Eski arkadaşım Gürkan’a diyeceklerim var! - Necati Demirel
15 Mayıs 2012 14:55 / 2564 kez okundu!
Maalesef, bu yazıyı küçükken aldığım dışı güzel içi çürük çıkan elma şekerine sahip olma ruh haliyle yazıyorum.
***
Avukatlık mesleği, yaşamımızın birçok noktasında bize dokunur. Birçok meslekte olduğu gibi bu meslekte de konumunu ve mesleğini olumlu yönde kullananlar olduğu gibi, şüphesiz ki tam tersi bir tutum içinde olanlar da vardır.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Maalesef, bu yazıyı küçükken aldığım dışı güzel içi çürük çıkan elma şekerine sahip olma ruh haliyle yazıyorum.
***
Avukatlık mesleği, yaşamımızın birçok noktasında bize dokunur.
Birçok meslekte olduğu gibi bu meslekte de konumunu ve mesleğini olumlu yönde kullananlar olduğu gibi, şüphesiz ki tam tersi bir tutum içinde olanlar da vardır.
Ne var ki; 30 yıldan beri saygınlığı hat safhada olan, meslek kuruluşunuz "Muğla Barosu"nda göreve geldikten sonra, baronun tüzel kişiliğini ve olanaklarını yanlış kullanmandan dolayı bu baronun saygınlığına gölge düşürdüğünün farkındasındır umarım.
***
>> FETHİYE ADLİYESİ 27 NISAN 2012 FOTOĞRAFLARI
Özellikle son yaşanan ve kamuoyunda “tecavüz çetesi” diye bilinen davada, tecavüzcüleri can siperane bir şekilde savunman ve hatta kendini müvekkilin ile özdeşleştirmen, mesleğinin gereği olan hak arama yapmaktan seni alıkoyup, hak ihlali yapmaya doğru götürdü.
Arkadaşım Gürkan!
Yanlışlarından birisi de: Avukat kimliğinden önce davalarda Baro Başkanı kimliğinizi ön plana çıkartma gayreti içinde görünmendir. Örneğin bahsedilen son ve birçok davaya baronunuzun aracıyla ve hatta, baronun profesyonel elemanlarını da davaya götürmenizdir.
***
Hukuktan az çok anlayanlar, her suçun bir “hak”kı ihlal ettiğini bilirler. Suçu işleyenin hakkını savunmamak, başka bir hakkı ihlal etmek anlamını taşır ki, bunun aksini aklı başında olan hiç kimse savunamaz.
Kaldı ki bir kişinin beyanına dayanarak başka bir kişinin mahkum edilmesi “suçluluğu sabit olununcaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” masumiyet ilkesini boşa çıkarır ki bunu istemek te hukukla bağdaşmaz.
Arkadaşım Gürkan
Cinsel saldırı davalarında ispat külfetinin sanığa yüklenmesi yönündeki talepler ön plana çıkar. Bunun yanı sıra, iddia edenin de iddiasını ispat etme yükümlülüğü de tabiî ki vardır.
Senin de çok iyi bildiğin gibi, “Fethiye Toplu Tecavüz” davasıyla ilgili birçok konuyu çarpıtma yoluna gittin.
Şöyle ki:
Bu davada, cinsel saldırı anı, dışında her şey kanıtlandı.
Senin bildiğini, adım gibi bildiğim bir gerçek var. O da: Cinsel saldırı alenen işlenen bir suç değildir. Görgü tanığı olamaz.
- Adli Tıp Kurumu Raporu cinsel saldırıdan sonra stres bozukluğu yaşandığını, bu travmanın mağdur kadının ruh sağlığını bozduğunu belirtmiştir.
- Mağdur yüzleştirmede 12 kişi arasından 8 kişiyi teşhis etmiştir.
- Olay günü biri hariç 7 sanığın, mağdur kadının anlattığı yerlerde olduğu “baz” tesbitiyle ispatlamıştır.
