'EVET' BEN DE ARABESKÝM
06 Eylül 2010 11:49 / 4516 kez okundu!
12 Eylül Anayasasý oylandýðýnda "hayýr" demiþtim, ayný anayasayý reddetmek için ve ona karþý çýkmak için þimdi "evet" demekten daha doðru ne olabilir? Eminim ayný baðnazlýkla birçok insan hiç anayasa deðiþiklik paketini okumaksýzýn "hayýr" cevabý verirken, yine hiç neye "evet" dediðini bilmeyenleri de anlamakta zorlanýyorum. “Evet ama yetmez" diyenleri daha çok önemsiyorum.
---------------------------------------------------------------------------------
Her þeyde bir "Arabesk" var
"Ýnsanlar bir sorunu çözmeyi baþaramayýnca geçmiþte alýþkýn olduklarý eski geleneklerine dönerler. Dünyada karmaþa arttýkça eski illüzyonlara, eski geleneklere, eski liderlere, eski kurtarýcýlara geri dönme arzusu ve dürtüsü de artar." diyen Jiddhu Krishnamurti ne kadar da haklý. Her tür lidere, guruya, dine ve gruba "hayýr" diyen farkýndalýðýn babasý, benim onun bu sözünü size söylediðimi duysa kemikleri sýzlayacak mezarýnda. O "benim sözlerimi kaale almayýn ve hatta diðer bir kiþiye bile aktarmayýn" der. Çünkü orijinalliði bozulmuþ ve ikinci el olmuþ her þeye mesafeli durmayý erdem olarak görür.
Ama ben erdemsizliði seçiyorum ve "evet" diyorum. Sorun büyük ve henüz çözülmemiþ durumda ama geriye dönmek ve alýþýlmýþlýðýn sýcak ve güvenli kucaðýna oturacaðýma, eskimiþ ve kirlenmiþ sistemdense, yeniye ve iktidar partisine otur sýfýr demektense "evet" derim, deðiþim umuduna kapý açarým. Biraz da arabesk bir evet olur bu; "yetmez bu dünya", "batmaz bu dünya" diyerek "esnekleþmeyi" savunurum. "Sivil diktatörlük" bertaraf edilir sivillerce nasýl olsa. Bir baþlasýn da þu sivilleþme, bir kez çýplak olabilmeyi göze alabilelim de, "giyinmesini" nasýl olsa becermek zorundayýz. Önümüz kýþ, rüzgâr, yaðmur, fýrtýna...
Sonbaharýn 1 Eylül'ündeyiz. Urla’da temiz, dingin bir havaya yaðan yaðmur yaz tozunu aldý gitti üzerimizden. 12 Eylül referandumunu da bu kadar basit görüyorum. Zaman içinde hem kendimiz hem ülkemiz hem doðamýz kirlenir, tozlanýr.
Bir yandan normal hayat akarken bir yandan da "kirleniriz" durmadan. Hani o reklam var ya; "kirlenmek" güzeldir. Bu tür sosyal kirlenmelerin "OMO"su yok "ama"sý var. Kibir, gurur yapmadan arada bir temizlemek, temizlenmek ülkelerin ve toplumlarýn geleceði açýsýndan son derece gereklidir.
Her konudaki taraftarlaþmamýz ve kuduz taklidi yapmadan ya evet ya hayýr diyerek kutuplaþmamýz bizi nereye götürecek derseniz? Yahu bütün konularý deðil anayasadaki bazý çoktan deðiþtirilmesi gereken bölümleri oylayacaksýnýz. Oyalamayýn þunu…
Evetçilerin de, hayýrcýlarýn da bayaðýlaþmasýný haksýz buluyorum.
"Çile"den çýkan bir kazak olsun insan deðil
Bir de tabii poker suratlýlarýmýz var. Bazýlarýna boykotçu denebilir.
Bazýlarý ise gerçekten kararsýz ki bunu da korku, mahalle baskýsý çok yakýnda biçimlendirir. Korkudan arýnmýþ, hatta bilgiden arýnmýþ özgürleþmiþ bir “hayýr”dan evet ya da arabesk “evet”ten bir hayýr çýkmasý güzel olan. Hani menopoza bir kez girdin mi çýkamazsýnýz derler ya, toplumsal olarak kadýnlý-erkekli bir menopoz yaþýyoruz. Üstelik teknoloji nal topluyor bu iþte. Her þeyi kolayýndan yapabilen günümüz tüketim malzemeleri bizleri "toplumsal menopoz”dan çýkarmaya gücü yetmez gözükmekte. Zaten gücü yetse de bireylerin moda deyimle "slow birey" haline gelmeleri hoþlarýna gitmeyeceði için veryansýn þizofreni, veryansýn kendinden uzak çözümler ve suni hayat bilerek pompalanýr.
