Kadýnlar artýk 'KOCAM BÝLÝR' demiyor!..

08 Mart 2012 12:47 / 2950 kez okundu!

 


Kadýnlar gününe biz de bu söyleþiyle dahil olalým... Laikliðe, Atatürkçülüðe bakýþta farklý da düþünsek; "dindar nesiller yetiþtirme" konusundaki yanýtýndan tam tatmin olmasak da, Ýzmir milletvekili Sayýn Nesrin Ulema oldukça önemli þeylere de deðindi bu söyleþide. Kimi "ezber bozan" yanlarý da olan bu konuþma, yeni yasa çýkmadan yapýlmýþtý.

"Ailenin korunmasý" adý altýnda da olsa artýk bir yasa var. Kadýnlar, "baba, aðabey ve koca"dan oluþan "þeytan üçgeni"ne karþý biraz daha donanýmlý olacaklar. Kadýnlar açýsýndan "Yetmez ama Evet" niteliðinde bir yasanýn çýkmasý için bu kadar kan dökülmesi gerekli miydi, o ayrý konu... Aþaðýda okuyacaðýnýz bu söyleþi, nelere "Evet" ama nelere de "Yetmez" denebileceðinin güzel bir örneðidir.

(AK Parti Ýzmir Milletvekili Nesrin Ulema ve Pervin Mýsýrlýoðlu’nun 8 Mart Kadýnlar Günü öncesi Ýzmirizmir.Net için gerçekleþtirdikleri söyleþi)

Pervin Mýsýrlýoðlu: 1934 yýlýnda kadýn "hak"larýna "kavuþmuþ" bir ülke olmakla övünürüz çoðu zaman... Oysa kadýnlarýn eðitim düzeylerine, kadýn haklarýndaki gerçek geriliðe, yeni doðan bebek ölümlerindeki yüksek miktara ve parlamentodaki ya da yönetici konumlardaki kadýn oranýndaki çok düþük rakamlara baktýðýmýzda durum o kadar parlak deðil. Size göre de gerçekten övünecek durumda mýyýz?

Nesrin Ulema: Tabii ki kadýn konusunda, kadýnýn hem siyasette hem de sosyal alanda katýlýmý ve mevcudiyeti ile ilgili övünülecek bir durumda deðiliz.
Bu bir kadýn olarak tüm kadýnlarýn hatta birçok erkeðin de kabul ettiði bir gerçek. 1934 yýlýndan sonra iþte parlamentodaki daðýlýmlarý siz biliyorsunuz. Biz 2007 yýlýna kadar bunun üzerine herhangi bir katma deðer maalesef koyamamýþýz. Hep yüzde 4’ler, daha aþaðýlara, gerilere düþmüþ, belli zamanlarda yüzde 4.4’lere kadar çýkabilmiþiz.

2007 seçimlerinde nihayet yüzde 9’lar seviyesine, 2011 seçimlerinde de yüzde 14.2’ler seviyesine çýkmýþýz. Aslýnda, kadýnýn sosyal hayattaki etkinliðinin artýrýlmasý önce siyasetteki yani karar alma mekanizmalarýndaki kadýn sayýsýnýn artmasýna da baðlý gibi görünüyor. Belki de bugüne kadar bu alanda istediðimiz ilerlemeyi saðlayamayýþýmýzýn en büyük nedenlerinden bir tanesi. Ama kadýnla ilgili konuda ben bunu 4 baþlýkta deðerlendiriyorum.

Bizim ülke olarak, bugün eðer cumhuriyetin 100. yýlýný hedeflemiþ yani 2023 yýlýný hedeflemiþ bir Türkiye tablosunu hep birlikte çizeceksek, burada iktidar partisi, muhalefeti, sivil toplumu, üniversiteleri topyekûn, 75 milyon eðer bu hedefte ve kararlýlýktaysa bunun için kadýn konusunda herkesin çok kolay bir araya gelmesi gerektiðine inanýyorum. Yani kadýn politikalarýnýn üretilmesinde ve kadýnla ilgili sorunlara yönelik çalýþmalarda iktidarý ve muhalefeti herkesin el ele ve kol kola vermesi gerekiyor.

Þimdi 4 baþlýk altýnda eðer biz bunu sýralarsak, birincisi “eðitim”.

Eðer biz kýz çocuklarýmýzý ve daha sonrasýnda genç kýzlarýmýza eðitim desteðini tam olarak saðlayamazsak, biraz önce bahsettiðimiz çýta ya da seviyeye gelmemiz mümkün deðil. Eðitimle beraber onlarý güçlendirmek ve daha sonrasýnda da sosyal hayatý siyasal hayatýn içerisine katabilmek.

Þimdi eðitimle ilgili neler yaptýk, neler yapýlýyor?

