JAPONYA

04 Aralýk 2012 21:47 / 5423 kez okundu!

 


En son söylemem gerekeni en baþta söyleyeyim!

Çok zor oldu Japonya'dan ayrýlmak. Bir kez daha ön yargýlarým çöpte ve ben yepyeni kültürün nazik ve rahat kimonosu içinde az çokturla yetinemeyerek dönüyorum memleketime... Biraz eksiklik duygusu ile büyülenmiþ, ezber bozan muskalara fazlasý ile maruz kalmýþ…

 

****

 

JAPONYA

 

En son söylemem gerekeni en baþta söyleyeyim!

Çok zor oldu Japonya'dan ayrýlmak. Bir kez daha ön yargýlarým çöpte ve ben yepyeni kültürün nazik ve rahat kimonosu içinde az çokturla yetinemeyerek dönüyorum memleketime... Biraz eksiklik duygusu ile büyülenmiþ, ezber bozan muskalara fazlasý ile maruz kalmýþ…

Çekik Düzen Japonya

Her seyahatin bekareti ve esaretinin farklýlýðý ile sarsýlmýþ, teslimiyetlerimizi ve alýþkanlýk nöbetlerimizi baþka biçimlere dönüþtürürken burada býraktýðýmýz huylarýmýzý ya da huysuzluklarýmýzý eksik ya da fazlasý ile üzerimize geçirmemiz biraz zaman alýr merak etmeyin... Bilirsiniz iþte gezilerden dönerken önce yenileri yerleþtirirsiniz valizinize... Eskiye raðbet yoktur... Kýymetliler hep son sahip olduðunuz güzellikler, özelliklerdir ya(!)... Týpký bavuldaki kirlilerin iþgali gibidir zihnimizdeki modasý geçmiþ fikirler de. Vedalaþtýðýnýz önceki yalan yanlýþ bilgilerinize yenilerden de eksik, abartýlý, hayali ve hatta ön yargýlý deneyimler eklense de bilginin deðiþtirdiði, geliþtirdiði yepyeni insanlar daðýlýr dünyanýn dört bir yanýna...

HER GEZEN BAÞKA BÝR DENEYÝM KAZANIR

Gezen insanýn öyküsü, görgüsü ve bilgisi de baþka baþkadýr... Hiç biri birbirine benzemez. Büyüyen her aðaç ya da her çiçek, her çocuk gibi benzersizdir ve çok renklidir bu deneyimler... Elbette acýlý, tatsýz, tuzsuz, renksiz olan seyahatleri hariç tutuyorum.

JAPON TUVALETLERÝ FAVORÝM OLDU

En son söylemem gerekeni en baþta söylemek için bu önsözü gereksiz bulanlara kýsaca demem o ki; buradaki sýcak ve temiz tuvaletlerin yerini tutacak þeyler ilk aþklarýn mutlak sevincini, hayalini kurduðunuz eve giren ilk eþyayý tuttuðunuz aný, sonunda en çok istediðiniz otomobile ilk oturduðunuz zamaný aklýnýza getirin... Hepsi ile yarýþýr bu Japon tuvaletleri...

Siz bazý ölümlüler belki de bu konfora çoktan sahipsiniz ya da bizden önce böylesi bir lüksün keyfini sürdüyseniz bilemem ama ben ciddi þok dalgalarý yaþadým onca gündür... Buradaki hayatta, yaþayan mekanlar ister küçük ister büyük olsun en baþ köþe insanýn. En önce insan koyulmuþ... Ve insan yaþamýna ait ince, küçük detaylarda büyük kolaylýklar yaratýlmýþ. Küçük derken yanlýþ anlaþýlmasýn; basit gözüken tuvalet ihtiyacý insaný seyahatte vezir de eder, rezil de! Yediðin içtiðin senin olsun sen gördüklerini anlat derler ya, küçüðü, büyüðü fark etmez o derdi aþamadýn mý, ne gördüðün ne de diðer yaþadýklarýn o engelin önünde duramaz... Haaa bu tür hassasiyetleri aþmýþ insanlar beni ayýplamasýnlar sözüm bu tür kýllýklarý yüzünden her aný bir tür eziyete çevirebilen meziyetsizler için zaten... Hünerli, her ülkenin adamý, her yeri kendi dünyasýndan sayan "ermiþ" kiþiler zaten benim bu hoppalýk ve þýmarýklýk dolu gözüken yazýlarýma bakmazlar bile ki haklýlardýr da... Bütün dünya onlarýn evidir ve onlar her yerde, her þeyde duruma ayak uydurabilirler zaten... Benim sözüm ben gibi hem dünyalý hem hülyalý olup, suni týkanýklýklar yaþayanlara... Bu bilgiler her yerde olmaz çünkü tuvalet kültürü "ulvi " sayýlmaz.

TUVALETLERDEN ALMAK LAZIM

Tuvalet baþlý baþýna ayrý bir konu bizdeki gibi alaturka ve alafranga olarak da fark yaratýyor. Alaturkalarý bizdeki gibi ayakkabýnýza, bacaklarýnýza çiþemenizi gerektirmiyor. Çiþin ulaþacaðý son noktaya yuvarlak, bombeli bir fayans yapmýþlar. Böylece hem eski usul devam ediyor hem de daha derli toplu ihtiyaç gideriyorsunuz. Bu en basit gibi görünen Japon mucizelerinden. Yanlýþ hatýrlamýyorsam bir genel tuvalette kadýnlar için de pisivuar vardý galiba.

Çocuklu kadýnlar için yaptýklarý tuvaletlerin aynýsýndan çocuklu erkekler için de varmýþ ne mutlu ki! Sonradan Yavuz'dan öðrendim ve takdir ettim Japonlarý.

Kutu kadar tuvaletlerde; çocuklara ayrý bir oturma yeri koyulmuþ, alt deðiþtirme yeri ayrýca düþünülmüþ, bebek banyosu, dezenfektan kutusu, kurutma ve çöp sepeti, klozet üzerinde tahrat musluðu (ýsýsý þahane), bide, müzik (su sesi) butonu azalan çoðalan düðmeleri ile asýl en mühimmatlý olaný oturak yerini ýsýtan kablosu çok ciddi bir rahatlýða davet ediyor sizi... Kendinizi o koþuþturmalar içinde öyle bir yere sýðýnýp "ohhhh" derken düþünsenize... Tek kelime ile muhteþem!!! Temiz, sýcak ve konforlu... O tuvaletlerden satýn almak yeni en b..tan hayallerimden...

OHAYO, ARÝGATO, SUMÝMASEN

Baþa dönersek; yaklaþýk 11.5 saat uçarak (THY) ile Osaka'ya vardýðýmýzda batýdan uzak doðu Asya'ya sabahýmýzý getirdik tabii... Ýlk saatler günaydýn dedik iyi akþamlar yerine... Ertesi sabah "Ohayo" ile tanýþtýk... Böyle nazik insanlar karþýsýnda, teþekkür anlamýna gelen “Arigato” demeyi öðrendik hemen. Hafifçe eðilmeyi ve yine ellerimizi birbirine kavuþturmayý komik olsak da uyguladýk... Mecburen “lütfen”lerimiz çoðaldý. “Sumimasen”... Çok güzel geliyor kulaða ayrýca...

Atatürk de Japonca dersleri almýþ bilir miydiniz? Belki de Ural-Altay dil ailesinden olan Türkçe ve Japonca'nýn yazýldýðý gibi okunma kolaylýðýndan dolayý Osmanlýca'dan vazgeçildi. Tarihçilere buradan bir soru Japonca öðrenen Atatürk daha sonra Türkçe harflere geçmeyi mi tercih etti? Kaligrafik yazý biçimlerini saymazsanýz Latin harfleri ile Japon dili bana göre çok zor da sayýlmaz gibi...