- Uzman tanıkların (psikolog ve psikiyatrist) raporu mağdur kadının anlattıklarının gerçek olduğunu ortaya koymuştur.
- Telefon kayıtları mağdur kadının anlattıklarına birebir uymaktadır.
Bu nedenledir ki.A.İ.H.M. sinin Fethiye Tecavüz davasının yeniden görülme buyruğuna ve bu buyruğu boşa çıkarmak için neden bu kadar uğraş verdin sevgili kardeşim. Bu senin sevecenliğinle ve entelektüel görüntünle hiç bağdaşmadı biliyor musun?
***
Dava açmadan önce, mağdur kadının annesinin arabasının benzin hortumunun 6 defa kesildiğini, trafikte seyir halindeyken defalarca taciz edildiğini, canına kast amaçlı aracının fren hortumunun kesildiğini, tüm bu yapılan işlerin dava açıldıktan sonra son bulduğunu da biliyorsundur umarım! Biliyorsun değil mi?
Mağdur kadının annesini duruşmaya şahit olarak çağırman ve Ula mahkeme koridorlarında yanında sanıklarla beraber, kadına saldırman ve hakaret etmen nasıl yorumlanır ki? Bu tavır sana hiç yakıştı mı? Hadi yakıştığını farz edelim. Ya Baro başkanlığına yakıştı mı canım kardeşim.
***
-Bu duruşmaya delil olarak aile bütünlüğünün bozulmasını ve boşanmış anne ve babanın çocuklarının bu konuda mağdur olmasının normal olduğunu dile getirmen ne anlama gelir. Bunu anlamakta hala güçlük çekiyorum.
-Mağdurun anne ve babasını çok iyi tanıdığını, mağdur kadının çocukluğunu yakından takip ettiğini söylüyorsun. Burada kocaman bir yalan söylüyorsun. Bu konuyu ne maksatla mahkemeye taşıyorsun.
-Davada “çocukların ayrı yargılanması”nı istemeyerek, duruşmanın kapalı yapılmasını sağladın.
Bunu yaparak sanık çocukların dosyalarının yetişkinlerin dosyalarıyla birleştirilmesini sağlayarak mağduriyetlerine yol açmadın mı?
Bunu sağlayarak mahkemenin “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne aykırı karar almasına yardımcı olmadın mı? Bu işi yüklenmek sana mı düştü be kardeşim.
Arkadaşım Gürkan
“Tecavüz sanığı tecavüzcüler, ressam, öğretmen, ilköğretim müfettişidir. Bu nedenledir ki, tecavüz etmeleri ihtimal dışıdır.” Diyen Cumhuriyet Savcısının bu görüşünü doğru çıkarmak için can siperane savunma yapman ilginç değil mi?
Canım Kardeşim Gürkan Bey
Biliyorsun mahkeme suçu sabit gördü.
Senin savunma taktiğin ise;
İşlenen suçu yok saymak değil, suçun niteliğini değiştirmek içindi.
Annenin ve mağdur kadının iffetsiz olduğunu, bu işi devamlı yaptıklarını, bu tip insanlara yapılan tecavüz fiilinin haklılığı ispata çalıştın.
Bu düşünce iğrenç ve aşağılık bir tutum değil mi?
Gürkan Arkadaşım
Mağdur kadının solcu olması, sol bir örgütte çalışıyor olması, gazete ve dergilerde cinsiyet üzerine yazı yazmış olması, tecavüz edilmeye meyilli olduklarını ve solcuların da buna müsait olduklarını ima etmene ve bunu dile getirmene ne demeli? Senin bu düşüncen ve bunu dile getirmiş olman; Dün topluma saygı ile tekrar takdim edilen arkadaşların olduklarını söylediğin Deniz Gezmiş,Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın ruhları nasıl acı çekiyordur kim bilir. O saygıdeğer insanlara ne kadar azap çektirdiğini bilsen herhalde böyle davranmazdın.