Ben þunu bütün samimiyetimle söylemek istiyorum; AK Parti’yle ilgili maalesef 9-10 yýldýr kadýnlar ve kýz çocuklarý üzerinden yürütülen haksýz bir eleþtiri var. Bakýn, nerdeyse 9 yýldýr partinin içerisindeyim, baþlangýcýndan bu yana deðiþik kademelerinde görev aldým ve þu anda da AK Parti Ýzmir milletvekiliyim, bir kadýn milletvekiliyim. Sayýn Baþbakanýmýz baþta olmak üzere AK Parti’nin bütün kadrolarýnda iletmiþ olduðu bütün politikalarýn içerisinde her zaman kadýnýn yeri mevcut olmuþtur. Yani bir düzenleme ve planlama yapýlýrken kadýnlarla ilgili ayrý bir pencere her zaman açýlmýþtýr. Bu ne anlamda, kadýný güçlendirmek anlamýnda, kadýnýn istihdamdaki oranýný biraz daha yükseltmek anlamýnda, kadýnýn eðitim konusu ile ilgili önündeki engellerin biraz daha azaltýlmasýyla ilgili konularda… Yani bizim, 2012 yýlýndayýz, iþte 1923’ten bu yana bu tarihe kadar geçirdiðimiz bir cumhuriyet dönemi var. Atatürk’ün kurduðu, temellerini attýðý bir kavramýmýz var, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayýþýmýz var. Bunu benimsemiþ bir parti olarak bu eleþtiriler beni bir kadýn olarak çok incitmiþtir; “AK Parti kadýnlara ikinci bir insan olarak bakýyor, AK parti kadýnlarý eve kapatmak istiyor, AK Parti kadýnlarýn önündeki eðitim imkanlarýný kaldýrmak istiyor”. Bu eleþtiriler gerçekten bu yüzyýlda çok acýmasýzca. Üstelik 10 yýldýr iktidarda olan bir partiye, yaptýklarý ortada olan, kendisini kanýtlamýþ bir partiye yapýlan çok acýmasýzca bir eleþtiri. Bunu aslýnda bu eleþtiriyi yapanlar þunun da farkýnda mý bilmiyorum, aslýnda kadýnlara çok büyük zarar veriyorlar. Çünkü kadýn üzerinden siyaset gütmek yapýcý deðil, eleþtirel anlamda siyaset gütmek en çok kadýnlarý yýpratýyor aslýnda. Çünkü bugün biz eðer, bu korku siyasetini diyelim pompalayanlar- Ýzmir’de bunu çok yaþýyoruz- bunu yapmak yerine kadýnla ilgili yapýlan uygulamalar ve projelere katký saðlamak için bir þeyler ortaya koysak, el ele verebilsek kadýnlar için bu çok daha farklý yerlere kýsa sürede geliriz diye düþünüyorum ben. Bu beni çok üzüyor, incitiyor. Bir kadýn olarak bakýn siyaseti bir kenara býrakayým, bugün inancýndan dolayý baþýný kapatan kadýnlarýmýza yönelik ya da yine inancýndan dolayý baþýný kapatmak istemeyen kadýnlarýmýza yönelik yani þeklen eleþtiri yapýlmasý, bir kadýnýn bir kadýna eleþtiri yapmasý belki de kendi kendimize yaptýðýmýz en büyük kötülük.

Biz þunu kabul ediyoruz, þu anlayýþtayýz AK Parti olarak; her ne inançta, her ne düþüncede olursa olsun, önce insaný insan olarak kabul ediyoruz. Yani bizim için öncelik onun insan olmasý. Görüþ farklýlýðý, etnik kökeni, dini inancý inanýn bunlar çok son aþamada, son kademede belki aklýmýzdan geçirebileceðimiz deðerlendirmeler ama hiçbir zaman yürütmüþ olduðumuz projelerin ve politikalarýn içersinde etkin deðil.

> Yani politika buradan çýkmýyor sonuçta; genelden çýkýp daha baþka bir yol izliyor...

Bizde etnik ayrýmcýlýk yok, dinsel ayrýmcýlýk yok, bölgesel ayrýmcýlýk yok. Yani bunu ben herkesin bilmesini istiyorum ve dile getiriyorum.

> Aslýnda 2. sorumla ilgili yanýt geldi gibi zaten… Baþka vesayet sistemleri sarsýldý, sarsýlýyor ama kadýnlarý yönetmeye yarayan vesayet sistemi ne zaman deðiþecek? Kadýnlar; abi, koca ve babanýn vesayet üçgeninde yitip gitmeye devam mý edecekler?

Evet, tabii ki vesayet sistemi, kadýn üzerindeki vesayet sistemi aslýnda dünden bugüne ya da birkaç yýl içerisinde kolay kolay deðiþtirilecek bir yapý deðil. Bunu hepimiz kabul ediyoruz. Çünkü uzun yýllar boyunca toplum kadýný belli bir yere yerleþtirmiþ ve kadýn da bir takým nedenlerden dolayý bunu kabullenmek zorunda kalmýþ, yani bunun farklý yollarýnýn olabileceðini, farklý þeyler yapabileceðini ona gösteren, o çýkýþlarý ona veren bir anlayýþ maalesef olmamýþ. Tabi dünden bugüne, yarýna böyle köklü bir deðiþimin olmasý mümkün deðil. Ama bu deðiþimin olmasý ile ilgili bir takým alt yapý ve imkanlarý milletvekili olarak bizlerin, sayýn baþbakanýmýzýn, bakanlarýmýz, icranýn baþýnda bulunan kiþilerin hazýrlamasý gerekir ve 10 yýldýr da bu hazýrlanýyor. Þimdi artýk biz bir mahallede, 15 yaþýnda evlenmiþ, daha kendisi çocukken kucaðýna çocuk almýþ kadýnlarla konuþurken þunu görüyorum; yani artýk “kocam bilir” dememeye baþladýlar. Ve onlarýn çocuklarý da artýk bu iletiþimin çok yaygýn olduðu bu dünyada, her þeye çok kolay ulaþýlabildiði bu dünyada artýk annemin kaderi benim kaderimdir demiyorlar. Yani bunun farklý yönlerini, yapabilecekleri alternatiflerin de olduðunun farkýndalar.

Þimdi bize düþen, bu açýlan yollarýn çok iyi devamýnýn getirilmesi. Kadýný destekleyerek bu yollardan onun geçmesini saðlamak.

Bakýn eðitim dedim, bugün okul açma oranýnda çok önemli bir artýþ gerçekleþtirdi Türkiye. Yüzde 91 oranýndan þu anda yüzde 98 oranýna çýktý ülkemizdeki okul açma oraný. Bu aslýnda, bundan önceki hükümetlerin de, yöneticilerin de politikalarý vardý ama bunun üzerine konulmuþ önemli bir artý. Yüzde 98 bizim için çok sevindirici amacýmýz yüzde yüze ulaþtýrmak.

Peki kýz çocuklarýmýz için ne yapýldý? Kýz çocuklarýmýz için de farklý destekleyici politikalar ortaya sunuldu. Bir takým kampanyalar baþlattýk. Yani buradaki sorun, eðer siz kýz çocuðuna eðitimi veremezseniz, onu eðitim içerisine dahil edemezseniz daha sonra ona ulaþmanýz mümkün deðil. Orada kopuyorsunuz zaten. “Haydi kýzlar Okula” kampanyasý baþlatýldý. “Ana-Kýz Okuldayýz” kampanyasý baþlatýldý. “Haydi Kýzlarla” beraber 350 bin kýz çocuðu okulla buluþturuldu. “Ana-Kýz Okuldayýz” kampanyasýyla yine ayný oranda hem anne hem kýz kol kola girip okula gittiler

Ben bunu kýsmen yaþayan birisi olarak söylüyorum ve bunun da çok büyük bir devrim olduðunu her konuþmamda dile getiriyorum. Bakýn bugün artýk her ilimizde bir üniversite var. Þimdi genelde bizim aile yapýmýzda, geleneklerimizde, göreneklerimizde kýz ve erkek farklý yerlerdedir. Yani erkek çocuðunu çok rahat þehir dýþýna okumaya gönderebilir aileler ama kýz söz konusu olduðunda 2 kez daha düþünür. Yani maalesef böyle. Ýþte her ilde bir üniversitenin oluþu bile aslýnda bu engeli ortadan kaldýrmýþ oluyor. Yani üniversite eðitimine göndermemekle ilgili önemli bir engeli ortadan kaldýrmýþ oluyor.