KILAVUZUNUZ ÝYÝYSE HER ÜLKE CENNET

Hülya Akal ilk dakikalardan itibaren kalbimizi çaldý, dönerken yerine koydu ama aklýmýz onda kaldý. Bir rehberin aklý, fikri, zaman yönetimi, duygusal zekasý, espritüelliði, zarif otoriterliði (ýþýklý karizmasý) hepimizin ellerini ve dillerini arkadan baðlayan bir sevgi ve saygý, itaatkar ve çözümcü yapabilir mi insaný? Yapar. Esas akýl o. Kalplerini çal ve yönet bunun adý, gerisi hülyalý bir yolculuk zaten. Bir de gezenlerin nezaketi ve sýcaklýðý çimento etkisi yaratýnca þikayet etmenin kusurluluðuna kimse yanaþmadý valla! Ýnsan bu, zordur memnuniyeti sonuçta ama iþte dönüþ uçaðýndayým ve iki yýldan sonra bir heves size bu Japonya seyahatimizi anlatmak istiyorum. Türkiye'deki saat deðiþimi ile 30 Ekim 2012'yi 31 saat olarak yaþayacaðýz. Batýya doðru hep de gün ýþýðýnda uçacaðýz. Ve tam 13.5 saat havada kalacaðýz bu sefer. Dönüþü anlatmadan önce tekrar baþa dönersek;

OSAKA VE KOBE

Osaka ilk duraðýmýzdý dedim ya, sabah kalkýp Kobe'ye hareket ettik erkenden. Hani 5000 kiþinin ölümüne yol açan 1995 yýlýndaki depremi bilmeseniz hiç Kobe'de bunun farkýna varamazsýnýz. Yeni baþtan inþa edilen þehir o acýlarý unutmadan saðlam ve doða ile uyumlu yaþamanýn sýrlarýna ermiþ gözükmekte. Kobe Limaný'ný ve kulesini, Akaþi Oaþi Köprüsü'ndeki yürüyüþümüzü yaparken henüz Japon mucizelerinin tam farkýna varamýyorduk elbette! Ünlü Fransýz empresyonist ressam C. Monet, Japon bahçelerine ve köprülerine neden bu kadar hayranlýk duymuþ þimdi daha çok anlýyorsunuz. Iþýklý göller ve nilüferler, kutsal lotus çiçekleri ve zen bahçeleri ve pastoral hayatlar, tapýnaklar ve onlarýn yaydýðý sükunet duygusu... Benim yeni ülkem Japonya arkadaþlar...

SUÞÝ, ANJÝNSAN, NÝNJA, SUMO

Her Türkiyeli gibi her þeye bir kulp takma becerisi gösteren ve ön yargýlý ve baþkalarýna yukarýdan bakma heveslileri olarak Japonlarý nedense son sistem makinelerle her þeyin fotoðrafýný çeken, uzun kuyruklarda Louis Vitton alan, yakuza yani mafya “anjinsan”larýn her gün “Ninja”cýlýk ve "sumocu"luk yaptýðý, foklarý öldüren, sadece suþi yiyen, yeþil çay içen çekik gözlü uzaylýlar olacaðýný içten içe ve sinsice düþündüðümden olsa gerek, gerçekleri ile karþýlaþmak çok heyecanlandýrdý ve düþündürdü beni. Üstelik bu kokuþmuþ fikirlerimden arýnabilmek çok da zamanýmý almadý. Yüzleþme yüzsüzlüðüm yerini Japonlarý yakýndan tanýma ve doðru anlama hevesine dönüþtü.

MEÞHUR KOBE BÝFTEÐÝ

Eh... Meþhur Kobe bifteði de o sýralarda önümüze geldi zaten. Ömer Madra duymasýn, hem bira ile beslenmiþ hayvancýklar hem de özel masajlar yapýldýktan sonra kesilmiþ olan, hepimizin önünde piþirilen (az piþmiþ makbul) biftekler (leziz, yumuþak) biz hevesli turistleri mest etmeye yetmiþti. (ayýp yahu!..)

Kobe'deki öðle yemeðimizden sonra Osaka'ya dönerek bir þehir turu attýk. Osaka Kalesi'ni tanýdýk. Dotonbori ve Þitennoji Tapýnaklarý'ný gezdikten sonra yorgun savaþçýlar olarak otelimize döndük.

Buraya kadar normal bir halimiz var henüz öyle çok mütehassýz olunacak kadar bir þey yok gördüklerimizde...

KURÞUN TRENLER MÜTHÝÞ

Sonra kurþun gibi geldi trenler ve bizi saniyesinde alýp dakikasýnda býraktý Hiroþima'ya. Nozomi Kurþun Tren tek kelime ile mükemmeldi. Geniþ, rahat harika koltuklar, her tür konfora sahip olduðu kadar dakiklikleri ile haklý bir fark yaratýyorlar. Bu trenlerden olsa her yere onlarla giderim. Zaten FEST'in gezi programýnda, dünyanýn bu en hýzlý kurþun treni saati 8.21'de kalkacak 9.42'de Hiroþima'da olacak diye belirtildiðinde epeyi garipsemiþtim ama aynen öyle oldu. Ve hem de en konforlusundan. Japonya'da trenle yolculuk mükemmel.

NÝÇÝN HÝROÞÝMA?

Öyle bir bomba patlamýþtý ki bir gün bütün dünyada çýðlýklarý duyulmuþtu Hiroþimalýlarýn...

Hiroþima'da atom bombasý kurbanlarýnýn hazin durumlarýný ölümsüz þiirleri ile anlatan Nazým Hikmet, Barýþ Anýtsal Parký ve Müzesi'ni gezseydi ne düþünürdü acaba? "7 yaþýmda bir kýzým, büyümez ölü çocuklar" derdim pek çok solcu akþamýnda, her seferinde savaþýn acý çýðlýðýný içimde hissederdim.



YAÞAYANLARIN ÖLÜLERÝ KISKANDIÐI AN

Kurbanlara aðýt ya da Amerikalýlara intikam duygularý hissetmiyorsunuz orada, müzede. Böyle bir tarzý da yok anlatýmlarýnýn. 4-5000 derecelere varan o mantar görüntülü alev topu Atom bombasý dünyayý altüst eden bir bombaydý. Sonradan devam eden toplamda 200.000 ölüm ve onarýlamaz acýlarýn yaþandýðý yer burasý. Bu acýyý tariflemenin en dehþetli sözleriydi duyduðum. Yaþayanlarýn ölenleri kýskanacaðý kadar vahim bir tanýklýða zorluyordu insaný burada gördüklerimiz... O nasýl bir felaket ki sað kalan o doktorun söylediði gibi yaþadýðýna ve sað kalmaya mahkum olmaya isyan ettirir insaný? Bir kaç metre þaþmýþtý yalnýzca bomba. Planlanan yer köprünün üzeriydi oysa. Niçin Hiroþima diye sorduk? Etrafý daðlarla çevrili ve ortasý geniþ, düz bir ovalýk olan bir yere bomba atmak uygun bulunmuþtu çünkü... Amerika Pearl Harbour olmasa yine de bir gün bir yerde deneyecekti belki de atom bombasýný. Dünyayý yönetenler bir sahnede bir silah gösteriyorlarsa o patlayacak; illaki filmlerdeki kurgular gibi. Mesele bu silahlarý hiç yapmamak. Japon Silahlý Kuvvetleri iþte bu nedenle silahsýzlanmaya çok önem veriyor... muþ. Müzedeki fotoðraflar o günlerden kalan kurbanlara ait giysiler, þiþeler, demirler vb her þey o cehennem zamanlarý hakkýnda þok edici bilgiyi gözler önüne sermekte. Atom Bombasý Kubbesi, O eski kilise ile erimiþ, hatta buharlaþmýþ bir insanýn banka merdivenlerindeki izi akýlda kalanlardan. Diðer bomba maðduru Nagazaki'ye gidemedik. Kyoto þehri savaþa kurban gitmemiþ bereket. Neden mi? Cevap tamamen turistik! Daha önce Kyoto'da tatil yapan ve orayý çok seven Amerikalý general sayesinde Kyoto saðlam kalmýþ. Kyoto çok yeþil ve nezih bir þehir.



