DELİREYİM DE GÖRÜN!..

08 Mart 2010 14:01 / 1353 kez okundu!

 


Çok üzgünüm. Çok... Canı acıyan, derdini anlatamayan bir köpek yavrusu gibi içim. Anlaşılamamak soluk borumda acı bir lokma. Oysa öyle açık, öyle umutlu, gözlerim ışıldıyarak söylüyorum ki aklımın erdiğini. Of ki, of! Kurumuş ağaçlarla konuşsam filiz verecekler.

İnsan, kasten ve taammüden beni delirtmek peşinde. Peki öyleyse. Zaten yarım akıllı sayılırım, delireyim de görün...

Bir kere aşk konusunda ne söylediysem yalandı. Aşk dediğin, şiddetli bir yatağa atma isteğinden başka bir şey değildir... Uğruna ölünürmüş falan hikaye. Şiirler, şarkılar külliyen yalan. Ne ağlayıp sızlıyorsunuz? "Zorla güzellik olur." Yarın birbirinizin kafasını, kaşını... Murada erin. Sonra "hadi len" deyin birbirinize... Tamamdır.

Sevgi mi? Züğürt tesellisi o... Menkulsüz, gayrı menkulsüz kişinin bol keseden dağıttığı hayali meyve. Varsıl kişi kimseyi seviyor mu? Adamın çiğer alacak parası yok, toplar mahallenin kedilerini-köpeklerini "sever". Ne yapayım aç karnına sevgiyi. Isırılsa, tırmalansa yeridir... İnsan mı ? Onun sevilecek nesi var Allah aşkına? Tepeden tırnağa bencillikten ibaret bir yaratık. Sevgi neyine? Ver gazı kul, ver sopayı köle olsun...

Politik tavsiyelerim vardı ya benim; hepsi kandırmacaydı. Amacım çulsuz, çapsız halime çare bulmaktı. Bir kürsü, enayice bir ilgi, beleş yaşam peşinde dolanıyordum aslında. Ama ekmek sizde değilmiş.

Tereyağlı börek, baklava yemek istiyorsan, birazcık yeteneğin de varsa sınıfını sat, arkadaşlarını sat, partini sat.. Sat! Yaman, kim iktidarsa ona. İçine et kollektif iradenin, demokratik merkeziyetçiliğin. İsme tap. Adama tap. "Birlik"miş, "güç" müş geeç... Fırka kur, fırka içinde hizip kur, hizibin içine kuyu kaz, kuyuya adam doldur. Fırka batır... Akil adamlığa soyun... Fırka neymiş de... Görmediğin, iki kelime konuşmadığın, masalarına değer bulunmadığın "makam" ların taşeronu ol, etli kemik yersin... Sakın ha ortak akıldan bahsetme... Ortak akıl mensup olduğun yeni çöplüğün baş düşmanıdır. Akıllı ol!

Edebiyat, sanat son derece zararlıdır. Adı üzerinde "edebiyat" zaten. Okuyacağınıza edepsizliğinizle yatın.

İçinizi hoş eden resimli dergiler neyinize yetmiyor. İzleyecekseniz, ortalık içinde ilkel güdülerinizi fevkalade gıdıklayacak, anlaşılır beş on kelimelik dilde seslendirilmiş filmlerle dolu. Resimde "nü", heykelde "ilk çağ klasik Yunan", müzikte "bas bas paraları Leyla'ya", "arabadan in, arabaya bin " tavsiye ederim. Bale hoşunuza gider belki de, opera yasaklansın mı diye referandum yapılsa yüzde doksandokuz "evet" çıkar zaten. Helal olsun size. Bir kere daha helal etmiştim hakkımı. "12 Eylül Anayasa'sına evet dediğinizde. "Öyle muhteşem bir Anayasa ki, kıyısından köşesinden tırtıklayan ukalalar oldu fakat "şunu tümüyle değiştirelim" diyen bir baba yiğit çıkmıyor. Çıkarsa da bir güzel dövün. Zaten yenisini yazacak "beyinler" nerde? Kalsın layıktır...

Ölünce gübre olacaksınız, bari adınız iyiliklerinizle anılarak yaşasın diyen münafıklar var ya; onlardan biriydim ben. Artık değilim... Hani size "kişisel arzularınız, saplantılarınız, kaprislerinizle hiç bir canlının hayatını zindan etmeyin" derdim ya... Zindan yetmez. Daha kötü bir şeyler bulun... Ölümden korkmayın. Bir müddet yukarlarda bir yerde şahane ağırlanma, sonra kesin dönüş var! Yine insan olarak! Üstelik topladığınız servet aynen iade! Değerlendirme mezarlarınızın görkemine, anıtsallığına, yerine göre. Toplumdaki yeni yerinizse önceki yaşamınızda ne kadar çok canlının üstüne bastığınıza göre yükselecek... Eskiden yazdıklarımı, söylediklerimi yakın, unutun. Yoksa; kimsesizler mezarlığına gömülür, dünyaya maymun olarak döner, evrimleşip yeniden insan olmanın sıkıntılı, gereksiz çabasına ve insan suretindekilerin alaylarına katlanırsınız... Aman ha!

Çok üzgünüm, çok... Kandırmışım bu güne kadar sizleri. Umut, kavga, aşk, meşk. Yürütmüşüm hayatınızdan.

Fakat bundan böyle budur. Benim hakkımda, benim söylediklerime inanmayın. "Kamuoyu" na inanın. (Kamuoyu siz oluyorsunuz ya...) Aslında neye inanıp inanmayacağınız, neyi anlayıp anlamayacağınızdan bana ne. Beni gerçekten anlayan, bu yazının bitip yayınlanmasını dört gözle bekleyen, okumak için birbirini ezecek olan hastanemiz sakinleri, sevgili arkadaşlarım yetiyor bana...

Unuttunuz mu? "Delireyim de görün"dü bu yazının başlığı.


Timur Ugan
3.Mart.2010


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.