> Üniversite istiyorsan buyur oku diyoruz da kýz çocuklarý için ayrýca bir endiþe duyuyoruz hala deðil mi?

Yani çok doðal bir þey bu; çocuklarýnýz için yaþýyorsunuz, onlarýn baþýna bir þey gelmesin o sizin için yeterli. Güzel bir insan olmasý için, topluma yararlý bir insan olmasý için mücadele veriyorsunuz ama bunu yanýnda da 75 milyonun içine salýyorsunuz, tek baþýna...

Þimdi, bu farklý bir yüzü. Biz 4 kardeþiz. Aslen Çankýrý doðumluyum ama Çankýrý’dan Ýzmir’e neden geldiðimizi size anlatmak isterim. Benim bir büyüðüm-ben en küçükleriyim- ablam çok baþarýlýydý, lise birincisiydi. Ve o zaman üniversite sýnavlarýna girdi, Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliðini kazandý. Çankýrý’nýn çok yerli, köklü ailelerinden birisi babam. Bütün çevresi, arkadaþlarý, iþi gücü her þeyi orada. O zaman çok iyi hatýrlýyorum; 18 yaþýnda Anadolu’da görücüler gelmeye baþlar. Ýstemeye. Ya okula da göndermeyin, hayýrlý bir kýsmet deðerlendirin derler. Ama Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliðini kazandý ve bir ikilem yaþandý o anda. Yani dedi ki; evlendirip onu da baþ göz edip farklý bir sorumluluða mý yönelteyim, yoksa tek baþýna Ýzmir’e gönderemem, burada var olan her þeyi býrakýp onunla beraber okumasý için yanýna mý gideyim? Benim babam 2. tercihi yaptý.

> Çok önemli…

Çok önemli evet, ama bu tercihi yapmasaydý hem ablam hem de devamýnda ben belki okuyamayacaktýk. Ama Çankýrý’da bir üniversite olsaydý böyle bir engelimiz olmayacaktý.

Þu anda var; 81 ilimizde üniversite var. Bakýn çok küçük þeyler gibi ama bunlarýn her birinin eðitime kattýðý, bu politikalarýn içerisinde var olan þey, bakýn 2002 yýlýna kadar ülkemizde sadece 65 tane üniversite vardý ve bunlarýn büyük bir kýsmý büyük þehirlerdeydi. Ama 89 tane yeni üniversite dahil edildi sisteme.

> Yaþayan üniversiteler mi hepsi, yoksa bir biçimde açýldý mý?

Bizim öncelikle eðitim sistemine güvenmemiz lazým. Belki hepsi ilk açýldýðýnda yaþayan üniversite olmayabilir ama süreç içersinde mutlaka olacaktýr. Bunu ispat eden üniversitelerimiz de var. Ama bu önemli pencereyi gerçekleþtirelim.

Kadýn için önemsediðimiz 2. konu da “saðlýk”. Biz nesilleri yetiþtiren kadýn olarak bakýyoruz. Ama saðlýk anlamýnda kadýnlarýmýza bizim her türlü desteði vermemiz lazým.

Çocuðunu yetiþtiren o kadýnlara bu desteði vermemiz lazým. Bir takým imkanlarý saðlamamýz lazým. Saðlýklý nesiller saðlýklý gelecekleri yetiþtirebilir. Þimdi burada biraz da anneye görevi düþüyor. Sonuçta erkek olsun kýz olsun o çocuklarý yetiþtiren ana temel. Rutin kontrollerini saðlamasý, çocuðunu hastaneye götürmesi, aþýlarýný yaptýrmasý, iþte aþýlama oranýndaki yüzde yüze yaklaþan deðerler, birçok yerde özel hastane, devlet hastanesi olsun olmasýn her yerden saðlýk imkanýný alabiliyor olmasý da, demir preparatlarýnýn devlet tarafýndan ücretsiz veriliyor olmasý çok önemli... Bunlarýn her biri saðlýklý nesillerin yetiþmesi ile ilgili bir bað.

> Tabi sonuçta siz de saðlýk sektöründesiniz…

Evet… Þuraya gelmek istiyorum; eðer kadýn çocuðunu yetiþtirirken, ya iþte doðdu bir þekilde büyür, mantýðýyla deðil de çocuðumun geliþmesi için neler gerekli diye düþünerek yetiþmelerini saðlarsak bizim gelecekle ilgili bir kademe daha ileri atlamamýza sebep olur. Mesela bebek ölümleri… Bugün bebek ölümleriyle ilgili, anne ölümleriyle ilgili çok ciddi anlamda ilerleme kaydetti ülkemiz. Artýk binde 1’ler seviyesine düþtü. Bu önemli bir oran. Ben þunu hatýrlýyorum, siz de mutlaka hatýrlarsýnýz bu haberleri. Bundan önceki yýllarda bir kadýn doðum yapmak için ilçeye kýzakla taþýnýrken ya yolda ölürdü ya da bir þeyler olurdu mutlaka… Yine taþýnýyor, yetiþtiriyorlar. Ama bakýn neredeyse yýlda bir olay. O da çok olumsuz hava koþullarý nedeniyle. Ama bugün ambulanstan bahsediyoruz, helikopter ambulanstan bahsediyoruz, uçak ambulanstan bahsediyoruz. Kaldý ki, coðrafi þartlarý zor olan bölgelerde yaþayan kadýnlar için þöyle bir uygulamamýz da var. Hamileliðin son bir ayýnda yani son ayýna girdiði anda o kadýnlar hastanede misafir ediliyorlar bir ay boyunca. Doðumunu yapýyor, bir ay daha kalma hakký var. Ýyileþip, saðlýðýna kavuþtuktan sonra kendi evine gönderiliyor.

