ZÝHÝNSEL GEVÝÞ GETÝRMELER

19 Kasým 2006 06:30 / 2864 kez okundu!

 

"Ýyi insan olmak" üstüne geviþ getirdim. Kimbilir bir iki yeri belki iþinize yarar. Hadi 5 dakikanýzý ayýrýn, yaþamýnýz deðiþsin, e mi? Pervin Mýsýrlýoðlu

Aptal bir dosttansa akýllýdan bir düþman edinmek daha iyi midir? Aaaa ben düþmanýn ne akýllýsýný ne aptalýný istemem derseniz zaten bu dünyadan erken emeklisiniz. Dostunuz sizden güzel, sizden akýllý ve sizden kültürlü ise baþa bela. Ne olacak þimdi? Aþaðýya baksan uçurum yukarýya baksan feza.  E caným þunun ortasý yok mu? Ýdare edici olanlar, herkesle ve herþeyle uyumlu gözükenlerinden versek nasýl olur acaba? Ne sen daha az kötü, ya da iyi ne de o. Tam tamýna eþitlik saðlanýr böylece gelsin yumuþak günler, ýlýmlý geceler. Ayol aklý olan böyle  davranmaz mý? Davranýr tabii ki....Ama “akýllý  “olanlar.

Normalde akýllý, akýllý birini bulduðunda karþýsýnda parlar, güzel, güzel birine rastladýðýnda onun gözlerinde saçýný tarar. Ýyi, iyi kötü bilmez önüne gelene lepistes (saydam bir balýk türü), kötü kötüyü gördüðünde kaçar. Evet. Kötü kötüyü on kilometre öteden tanýr ve yolunu deðiþtirir. Ya da belli mühim iþlerde gücünü birleþtirir, kötülüðün cazibesini daha geniþ kitlelere yaymak için geçici bir beraberlik yaratýr. Ama iþi bittikten sonra illaki ilk fýrsatta kaçar baþka taraflara. Kötüler iyileri avlamak ister, salaklara yol göstermek ister. Ýyi, tamam, anladýk kötülük iyilikten beslenir. Ya da onun tersi. Ama bazen...  bütün bildiklerimizi unutmamýz lazým. Hiçbir þeyin peþinde olmadan, hiçbir þeyi sorgulamadan susmamýz lazým. Susmak nadiren hünerdir anlamlý sözlerin  yanýnda. Suskunlaþmamýz lazým bazen, bazý talihsiz ya da en talihli zamanlarýmýzda. Böyle dilbaz birinden susma konusunda uyarý geliyorsa okumaya devam etmek gerekiyor bana kalýrsa...

Lisedeyken þiir yarýþmalarý, okul geceleri, edebiyat kolu, tiyatro kolu baþkanlýðý, okul gazetesi, gençlik dergisi falan derken o zamanlar...Çok kitap okuyunca insan dünyayý deðiþtirebilir zanneder ya. Ben de “sosyal faþist” olduðum zamanlarda dünyanýn deðiþmesi gerektiðine inanýr ve kendimi devrimci zannederdim. Çok solcu olanlar az solcu bulduklarýna “sosyal faþist” derlerdi. Sol neye göre bölünürdü bilmem. Ben yenilikçi, eþitlikçi hümanist dünya görüþüne yakýndým. Hatta iþin edebiyatý, sanatý ile haþýr ve de neþir idim. Savaþma, öðren diyenlerdendim. Nerede bu görüþlerimi savunabilir, nerede anlatabilirdim.?  Kimleri örnek alabilir, kimlere örnek olabilirdim?

Legal görüþlere yakýn, illegal yöntemlere uzak kendi halinde bir solculuða tatlý su sosyalistliði diyenler de vardý. Ben bir memur çocuðu olarak küçük müçük ama “burjuva” olarak deðerlendirilmeme fena halde bozuluyordum. En çok bozulduðum ise okuldan üç gün uzaklaþtýrýlmam oldu. Öyle tuvalette sigara içerken, kopya çekerken, okuldan kaçarken ya da teneffüste hafif meþrep dolaþmaktan ötürü cezalandýrýlmamýþtým. Yazý yazdýðým için  okuldan uzaklaþtýrýlmýþtým. Konusu “Gençlik Üzerine”. Liseli Gençlik dergisini çýkarýyorduk o zamanlar (1976 Mayýs ayý). Ve ben de gladyatör bir editör olarak ilk yazýmý döktürmüþtüm.  Disiplin kurulunda 141-142 ye bile sokuyorlardý az kalsýn masum hezeyanlarýmý. Yedisinde ne ise yetmiþinde o olmaklar lazým görüyorsunuz. Yahu masa tenisi takýmýný kuran ve de takým kaptaný olan ben, voleybol takýmýnda oynayan ben, 19 Mayýs’a gidemediðim için beden eðitimi dersinden sýnýfta kalan yine ben. Heeeyt! Üstüne  bir de okulun dýþýnda dergicilik haa! Bunlar yetmemiþ gibi  solculuk derneðinde zihinsel geviþ getirmelerimiz polis tarafýndan suçüstü yapýlýnca iyice azýlý hayduta dönmüþtüm. Dernek üyesi olmadýðým için  tanýk liseli kuþ vaziyetinde Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne sevk edilmiþtik. Þiir okuma yarýþmasýndan dereceli, masa tenisinde milli takýma çaðrýlmýþýz, Sevgili Özdemir Nutku hocalarla tiyatro yönetmiþ, sahnelere koymuþuz, daha bir sürü sýký projelere koþuyoruz, korsan mitinglere de yetiþiyoruz, iþçi bayramlarýna da gidiyoruz ama gelin görün ki tanýk manýk savcýnýn odasýna gönderiliyoruz. Savcý çok temiz yüzlü ve beyefendi. “Nedir bu dernek evlat?” dedi;   

Ben o anda vahiy mi geldi ne, elimdeki anahtarlýðý iþaret edip, sustum. Anahtarlýðým çok sýradan, pirinç döküm üç maymundan müteþekkil. Klasik vardýr ya; duymam, görmem, iþitmem. Ýþte o “þahane “ üçlüyü savcýnýn masasýna oturttum onyedi yaþýmda, liseli çaylak bir kýz olarak. Savcý güldü. Arkasýna yaslandý. Býrak þimdi bütün her þeyi bir kenara, sen çok zeki birisin, ileride ne olmak istiyorsun, ? Dedi.

Ne desem? a – solcu b – pingpongcu c – edebiyatçý d – ev hanýmý e – hiçbiri ya da hepsi…


“Ýyi insan olmak istiyorum” dedim.

Pervin Mýsýrlýoðlu 


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.