Sonuçta savaþýn tek suçlusu savaþtý. Ve bence de o gün ölenler kalanlardan daha þanslýydý...

MÝYAJiMA ADASI'NDA JAPON OLDUK

Hiroþima' dan bir feribotla Miyajama Adasý'na geçtik. Ýç açýcý manzaralar ve yeþillik ve Þinto tapýnaklarýnýn kapýlarýnda ve sokaklarýnda sürpriz ev sahipleri ile karþýlaþýnca yavaþ yavaþ barýþýn nimetlerini tekrar hatýrladýk. Ev sahipleri esasýnda bu dünyanýn bizlerle ortak sahipleri geyiklerdi. Onlar kedi, köpek ya da kaz ve hatta maymun haline gelmiþ, çok sýcacýk ve evcil hayvanlardý. Sürekli peþinizde, gözleri çantanýzda mama bekliyorlardý. Ellerinizden beslediðiniz geyikler doðayla, insanla ve ada ile uyum içinde yaþayýp gidiyorlardý. Miyajimalýlar onlara özel “kuki”ler üretmiþlerdi. Satýn alýp ikram edebiliyor insanlar... Erkeklerin boynuzu kesilmiþ ne yazýk ki! Yoksa iyi mi? :)))



JAPON NÝMETLERÝ

Ýlk siyah fasulye (azuki) ve kestaneli þýk tatlýlarý ile de orada tanýþtýk Japonlarýn. Sonra yeþil çaylý kekleri, dondurmalarý, cadýlar bayramý olduðu için bu sýralarda elbette bal kabaklý pek çok kurabiye çeþitleri yeni tatlarýmýz arasýnda yer aldý. Ha bu arada ýzgara yapýlmýþ kocaman istridyelerin tadýna da bakmamazlýk etmedik. Bazýlarý tutkunu olacaðýmýz, bazýlarý da ilk ve son kez tadacaklarýmýz oldu. Korkmadan ve yýlmadan, kasmadan ve çekinmeden Japon nimetlerinden faydalandýk. Sonradan bir þey çok net anlaþýlacaktý. Bu memlekette içeride ya da sokakta rahatlýkla ister atýþtýrmalýk isterseniz de mükellef bir yemek yiyebilirsiniz. Gönlünüzü ferah tutun yeterli. Her yer, herþey çok temiz, yiyecekler de çok taze ve leziz...

HER DERDE DEVA MUSKALAR

Geleneklerin ve yerel deðerlerin korunmasý ve kuþaktan kuþaða aktarýlabilmesi için büyük çoðunluðun iþ birliði yaptýðý bu toplumda sizin de bir turist olarak sonsuza kadar deðiþmemesini isteyeceðiniz çok özel ve güzel ritüeller var elbette. Bu farklý misafirperver ve nazik yapýnýn gönüllü "kurban"ý olmak için sizler de ve eminim baþka ülkelerin insanlarý da bu sihirli dünyanýn geçici de olsa doðal bir parçasý olmayý seve seve kabullenirler. Baþlarsýnýz bereket dualarýna, saðlýk, trafik, uzun ömür, evlilik ve mutluluk, baþarý ve þans için çanlar çalmaya, muskalar almaya, Þintocu, Budacý tapýnaklarda kutsanmaya ve duaya ve hatta toplu ayinlere katýlmaya çok çabuk alýþýrsýnýz.

Hele bir “AÞK TAÞI” vardý bekarlar baþýna... Kiyomizudera. Bir uçtan bir uca 18 metreyi gözü kapalý yürüyebilir, öbür taþa dokunabilirseniz ver elini yeni aþkýna gitsin. Tavsiye ederim sýrf bunun için bile gidilir. Bazýlarýndan aldýk tabii ki bu muskalarýn hatta etrafta daðýttýðýmýz konusunda dedikodular da var.

Onlar size bir çeki-k düzen verirler

Onlar gibi evlenmek, onlar gibi dua etmek, onlar gibi selamlaþmak, helalleþmek kimseyi rahatsýz etmez. Bu garip bir uyumlu olma isteðidir. Sadeliklerinden, bahçelerinden, suyundan, adetlerinden o kadar etkilenirsiniz ki bir de bakmýþsýnýz “sakura”, “kimono”, “zen” bahçesinin bahçývaný olup çýkmýþsýnýz. Çekik gözlerin büyüsüne çoktan kapýlmýþ olursunuz. Onlar size bir çeki-k düzen verirler az bir zamanda yani.

Kamikaze konusuna gelince; hepimiz biliriz ki milliyetçilik, vatancýlýk, fanatiklik insanlýðýn önüne geçtiði zaman göz, kalp, vicdan körelir ve ölüme gidersin güle oynaya! Elbette bu da Japonya'nýn baþka bir gerçeði. Ninjalar, samuraylar, geyþalar, yakuzalar Japonlarý tarif eden özelliklerse de "tahrif" ettiði de bir baþka gerçektir. Amerika ile yarýþan, çatýþan, savaþan Japonya ayný zamanda bugünkü süper güç oluþunda da baþrolü Amerika'ya kaptýrmýþ elbette... Dünyevi paradoks bunun adý. Yine de Japonlarýn Pear Harbour yanlýþý ile yüzleþebiliyor olmalarý savaþ karþýtlýðý konusundaki terbiyelerini gösteriyor demek hiç de yanlýþ olmaz kanýmca.

ÇIPLAKLIK ADETTEN VE HÝJYENDENDÝ

Suyun içinden çýkmýþ gibi gözüken portakal renkli Þinto Tapýnaðý ile ilk kez karþýlaþtýk ve çok etkilendik. Zaman zaman gel-gitler (med-cezir) esnasýnda, sular çekildiðinde yürüyerek ve altýndan geçerek de bu portakal renkli tapýnak kapýsý ile kutsanmak da mümkün adada. Güneþ ýþýklarý altýnda, sularýn içinde ve portakal rengiyle yeni bir din, inanç ve kutsal alemle tanýþmýþtýk...



Þintocu Japonlarýn her daim uðradýðý bu tapýnak adasý çok þirin aile fotoðraflarý da sunuyordu bize....