Þimdi neden saðlýðý bu iþin içersine soktum? Belki bu tip detaylar önemli de deðil. Bu bir bütünün parçasý diye düþünüyorum. Bu anlamda da önemli mesafeler kaydedildi.

Üçüncü kriterimiz ne? Eðitim ve saðlýktan sonra yapmamýz gereken bir konu da kadýnýn iþ gücüne, istihdama katýlýmýný artýrmak. Asýl problemimiz burada. Kadýna yönelik davranýþta, kadýnýn bireysel hak ve özgürlüklerden kadýn olduðu için deðil de, insan olduðu için faydalanmasýný saðlamak. Ýstihdama katýlýmla ile ilgili ben 2008 yýlýnda sosyal güvenlik reformunu hatýrlýyorum. 2008 yýlýnda þu reformu gerçekleþtirdik biz. Eðer iþ yerinize kadýn alýyorsanýz, çalýþtýrmak üzere kadýn tercih ediyorsanýz, devlet sigorta priminizi karþýlamayý üstendi. Yani bakýn bu 5 yýl boyunca üstelik.

> Nasýl yani? Herhangi bir iþ yerinde, herhangi bir konuda mý, yoksa belli spesifik þeyler mi?

Ýlk defa çalýþma hayatýna giren bir kadýný iþ yerinizde istihdam ettiðiniz zaman 5 yýl boyunca onun sigorta primini devlet karþýlýyor. Ýlk yýl tamamýný karþýlýyor. 2. yýl yüzde 80’ini, 3. yýl yüzde 60, kademeli olarak bunu aþaðýya düþürüyor ve þunu da yapýyor yani 1 yýl çalýþtýrdý mesela 1 yýlla sýnýrlý tutsaydý sanýyorum 2. yýlda bir deðiþiklik düþünebilirdi iþveren. 5 yýl kademeli olarak ödüyor. Yani bu bile sadece aslýnda farklý bir reform.

> Ev iþçileri de mi öyle mesela?

Sigortalý her alanda. Sigortaya bildirdiðiniz zaman-yalnýz ilk defa iþ hayatýna baþlayan kadýnlarda biz bunun için yaþ sýnýrý koymadýk. Bu iþlem þu anda da devam ediyor. Yani 2008 yýlýnda çýkartýldý ama 2012 yýlýndayýz, bu hak, bu uygulama böyle sürüyor.

> Ýyi olmuþ.

Evet. Þu anda istihdamdaki kadýn oranýný yüzde 30’a çýkardýk biz.

> Kaçtaydý?

Yüzde 20’ler seviyesindeydi. Yüzde 30’a çýkardýk. Yeterli mi? Deðil elbette. Hedef yüzde 35’ler, 40’lar seviyesine çýkarmak. Ama çok basit bir uygulama, bu bile ne kadar bir artýþýn gerçekleþtiðini rakamlarla ortaya koyuyor.

Bir de þu yönü var. Bizde kadýn istihdamýna kadýnlarýmýzý yönlendireceksek bir mevcutlar var, bir de bugüne kadar birikmiþ olanlar var. Eðitim almamýþ, liseyi bitirmemiþ, üniversiteye gidememiþ olan kýsým var. Bu çalýþmalarý 2 aþamada deðerlendirmek lazým; yani bugün üniversite eðitimini alanlarla ilgili belli bir yol çizilmiþ ama onun öncesindekilerle ilgili ne yapýlabilir, bu katma deðerin içersine katýlmasý nasýl saðlanabilir? Biz þunu gördük. Hani eðitim almamýþ kýsým var ya, “her iþi yaparým” diyen mantýk bizim elimizi çok zayýflatýyor. Oysa ki bizim ülkemizde “her iþi yaparým” deðil, “þu iþi yaparým”ý diyenlere istihdama katma anlamýnda daha çok ihtiyaç var. Bununla ilgili de Ýþ-Kur’la, sivil toplum örgütleriyle beraber yürütülen bir takým çalýþmalar var. Yani meslek edindirme programlarý var. ben bu þekilde yani umutsuzluða düþmüþ olan kadýnlara her yerde bu yolu gösteriyorum. Yani bir sanatýn elinde olmasý lazým ve bunu veren bir kurum var. Bu kurumda kurslara katýlýp, devamlýlýk gerçekleþtirdiðiniz zaman size günlük harçlýk da veriyor. Yani maddi imkansýzlýklardan gidemedim bahanesinin ortadan kalkmasý için. O da kalkýyor ve kurslara katýlýp sertifikanýzý aldýktan sonra da sizi bir iþe yerleþtirme garantisi sunuyor. Þimdi bizim bunu mutlaka yaygýnlaþtýrmamýz lazým.

> Önemli olan bu kanunu bilmeleri ve buna koþmalarý. Sigortasýzlýktan ölen, sigorta diye çýrpýnan insanlar var, mesela onlara bu büyük bir imkan.

Bu kurslarýn bu anlamda duyurulmasýnda size yani basýn yayýn organlarýna görev düþüyor. Ben mesela þunu görüyorum sahada, evet bu kurslar var ama bana bir yerde bir kadýn kardeþim dedi ki, “bana çok uzak, eþim oraya gitmeme izin vermiyor”. O zaman bizim ne yapmamýz gerekiyor? Her bölgede bu kurslarý yaygýnlaþtýrmamýz gerekiyor.

Yine giriþimci kadýnlara bir takým destekler var… Bunlar gerçekten kullanýlmýyor. Mesela kaymakamlýklarýmýz, benim bir projem var diyen 4-5 kadýn bir araya gelip projesini ortaya koyup sunduðunda, 25-30 bin TL'ye yakýn destek veriyor. Yani bunlarý bizim alanda, sahada sizlerle beraber anlatýp, yaygýnlaþtýrmamýz lazým.

> Yani kanun simsarlýðý falan yapmak lazým, yani broker gibi, borsacý gibi…

Þimdi tam da bu noktada sorayým; kadýna yönelik þiddetin kökenine inmeden artarak süren bu þiddete çözüm bulunabilir mi? Ak Parti'deki erkek milletvekilleri, erkek egemen zihniyetle yüzleþmeye gerçekten hazýrlar mý? Deðillerse onlarý ittirecek parti içi ve parti dýþý güç var mýdýr? Orada kendi içimizde ne yapýyoruz?