Lüks hayat hep parayla yaþanýr zannetmeyin. Lüks hayat gerçeklerden kopmuþlukla beslenir. Elin villasýndan söz etmeye baþladýn mý "bize yoh mi?" gelir arkasýndan. Türbanlýyý þekil dersinden sýnýfta býrakýrlar, köylünün bile artýk takmadýðý kasketi meydanlarda büyük bir icat gibi kullanýyorlar. “Eski köye yeni kasket”le kendilerine güldürürler. Mardin'de bir bakýr ustasýnýn kafasýnda bile artýk Adidas taklidi modern þapka var ne acýdýr ki! Öyle acemiler ki biz þu türban iþini çözecez deyip yöntemi konusunda çok ketum davranmaktalar.
"Türban kurmaylarý" atamýþlar ancak formül çok gizli. Açýklanamayacak kadar gizli ise uyuz oldum bu iþe. Referandum oylamasý mý, oyalamasý mý anlamadým gitti. Bence 13 Eylül’de millete, "tokadan baþka þey takmayýn" diyecekler.
Galatasaray kendimi yakýn bulduðum bir futbol kulübü, bugün onu tutmaktan vazgeçebilirim. Siyasetle ilgilenmemi tekrar saðlayan Taraf gazetesi farklý habercilik anlayýþý ile kendime yakýn bulduðum bir yayýn organý ama bugün onu okumaktan vazgeçebilirim. Dünyada en sevdiðim insan kim? Kocam, vazgeçebilirim. Özene bezene yarattýðýmýz evlerimiz hepimizin mabedi. Bugün orada yaþamaktan vazgeçebilirim.
Hiç bir þeyin tiryakisi olmamayý nedense hüner sayýyorum. Herhalde ondan olsa gerek ne çay, ne kahve, ne þarap, ne makarna, ne de baþka yiyecekler vazgeçilmezim deðil. Suyla kahvaltý edebilirim. Hatta susuz da... Lafýn kýsasý; güzel ya da çok özel olmasý çok önemli deðil, vazgeçilemeyecek oluþlarý yeterli benim vazgeçmem için. Ne bir nesne, ne de bir özneye var-yok dinlemez þekilde yapýþmýþýmdýr. Sevgili, koca, kardeþ ya da dost diye düþündüklerimizden ayrýlýrýz zaten günü gelince.
Yakýþmak isterim yapýþmak deðil
Ne yapýþ yapýþ iliþkiden, ne marazi, baðýmlý sevgiden, ne de bana raðmen beni ya da karþý tarafý tutsak eden iliþkiden hoþlanmamýþýmdýr.
Aslýnda baðýmlýlýk geni fazla geliþmiþ insanlarýn beni vebalý gibi gördüðü de bir gerçektir. Sigaraya bile "hayýr" desen "evet" histerisi tutar insanlarýn.
Otoriter olmanýn azý karar çoðu zarar ama totaliter geleneklere karþý durmanýn ne "hayýr"ý olabilir gelecek zamanlara.
Sanki bir katalogdan kýyafetler seçiyoruz da; kimisi "sivil" kimisi "askeri" imaj peþinde. Askerlerimizin isimlerinden soyutlanýp kimliksiz hale getirilmesi yüzünden ben bu "mehmetçik" lafýna da kýzýyorum hadi bakalým. Askerden önce Ýsmail olan delikanlýnýn adý "mehmetçik" olur. Ölünce de Hasan, Hüseyin, Kemal deðil toplu halde “þehit” denir olur biter, halka sus payý olarak… Sembollerin dalgalandýðý, bayraklarýn putlaþtýrýldýðý, "yeni" bir peygamber çýkmayýnca eski defterlerin karýþtýrýlýp önümüze konulduðu günümüzde "olan"la baþ edemeyince, "olmasý gereken"lere sýðýnmakla da eski, köhne bir geleneði de servise sunarýz.(Jiddhu demeli) Eskiden Amerika'daki seçimlerle alay ederdik, hiç gerçek demokrasinin tadýna bakamamýþ olan bizler. Þimdi ise her þey bilgisayar hýzýnda, her yemek hazýr, her giysi konfeksiyon, pek çok aile ya daðýlmýþ ya daðýlmaktan beter ya da devþirme en azýndan.