***
-Bu davayı alırken saygıdeğer eşine danıştığını söylüyorsun. Neden kızına da danışmadın. Onun da olurunu alman gerekmez miydi. Hatta oğlunun da. Demokrasinin olmazsa olmaz kuralının empati kültürüne sahip olmak olduğunu unutmuşa benziyorsun. Keşke ara sıra hatırlama lütfunda bulunabilsen.
***
Kardeşim Gürkan
-Seni çok demokrat, sempatik, özgürlükcü, entelektüel, sevecen bulan “Muğla Kadın Hakları Komisyonu” üyelerinin açıklamalarının işi ne kadar sulandırdığını Hadi onlar anlamadı. Sen anlayamadın mı be canım kardeşim. Arkadaşım o kadın komisyonun gerçekten bir tecavüz olayında bıyıklı hukukcular nasıl oluverdiler ben anlayamadım sen anlayabildin mi acaba! O komisyonun benim gözümün önüne allı rujlu kadın resimlerine bıyık takılmış karikatür resimleri getiriyor. Ne acı .
Arkadaşım Gürkan
Umarım unutmamışsındır.
Yıllar önce Gökova’da, Muğla Gazeteciler Cemiyetinin bir yemeğine katılmıştık. Yemekten sonra. Cemiyet başkanı Sayın Naim Kılıç’ın eşinin nazik daveti üzerine, Gökova’daki evlerinde en az 15 kişi ile birlikte kahve içmiştik.
O evde senin “şakağının sağ tarafına” malum bir kişi tarafından silah dayanmıştı ve hakaret edilmişti.
Bir avukat arkadaşın, bu kişi hakkında dava açmıştı. Duruşmaya lütfedip teşrif buyurmuştunuz. Ama ne ilginçtir ki; olayı eşinizle birlikte hatırlamıyordunuz ve bu olayı görmemiştiniz. Bu davranışınızı o zaman ki hukuk öğrenciliğinize vermiştik. Dikkat etmişsen o günden sonra seni bir daha aramıza almamıştık.
Çünkü o zaman küme düşmüştün.
Arkadaşım Gürkan
Bir olayı daha sana hatırlatmak istiyorum.
2000 yılların başı idi. İstanbul ve Ankara’da birçok politik toplantılara katılıyordum. Bu toplantıların çoğunda; Katılımcılar Muğla’dan bahsedildiği zaman hep senin adını verirler ve mutlaka seninle irtibat kurmamı söylerlerdi. Çünkü sen o zamanlar onlar için çok güvenilir bir kişiydin.
Her defasında da ben senin solculuktan vaz geçtiğini söyler.
”Radikal gazetesindeki röportajında söylediğin gibi; gazete, ekmek ve Beşiktaşın senin için yettiğini. Nokta dergisinde elinde beratta marka silahla ülkücü kovalayan resmi göstererek ve Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın isimlerini ara sıra anarak avunduğunu, kişisel çıkarları ön planda tuttuğunu ve küme düştüğünü söyler dururdum.
Eşlerimiz le birlikte ve M. Menetli ile birlikte Süpüroğlu’nda birlikte bir akşam yemeği yemiştik.
Daha sonra eşimi eve bıraktık ve dördümüz Yatağan’a doğru yol aldık.
***
Konuşmanda sen hep solculara, solculuğa gariz küfürler ediyordun. Zavallı karın hiç sesini çıkarmadan dinliyordu söylediklerini. Sanıyorum onun da içi en az bizimki kadar acımıştı. En azından öyle sanıyordum. Hala sola ve solculara nasıl bu kadar hakaret edebildin anlamış değilim. Halbu ki sohbetimizin bir kısmında Deniz Gezmiş ve arkadaşlığınızdan da bahsetmiştik.
O konuşmada; Küfürler ve hakaretlerinin dışında aklımda kalan bir sözün bugün kü gibi hala aklımda.