Ben hemen çok yakýnda yaþadýðým bir olayý size aktararak yanýtlamaya baþlayayým. O gün programda da bahsettiðim Ýstanbul Sözleþmesi’nin Meclis’te görüþülmesi ve kararýn geçmesi aþamasýnda AK Parti’de bulunan bütün erkek milletvekillerimiz önderliðini sayýn Baþbakanýmýzýn yaptýðý bir imza kampanyasý baþlattý. Ýlk imzayý sayýn Baþbakanýmýz attý. Kadýna yönelik þiddetle mücadelede kadýnlarýmýzýn yanýndayýz mesajýný vermek için, “Kadýn-Erkek Fýrsat Eþitliði Komisyonu”muzun baþlattýðý bir çalýþmaydý. Sayýn Baþbakanýmýz da, komisyondaki arkadaþlarýmýz da, AK Partili erkek milletvekillerinin hepsi de bu imzayý severek attýlar. Çünkü içgüdüsel olarak her ne kadar bu tip duygular var olsa bile kadýna yönelik þiddetin kabul edilmeyeceðini, insanlýk dýþý bir olay olduðunu ben kendi grubumdaki milletvekilleri adýna söylüyorum, hepsi kabul etmiþ durumda, hemfikir durumda. Kadýnýn bir aþama daha ilerleyebilmesi için uygulanacak bütün politikalarda her zaman destek olmuþlardýr. Bu noktada bizim AK Parti olarak bir çalýþmamýz var ve destek de var.

Bütün AK Parti teþkilatlarýndaki beyler de bunu bir kampanya havasýna dönüþtürüp, bu görüþün arkasýnda olduklarýný net bir þekilde göstermiþ oldular. Kadýna yönelik þiddetle ilgili biz öncelikle çok samimiyiz. Yani bir kadýna, bir insanýn bir insana þiddet göstermesi hiçbir kiþinin kadýn olsun erkek olsun cinsiyet ayrýmý yapmýyorum ama þiddet göstermesi kabul edilemez. Kadýna yönelik þiddetle ilgili de özellikle son dönemlerde önemli ilerlemeler de kaydettik. Ýþte Ýstanbul Sözleþmesi ya da þiddetin önlenmesi ile ilgili-aile bireylerinin korunmasý ve þiddetin önlenmesiyle ilgili 22 maddelik bir kanun Bakanlar Kurulu’nda biliyorsunuz imzalandý. Komisyona inmesini bekliyoruz. Burada þunu hepimiz tespit ettik; bu kanun ve yasalarý çýkarmamýz yetmiyor. Çýkarmýþ olmakla sorunu çözmeniz mümkün deðil. Bu hepimizin kabul ettiði bir gerçek. Uygulayýcýlara bunu kabullendirmek, onlarý sistemin içine sokmak ve sorunu minimuma indirmek. Þimdi bunun için de bu konularla kadýnlarýn uðraþmasý ve kadýnlarýn konuþmasýný da istemiyoruz. O yüzden imza kampanyasý çok önemliydi. Yani erkeklerin buna olan duyarlýlýðýný, gayretini göstermek gerekiyor. Þiddeti uygulayan erkekler üzerine bir takým çalýþmalar yürütmemiz ve çýkarmamýz lazým. Ýþte bu yapýlmaya çalýþýlýyor. Bugün erkeklerin yoðun olarak bulunduðu alanlar tespit edildi mesela. Ýþte askerlik dönemi. Orada eðitimi gerçekleþtirebileceðimiz inanýlmaz bir alan var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlýðýmýz, Genel Kurmayýmýzla beraber bir proje yapýyor. Daha önce de yapýldý ama þimdi daha detaylandýrýlarak yapýlýyor. Er ve erbaþlara þiddetle ilgili eðitimler verilmeye baþlandý.

> Orada da ciddi bir þiddet var. Askeriye, þiddetin ürediði, yayýldýðý en önemli ortamlardan biri deðil mi?

Orada da var ama erkeklerin yoðun olarak bulunduðu yerler askeri eðitim alanlarý.

2. alan olarak Diyanette bu baþlatýldý. Yani dini deðerler üzerinden sanki kadýn ikinci plandaymýþ gibi gösteriliyor, yahut sözümü dinlemedi iþte onun için böyle yaptým. Bunun dinimizde var olmadýðýný, doðru olmadýðýný anlatmak üzere Diyanette her Cuma hutbelerinde kadýna yönelik þiddetle ilgili de þeyler yapýlýyor.

Belki de biz hep iþimize geleni kullanmýþ, gelmeyeni kullanmamýþýz. Bizim dinimizde þu da var; insanýn insana eziyet etmesi en büyük günahlardan bir tanesi. Yani bizim dinimizin özünde bu vardýr. Ýnsana saygý duymak var.

Belki de sorunun çözümü de burada. Yani büyük bir kesim için sorunun çözümü de burada. Buna dinimizin gereklerini, dinimizde kadýna yaklaþýmý, Ýslam dininin kadýna bakýþýný bizim çok iyi anlatmamýz lazým. Yani bu bir takým söylemler ve þeylerden ziyade, kulaktan duyma rivayetlerden ziyade asýl bunun kaynaðý olan Kuran-ý Kerim’in Türkçesini belki okuyarak bulmamýz lazým. Orada bizim dinimiz kadýna þiddet uygula, senin sözünü dinlemediði zaman þiddet uygulayabilirsin, bu günah deðildir demiyor.

> Feminizm ve özgürlükçülüðün yeni yerel sentezi ülkemizde ne zaman yapýlacak? Örneðin Adalet ve Kalkýnma Partisi'nin ideolojik çerçevesi buna elveriyor mu? Yoksa kadýn haklarýnda yoðunlaþmayý tehlikeli bulan erkek zihniyeti buna da engel mi olacak? Bunun için gelenekler ve din kalkan olarak kullanýlmaya devam mý edilecek?

