ünlü Şair Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı şiir kitabında geçen, “Otuz Üç Kurşun” adlı şiir, general Mustafa Muğlalı’nın 1943’te Van’ın Özalp ilçesi Sefo Deresi’nde, otuz üç Kürt köylüsünü yargısız infaz yaparak katledilmesi olayını anlatır. General Muğlalı, daha sonra Demokrat Parti İktidarı döneminde, yargı önüne çıkarıldı. Genel Kurmay Askeri Mahkemesi’nce yargılanıp önce idam, sonra da yirmi yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı!

General Mustafa Muğlalı’nın ismi katliam yaptığı Özalp ilçesinde ki bir askeri garnizona verilmişti. Bu olay halk arasında tepkilere neden oldu, Uzun ve kararlı mücadele sonucunda, bu katilin ismi verildiği askeri garnizondan kaldırıldı. General Mustafa Muğlalı’nın bir katil olduğu askeri mahkemece hüküm verilerek tescil edilmiştir. Buna rağmen bu katilin isminin bir askeri garnizona verilmesi olayı, tescilli bir katilin onore edilmesinden başka bir şey değildir!

1915 Ermeni Tehcir ve Soykırımına sebebiyet veren İttihatçı katiller de, onore edilip isimleri bulvarlara, caddelere, parklara ve okullara verilmiştir.

Ankara'da, Ermeni Tehcir ve Soykırımının baş sorumlusu Talat’ın adı Altındağ ilçesinde bir bulvara verilmiştir. Halen de, Talat Paşa Bulvarı olarak duruyor!

Ermenilere yaptığı zulümlerle tanınan Diyarbekir Valisi Çerkes Dr. Reşit’in ismi Ankara’nın en işlek caddesi olan ve yıllarca protokol yolu olarak kullanılan bir caddeye verilmişti! Daha sonra bu caddenin adı Cinnah Caddesi oldu. Halen de Dr.Reşit’in adı Çankaya'da bir sokağa verilmiş durumdadır.

M. Kemal’in emriyle, Dr.Reşit’in çocuklarına vatana hizmet babından maaş bağlandığı gibi; ayrıca, Emval-ı Metruke’den de Ermenilere ait, zamanın parasıyla yirmi bin lira değerinde olan bir köşk de Dr. Reşit’in eşine ve çocuklarına veriliyor!

İstanbul’daki Şişli Hürriyet-i Ebediye Meydanındaki mezarlık, bir İttihatçı Anıt Mezarlığıdır! Mahmut Şevket Paşa’dan Talat Paşa'ya, Talat Paşa’dan Enver Paşa’ya, Enver Paşa’dan İttihatçıların tetikçisi Kambur Atıf’a (Atıf Kamçıl) kadar ünlü ittihatçılar burada gömülüdür!

Yukarıda görüldüğü gibi, öyle onore edilmişler ki, ölüleri bile imtiyazlı bir şekilde, Anıt mezarlara defnedilmiştir. Yıllarca bizlere bu kan içici vampirleri birer kahraman olarak gösterdiler! Resmi tarih halen bu ittihatçı vampirleri kahraman olarak göstermeye devam ediyor!

Elbette katliamlar sadece Osmanlı'da ya da Türkiye'de olmadı. Nazi Almanyası da insanlık tarihinin yüzkarası olan Yahudi (Holokost) ve Çingene soykırımlarını yapmıştır.

Almanlar, insanlık aleminden ve Yahudilerden samimi bir şekilde özür dilemiştir; tarihlerinin bu sayfasından utanç duyduklarını açıklamışlardır! Nazileri birer kahraman göstermiyorlar, isimlerini caddelere, sokaklara, ve okullara vermiyorlar.

Yukarıda da anlattığım gibi, katillerini onore edip kahraman gösteren yegane ülke Türkiye olduğu için, Hava Kuvvetleri Komutanına şeref madalyası verilmesini yadırgamadım. Ne de olsa Türkiye'de katilleri onore etmek bir gelenek halini almıştır.

"Uludere Roboski Katliamı"nı da, Ankara’nın tozlu raflarında bekletip, hafızalardan silmeye çalışıyorlar!

Dünya eski dünya değildir, iletişim ve bilişim çağında yaşıyoruz, artık eskisi gibi bir şey gizlenemiyor. Ummadıkları bir zamanda, kaçındıkları bir olay her an karşılarına güncelliğini koruyarak çıkar!

İstenilirse, "Roboski Katliamı"nı iki saatte aydınlatırlar, sorumlularını da Adalet önüne çıkarırlar. Ama araştırmak istemiyorlar; çünkü iyi bir araştırma yapılırsa ucu "zülfiyare" dokunur!

Başta Roboski Katliamı olmak üzere tüm katliamlar ve soykırımlarda, canlarını veren masum ve mağdur insanları sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum…


Erkan ARSLAN

18.12.2012

Son Güncelleme Tarihi: 22 Aralık 2012 00:29

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.