-“Bir yerlere gelebilmem için elime fırsat geçti ve bu konuda yapmayacağım hiçbir şey yok. demiştin..
İşte o zaman gözümde bitmiştin. Bir kere daha küme düşmüştün.
Sayın Gürkan Bey
Maalesef toplumun bazı avukatlara iyi gözle bakmadıklarını biliyoruz. Bunun nedeni ne olabilir diye, hiç düşündün mü?
Sen Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen ve kadın özgürlüğü ve bıyıksız hukuk için mücadele veren bu kadınlar nasıl aşağılayabilirsin ki. Kadınların insiyatif örgütlenmelerine nasıl KCK kadın komisyonunun örgütlenmesi diyebilirsin. Ayıp olmuyor mu be kardeşim. Bir de kalkmış hodri meydan diyorsun. Ayıp olmadı mı sana bu yaptıkların.
Arkadaşım Gürkan
Ne için yaptın bunları?
Haklıların haklarını korumak için yaptığına bizleri nasıl inandıracaksın.
Sonra yaptıklarını meslektaşlarının doğru bulduklarını mı sanıyorsun. Onlar senin istifanı istemeden sen Baro Genel Kurulunu olağanüstü toplantıya çağır ve gör gerçek muhalefeti. Var mı böyle bir cesaretin.
***
Senin bir avukat olarak herhangi bir davayı alıp almamana hiçbir kişi karşı çıkmaz. Çıkmaya da hakları yoktur. Kardeşim sen Muğla Baro Başkanısın bunu unutmuşsun. Baro başkanı sıfatıyla burada yer almaman gerektiğini sana hiç hatırlatan dostların olmadı mı? Bu kadar mı dostlar yönünden fakirleştin be arkadaşım.
***
Manisa’dan bir arkadaşımın gönderdiği şu mısralarını oku lütfen.
Tecavüz...
En çirkin yüzü
Görünüp aynada insanın
Kara bir canavara dönüştü.
Kadının resmi
Karanlık bir kuyuya düşer gibi
Canavarın gözüne düştü.
Kudurdu canavar,
Köpürdü ağzı...
Çırpındı,
Hukuk aradı kadın
Hukuksa:
Saf tuttu yanında canavarın
Gömüldü karanlığa
Tükendi kadın.
O tükenirken
Çürüdü bir yanı da insanın.
M.Kazım Ablak-Manisa.
.
***
Be Kardeşim
Fethiye Tecavüz davasında bir kere daha küme düştün.
Her küme düştüğünde içim acımıştı.
Bu sefer içim acımadı çünkü hak ettiğin çukura düştün.
Muğla Gelişim Hareketi
06.05.2012
---
>> Tecavüzün Tüm Sanıklarına Beraat Çıktı - fethiyehaber.com (29.05.2012)
Fethiye’de bir kadına 8 kişinin tecavüz ettiği iddiasıyla ilgili görülen davada mahkeme heyeti, tüm sanıkların beraatına karar verdi. İddialara göre; 2007′de, Fethiye’nin Gebeler Kaplıcası’nda bir otelde resepsiyon görevlisi olarak çalışan B.S.’nin, ikisi küçük yaşta olmak üzere V.K., A.N.O, V.K., M.K., S.K. ve G.K. tarafından tecavüze uğradığı iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurunun ardından Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada 8′inci duruşmada karar çıktı. Duruşmada B.S.’yi, 20′ye yakın kadın avukat savunurken; sanıkların ikisinin yaşının küçük olması nedeniyle duruşma gizli yapıldı. Duruşmaya müşteki B.S. katılmazken, duruşma başlamadan önce Türkiye’nin dört bir yanından gelen çok sayıda kadın, çeşitli sloganlar atarak, tecavüzcülerin tutuklanmasını istedi. ‘Erkek adalet değil, gerçek adalet’, ‘yaşasın kadın dayanışması’, ‘bu dava burada bitmez’, ‘tecavüze beraat değil, ağır ceza’ yazılı afişler taşıyıp, sloganlar atarak, adliye binasını