Þu anlayýþý öncelikle net bir þekilde ortaya koymamýz gerekiyor. AK Parti’nin kadýna ve aileye bakýþý þu: Öncelikle muhafazakar demokrat bir anlayýþý benimsemiþ bir parti. Burada kast edilen muhafazakarlýk geçmiþten gelen kültürel deðerlere sahip çýkmak, baðlý kalmak ama geliþen dünyanýn getirmiþ olduðu yenilikleri de her ikisiyle uyum içerisinde sentezleyebilmek. AK Parti’nin muhafazakar demokrat anlayýþý bu. Burada muhafazakarlýktan kast edilen hiçbir þekilde gerici, baðnaz, insan haklarýný sýnýrlayan, sýkýþtýran bir anlayýþ deðil. Yani bizi biz yapan kültürel deðerlerimize, ahlaki deðerlerimize, manevi deðerlerimize sahip çýkmak ve onlarý yaþatabilmek.

2. si bizim amacýmýz yani bu ülkenin belki de bel kemiði olan aile yapýsýný kurmak. Güçlü ailelerle güçlü toplumlara ulaþmak.

Þimdi güçlü aile derken kast edilen kadýnýn geri planda olduðu, erkeklerin ön planda olduðu bir aile yapýsý deðil. Güçlü ailenin içerisinde siz erkeði de güçlü bir erkek olarak tutabilirsiniz, kadýný da ayný þekilde birey olarak, insan olarak, güçlü kadýn olarak tutabilirsiniz. Gencimizi de, yaþlýmýzý da güçlü bireyler olarak bu toplumun içerisine katabilirsiniz. Burada anlaþýlmayan þey þu, þu olmayacak gibi geliyor bize sanki. Kadýn güçlendiði zaman ya da bir takým haklar elde ettiði zaman aile bütünlüðü içerisinden kopup gidecek, ayrýlacak anlayýþý var yani biz 'güçlü erkek ve aile' demiyoruz güçlü topluma ulaþýrken. Biz 'güçlü erkek, güçlü kadýn, güçlü çocuklar, bireyler' diyoruz. Bu þekilde biz toplum olarak varlýðýmýzý devam ettirebiliriz. Bakýn kadýn da güçlenecek, erkek de güçlenecek, aile kurumu içerisinde birbirini yönetebilecekler. Bu eðitimi bizim vermemiz gerekiyor. Bu anlayýþý yerleþtirmemiz gerekiyor. Birisi pasif, öbürü aktif bir yaþantý deðil. Kadýn için de, erkek için de bu böyle. Bu hiçbir zaman aile birliði ve bütünlüðü üzerinden politikalar üretilmesi, kadýný hiçbir zaman geri planda tuttuðumuz anlamýna gelmemeli.

> Egemen erkek bakýþýnýn doðal yaygýnlýðý nedeniyle kendinizi mecliste hiç çaresiz hissettiðiniz oluyor mu? "Erkek gibi kadýn" olmadan çabanýzý sürdürmenize imkan veriliyor mu? Çok açýk ve net bir insansýnýz ama bu konuda her zamankinden çok daha açýk ve net bir yanýt bir yanýt verebilir misiniz?

Aslýnda þöyle söyleyeyim. Milletvekili seçildikten sonra mecliste yaptýðým çalýþmalarda erkek gibi olmamý gerektirecek bir durumla karþýlaþmadým. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Yani beni tanýyorsunuz. Ya, iþte erkek gibi olayým da þu iþin içerisine girip þunlarý þunlarý yaparým dediðim bir ortam yaþamadým. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde komisyonlarda þunu gördüm. Siz eðer ülkeniz için, toplum için, çocuklarýnýzýn geleceði için bir þeyler yapmak istiyorsanýz erkek ya da kadýn olmanýz çok önemli de deðil. Bu mücadelenin içerisinde -evet önemli bir mücadele var- erkek egemen bir alan ama sanýyorum erkeklerimiz de artýk þunu görmeye baþlamýþlar; kadýnlar siyasetin içine girdikleri zaman onlarýn yani erkeklerin önünde bir engel deðiller artýk. Biz onlarýn ne önünde ne de arkasýnda olmak istiyoruz. Biz onlarla yan yana omuz omuza çalýþmak istiyoruz. Siyasetin de kalitesini arttýrmak istiyoruz. Erkekler de, Meclis’teki kendi gurubumdaki bütün erkek milletvekillerimiz için bunu söyleyebilirim, hiçbir ortamda “erkek gibi olsaydým” diye içimden geçen bir þey yaþamadým.

> Þanslýsýnýz demek ki... (gülüþmeler) Ýnternet çaðýnda genç kuþaklara bir bitki gibi "yetiþtirme" meselesi üzerinden bakmak doðru mudur? Nesrin Ulema gerçekten ne isterdi? Ülkemizde Kemalist, Atatürkçü bir nesil mi yetiþtirilmeli yoksa modern dindar bir nesil mi?

1923’te Atatürk’ün kurmuþ olduðu cumhuriyet deðerlerine, bugün bu ülkede yaþayan herkesin öyle ya da böyle sahip olduðunu düþünüyorum. Tabi çok radikal kesimler dýþýnda. Bu cumhuriyet o dönemde kurulmuþ ve o dönemde yaþanýlan zorluklar, daha doðrusu geçmiþ tarihin bugünkü nesiller tarafýndan çok iyi bilinmesi gerekir. Yani bizim tarihimizi iyi analiz edebilmemiz lazým. Atatürk’ün kurmuþ olduðu cumhuriyetin ve onun hedeflerinin çok iyi özümsenmesi lazým. Ýþimize gelen kýsýmlarý alýp, gelmeyenleri almýyorsak bu topluma en büyük zararý vermiþ oluruz. Tabii ki cumhuriyetin ilkeleri, 2023 hedefleri diyoruz, cumhuriyetin 100. yýl hedefleri diyoruz, bunlar toplum olarak hepimizin kabul ettiði gerçekler. Ama siz 1900’lü yýllarýn gerçekleriyle 2012 yýlýnýn gerçeklerini iyi sentezlemek zorundasýnýz. Bir takým yeniliklere, modernleþmeye açýk olmak zorundasýnýz. Eðer siz o dönemin düþünceleri üzerinden mesela laiklik konusunda -yani o saplantý doðrultusunda bugünkü ilerlemeyi, dünyanýn geliþmesini, ülkenin geliþmesini eðer özümseyemez, sentezleyemezseniz problemler buradan çýkar. Ama bunlar bizim toplumumuz için ne kadar yapýcý olur? Bana göre yapýcý olan hiçbir yaný olmaz. Bakýn biz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayýþýný benimsemiþ bir ülkeyiz. Bundan artýk geriye dönüþ yok. Ya da geri dönmek, döndürmek isteyen bir anlayýþ da yok. Bu ülkede 9 yýldýr AK Parti hükümetleri döneminde yapýlanlar ortada. Ýletiþim teknolojisinden, yollarýndan, hastanelerinden, okullarýndan, bugün Fatih projesi baþlatýldý. Avrupa ülkeleri artýk þunu söylüyor. Eskiden bizim ülkemizde hep Avrupa’dan, Amerika’dan, Fransa’dan örnekler gösterilirdi ya þimdi genel saðlýk sigortasýný, sistemini ülkenizde nasýl gerçekleþtirdiniz diye Amerikalý yöneticiler bizden bilgi alýyor. Bugün Fatih projesini nasýl baþlattýnýz diye Avrupa bizden bilgi alýyor.

