İzmir'de Hayır kazandı, Türkiye'de ise İzmir kaybetti
13 Eylül 2010 13:46 / 3213 kez okundu!
Referandum sonuçlandı. Genelde ülke demokrasisi kazandı. EVET oyları HAYIR'dan çok çıktığından anayasa değişiklikleri yürürlüğe girecek. BOYKOT yanlıları da anlamlı bir güç olduklarını gösterdiler, yeni anayasa için daha çok dikkate alınmayı hak ettiler. "İzmir'de Hayır kazandı, Türkiye'de ise İzmir kaybetti". Üç kesimin içindeki en samimi unsurların yeni, demokratik, özgürlükçü, sivil anayasa için işbirliği, ilericileri mutlu eder. 4 ay önceki yazımda 1982 oylamasındaki tarafları incelemiştim. Yeni bir gözle okumak anlamlı olacaktır.
12 Eylül 2010 Referandumu ve geçmiş
1982 anayasasına %8 hayır oyu verenler de, %92 evet diyenler de kendilerince haklıydılar. iki tarafın içinde de politik yönden doğru ve tutarlı olanlar vardı elbette. o dönem, yeni anayasaya hayır diyen ya da denmesi için canını ortaya koyanlar, bunu, eski anayasaya dönülmesi için yapmadılar. ancak siyaset bundan daha karmaşıktır genellikle. fakat karmaşık durumlarda basit düşünme de etkilidir, nitekim öyle olmuştur. askerden kurtulmak için çoğunluk evet oyu vermiştir.
1982 yılında aklı başında hiç kimse askeri yönetimin insanlarda yarattığı şaşırtılmışlık içinde geniş kitlelerin hayır oyuna ağırlık vereceğini beklemiyordu zaten. ama ortaya çıkacak hayır oyunun askerlere karşı tarihi bir anlamı olacağına inanılıyordu. o sıradaki cunta, sağcılara da solculara da karşıydı yani teorik olarak hayır demesi beklenenler içinde dinci ve milliyetçi uç kesimler de vardı. özetle %8 lik oy, tüm baskılara rağmen direnen sağın ve daha çok solun uçlarının toplamıydı.
evet oyu verenlerin cephesi de karmaşıktı elbette. orduya olan güven henüz bu günkü kadar yerlerde sürünmüyor da olsa, "ordu durumu toparlayıp hemen çekilsin" yanlıları geleneksel olarak yine ağırlıktaydı. ordunun içinde, kalıcı olmak isteyenlerin varlığı sürpriz değildi ve bu ülkenin insanı esas olarak basit bir oy hakkına indirgenir gibi dursa da, seçimlerde kendisine başvurulmasını önemsiyordu. demokrasi duygusu buydu belki de.
özetle, 1982'de hayır oyu vermeyi düşünenlerin ezici çoğunluğu askerleri protesto etmenin bir yolu olarak bunu düşünüyordu. evet diyeceklerin çok önemli bir kesimi (yarısından biraz fazlası belki) yine askeriyeden bir an önce kurtulmak için evet oyu vereceklerdi.
halka kızabilirsiniz ama bu, onların yolunun her zaman ılımlılıktan geçmesinin, tarihi, politik, felsefik ve sosyolojik kimi saptamalara dayandığı gerçeğini görmemizi engellememelidir.
üstelik sonraki yaşananlar ılımlıları politik anlamda daha çok haklı çıkarmıştır. askerler gereken vesayet sistemini oluşturup (anayasa, seçim yasası, partiler yasası, ordu, yargı, bürokrasi, medya düzenlemesi) geri çekilir gibi yapmışlardı. bıraktıkları dar alanda seçim ve hükümet paslaşmaları yapılabilmesi için de seçimde de emekli orgeneral turgut sunalp'in kurduğumilliyetçi demokrasi partisini işaret etmişlerdi. halk yine buna aldırmayıp kendi geleneksel çizgisinde seçimini yapmış ve turgut özal'ı iş başına getirmişti. askerlere gol atıldığı çok açıktı. ama ne o kitlenin evet oyunu ne de ardından özal'ı seçmesini, kendine sol diyenlerin önemli bir bölümü doğru değerlendiremedi. özal ile alay etmekten fırsat bulup ülkedeki değişimi ve halkın tavrının altında yatanı anlamaya çalışmadılar. herşeyi amerikanın komplosuna ya da halkımızın aptallığına, -daha "iyi" niyetlileri de- cahilliğine bağlayarak aslında apolitik bir yere konumlandılar yıllarca.
sonraki yıllar mevcut anayasanın her adımda karşılaşılan darlıklarını değişik biçimlerde, farklı politik ittifakların elverdiği ölçüde değiştirme çabalarıyla geçti. statükocular, sanki kenan evren'e, 12 eylül'e karşıymış gibi de yaparak ama tüm güçleriyle ordu, yargı, bürokrasi oligarşisinin oluşturduğu vesayetçi sistemi savundular. çoğunun bugünkü konumları da böyle...
hayatın değiştiğini, dünyanın farklılaştığını; cumhuriyetimizin, oluşturmak için neredeyse tüm gayri-müslimlerini yok ettiği ulusal burjuvasının (serbest fırka, dp, ap, anap, rp, akp aşamalarından geçerek) nihayet ortaya çıktığını, koçların, sabancıların pastasından pay istediğini göremediler.
cumhuriyetin ürettiği belki de amaçladığı bu ana akımı, cumhuriyet düşmanı ya da şeriat yanlısı gibi göstererek ne denli yanlış yaptıklarını hala anlayamayanların son direniş ve çırpınışlarını bugünlerde izlemekteyiz. geçmişle bugünün bağını kurmaya çalışmak yararlı olabilir.
12 eylül 2010 bu yoldaki milat olacaktır.
bu arada eğer anayasa mahkemesi referandum öncesinde bu girişimi iptal ederse yeni bir hukuksuzluk adımı atmış olacaktır. çünkü anayasa mahkemesi ancak yürürlüğe girmiş konulara, o da sadece biçim yönünden bakabilir. oysa bu yasa zaten, referandum %50 nin üstünde sonuçlanırsa ancak yürürlüğe girecektir. bu durumda referandum öncesi bu konuda alınacak her karar kesinlikle yeni bir hukuksuzluk skandalı olacaktır.
bu durumda da ülkeyi hukuk dışına çıkmaya zorlayanları, erkene alınmış genel seçimlerin terbiye etmesi ve kendinden öncekiler gibi tarihin karanlığına itmesi kaçınılmaz olacaktır.
nuhungemisi
14-05-2010
ekşi sözlük