İzmir'de Birlikte Başarabiliriz!

27 Mart 2009 22:49  

 

İzmir'de Birlikte Başarabiliriz!

Bugün küreselleşmeyle birlikte, sermayenin kentlere ve yerel yönetimlere ilgisinde olağanüstü bir artış görülmektedir. Kentler ekonomik gelişmenin ve rekabetin alanı olarak değerlendirilmektedir. Kentsel ‘gelişim/dönüşüm’ adı altında kentler tümüyle alınır satılır bir meta haline getirilmekte, bütün toplumsal hizmetler yerelleştirme adı altında özelleştirilmekte, yeni imar hakları verilerek kent mekânları talan edilmekte ve kent rantları sermayeye aktarılmaktadır.

Buna karşın kentte yaşayan insanların büyük bir bölümü, özellikle de emekçiler ve yoksullar kentin ekonomik ve sosyal etkinliklerinden, üretim ve karar süreçlerinden koparılmaktadır. Kente ilişkin tüm planlar yerel ve merkezi yönetimler ile büyük şirketler arasında varılan anlaşmalarla gerçekleştirilmekte, çalışanların, kadınların, gençlerin, engellilerin, yaşlıların, çocukların, hastaların gereksinimleri, kentlerin planlamasında dikkate alınmamaktadır.

Bu ortam içinde yerel seçimlere gidiyoruz. Yerel seçim sürecinde kentlerin bu çelişkilerinin, katılımcılık, kamu hizmetlerinin ticarileşmesi sorunları tartışılması gerekirken, aslında ekonomik ve sosyal politikaları birbirinden farksız olan AKP ile CHP arasında kayıkçı kavgasına dönüşen bir seçim süreci yaşıyoruz.

Yüzeysel atışmalar İzmir’de de trajikomik görüntülerin yaşanmasına yol açıyor. CHP yandaşlarının AKP gelirse Kordon’da içki yasağı getirir, kadınlar diledikleri giysilerle rahatça dolaşamazlar, kordonda köpeğinizi gezdiremeyeceksiniz ve benzeri sözlerine karşılık, AKP adayı, bu korkuları aşmak için; hayvanları severken pozlar veriyor, köpek maması dağıtıyor, başı açık eşini ve kızlarını kamuoyuna gösterme gereği duyuyor.

AKP ve CHP mevcut durumun devamı için birbirleriyle kavga ediyormuş gibi bir tablo çizmeye çalışıyorken toplumsal sorunlar hiç dile getirilmiyor. Artık, seçimlerde bir vaatte bile bulunmuyorlar. Toplumsal bir iddia taşımaktan çok devleti şirket gibi gören ve şirketteki payını artırmayı veya korumayı hedefleyen bir anlayışla faaliyet yürütüyorlar.

Asıl konuşulması ve çözüm aranması gereken sorunların hiç birisine değinilmemektedir. Örneğin küresel iklim değişikliği ile iyice azalan su kaynaklarını tehdit eden Efemçukuru Altın Madeni gibi su kaynaklarını kirletecek faaliyetler, zaten yoğun biçimde çevresel kirlilik kaynağı haline gelmiş olan Aliağa’daki sanayi tesislerine ek olarak kömür yakıtlı termik santral kurulması girişimleri, kıyıları halkın yararlanmasına kapatacak, doğal ve kültürel değerleri yok edecek olan turizm girişimleri, hızlı ve plansız büyüyen kentin ulaşım ve altyapı sorunları, yoksulluğun ürkütücü boyutlara ulaştığı varoşların sorunları ve milliyetçi kalkışmalar, linç girişimleri ve bozulan toplumsal barış.

Bu duruma bizim sessiz kalmamız mümkün değildir. Bizler AKP ve CHP arasındaki kayıkçı dövüşünde taraf olmaya zorlanan topluma gerçeğin başka olduğu ve başka bir yaşamın mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yukarıdan dayatılan hayata karşı, kaybedenlerle birlikte yerelden başka bir yaşamın inşasının mümkün olduğunu ispata çalışıyoruz. İzmir’de yürüttüğümüz faaliyetin özü budur.

Toplumun AKP ile CHP arasında sıkışmışlık hali, solun güçlü bir seçenek olamamasından kaynaklandığı tartışmasızdır. Sorunları çözme konusunda samimi olan sol, sosyalist, yurtsever güçler dağınık durumdadır. Yerel seçimler öncesinde bu sıkışmışlığı aşmanın yollarının arandığı bir dönem yaşıyoruz. Başka bir seçenek, ortak sol seçenek yaratma çabaları ülkenin pek çok yöresinde yoğunlaştı.