> Nedir Fatih projesi?

Akýllý, tablet bilgisayarlarýn çocuklara verilmesi. Bakýn bu da farklý bir alan yani ve bunun üzerine saatlerce konuþabiliriz. Eleþtirilen yönleri var bunun da, konuþabiliriz ama bizim modernliðe, modernleþmeye, çaðdaþlaþmayý, ülkemizi ilerletmeyi gerçek anlamda yapmamýz lazým. Yani lafta deðil. Ben cumhuriyetçiyim, Atatürkçüyüm, laikim… E tamam, biz de öyleyiz. Ama Atatürk demiþ ki; muassýr medeniyetler seviyesine çýkýn. Peki bunu yapmak, buraya yükselmek için ne yapmýþýz? Bugüne kadar neler yapýlmýþ? Mutlaka yapýlan çok þey var. Onlarý küçümsemek anlamýnda söylemiyorum ama bu deðerlere karþý olduðumuzu savunanlar, bizim yaptýklarýmýza da gerçekten samimiyetle bakýp da öyle deðerlendirsinler. Dindar bir nesil, dindar bir gençlik anlamýnda þunlarý söylemek isterim, bu çok önemli. Bizim, ülkesine, milletine, vatanýna, deðerlerine sahip ama dinine de sahip nesiller yetiþtirmemiz lazým.

Bakýn kadýn cinayetlerini konuþtuk, iþte bu ülkede iþlenen birçok suçlarý belki dünya genelinde insanlýðýn gerçekleþtirmiþ olduðu birçok suçlarýn ana kaynaðýna indiðinizde bunlarý, dini deðerleri ya da bu tip deðerleri zayýf, manevi yönden zayýf olan insanlarýn gerçekleþtirdiðini görüyoruz. Yani burada kast edilen þu deðil. Sadece bu ikilem içerisinde kalanlar yani öyle yetiþip daha sonra farklý yöne kayýp çatýþma yaþayanlar için söylenebilir. Bizim yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede dindar gençlik yetiþtirmek istiyoruz deyiminin çok önemsenmemesi gerektiðini düþünüyorum. Bu bir inancý olmayan, farklý dinlere inanan, Hýristiyaný, musevisi, ateisti, hepsi bu ülkede yaþýyor, deðil mi? Yani haklar yönünden bir farkýmýz var mý? Ama dinini yaþamak isteyenlere de ayný eþitliði bizim saðlamamýz lazým. Biz onu saðlayamýyoruz ülkemizde. Kast edilen bu manevi deðerlerine, ahlaki deðerlerine, dini deðerlerine sahip bir gençlik. “Dindar bir nesil” sözünün zorla, baskýyla bir nesil yetiþtirilecek olarak algýlanmamasý lazým.

Bakýn biz çok zengin bir ülkeyiz. Kültürümüz, insanýmýz anlamýnda da çok deðiþik yelpazelere sahibiz. Dediniz ki, dinimizle ilgili bir takým yanlýþ söylemler, gelenekselleþtirilmiþ hatta bir takým bilgilerden dolayý kadýn sanki 2. planda, kadýnýn haklarý dinimizde daha geride gibi bir algý var. Bu neredeyse büyük bir kesim bunu böyle algýlýyor. Peki biz dinimizin gerçek deðerlerini kulaktan dolma deðil de, bunu bir sistem içersinde, dayatmayla demiyorum ama buna ulaþabilecek yollarý, kaynaklarý açarak bu yol hakkýný gelecek nesillere vermemiz ya da bunun gerçeklerini anlatýyor olmamýz, sonrasýnda tercihini kendisine býrakmamýz asýl demokrasi deðil mi?

> Eðitim alanýndaki yeni hamle yine bir bölünme yarattý toplumda? Hangi tarafta yer alalým? Süreç bir atýlýma mý yoksa bir çöküþe mi iþaret? "Genç kýzlarýn eðitimden yoksun kalma olasýlýðý" üzerinden tartýþýlan bu meselede, geçmiþteki ulusalcý paranoyalarýn izini mi aramalýyýz yoksa "dindar kuþak yetiþtirme" gayretkeþliðinin ipuçlarýný mý? Yani gerçekten de böyle belirli bir prototip yetiþtirme meraký olmamalý. Tersi mi olacak þimdi peki?

Ama burada siz bu konuyu hep eðitim içerisinde algýlýyorsunuz. Yani okullarda algýlýyorsunuz. Biraz da yanýltan o sanýyorum.

Bizi biz yapan deðerlerimiz de var. Bunlarýn içinden kötü kýsýmlarýný alýyoruz ama bizim temelimiz olan deðerler de var. Bunlarýn yaþatýlmasý lazým.

1+4+4+4’le ilgili de yine ortalýk ayaða kalktý. Ama ben sadece þunu söyleyeyim; Ýngitere’de, Fransa’da, Amerka’daki eðitim sistemine bir bakalým. Avrupa Birliði ülkelerinin büyük bir kýsmýnda, ABD’de eðitim sistemi bu þekilde. Neden bu þekilde?