Zarif hediyelik eþya dükkanlarýnýn içinden kývrýla kývrýla yukarýdaki geleneksel Japon evi biçiminde hazýrlanmýþ otelimize girdiðimizde hayal kýrýklýðý yaþadýðýmý söyleyebilirim. Beklentim ve bulduðum þekil ve mimari þaþýrtmýþtý beni. Hayalimde kaðýttan kapý ve seperatörleri olan, beyaz kolalý, sakuralý iþlemelerin ve bezemelerin siyah lakeli mobilyalarla çevrelenmiþ bir oda vardý. Tuvaletteki klozete yine diyecek bir þey yok ama oraya bir terlik koyulmuþ, hem plastik, hem parmak arasý deðil. Eskiden bizlerde de olan dolap yüklüklerde, yer yataklarý var ama onlar da sýradan döþekler. (Safranbolu evlerinde banyo dolabý ve döþek dolabýna bir de tahta takunya eklerseniz) Bu arada banyo gerçekten küçük. Az çoktur da bu otelde otantiklik lüks ve konforla birleþtirilmemiþ belli ki. Sevgili rehberimiz Hülya Akal baþýnda belirtmiþti gerçi, adada otel bulma zorluðunu! Bir de büyük grup olursanýz tabii o butik otellerden yararlanamýyorsunuz. Sahici bir Japon evinin týpkýsýnýn aynýsý ise tabii bilemiyorum o zaman ciddi ve hoþ bir deneyim olarak hoþ görebilirim bu konaklamayý da. Aþaðýda termal suyun olduðu kadýn ve erkek hamamlarý kimilerimiz için þifa gibi geldi biliyorum onca yorgunluk arasýnda. Çýplak girmek adetten ve hijyendendi. Utangaçlýðýmý aþamadým ve bu deneyimden mahrum kaldým elbette.

KÝMONOLU TÜRKÝYELÝLER

Akþam yemek salonuna indiðimde herkesin hali görülmeye deðerdi. Ýki uzun ve paralel masada tek tip kimonolu Türkiyeli turistler adeta hapishane yemekhanesinde gibiydiler. Çok güldüm. Tabii benim halim de onlardan farksýzdý. Yemekler yine Japon sanatçý aþçýlarýnýn elinden çýkma küçük küçük zarif kaplarda zencefilli, vasabili, turp ve tatlý kýrmýzý patateslerin deðiþik tat ve aromalarý ile hazýrlanmýþtý. Sirkeleri çeþit çeþit , hem hafif hem lezzetli... O akþam yemekler “waww” deðildi ama kötü de deðildi. Sake içildi yemekte ve sonra yer minderli ve masaj koltuklarýnýn olduðu salonda turistik "geyik muhabbeti"miz devam etti ama bu kez hayvancýklar dýþarýda idi.

Tapýnak adasý olarak da tanýmlanan Miyajima'da "geyik muhabbeti"miz oradan ayrýlana kadar sürdü.

Ertesi sabah otel Benten-No-Yado Ýtsukushima'da damardan balýklý kahvaltýlar önümüzdeydi.

Ýtsukiþima Tapýnaðý'ný gezdik. Geyiklerimizle birlikte þansý, saðlýðý, geleceði, mutluluðu garanti altýna almak için tapýnaklardan ve kutsal alanlardan bir kez daha geçerek feribotumuza yetiþtik.

YE, ÝÇ, DUA ET VE SEV

Hiroþima'ya döndük. Tren istasyonuna girdik. Oradan bu kez kurþun tren Nozomi ile Kyoto'ya hareket ettik. Yine hareket saatimiz saniyelerle belirtilmiþ. (10.42-12.32) Kyoto'ya vardýðýmýz Ýstasyon binasý devasa ve çok farklý bir mimariye sahipti. Hem mimarisi hem de çok fonksiyonlu oluþu kentin ana damarý olduðunu hissettiriyordu. Onun içinde yükselen bir otelin 15. katýnda muhteþem bir restoranda tam bir keyif yaptýk diyebilirim.

Zaten Kyoto'yu imzalamýþýz madem, bir öðle yemeðini hak ediyorduk, hak ettiðinizden fazlasýný bulunca insan baþka türlü seviniyor. Yemek de, Kyoto'da daha da güzel gözüküyordu bize.

Gezimizde ye, iç, dua et ve sev kuralý iþliyordu. Kiyomizu Tapýnaðý'ný da gezerken kutsal sularla arýnmayý bir tür abdest almayý Japon usulüyle öðrendik ve uyguladýk. Bambu kepçelerle önce bir elinle sonra diðer elinden geçirdikten sonra bir yudumla aðzýný da çalkaladýðýn bu gelenekle de tanýþmak, hepimizi biraz daha bu ülkeye alýþtýrdý.

Kyoto'daki Kyoto Tokyu Oteli'mize yerleþtik. Yemekler kaliteli, lezzetli, servis ve aðýrlama güzeldi.

ÝÞADAMI OLMAK ÝÇÝN ÖNCE “TÝLKÝ” TAPINAÐINA GÝTMELÝSÝNÝZ

4 gündür Japonya'dayýz. Ýlk çekingenlikleriniz geçtikten sonra “tilki” günleriniz baþladý. Eskiden Japonya'da ziraatcýlarýn tanrýsý, temsilcisi olan Ýnari Fushimi yani Tilki Tanrý þimdilerde tüccarlara hizmet veren bir bereket tanrýsý olmuþ. Görüntü almanýn yasak olduðu bir töreni izledik burada. Senke Çay Okulu. Bu arada Japonlar para, þans konularýnda tilkilere baþka hiç bir ülkede verilmeyen önem ve kýymeti veriyorlar. Hele turna kuþu ve kaplumbaðalar uzun ömrün temsilcileri olarak baþrolleri paylaþýyorlar. Hiroþima'daki atom bombasý sýrasýnda günlerce sonra dahi ölememiþ olan kýz çocuðunun origami turna kuþu çalýþmasýný 1000 adete tamamlayamadan ölmesi buralarda anlatýlan gerçek hikayelerden. Sadako adlý küçük kýz 600 tane turna kuþunda býrakmýþ hayatý. Savaþýn en hüzünlü sembollerinden olan Sadako'nun heykeli çok zarif ve anlamlýydý herkes için.

Torii Turuncu kapýlarýn sonsuzluk koridorunda kaybolduðumuz gündü. Turuncu ahþap kapýlardan yanyana yüzlerce olduðunu düþünsenize. Geliþ-gidiþ yönünü karýþtýrýrsanýz vay halinize. Gezi fotoðrafçýlarý için þaka gibi bu görüntüler. Doðru perspektifi ve insansýz turuncu kapýyý yakalayana kadar buhran geçirirsiniz valla.

TÝLKÝ burada tanrý ama BÝLGÝ de baþka bir tanrý olarak kabul görüyor buralarda. Önce bilgilenin sonra da tilkilik edin diyorlar belli ki. Yok siz benim adým “naz” kurnaz olamam derseniz siz en iyisi çay demleyin ve sohbet edin demek de var...

Kyoto'daki o akþam çok heyecanlýydým. Ertesi sabah Japonya'nýn ilk baþkenti ve UNESCO dünya mirasý ilan edilen Nara vardý sýrada. Ama ben "Çay Seramonisi" için hazýrlanýyordum. Japonya'da bir çay okuluna gitmek çok önemliydi benim için.

UJÝ'DE ÇAY OKULU

Huzurla akan bir nehir kýyýsýnda, Kyoto'dan 20 km. mesafede Uji'de bir çay okulunu hayal bile etmemiþtim.

Tek katlý küçük villalarýn bahçesinden geçip Çay Okulu'na girdiðimizde ruhum yine þenlenmiþti. Yavuz'a rica ettim video çekmesini. Ben de her anýnýn tadýný çýkarmak istiyordum.

