Aslýnda tek sorun barýþ içinde yaþamak varken savaþmayý seçmemiz

01 Ekim 2014 15:08 / 1718 kez okundu!

 

 

Ötekileþmeyi daha çocukken öðreniyoruz. Mesela ilkokuldayken eðer fiziksel bir kusurunuz varsa hemen alaya alýnmaya baþlýyorsunuz. Diðerlerine göre, kilolu iseniz pis þiþko, gözlüklü iseniz dört göz veya daha kabaca bir tabir  ile inek, burnunuz büyükse koca burun veya gargamel gibi alaylý lakaplarýn kurbaný olabiliyorsunuz. Ýnsan olarak kötüyü sürdürmekte daha baþarýlýyýz çünkü kötü olmayý seçerek güçlü olduðumuzu bize inandýran maddesel bir dünyada yaþýyoruz. Bazýlarýmýz daha çocukken “öteki”ye savaþ açýyor ve “biz” olarak varlýðýný ortaya koyuyor.

Ben de her zaman dalga geçilen ve baþkalarý tarafýndan küçümsenen insanlarýn yanýnda yer aldým. Çocuklarýn en acýmasýz olduðu ilkokul ve ortaokul zamanlarýnda alnýmdaki et beninden dolayý az dalga geçilmedim. Bunun yaný sýra hayatým boyunca baþkalarýný küçümseyen insanlarý hep anlamaya çalýþtým diyebilirim. 

Norman Rockwell'in 1963 yaptýðý ‘The Problem We All Live With’ isimli tablosuna uzun süre baktým. Beni etkileyen ve hatta uzun süre karþýsýnda durup neredeyse bir roman yazacak kadar düþünmeme neden olan ender tablolardan biridir. Ýlk baþta hiçbir þey anlaþýlmýyor gibi gözükse de insan tablonun hikayesini öðrenince etki daha da derinleþiyor. Rockwell’in tablosu sanat alanýnda “ötekileþtirmeye” de verilebilecek en iyi örneklerden biridir. 

1960'lý yýllar Amerika’da beyaz-siyah ýrk ayrýmýnýn patladýðý dönemlerdi. Siyahlarýn her okula gidemediði, her yerde oturamadýðý, her tuvalete giremediði, girse bile girdiði tuvaletlerin, musluklarýn duvarlarýnda White (beyaz)-colored (renkli) diye yazýlar yazýlarak, insanlarýn derilerinin renkleri yüzünden ikiye ayrýldýðý ortaçað zamanlarýydý diyebiliriz. Mississippi ise bu kavgalarýn yaþandýðý bir baþkentti. Hiçbir þey bilmeseniz de 1988'in en çok yanký uyandýran Mississippi Burning filmini izleyenler az çok fikir sahibi olabilirler. 

Mississippili küçük kýz Ruby Bridges ailesi ile New Orleans'a yerleþiyor. Ailesi, güzel Ruby'i beyazlarýn gittiði bir okula tek zenci çocuk olarak yazdýrmak istiyorlar. Federal yasalarýn deðiþmesi ile isteyen istediði okula gidebilecektir ama belli bir noktada yasalar yeni yeni çýkmasýna raðmen insanýn edindiði atavistik alýþkanlýklar hemen atýlmýyor. Toplumda kendi küçük kýz ýrkçý olaylarýn çýkmasýna karþý Federal ajanlar tarafýndan okula götürülüp getiriliyor. O yýl öðretmenlerden sadece biri onu derse kabul ediyor ve sonrasýnda tüm beyaz çocuklarýn velileri okuldan çocuklarýný alýyor. Böylece Ruby okulun tek öðrencisi olarak kalýyor. 

Martin Luther'in hayatýný geçen senelerde içim burkularak okumuþtum. Alabama otobüsünde yaþananlar, Rosa Parks ve Montgomery Otobüsü, kanlý Pazar, ku klux klanlarýn yaptýklarý vahþetler ve daha birçok þey bu tabloya bakarken gözümden bir film þeridi gibi geçti. 

Luther'in, “Bir gün, dört çocuðumun da derilerinin rengi ile deðil de kiþilikleri ile yargýlanacaðý bir ülkede yaþayacaklarýna dair bir hayalim var”, demesinin üzerinden tam 50 yýl geçti. Bugün Amerika bütün hesaplaþmalarýný kendi içerisinde bitirdi. 

Þimdilerde bu tablo Beyaz Saray’ýn duvarlarýný süslemekte (2011 yýlýnda asýldý).

Amerikan Baþkaný Obama, Beyaz Sarayý ziyaretçiler ile gezerken, tabloya bakarak hep bir aðýzdan þöyle diyorlar; "Ne kadar kötü günleri geride býraktýk, þimdi ise geldiðimiz noktaya bakýn".   

 

Nilden ERSOY

01.10.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 01 Ekim 2014 21:03

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.