GATA, Tekel İşçileri ve Tayyip Erdoğan

13 Şubat 2010 03:05 / 1884 kez okundu!

 


Geçen yazımda emek, işsizlik ve yoksulluk meselesine bir giriş yaptım... Şu aralar bir yandan Tekel işçilerinin eylemi tam gaz sürüyor... Bir yandan askerî vesayet rejiminin sözde yasal dayanağı EMASYA protokolü kaldırılıyor... Bir yandan GATA vesilesiyle yedi yıllık AK Parti iktidarının da çözüm yönünde doğru düzgün bir şey yapamadığı başörtüsü/türban meselesi konuşuluyor...

Emine Erdoğan’a GATA tarafından yapılan ahlaksızca muameleyi 10 gün kadar önce Kanaltürk’te katılımcısı olduğum “Ters Cephe” programında öğrendim... Biz konuşurken, mesele “TSK’da bir tane bile eşi başörtülü general ya da albay var mı” sorusuna dayandı... Dahası eşi başörtülü olduğu için ordudan atılan onlarca subay ve astsubay, başörtüsü nedeniyle askerî tesislerin kapısından kovulan binlerce asker yakını vardı bu ülkede... Karşı cephe de elbette her zaman olduğu gibi gerçekleri inkâr ediyordu... Tartışma sertleşti... İşte o sıra Bugün gazetesi Ankara temsilcisi Adem Yavuz Arslan bu GATA meselesini bana iletmek için sms atmıştı... Sonradan öğrendim ki bizim tartışmayı o an seyretmekte olan Emine Erdoğan bu tartışmaya tepki vermiş, kendi yaşadığı bu vicdan kanatan olayı anımsamış ve ifade etmiş... O sıra Emine Erdoğan’ın yanında olan bir kişi de bu durumu Adem Yavuz’a iletmiş. Adem Yavuz da bize iletti... Nejat Uygur’u GATA’da ziyaret etmek isteyen Emine Erdoğan’a yapılanları sonradan Başbakan da ifade etti... Çok şükür, Türkiye’nin kamu vicdanı öyle bir yere gelmiş ki bu rezaletten yana tavır alan kimse çık(a)madı...

Oysa bundan sadece 10 yıl önce Medine Bircan başörtüsü sebebiyle hastane önünde ölünce, yani açıkça devlet zihniyeti tarafından katledilince hâlâ bu rezaleti savunabilenler olmuştu... O üniversite hastanesinin başhekimi olan utanmaz adam “Benim için Atatürk ilkeleri Hipokrat yeminimden öncedir” diye haykırmıştı ekranlarda... Bu alçak zihniyetin sırtını sıvazlayanlar çoktu o zaman... Sonu ölüm bile olsa türbanı “cumhuriyet hastaneleri”ne sokmamakla övünen insanlık düşmanı adamlar hâlâ prim yapıyordu... Şimdi bu zihniyet meczup durumuna düştü... İçinden böyle alçakça dürtüler geçenler bile ifade edemiyor...

Öte yandan yoksulluk ve işsizlik vesilesiyle sürekli söylenen şey şu... Türkiye’nin gerçek sorunu yoksulluktur, işsizliktir bu türban, Kürt vs. gibi konular mağduriyet yaratmak için gündem saptıran şeylerdir... Evet, iktisadi refahı arttırmak ve işsizlik sorununu çözmek çok daha gayret ve süreç isteyen işlerdir... Aslında temel özgürlükler meselelerinde bir günde rahatlama olur... Sadece bir günde... Ama Türkiye öyle garip bir yer ki bir günde halledilecek şeyler yıllarca sorun oluyor...

İşte EMASYA denen rezil protokol bir günde kalktı... Bu kadar basit... Bir günde üniversitelerdeki başörtüsü yasağı kalkar... Genelkurmay, CHP ile yarı-askerî yargı ve medya olay yaratmasın, bir günde bu mesele biter... Bir günde cemevlerinin statüsü değişir. Tunceli Üniversitesi “Pir Sultan Abdal Üniversitesi” oluverir... Bir günde Afyon/Karahisar gibi Diyarbakır/Amed oluverir en büyük Kürt şehrimizin ismi... Bir günde Ruhban Okulu açılır... Bir günde Ermeni mahallesindeki “Talat Paşa İlkokulu” ismi “Hrant Dink İlkokulu” oluverir... Bunlar bir günlük işler... Bu adımlar toplumda inanılmaz bir rahatlama sağlar. Toplumun temel dört mağdur kesimi de o gün inanılmaz bir özgüven kazanır. Geleceğe umutla bakar... Bu özgürlük adımlarının hiçbir maliyeti yok... Kimseye vereceği bir zarar yok... O zaman yapalım şunları... Böylece AKP muhalifleri de rahatlasın... AKP’nin elinden mağduriyet kartını bir anda alabilirsiniz sadece bir günde...

Ondan sonra “gerçek” denilen sorunlarla hükümet partisini sıkıştırabilirsiniz... O zaman ana gündem maddesi hatta belki tek gündem maddesi bu olur... İşsizlik de bir günde çözülmez... İşçi ücretleri de bir günde artmaz... Ya da cebri bir yasayla bir günde artabilir ama aynı gün içinde milyarlarca dolar yurtdışına kaçar... Hemen altı ay içinde bu zor ve baskıya dayalı totaliter/devletçi ekonomik politikanın bedelini toplu yoksullaşmayla ödersiniz... Temel sivil haklar meselesini halledersek iktisadi meseleler çok daha yoğun konuşulabilir...

Son olarak belirtmek isterim ki Başbakan’ın Tekel işçileri etrafında söyledikleri çok çok yanlış ve ayıp. Başbakan yine lüzumsuz öfkeye kapılıyor... AK Parti tabanının en sevdiği yazarlardan olan Yeni Şafak yazarı Salih Tuna’nın bu konuda yazdıklarını Başbakan iyi okumalı...

“Kimse bana ‘Tekel işçilerini kullanıyorlar’ demesin sakın! Zira...

Bu söylem bana, ‘Başörtüsünü siyasal simge olarak kullanıyorlar’ söylemini fena halde hatırlatıyor!” diyor Tuna…
Bu uyarı yanlış mı ey Tayyip Erdoğan? Vicdanına sor... Salih Tuna haksız mı?

Rasim Ozan Kütahyalı

6-02-2010

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.