Derken yerel giysileri içinde yaþlýca, tatlý suratlý bir hanýmefendi çay üstadý girdi içeri. Bizler 13 kiþi dizüstü çökmüþtük. Bir yandan Hülya'mýz bilgiler verdiði için o sessiz ve büyülü anlarý turistik bir etkinliðe çevirmiþtik ama yine de geri kalaný bile bir fikir veriyordu bizlere. Bir köþede çay suyu fokurdamadan bekliyordu, kömürde. Çay sunumunun 20 dakika olmasý bana benim kendi çay konferanslarýmý hatýrlatmýþtý. Ben bu degüstasyonlarýmda ne çok çay tanýtýyordum. Talihsizlik mi pekiþtirme mi tam bilemedim ama en son Londra'daki bir Japon Çay Evi'ne girmiþtim, orada da ayný usül ve ritüel vardý, ayný çay örneði ile. Yeþil Japon çayý Matcha yapýmý kolay ama aðýr aðýr ve sabýrla, zarafetle sunulanýndan zevk almak mümkün. Bilgi aðýz tadýný en çabuk deðiþtiren etkenlerden ya da benim için öyle. Diðer türlü bir çoklarýmýz için yeþil, kekremsi, fazla bitki, fazla tuhaf bir lezzet Matcha çayý.

ACELEYE GELMEYEN TEK ÝÞ ÇAY ÝKRAMI

Japon yeþil çaylarýnýn tamamý mý hiç fermente edilmeden piyasaya sürülüyor sanýrým. Bilmiyorum ama bana rastlayanlar bunlar oldu. Yosun tadýnda ve yeþil pudra görüntüsünde, incecik bambu fýrçasý ile týpký capuccino yaparmýþ gibi köpürtülerek hazýrlanan ve taslarla sunulan bu çaylar asla 100 derecede kaynamýþ suyla yapýlmýyor elbette. Özel çaydanlýðýnda belli derecelerde (80-85 derece) hazýrlanmýþ suyu, bambu bir kepçe ile tasa ekleyen çay ustasý zarif ve sabýrla katlayýp açtýðý, belinden alýp beline yerleþtirdiði peçete veya mendille göz doyuruyordu, gönül açýyordu, kültür saçýyordu. Çin'de gittiðimiz çay okulu çok daha fazla çay çeþidi ve yöntem gösterdiyse de (ki onlar çayýn gerçek kaþifleri) yeþil pudra çayýnýn sade ve rafine sunumu etkileyici idi.

Çoook uzun bir eðitimdi bu... Çay ile ilgili çocuklarýn yaptýklarý resimler de bize japonlarýn küçücük yaþlardan itibaren çay konusundaki hassasiyetlerini yeterince açýklýyordu zaten.

Japonlarýn hayata gösterdikleri özen ve saðlam düzen anlayýþýnýn tüm ayrýntýsý her attýðýmýz adýmda kendini belli ediyordu.

Çay Okulu'ndan çýktýktan sonra nehir kýyýsýnda gördüðüm ressamlarýn fotoðraflarý da o coðrafyaya ait huzur ve sakinliðin þahitleri oldu sanki.

NARA HEPÝMÝZE KALMIÞ BÝR MÝRAS

Nara her noktasý ile harikaydý ayrýca. Parklarý ve bahçeleri hatta þahane tapýnaklarý ile dünya mirasý olmayý hak ediyordu.

Todaiji Tapýnaðý, Kasuga Taiþa Tapýnaðý bize farklý inanýþlarýn tüm olanaklarýný sunuyordu. Oradaki dua çanlarýný sallayýp, dilek ve temennilerimizi iletecek yollarý bulmuþtuk. Mumlarýmýzý yakýyorduk, tapýnaklara küçük baðýþlarda bulunuyorduk, ellerimizi iki kez çýrparak dünyalýk veya ahiretlik sýrlarýmýzý orada býrakýyorduk. Todaiji Tapýnaðý dünyanýn en büyük ve yüksek ahþap tapýnaðý olarak kabul gören gerçekten görkemli bir kutsal mekan. Kasuga Taiþa Tapýnaðý ise binlerce taþ feneri ve mor salkým çiçekleri ile hatýralarýmýzda kalacak olan hoþ bir diyar. 10.ve 11. yy. Ýmparatoruna gelin veren soylu Fucivara ailesinin adýndan kaynaklanan “mor salkýmlar” buradaki rahibe kýzlarýnda baþlarýný süslüyordu. Öðle yemeðimiz ve "alýþveriþ saniyelerimiz"den sonra otobüsümüzle Kyoto'ya döndük ve gezmeye devam ettik.

NÝÞÝKÝ PAZARI'NA BAYILDIM

Kyoto'da kolay alýþveriþ etmenin en güzel örneði ile tanýþtýk. Ükenin her tür yiyecek, içecek, et, balýk, yer yer el sanatlarý örneklerinin, giysi ve markalarýnýn olduðu bir pazar bu. Üzeri kapalý, ýzgara sistemi planý ile girip-çýkmasý kolay bir yer burasý. ve hatta tüm Japon hayatýndan kesitleri seyretmek ve bol bol fotoðraf çekmek için tasarlanmýþ çok güzel bir örnek Niþiki Pazarý. Çok heyecanlandýðým ve keyif aldým. Ve o zaman anladým ki Japonlarla ortak bir baþka yanýmýz kedi manyaklýðý... Evlerde besledikleri kedi sayýsý çok mu bilmem ama kedofililer için olaðanüstü kedi li el sanatlarý yapmýþlar. Her yer “hello kitty” burada ve çooook güzeller.

Hele "kültür turu" içinde yer alýp da gerçek bir pazarda, sahici Japon ve Japonya ile tanýþmak, kýsa sohbetler yapmak, yiyecekleri yakýndan görmek, tatmak, koklamak, ellemek, incelemek ve satýn alabilmek büyük ayrýcalýk gezginler için.

Çünkü esas, pazarlar bir ülkeyi pazarlar

Niþiki Pazarý bizi Japonlara çok yakýnlaþtýrdý. Ve anladým ki bir kez daha oraya ait benim için "paha biçilmez" ývýr zývýrýn (çoðu insanýn yüzüne bile bakmayacaðý) anlamý çok büyük. Bir duyguyu, görgüyü, bilgiyi, rengi, dokuyu, kýsaca kocaman kadim bir kültürü bir sýrlar ülkesini sýrtlanýp taþýyasým var. Bilmiyorum sonunda ne olacak dünyayý taþýmak buna denir. Ödüm kopuyor onlarý unutucam diye. Görmeyenlerin hiç ruhuna ulaþamayacaðý ufak tefek hediyelikleri illa ki verebilme isteðim ise onlarda o uzak diyarlara ait bir aþk yaratmak. Ön yargýsýz bir aþk. Siz de onlar gibi yapýn bir hýdýrellezde. Beyaz kaðýtlara Japonya yazýn. Kývýrýn, düzgün bir þekilde katlayýn, totem yapýn. Gidin bu ülkeye göreceksiniz çekiklik size de yakýþacak.

31 SAAT GÜNDÜZ YAÞADIÐIMIZ BÝR GÜN

Baðdaþ kurmuþum uçakta, aklýmdakiler ve yüreðimdeki pýrpýrlar uçmadan yakalayayým diye yazýyorum. Bir yandan aþýrý yorgunluk, az uyku ve iklim deðiþikliklerinden þýpýr þýpýr akan burnum ve halsizliðime raðmen buralarý anlatmak, sýcaðý sýcaðýna aktarmak ciddi bir sorumluluk benim için.

31 saat gündüz yaþadýðýmýz bir gün. Güneþ doðudan batýya aktýkça biz yakalamaya çalýþtýk. Ve devam ettim aklýmdakileri unutmadan yazmaya...

Öyle güzel bir bayram sabahý idi ki o gün.

