Savaşlar, katliamlar ve çocuklar

26 Haziran 2014 16:17 / 1833 kez okundu!

 

 

Çocuklar ve yavrular insanlığın, diğer canlıların soyunun ve kuşağının devamını sağlar. Bu süreç olmasa, zaten dünyada canlı kalmaz.

Hemen hemen bütün toplumlarda çocuklar için günahsız, masum ve melek gibi tanımlar yapılır. Bir felaket karşısında önce çocukların güvenliği düşünülür. Çünkü çocuk neslin devamıdır. Çocukların yok olması demek; o neslin yani o kuşağın yok olması demektir.

İnsan olsun hayvan olsun, bu canlılarda yavrularını korumak, aynı zamanda içgüdüsel bir olaydır. Evcil bir kedi ya da köpek, kendi sahibi dışında bir başkasının yavrularına dokunmasını istemezler. Böyle bir durumda, hemen saldırı pozisyonu alırlar!

Yukarıda da açıkladığım gibi, çocuklar için her ne kadar melek, sabi, masum deseler de; yine savaşlarda, en büyük zararları zavallı çocuklar görüyorlar!

Çocukların savaşlarda gördükleri zararları yaşayan bir ailenin bireyi olarak bu zararları gayet iyi bilirim. Dedem, Sarıkamış cephesinde şehit düşünce, babam ve amcam yetim büyüdüler. Bu sıkıntı yetmiyormuş gibi bir de Seferberlik travması yaşamışlar. Memleketimiz Muş’un Çarlık Rusyası tarafından işgal edilmesinden dolayı Diyarbekir’e göç etmişler.

Hem merhum babam hem de merhum amcam çektikleri sıkıntıları anlatırlardı. Babam on beş yaşında amcam da on yaşında ve en küçük kardeşleri de üç yaşındaymış. Babam ve amcam ilerlemiş yaşlarına rağmen, seferberlikte sefaletten ölen en küçük kardeşlerini andıklarında, gözlerinden yaş aktıklarının tanığıyım.

Babam, seferberlik sırasında, ellerinde bir parça kuru ekmekle donarak ölmüş çocukları anlatırken; bizler bile, dinlediğimiz bu trajedilerden, olumsuz olarak etkilenirdik. Gerek merhum babam gerekse merhum amcam Osmanlının yıkılışı sırasındaki, çocukken çektikleri sıkıntı ve trajedileri hiç unutmadılar.

İnsanlık tarihinde dinsel ve emperyal amaçlarla yapılan savaşların; savaşla ilgisi olmayan masum çocukları ne kadar olumuz etkilediği trajik bir gerçektir. İmha gücü yüksek silahların çocukları sakat bırakmaları da ayrı bir acıdır.

Kabak, masum ve günahsız çocukların başında patlıyor. Savaşların her türlü acısını ve zorluğunu; o körpe bedenleriyle, zavallı masum çocuklar çekiyorlar…

İçinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasının bu konuda en talihsiz halkı da Kürtlerdir. 20. yüz yılın başından, günümüze kadar, Kürtler açısından bu talihsizlik sürekli devam ediyor! 

Savaşlar aynı zamanda soykırımlara yol açarlar. Dikkat edilirse, en büyük soykırımlar savaş sırasında olmuştur!

20. yüz yılın en büyük ilk soykırımı İttihat ve Terakki yönetiminin yapmış olduğu 1915 Ermeni Tehciri ve Soykırımıdır. Birinci dünya savaşı sırasında olmuştur. İttihatçılar, Anadolu’nun binlerce yıllık yerli halkı olan Ermenileri Anadolu’dan sürmüştür. Bu sürgün sırasında da yüz binlerce Ermeni; kadın çocuk demeden katlediliyorlar!

Bu Soykırım sırasında, masum Ermeni kadın ve çocuklarının nasıl katledildiklerini, memleketim Muş’un yaşlı insanları anlatıp, ağlarlardı. Ortalığın kadın ve çocuk cesetleriyle dolduğunu, belli bir zamandan sonra, kokan cesetlerin de yakıldığını da anlatırlardı!

Bu zulüm sadece gayri Müslüm Osmanlı vatandaşlarına yapılmadı; savaş mağduru olan Kürtler başta olmak üzere seferberlik sırasında yüz binlerce Müslüman halk da sıkıntı çekmiştir. En az üç yüz binin üzerinde Kürt de katledilmiştir!

İkinci büyük Soykırımı, 1939 – 1945 yılları arasında Nazi Almanyası, Yahudilere yapmıştır. Altı milyonu aşkın Yahudi katledilmiştir. Nazi toplama kamplarında annelerinin kucağında gaz odalarına giden Yahudi çocuklar da katledildiler.

İşin ilginç yanı, İkinci dünya savaşı sırasında Yahudileri katleden Nazilerin bazıları; Ermeni Soykırımı sırasında, Osmanlı ordusunda danışman ve komuta düzeyinde görev almalarıdır!