Herkes kendi öyküsüne tanýklýk edecek kimseyi zor buluyor bu dünyada. Öyle hüpletiyoruz ki her þeyi.
Ha bu arada þu evet-hayýr iþi var ya, Çakmaktaþlarýn hayýrý da eveti de onlarý daha dost yapmýyor birbirine. Takým tutar gibiler. Maç bitince düþmanlýklarý devam ediyor birbirlerine. Kendi paçalarýný kurtardýklarýný zannederken sýradaki sorunu çözmeye çalýþmýyorlar.
Ben size yemin edebilirim, bu iktidar bugün sigara yasaðýna evet mi, hayýr mý dese yine en yeþilaycý "ulusalcý" bile "hayýr" oyu verir. Demek ki, bir kýsým insanlarýn analitik zekâsý armut toplayacak bir süre daha.
12 Eylül Anayasasý oylandýðýnda "hayýr" demiþtim, ayný anayasayý reddetmek için ve ona karþý çýkmak için þimdi "evet" demekten daha doðru ne olabilir? Eminim ayný baðnazlýkla birçok insan hiç anayasa deðiþiklik paketini okumaksýzýn "hayýr" cevabý verirken, yine hiç neye "evet" dediðini bilmeyenleri de anlamakta zorlanýyorum. “Evet ama yetmez" diyenleri daha çok önemsiyorum.
Babam din dersine de girerdi bazen bazý okullara, hiç mi hiç ilgisi yokken o dünyaya. Çoðu imtihan kâðýdýný da bizlere okuturdu. Cevap anahtarýný da verirdi elimize.
Bir de bakardýk ki yanýtlarýn çoðu tam doðru. “Baba ne iþ bu?” dediðimizde; “Onlar çoðunluðu Müslüman bir ülkede doðmuþlar, bana düþmez onlarýn din düzeylerini ölçmek” derdi. Bunun için de gazetesini sýnavda nasýl yüzüne kapattýðýný ve kopya çekmelerini saðladýðýný anlatýrdý.
Ve derdi ki, bari kopyalarken öðrensinler de bir bilgi edinsinler.
Þimdi o hesap; "hayýr" kestirip atmak, "evet" bir yöneliþ, bir deðerlendirme fýrsatýdýr.
Hiçbir partiye, derneðe uygun olamamak
Ben hiç bir parti ya da derneðe uygun deðilim baþtan söyleyeyim, her an yarý yolda býrakýr, vazgeçebilirim. Hiç unutmuyorum sene 1976-77, ben ÝKD üyesiydim (Ýlerici Kadýnlar Derneði). O zamanlar kendimi tanýmazdým ve bir gruba dahil olabilirim zannederdim. (Hala da tanýdýðým söylenemez ya) Büyük bir toplantý, genel kurul her neyse bir toplantý var büyükçe bir salonda. Herkes "ilerici" ben "gerici" kalmýþtým o toplantýda. 3-4 tane Maocu kadýn ÝKD’nin bir konudaki tavrýný, tarzýný eleþtiriyordu. Ben de çok haklý bulmuþtum. Onlar yuhalanýp, aþaðýlandýktan sonra ben elimi kaldýrýp onlarý son derece haklý bulduðumu ve bu özeleþtiriyi yapmamýz gerektiðini söylemiþtim. O "sosyal faþist" halimle kalabalýðýn ortasýnda deve dikeni gibi kalmýþtým. Herkesin nefret dolu bakýþlarý arasýnda ben "Maocu"larýn yaban gülü olarak birkaç dakika sonra toplantý salonundan isimlerimiz okunarak atýlmýþtým. ÝKD, TKP eðiliminde kurulmuþtu ancak Ege’de ilk aylarda Öncü dergisi çizgisindeki GSB’lilerin hâkimiyetindeydi. Aðabeyim de o dönemde GSB’nin Ýzmir þubesinin sýradýþý baþkanýydý. Ve ben revizyonist, oportünist, sosyal faþist, tatlý su sosyalisti, küçük burjuva imajýma bir de Maocu etiketi yapýþtýrarak imajýma imaj katmýþtým. O gün ilk aidiyetsizlik ve bireysellik duygusuna adým atmýþtým. Gidiþ o gidiþ. Arada Cem Boyner'in YDH’sýný saymazsam bir daha da olur olmadýk gruplara ve yerlere yanaþmadým. Egiad, ÝTO, Kültürpark Tenis Kulübü falaný saymazsak "temiz" bir sicille yola devam ediyorum. Bir de yine o malum yýllarda DGM’ye tanýk olarak çaðrýlmam vardýr. Yanýmda üç maymun anahtarlýðýmý götürmüþtüm. Duymam, konuþmam, söylemem demeðe cesaretim yetmez diye onu savcýnýn masasýna koymuþtum. Yanlýþ hatýrlamýyorsam, O zamanýn DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) Baþ Savcýsý rahmetli Ekrem Özler bana gülümseyip, "boþ ver sen þimdi bu GSB’nin (Genç Sosyalistler Birliði) gizli örgüt olup olmadýðýný, sen zeki ve akýllý bir kýzsýn, çok baþka bir hayat var önünde, yürü yolun açýk olsun" demiþti.