Bayramlaþmak, bayramýn kendisinden önemli. Ýnançlý, inançsýz, baþka dinden ya da dinsiz imansýz olun, yurt dýþýnda memleketinizden insanlarla harikadýr bayramlaþmak. Sarýlmak, kutlamak, kutlanmak, kutsanmak ne derseniz deyin iþte hoþ bir tören. Hergün herkes ikramlarda bulundu. Belki de dünyanýn en asil ve güzel bir o kadar akýllý ve neþeli yazarý sevgili Ýpek Ongun ise ve sevgili eþi Alpaslan Bey bayram sabahý kimonolu kitap ayraçlarý hediye etti hepimize.

“Bizim” Japonlar, kestane kebabý piþirmede çok deðiþik çözüm ve yöntemler bulmuþlar yine, ister ateþte isterseniz haþlanmýþ kestane, isterseniz de krebimsi bir hamur içinde kestane pek yaygýn burada. Kestanenin yanýnda bir de plastik kestane ayýklama aparatý veriyorlar. O da ayrý, basit bir buluþ,denemeye deðer. Ilgaz Halifeoðlu ve ailesinden gelen bu kestane ve aparatý da bilgimizi, görgümüzü artýrdý. Sara ve Salvo Özsarfati'ler, Eti ve Jeki Mizrahi'ler ise bizleri her gün yeni meyveler ve tatlarla tanýþtýrmakta çok cömert ve ustaydýlar. Ayþe Olgun ve Ýzzet Hatem en hýzlý alýþveriþte yol göstericilerdi ve yine badem, fýndýk ara öðünlerimiz garantili idi onlar sayesinde.

Nanzenji Zen Bahçesi'nde telaþ yok

Kyoto'da kalýþýmýzýn 3. gününde kent gezimizi yaptýk. Nijo Kalesi, Altýn Tapýnak Kinkakuji, Nanzenji Zen Bahçesi bize yaþam ve ölüm arasýnda telaþla geçen ömrümüze sade, pür, huþu dolu saatlerin var olduðunu hatýrlattý. Her taþa ayrý bir þekil vermek, taþlar bozulmasýn diye düzenli aralýklarla taþ rengi metalleri akýllýca yerleþtirme fikri zen ve Japon iliþkisini bence yeterince açýklýyor. Kent gezisi derken yanýltmayalým kimseyi; biz kültürel ve tarihsel açýdan önemli olan yerlere ayýrýyoruz bu kýsacýk saatleri. Yoksa kent merkezini adým adým gezecek lüksümüz yok neticede.

GEYÞA, NATAÞA, FAHÝÞE...

Kyoto'daki son akþam yemeðimizi kimlerle yiyecektik hiç tahmin edemezsiniz. Aslýnda onlarýn adýný bizim söylediðimiz ve öðrendiðimiz biçimi ile tekrar etmemiz yasaklandý Hülya San tarafýndan ama ben yine de size ipucu vermeliyim. Bir kere þunu anladým ki “Þ” harfi baþlý baþýna suç unsuru. GeyÞa, NataÞa, FahiÞe...þu “Þ”nin çilesine bakýn!

Güzelim Rus ismi ne çok kirlendi. Geyko dememize izin verdi Hülya San ama gel bunu bizim Yavuz'a anlat. Yasaklandý ya hep “Þ”leyip “Geyþa”lýyor pardon þaþýrýyor.

GEYÞA SAFARÝ YAPTIK

Kyoto'daki o çok özel mahalleye gittik... Ellerimizde fotoðraf makinelerimiz, parmaklarýmýz deklanþörde geyko safari yapmaktayýz adeta. Bu lafý da sevgili Demir Aytaç söylemiþti galiba. Hava kararmaya yüz tutmuþ, akþamýn karanlýk örtüsü en "sýr" olayýn üstünü örtmeye devam ediyordu. Derken bir uðultu bir kýpraþma baþladý ortalýkta. Mayko mu, çakma mý, hostes mi, þeyþa mý diye bir karýþtý ortalýk. Karþý kaldýrýmdan pýtýr pýtýr hýzla ve vakur bir ihtiþamla geçmekte olan esrarengiz kadýn göründü.

O kesinlikle en hakikisinden bir geyko idi.

Çoðumuz çekemedi bile heyecanýndan o aný. O kadar hýzla gelip geçmiþti ki... Ruh gibi... Neyse belki ben size bir-iki kare koklatýrým az da olsa.

Unutmayalým ki Geyko olmak uzun ve meþakkatli bir . Her istediðinde kolaylýkla ayrýlabildiðin ya da istifa edebildiðin bir kurum da deðil bu. Yemin ederim bu böyle turistik bir gezi ile anlaþýlacak bir olay da deðil. Hülya San Japon kültürüne olan derin sevgi, saygýsýndan dolayý sanki tüm Japonlarýn üzerine yapýþan bu “Þ”den onlarý kurtarmak ister gibi. Onlar üzerine çokça film ve kitap olmasýna karþýn hala sanki gizemi çözülmemiþ bir konuyu müthiþ bir çekince, sakýnma, saklama duygusu ile yaklaþýyoruz. Biz turistler en eski "kadim" geleneði tam da kurcalamadan ve ortalýða döküp, saçmadan onlarý en "terbiyeli" "terbiyesizler" katýnda üst raflara koyarak , yeryüzünün bu “garip” adetlerine kendimizce payeler veriyoruz...

Neyi yüceltiyoruz? Karþýlýklý bir susma ile erkeðin en üst düzeyde keyif alabilmesi için özel olarak sanat, dans, genel kültür, giyim kuþam, servis, hizmette kusursuzluk eðitimi alan geykolarý usulca kabul mü etmeliyiz? "Ucundan" kadýný aþaðýlayan bu en eski Japon geleneðinden nefret mi yoksa?

Bir evin önündeydik. Küçük iki katlý bir villa. Bambu panjurlarý inik. Duvarýnda listeler asýlý. Nerede dans, hangi saatte, kimler var gibi Geyko programlarý yazýlý. Bizdeki karþýlýðý nedir bu evlerin diye sorarsanýz? Yemin ederim bilmiyorum. Tamam, bize çok bir otantiklik durum bu ama! Yine de içim içimi yiyor, kaným almýyor. Ha aynýsýný kadýnlara yapan “erkÞa”lar olsa belki durum eþitlenir de daha az konuþurum, bilemiyorum. Þimdi bilenleriniz diyecek ki ilk geyþalar erkekti zaten, iyi de onlar da erkek eðlendirmek içindi. Yahu ne garip bir dünya Þu! Bu kadar yetenekli, zeki, espritüel erkekler kendi kendilerini neden eðleyemezler anlamadým gitti.

GEYÞALARIN DA SOYU TÜKENMEKTE

Evet, bu eðlenceler hala Japonya'da sürmekte. Bir geyþa ile tanýþabilmek için mutlaka ciddi bir referansa ihtiyaç var o ayrý. Tokyo'da belki yerini farklý "modern" biçimlerine terk etmiþ olsa da, Kyota'daki Kansai ve Kanto bölgesindeki Geyþa Evleri eski sayýlarý azalmýþ olsa da varlýðýný sürdürmekte. Eskiden 100.000 Geyþa varken bugün bu sayý 7-8000 civarýnda. Nuhun Gemisi'ne onlar da binse mi ne?

RUHLARIMIZA EMANET SÜKUNET

Zen bahçesinde gün ýþýðý tam bir tapýnak ve meditasyon ortamýydý. Pek çok karýþýk algýyý tümüyle sadeleþtirerek ayný yalýn vurguyu insanda da yaratmayý amaçlayan bu "peyzaj" olayý bizim gösteriþ, süs püs anlayýþýmýza uymasa da ruhumuzu geçici olarak emanet sükûnetle kandýrdýk.