dolaşan kadınlar arasında trampet çalan kızların da olması dikkat çekti. Adliye binası önünde, iki polisin kadınlara kırmızı karanfiller dağıtmak istemesi üzerine kadınlar, karanfilleri almadı. Kadınlar, “Çiçek değil, adalet istiyoruz” diye bağırdı. Duruşma boyunca zılgıtlar atarak, düdük ve ıslık çalarak bekleyen kadınlar, slogan atmayı sürdürdü. Fethiye Emniyet Müdürlüğü’nün geniş güvenlik önlemi aldığı duruşma sırasında eylemci kadınların hedefinde Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan da vardı. Şüphelilerin avukatı olan Muğla Baro Başkanı, aleyhine sloganlar atıldı. Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi Üyesi kadınlar adına yapılan basın açıklamasında, “Erkek egemen yargının tecavüzcülere az ceza vermesi, ceza vermemesi, kadınları yıldırma ve susturma çabasıdır. Bu davada ve tüm tecavüz davalarında kadınların beyanı esas alınıncaya kadar tecavüzcüler, indirimsiz ceza alana kadar yılmayacağız ve susmayacağız” denildi. Bu arada eyleme katılan BDP Eş Başkan Yardımcıları’ndan Yüksel Mutlu, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ve Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi Üyesi kadınlar ile bazı sivil toplum kuruluşları başkanı kadınlar, birer konuşma yaparak, tecavüze ve şiddete karşı birlik-beraberlik içinde olacaklarını belirtti.
KARAR AÇIKLANINCA “YUH” ÇEKTİLER
Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’nde gizli yapılan son duruşmada Mahkeme Başkanı Ümit Selçuk Doğan, beraat kararını B.S.’nin 20′ye yakın avukatı ile şüpheliler, V.K., A.N.O, V.K., M.K., S.K. G.K. ve avukatlarının yüzüne okudu. Şüpheliler salondan sevinç içinde çıkarken; Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan, “Adalet kararını verdi. Ortada zaten suç yok. Tüm şüpheliler beraat etti” derken, şüphelilerden G.K.’da “Adalet yerini buldu” diye konuştu. Beraat kararını duyan 500′ü aşkın kadın, bir anda çığlıklar eşliğinde “yuh” çekerek ve alkışla protestoda bulundu. B.S.’yi savunan Avukat Deniz Tuna, “Fethiye’de toplu tecavüz davası sonuçlandı. Sanıklar beraat etti. Kararın gerekçesini henüz bilmiyoruz. Ortada müvekkilimizin tecavüze uğradığına dair adli tıp ve uzman hekim raporları olmasına rağmen, telefon kayıtları, baz bilgileri, müvekkilimizin anlattıklarını doğruluyor olmasına rağmen sanıklar beraat etti. Devletin her kadınının yaşam hakkını ve vücut dokunulmazlığını korumakla, failleri cezalandırmakla yükümlü olduğunu, erkek adalet değil, gerçek adalet istediğimizi her seferinde haykıracağız” dedi.
KADINLAR BERAAT KARARINI YOLU TRAFİĞE KAPATARAK PROTESTO ETTİ
Mağdur B.S.’ye destek amacıyla Fethiye’ye gelen yaklaşık 500 kadın, Çalış Plajı yolu ile Foça ile Akarca mahallelerine giden yolu kapattı. Güvenlik güçleri, yolları kapatan kadınları uyardı. Fethiye Emniyet Müdür Vekili Zeki Taşkıran, megafonla yaptığı ikazda, 5 dakika içinde otobüslerine binmeyen eylemcileri “izinsiz eylem yapmak” suçundan gözaltına alacaklarını söyledi. Uyarıyı dikkate alan grup dağıldı.