Muzip ama muzdarip olmadan üstelik muhbirlik de yapmadan olaydan sýyrýlmýþtým.
Kiminin duygularý romantik, kiminin hayatý
Genellikle uyumlu olan kiþiliðim bazý tutarsýzlýklarý ya da baðnazlýklarý gördüðünde kiþneyen at ya da huzursuz bacak sendromu yaratýyor.
Ötekileþtirmenin yeni maðdurlarý arabeskçiler, ya onlarýn da hastasý olasým var tövbe estaðfurullah bu yaþýmdan sonra. Sözüm Fazýl Say'a deðil. O bunu rahatlýkla söyleyebilecek tek kiþi neredeyse. Elbette "yavþak" sözcüðü onun ince ruhuna kaba bir "not"a serpiþtiriyor ama benim sözüm ona deðil, öbür vesayetin yýlmaz bekçileri þimdi de yasakçýlýðýn pirim yaptýðý anlayýþa özenip, kendileri neredeyse tek bir klasik müziði baþtan sona dinlememiþ olsalar da "tesadüfen" gittikleri bir klasik batý müziði konserinde hatta Fazýl Say'ýn konserinde her “adagio”yu Albinoni sanýp, “allegro”yu finalle karýþtýrýp çýlgýnca alkýþladýklarýnda sanýrsýnýz onlar müziðe hayran kaldýlar.
Oysa iyi bir gözlemci bilir ki bu müziði dinleyince elit olacaðýný zannettiði halde, bir türlü ruhuna yetiþemeyeceði kemanýn gýygýylarýndan kurtulacaðý için alkýþý hep önceden baþlatýr ve hep yanlýþ zamanda arabasýna koþar. Hep herkesten önce çýksýn ister park yerinden. Hep sýra beklemeden... Müziði elit olanýn yaþamýnýn da elit olmasý beklenir oysa. Huyunun suyunun da hatta... Ama nerde? Hayatýmýz arabesk, ama biz kendimizi "andante" sanýyoruz. Amerikalý dostum derdi ki; sizin duygularýnýz romantik, bizim hayatýmýz. O ayrý bir düþünce sistemi elbette. Biz "her þey dahil"ci turistler gibiyiz. Hatta "açýk büfe"ci otel müþterisi... Yýð yýð tabaðýna, yeme de yedirme de. En lüks restoranýn tuvaletini kim bu kadar kirletir diye hiç düþünür müsünüz?
Biz, biz kontrol edilmeyince ve eðer temizlikten evdeki gibi biz sorumlu deðilsek pis pasaklýyýz ve hiç de "elit" deðiliz.
Hepimiz arabeskiz, hepimiz Avatar’lý ama kimimiz farkýnda kimimiz deðil.
Onun arabasý var, öbürünün de ruhu var, kendini anlatan þarkýlarý var.
Ýþte bütün mesele bu. O yüzden diyorum ya her iþte bir "hayýr" bir de arabesk bir "evet" var.
Pervin Mýsýrlýoðlu E.
01.09.2010, Ýzmir
Son Güncelleme Tarihi: 08 Eylül 2010 02:16