Toplumsal sorunların çözümünde farklı yaklaşımlarımız olsa da, farklı siyasi parti, sendika, meslek örgütü, dernek ve inisiyatiflerden, farklı siyasal düşünce, inanç, etnik köken ve mesleklerden kadınlar ve erkekler, kurumsal ya da bireysel duruşlarımızla bir araya gelip birikim, beceri, güç ve olanaklarımızı birleştirdik ve “Birlikte Başaracağız Platformu” (*) nu kurduk. Aralık ayı içinde Yerel Seçim Programı Çalıştayı düzenlendik. İki gün boyunca 200 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen çalıştay sonucunda yerel yönetimlere ilişkin ilkeler ve öncelikleri belirledik. Seçim bildirgemizi katılımcı bir süreçle hazırladık.

Platformun katılımcılarının oluşturduğu meclis, İzmir’de belediye başkanlığı ve belediye meclis üyelikleri için ortak aday çıkarma kararı aldı ve ilçelerde platform üyesi olan partilerin listesinden, Büyükşehir’de ise bağımsız aday gösterilmesine karar verdi. Tarihiyle, kültürel ve doğal zenginlikleriyle, barış içinde insanların yaşadığı İzmir için, belediye yönetimlerinde saltanata son vermek için, kentimizi sermayenin güdümünden geri almak için, yoksulların, ezilenlerin, emekçilerin yüzünün güldüğü bir kent için, yaşam alanlarıyla uyumlu planlama için, hep barışı, hep yaşamı savunan belediyecilik için yola çıktık.

Kısaca; karar alma süreçlerine kentlilerin doğrudan katılımını öngörüyoruz. Bunu kadın meclisleri, engelli meclisleri, gençlik meclisleri, mahalle meclisleri gibi sorunlarını tartışan ve çözüm arayan örgütlü yapıların ve bunların bileşiminden oluşacak kent meclisinin kararlarını uygulayan bir belediye yaratmayı hedefliyoruz. Belediye hizmetlerini, ticari işletmecilik olarak değil, kamu yararını esas alan kamusal görevler olarak değerlendiriyoruz. Bu kapsamda, öncelikle zorunlu gereksinim olan temiz suyu ücretsiz sağlamayı düşünüyoruz. Çok dilli, çok kültürlü hizmet öngörüyoruz.

Yaygın medyanın görmek istememesine karşın, İzmir farklı sözleri ve düşleri olan adaylarıyla seçime gidiyor. İzmir’deki birlikteliğin bu güne kadar yaptığı çalışmalar umut verici boyutlara ulaştı. Biz biliyoruz ki; kapitalizmin ve emperyalizmin saldırısını ancak böylesine bir birliktelikle püskürtebilir. Var olan ekonomik, ekolojik ve demokrasi sorunları ancak dünyaya aynı pencereden bakanların elbirliği ile çözümlenebilir. Bu anlamda Birlikte Başaracağız Platformu İzmir için, Türkiye için bir önemli bir başlangıç. Platformun yerel seçimde sağlayacağı başarı düzeyi, İzmir’in, dolayısıyla Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yaşamında önemli değişikliğe yol açacaktır. Bugün, özgürlükten, eşitlikten, toplumsal adalet ve barıştan yana olan herkesin katkısı, her zamankinden daha önemli. Bunun başlangıcı da korkularımızı aşıp kendi gücümüze güvenmemizden geçiyor. Soluk almak için buna ihtiyacımız var. Birlikte olursak başarabiliriz.

________________________________________________

(*) İzmir Birlikte Başaracağız Platformu; Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Devrimci İşçi Partisi Girişimi (DİP), Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Mezopotamya Sosyalist Partisi-Girişimi (MESOP), Yeşiller Partisi İzmir Grubu, Sosyalist Emek İnisiyatifi (SEH), Demokratik Haklar Federasyonu, KÖZ, Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP), Türkiye Gerçeği Gazetesi, Ürün Dergisi temsilcileri ile İzmir'de bulunan sendika, meslek odası yöneticisi, demokratik kitle örgütü temsilcisi, kadın, gençlik, çevre hareketi eylemcileri, yazar, sanatçı, öğretim üyesi ve bireysel katılımcılardan oluşmaktadır.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0