Bir yýl okul öncesi eðitim hepimizin olmazsa olmazý. Yani burada yüzde 67’ler seviyesinden yüzde 81’lere çýkardýk bu araný da. Onun dýþýnda 8 yýllýk zorunlu eðitim getirildi. Þimdi bakýn 8 yýllýk zorunlu eðitimden sonra ben velilerle görüþüyorum ve þunu söylüyorlar: “8 yaþýndaki kýzýmla 14 yaþýndaki 8. sýnýftaki erkek çocuk tenefüste ayný okul alaný içerisindeler”. Veliler bundan bir takým rahatsýzlýklar duymaya baþladý. Bu þikayetlerden bir tanesiydi ama burada asýl olan bir çocuðun çocukluk, ergenlik ve sonraki süreçte yetiþtirilmesi ile ilgili eðitim temelleri. Bakýn diyor ki eðitimciler; ilk 4 yýl temel eðitim, ondan sonraki dönemde bir meslekle ilgili ya da bir alanla ilgili çocuðun tercihleri oluþmaya baþlýyor. Siz o yaþtan sonra gelecekte ne olmak istediðini ya da ne yetenekte olduðunu tespit ediyorsunuz. Ondan sonraki süreçte evet alaný neyse, bugün herkesin doktor, mimar, mühendis olmasý mümkün deðil. Bizim eðitimde yaptýðýmýz en büyük yanlýþ buydu.

Þimdi ikinci 4 yýlda biraz daha üst aþamada, daha ustalýk anlamýnda eðitimlerin çocuklara verilmesi. Bizim ülkemizde yine 28 Þubat sürecinin Ýmam Hatiplerle beraber gelen o endiþelerin maalesef en büyük sýkýntýsýný biz þimdi yaþýyoruz. Ýþçi arayan çok fazla. Bakýn kendi iþ yerinde çalýþtýracak kalifiye eleman bulamýyor? Çünkü o eðitimi almýþ kiþileri yani meslek eðitimini almýþ kiþileri arýyor.

Burada kýz çocuklarýnýn okutulmamasý, onlarýn engel kurulmasý, vs vs… gibi bahaneler en baþta konuþtuðumuz anlayýþlarýn bir sonucu. Bunun bir ilerisi ne biliyor musunuz? Eðitim sistemi gerçekten önce tartýþýlacak ve ondan sonra eksik yanlarý, ilave edilmesi gerekenler, yanlýþ yanlarý, her neyse bir süzgeçten geçirildikten sonra zaten baþlayacak.

Asýl amaç burada çocuklarýmýzý “yarýþ atý” gibi yetiþtiriyoruz ya, belki de üniversite sýnavlarýnýn kaldýrýlmasý. Çünkü bunu gerçekleþtirmediðimiz müddetçe, sýnavsýz üniversiteye geçiþi saðlamamýz mümkün deðil.

Açýktan eðitim, açýk öðrenim anlamýnda eðitim en fazla eleþtirilen konu. Bu, mevcut saðlýklý bireyler için geçerli deðil. Bakýn engelli gençlerimiz, çocuklarýmýz var bizim. Öyle olduklarý için eðitim içerisine katamýyoruz onlarý. Yani açýktan dýþarýdan eðitim kapsamý bu çocuklar için, özel durumu olan çocuklar için.

> Ergenlikle çocukluk ayný yerde mi buluþuyor yani? Bu da düþünüldü mü?

Tabi, bu önemli bir sýkýntýydý. Þimdi 8 yýllýk zorunlu eðitime geçtik ama bizim bununla ilgili okullarýmýzýn durumu neydi? Þimdi ben gidip bakýyorum; bir okulda arada demir teller var, bir tarafta liseli öðrenciler var, diðer tarafta ilk öðretim öðrencileri. Bir arada bulunmalarý da doðru deðil zaten. Bunun çaðdaþlýkla falan da bir ilgisi yok.

Bu eþit güç deðil yani her anlamda her konuda öyle. Siz dýþarý veriyorsunuz çocuðunuzu, sizin kontrolünüz dýþýnda olan bir þey. Veliler; "ergenlik dönemindeki çocuklar farklý þeyler konuþurlar, benim kýzým da, oðlum da bunu duymuþ" diyorlar. Anne baba rahatsýz oluyor. Ha, bu ayýptan, günahtan dolayý deðil, onun saðlýklý geliþimi anlamýnda bir sýkýntý. Üstelik bu, nedenlerden en küçüðü. Aklýma geldiði için söyledim. Ben de alanýmda çok karþýlaþtýðým için söyledim.

> Siz milletvekilleri olarak bu 4+4+4 konusunu meclise gelmeden önce kendi aranýzda tartýþýp konuþtunuz mu?

Tabii ki… Bir araya geldiðimizde eðitim sistemindeki uygulamadaki aksaklýklar bir anne olarak zaten en baþta dile getirdiðim bir þey...

Evet ben, oðlumun doktor, avukat ya da mühendis olmasýný isterim ama yeteneði ne yöndeyse, mutlu olacaðý iþi yapmasýný daha çok isterim.

Ben bu sistemde kýz çocuklarýnýn daha çok eðitime dahil olacaðýný düþünüyorum.

> Ýzmirizmir.net hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Bizden beklentileriniz nedir?

Ben, sizin hem izmirizmir.net’teki yazýlarýnýz hem de Ýzmir küçük Millet Meclisi (ÝkMM) olarak yaptýðýnýz çalýþmalardaki objektifliðinizden dolayý teþekkür ederim. Bizim, olaylara bakýþ açýsý önyargýlý deðil de, ön yargýsýz, kendi görüþlerini geride tutmasýný becerebilen ve o doðrultuda da farklý görüþleri bir araya getiren, bunu da doðru bir þekilde yayýmlayan kiþilere çok fazlasýyla ihtiyacýmýz var bu ülkede. Bu anlayýþta, bu duruþta olduðunuz için ben de çok teþekkür ediyorum. Keþke herkes sizin gibi olabilse diyorum. Baþarýlar diliyorum.

Bir kadýn milletvekili olarak bizim üstümüze düþen her ne olursa, hem kadýnlar adýna, hem Ýzmir adýna, ülkemiz adýna her zaman ortak projelerde, ortak çalýþmalarda doðru þeylerde yanýnýzda olduðumuzu bilmenizi isterim.


Pervin MISIRLIOÐLU

Þubat 2012, Ýzmir


Not: Katkýlarý için Hülya Uslu, Hürriyet ve Ýlhami Mýsýrlýoðlu'na teþekkürlerimle...

Son Güncelleme Tarihi: 09 Mart 2012 14:05

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.