Çakýl taþlarýnýn küçükten büyüðe kullanýmý en önce dikkatinizi çeker. Bitki ve aðaçlarýn yeterince oluþu çok güzel. Birbirlerini ezmeden, boðmadan duruþlarý ve elbette yerdeki hep düzgün, taranmýþ çakýllar, pýrýl pýrýl, temiz ve buradaki hayatýn hiç aksamayan özeni hakkýnda çok þey anlatýyor.

EVDE KÜÇÜK BÝR JAPONYA YARATMAK PAHALI

Kyoto El Sanatlarý Merkezi'nde ipek kimonolar, geleneksel giysileri içinde zarif heykelcikler, rengarenk eþarplar, iþlemeli mendiller, çaydanlýklar, tablolar, tabaklar sizi hünerli kiþilerin dünyasý Japonya ile tanýþtýrýr. Yalnýz tanýþtýrmakla kalmaz onlara alýþtýrýr, yaklaþtýrýr, sevdirir, imrendirir, özendirir. Aklýnýzda kalacaðýna yanýnýzda taþýmak sonunda size oldukça pahalýya patlar ama hiç deðilse artýk evde küçük bir Japonya'nýz olmuþtur.



GÖRDÜÐÜNÜZ VE BEÐENDÝÐÝNÝZ ÞEYÝ HEMEN ALIN

Þinto Tapýnaðý, Ninja kýlýcý, kimono, vazo, çay takýmý, bebekler sizi kadim bir geleneðin parçasý yapar ufaktan ve uzaktan da olsa.

GEYÞALARIN DANSI

Gelelim müzikli, danslý ve geykolu akþam yemeðimize. Yemekler yine çok güzeldi. Esrarengiz, beyaz pudralý, muazzam saçlý, þýk ve zarif giysileri içindeki iki kadýn ve onlarýn mamasý þarký söyleyen ve çalan hanýmefendi ile bizler de eðlendik. Ýçimizdeki en utangaç erkeklerimiz onlarla el el üstünde oynadý. 13 yaþýndaki delikanlýmýz Ilgaz bu oyunlarýn tek galibi idi. Böylesi deneyim her gencin baþýna gelmez elbette. Bazý çocuklar doðuþtan þanslý. Ayrýca öyle çok uzaða gitmemiz gerekmiyor Geyþa ruhlu kadýnlar için. Bizdeki tüm ezik kadýnlarý düþünün, aralarýndaki en hünerli olanlarý seçin (hem kariyer yapar hem çocuk, hem yemek hem bulaþýk, hem cam siler hem erkeðinin tüm aklýndan geçenleri þýppadanak anlayýp hemencecik yerine getirir. Onlar ne olacak? Hangi tarih yazacak onlarý? Kim mükâfatlandýracak bu yetenekli Ayþe-Fatmalarý? Baþ eðmeyi, þikayet etmemeyi, içi kan aðlasa da konu komþuya þirin görünmeyi becerebilen bu herkül kadýnlarý kim anlatacak bu memlekete gelen turistlere? Onlarý bir giydirsek, süslesek. Geyko mu olur, Mayko mu? Bilmiyorum çýkamadým bu iþin içinden.

KYOTO'DAN AYRILIÞ VE KURÞUN TREN MESELESÝ

26 Ekim cuma günü otelimiz Kyoto Tokyu'dan ayrýldýk. Atami Tren Ýstasyonu'ndan Hakone'ye hareket ettik. Kurþun Tren Hikari 08.56-11.01 arasýnda bizi mutlu turistler olarak Kyoto'dan Hakone'ye getirdi.

“Japonlarýn Shinkansen (hýzlý tren) hatlarýnda 3 tip tren var. En hýzlýsýndan yavaþýna doðru sýrasýyla Nozomi, Hikari ve Kodama... Nozomi sadece ana istasyonlarda duruyor, Kodama ise önüne gelen istasyonda duruyor. Hikari ikisinin arasý, orta þekerli hýzlý tren... Hepsi ayný hatta ve hepsi hýzlý tren..”

FUJÝ MASALLARI

Fuji Daðý benim gençlik masallarýmýn geçtiði yerdir. Aþigaraþimo Bölgesi'ndeki etkin volkanik dað Fuji benim hiç bir zaman yanýna gidemeyeceðim, görüp fotoðraflamayý hayal edemeyeceðim bir yerdi. Tekrar o kopya yaptýðým resme bakmalýyým. Bir nehir kýyýsýndan kýrmýzýya boyadýðým yol ve salkým söðütlerle çevrili yolun sonunda ve en tepede benim Kaf Daðý'm Fuji vardý. En uzak ihtimalimdi!



Þimdi ise sisler arasýndan o beyaz kapþonlu sivri daðý çekmek için Hakone Parký'nda köþe kapmaca oynuyorduk gezi dostlarýmýzla!!!

Ne küçüktü dünya büyük hayallerimiz için.

Fuji Daðý'nýn eteklerindeki Ashi Gölü ise benim hayali "nehrimden" daha güzeldi. Tekne gezintisinde hem üþüdük hem de çok dingin, güzel fotoðraflar çektik.

Þansýmýz yaver gitmiþti Fuji beyaz, karlý, þýk ve parlak, ýþýklý, yüksek tepesini sýrf bizi gülümsetmek için göstermiþti. Gövdesi ise sisler içinde adeta bir kimono gibi sarmýþtý onu. Memnun döndük aþaðýlara. Tekne de, Hakone parký da güzeldi.

Cilasý da Komagatake Teleferiði ile yapýldý. Teleferikten etrafý görmek, bölgeyi anlamak için þart.

Öðle yemeðimizi unutamayacaðýmýz bir yerde yemiþtik o gün. Ashi Gölü kýyýsýnda harika bir yerde yemiþtik. Manzara güzel, yemekler harika, insanlar eðlenceli...

Þimdi akþam oluyordu ve biz Tokyo için artýk hazýrdýk.

Tadým tadým Japonya...

EDO YANÝ TOKYO

Akþam geldiðimiz Tokyo ýþýklar, gökdelenler içindeydi. Shinjuku bölgesindeki Keio Plaza'da kaldýk. Oteldeki en kötü þey yataðýn duvara yaslanmýþ oluþu idi. Çok büyük bir kompleksin içinde yer alýyordu. Ünlü markalarýn lüks caddesi Ginza'ya oldukça uzaktý neyse ki. Oradan kaçsan bu sefer de mahallenin elektronikçilerine yakalanýyorsun ama ne yapalým artýk olacak o kadar.

Eski adýyla Edo yani “Haliç”, bugünkü adý ile TOKYO doðunun baþkenti.

Tokyo çok temiz, çok kalabalýk, çok yüksek binalý, çok düzenli, týkýr týkýr çalýþan bir saat gibi, bakýmlý. Farklý tasarým binalarýn cenneti...

Tokyo Kulesi her manzaranýn arkasýndan çýkabiliyor çünkü dünyanýn en yüksek kulesi unvanýný taþýmakta hâli hazýrda. Sky Tree 634 metre. Ve her þehirde olan simgeler gibi zihninize yerleþen bir görüntü bu.

Imperial Palace Plaza Tokyo'nun çok geniþ bir bölgesini kaplamakta. Yeþil ve ferah. Ýmparator ailesi artýk devletin iþlerine asla katýlmasa da geçmiþin bir simgesi olarak korunup, kollanmakta. Ucu bucaðý görünmeyen bir zenginliðin baþka bir simgesi olarak da oldukça görkemli.

Asakusa ve Meiji Jingu Tapýnaklarý Japonya tarihi hakkýnda hemen her þeyi bizlere anlatýr.