Hatta Nazilerin soykırım konusunda İttihatçıların yanında staj yaptıklarına dair ironiler bile ortalarda dolaşıyor.

İttihatçıların devamı olan Kemalistler de, ittihatçıların bıraktıkları Sosyal Darwinci ırkçı düşünceleri daha da ileri boyutlara götürüp, Kürtleri hedef Kitle haline getirmiştir.

1924 Anayasası ile Türkiye’de ırkçılık kurumsal ve resmi bir düzeye ulaşmıştır. Yapay bir Türklük kavramı içersinde, Anadolu’nun etnik ve kültürel yapısı inkar edilip yok sayılmıştır. Herkes ya Türk olacaktır ya da köle zihniyetiyle hareket edilmiştir!

İttihatçı / Kemalist cumhuriyetin bu inkarcı ve ırkçı tavrına; 1925’lerden günümüze kadar, Kürtler karşı çıkıp mücadele etmişlerdir. Devletin resmi söylemlerine göre son PKK olayı ile birlikte, yirmi dokuz Kürt isyanı olmuştur.

Kürtlerin bu isyankar ve direnişçi tavırları sonucu; yıllarca inkar edilip yok sayılan Kürtler; resmi kurumlarca kabul edilmek zorunda kaldılar. Bu konuda kısmi iyileştirmeler başlamıştır ama halen Kürtlere dost gözüyle bakılmaması da devam ediyor!

Kürtler bu mücadeleler sırasında çok kayıp da verdiler. Bu kirli savaşlar da masum sivil insanlar, kadınlar ve çocuklar da katledildiler. 1930 yılında Erciş Zilan Deresi’nde on beş binin üzerinde kadın çocuk demeden sivil Kürtler katledildiler. 1937 – 1938 yılları arasında Dersim Soykırımında yetmiş bine yakın çoğu kadın ve çocuklardan oluşan Dersimli Kürtler katledildi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde elinde Necip Fazıl’ın Dersim Soykırımıyla ilgili kitabını da sallayarak konuşuyordu. Necip Fazıl’ın  “Son Devrin Din Mazlumları” adlı eserinde, Dersim Soykırımında, anne karnındaki çocukların bile süngülendiği anlatılır!

Tek partili ırkçı faşist dönemde bir de bilinmeyen Kürt Katliamları vardır. Kürtlerin batı vilayetlerine sürgün edilmeleri, çocuklarının zorla yatılı okullarda Türkleştirmeleri halen devam ediyor…

1990’lı yıllarda köy yakmalar, faili meçhul cinayetler ve köy boşaltmalar, bunların hepsi devlet terörüdür! Eski özel timci Ayhan Çarkın itiraflarında, yıllarca PKK’nin öldürdüğü ileri sürülen Mardin Yeşilli’deki kundaktaki bebeğin, jitem tarafından öldürüldüğünü açıkladı!

Filistin’deki İsrail askerlerine taş atan çocukları kahraman ilan eden AKP hükümeti ve sayın Başbakan, Türkiye’de polise taş atan Kürt çocuklarını da “TERÖRİST” ilan etti. Pozantı ve Şakran rezaletini yaşattılar!

Roboski vahşetinde çoğu çocuk 34 Kürt genci katledildi. Başbakan bizzat genelkurmay başkanı ve katliamı yapan pilotları “Siz görevinizi yaptınız, şahsım hükümetim ve milletim adına sizlere teşekkür ederim” diye kutlamıştır!

Sayın Başbakan, Roboski dosyası Ankara’nın tozlu raflarına kalkmayacaktır dedi ama Roboski dosyası sanki, “Ankara’nın büklüm büklüm yolları” adlı türküyü söyleyerek, çoktan Ankara’nın tozlu raflarında yerini buldu!

Mısır’daki Esma’ya ağlayan sayın Bbaşbakan, Kürt kadınları ve çocukları için de “Kadın da olsa, çocuk da olsa; güvenlik kuvvetleri gerekeni yapacaktır” diye açıkça güvenlik güçlerine vur emri vermiştir!

AKP’nin on iki yıllık iktidarında, Mazlum – Der ve İHD raporlarına göre 178 Kürt çocuğu katledilmiştir!

Kısacası savaşların asıl kaybedeni çocuklardır. Son El nursa ve IŞİD gibi yobaz katillerin sivil masum insanları ve çocukları din adına nasıl katlettiklerini de görüyoruz. Bu katillere yardımcı olan yönetimler de; bu katillerle aynı seviyededirler!

Bin defa lanet gelsin masum sivilleri, kadınları ve zavallı çocukları katledenlere ve onlara bu yetki ve emirleri verenlere.

Nazım’ın dediği gibi; “Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler”.

 

Erkan ARSLAN

26.06.2014

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.