Meiji Jingu Tapýnaklarýný gezmek o yüzden çok önemli. Çok büyük bir alan, geniþ ve kalabalýk. Gelinlerin, damatlarýn düðün için hazýrlandýklarý anlarý izledik. Düðün törenleri de bir tür resmi geçit gibi buralarda. Diðer þehirlerde görmediðimiz pek çok þeyi izleme olanaðýný bulduk. Uzun düzenli çarþýsýndan alýþveriþ “yapabildik” üstelik. Japonlarýn tarihteki imparatorluk mabetleri ve saraylarýnýn finalini Tokyo'da yapacaktýk. Çünkü onlar da artýk ülkelerini Tokyo'dan yönetiyorlardý.

EDO MÜZESÝ

Tokyo Edo Müzesi eksikleri tamamlayacaðýnýz yerdir. Bilgilerinizi karþýlaþtýracaðýnýz yerdir ve o günün sonunda yorgunluktan ölmüþ olduðunuz yerdir. Tamam bu kadar bilmek istemiyorum diyeceðiniz...kadar yani:)

Ama iþte bilgi arsýzý ve de fotoðraf delisi olunca insan, ertesi sabah erkenden kalkýp bir de Nikko' ya gider.

UNESCO dünya mirasý listesindeki Nikko hiç kaçýrýlýr mý?

Hem de 48 virajlý yoldan tepelere çýktýk, bir de iniþi vardý. Kimilerimiz kaçmýþtý ama!

Ýruha yani “Çengelli Ýðne” deniyor buralara...

Çuzengi Gölü, Kegon Çavlaný, Toþogu Tapýnaðý bizi bekler! Kýrmýzý sonbahar sadece orada vardý üstelik. Islak, taze, hüzünlü, kýrmýzý sonbahar...

Islak ve kýrmýzý idi yer yer aðaçlar...yapraklar dökülmüþtü sarý sarý...Çuzengi Gölü'nün kýyýsýnda “gurme olduk” sonradan. Sofra kültürümüz tavan yaptý.

Toþogu Tapýnaðý ise bu yörelerin neredeyse her tip tanrýsýna ev sahipliði yapýyor. Kötüyü, görme, söyleme ve duyma yani üç maymunu oynamanýn tam yeri burasýydý. Üç maymun hem iyiye hem de kötüye uygulanabilir bence. Neresinden bakarsan dünyaya. 3 Maymun Tapýnaðýný görmek çok sürpriz oldu benim için. Bunun sadece felsefesi var sanýrdým meðer köklü bir inançtan geliyormuþ kaynaðý.

Kegon Çavlaný yaðmur ve rüzgarýn etkisi ile biraz zor seyredilebildi ama yine de iyiyidi.

Çok güzeldi, harikaydý. Heyecan verici olaðanüstü bir finaldi bizim için. 48 virajý döndükçe döndük. Baþýmýz döndü, sonbahar vurdu baþýmýza...

Bizim için çünkü bu son günümüzdü sadece. Ertesi günü Tokyo'da özgür saatlere ayýrmýþtýk. Ölümlü bir dünya bu, kim öle kim kala? O yüzden de programdaki tarihi þehir Kamakura ve Japonya'nýn en "Büyük Buda"sý devre dýþý kaldý.

> Fotoðraf albümü için týklayýn


Aþaðýdakiler bu yazýya sýðmayan notlar:

- Geyþalar eskiden yüzlerinin beyazlýðýný saðlamak için bülbül pisliðinden yararlanýyorlarmýþ.

- Ýlk geyþalar erkekmiþ.

- 6 yýllýk insanlar (Aile terbiyesi almamýþ insanlara söylüyorlar).

- Kaba gidersin ince dönersin (Hem fiziksel hem de nezaket açýsýndan).

- Yeme içme biçimleri ve porsiyonlarý küçük olduðundan þiþman deðiller.

- Kartvizit uzatma biçimleri zarif ve ve törensi.

- Para iadesi ya da kredi kartý kullaným alma teslim etme þekilleri görülmeye deðer.

- Hayýr demek konusunda utangaç doðulu halleri.

- Tempura sebze, karides kýzartmasý güzel.

- Fuga zehirli balýk (yalnýzca ehli ellerin temizlemesi ile yenilen Japonya'ya özgü bir balýk çeþidi).

- Kayýkta balýk avlayan balýkçýnýn üstünde can yeleði var.

- Rögar kapaklarý süslü.

- Akasya aðacý uzunluðu (mor salkým) Kasuga Tayþi Tapýnaðý.

- Yýlda yaklaþýk 30 bin Japon+un intiharý nasýl açýklanabilir?

- Patron gitmeden iþyerinden çýkmýyor çalýþan elemanlar.

- Muskalar Kabuki Tiyatrosu'nun geleneklerinden.

- Üç maymun tanrýsý Nikko Toþogu'da acaba ilk kaynak neresi?

- Þintocu imparator ailesinin þimdiki hayatlarý.

- Þemsiye galoþlarý.

- Seyyar satýcýlarýn temizliði.

- Tokyo daki Nakamisa çarþýsý (deri þýk çantalarý aldýðýmýz yer).

- Yeþil çaylý kek tarifi.

- Þintocularýn turuncu tünelleri (Torii) Ýnari Fushimi (tilki tanrýsý) bereket.

- Kaplumbaða ve Turnakuþu uzun yaþam.

- Japonlar üzerindeki Kore ve Çin etkileri.

- Þinto tapýnaklarýndaki su ile yapýlan arýnma yani "abdest alma" dua okuma.

- Kimi ahþap ev ve bina önlerine yapýlan, “koktukça” deðiþtirilebilen bambu duvar (iþeyen köpekler için).

- Din: Þinto, Budacý, Taocu ve Hýristiyan ve bunlarýn karýþýmýndan ortaya çýkan yeni mezhepler, dinler de yaygýn. Bunun yanýsýra bir aile ya da birey hem Þintocu hem de Budacýlýðýn bir mezhebine baðlý olabiliyor. Resmi din baþlangýçta Þinto olarak kabul görmüþse de sonradan bu da bir kural olmaktan çýkarýlmýþtýr.

- Topraklarýnýn % 70'i daðlýk olduðundan sýnýrlý ova ve düzlüklere yerleþmek zorunda kalan Japonlar.

- Anayasaya göre silahlý kuvvetler saldýrý amaçlý bir ordu oluþturmazlar.

- Ancak öz savunma kuvvetleri (polislerden oluþan) vardýr o da Kore savaþý yüzünden icat edilmiþtir.

- Lise sonrasý üniversite sýnav çilesi bizdeki gibi.

- Konut sýkýntýsý büyük tek odalý 20 m2 lik evler çoklukta kent merkezlerine yakýn yerlerde bunlarýn kirasý 60-80.000 Yen, yani 500-700$ 1000$ hatta...

- Nasýl ki Türkiye'de döner tek seçenek deðilse Japonya'da da suþi öyle.

- ATATÜRK'ün Japonca öðretmeni Tarajiro Yamada (Abdülmecit dönemi).

- Ginkgo biloba iconic tree Tokyo Nakamise (iç dükkanlar) orada saðlý sollu Ginnan denilen bitki gibi (Asakusa'da gördük).

- Sumo meselesi (güreþ zamanlarý deðildi neyse ki...)

- Kiraz aðaçlarý (onun da zamaný deðildi maalesef.)

- Sakuralar



Pervin MISIRLIOÐLU E.

04.12.2012

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
09 Ocak 2013 18:05

k05zorlu

Japonyayý çok merak edenlerdenim. Bu yazýyla ben de sanki gitmiþ gibi oldum. Elinize saðlýk. Bizim için de bakýp gören gözlerinize teþekkürler...
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.