'Ödüller, her zaman sorumluk da yükler. Bu sorumluluðu taþýmaya çalýþacaðým'

18 Eylül 2012 12:42 / 3076 kez okundu!

 


(Uluslararasý Hrant Dink Ödül törenindeki konuþma)

Uluslararasý Hrant Dink 2012 Ödülü için beni seçmeniz bana büyük bir onur ve gurur verdi... Ödüller, her zaman sorumluk da yükler. Bu sorumluluðu taþýmaya çalýþacaðým... Bu münasebetle, Yakýndoðu kavramý üzerinde kýsa bir deðerlendirme yapmak istiyorum...


*******

Uluslararasý Hrant Dink Vakfý’nýn Deðerli Baþkaný,

Deðerli Jüri Üyeleri,

Ödül Komitesi’nin Deðerli Baþkaný

Deðerli Konuklar…


Hepinizi sevgiyle selamlýyorum.

Hrant Dink’i sevgiyle anýyorum.


Uluslararasý Hrant Dink 2012 Ödülü için beni seçmeniz bana büyük bir onur ve gurur verdi.

Ödüller, her zaman sorumluk da yükler. Bu sorumluluðu taþýmaya çalýþacaðým.

Bu münasebetle, Yakýndoðu kavramý üzerinde kýsa bir deðerlendirme yapmak istiyorum. Yakýndoðu, Bizans döneminden beri kullanýlan bir kavram. Bizans, Ýstanbul’dan itibaren, Doðu’ya doðru coðrafyayý, Yakýndoðu, Ortadoðu ve Uzakdoðu þeklinde bölmüþtü. Yakýndoðu içinde Anatolia, Pontus, Lazistan, Kapadokya, Ermenistan, Kürdistan, Kilikya, Mezopotamya, Turabidin… gibi bölgeler vardý. Anatolia, bugün Ege Bölgesi denilen bir bölgeydi, Hatta, Ege’nin de küçük bir kesimi. Ortadoðu, Mýsýr’dan Hindistan’a, Kuzey Buz Denizi’nden Umman Okyanusu’na kadar olan bölgeyi içine alýyordu. Ýran, Yakýndoðu ve Ortadoðu arasýnda bir yerde kalýyordu. Uzakdoðu, Çin, Mançurya, Kore, Japonya, Ýndonezya gibi coðrafyalarý içeriyordu. (bkz. Ahmet Önal, Yakýndoðu Soykýrýmla Yok Edildi. Neden? kurdistan-post.eu 15 1.2012)


Yakýndoðu, uzaktan gelenler tarafýndan imha edilmiþtir

Yakýndoðu’nun yerli halklarý, Rumlar-Pontuslar, Ermeniler, Süryaniler, Lazlar, Ezidi Kürdler, Kýzýlbaþlar (Aleviler)… uzaktan gelenler tarafýndan imha edilmiþtir. Bu sürecin nasýl yaþandýðýna kýsaca bakmak istiyorum.

Ýttihat ve Terakki’nin, Osmanlý Ýmparatorluðu’nu Türk esasýna göre yeniden düzenlemek gibi bir projesi vardý. Osmanlý ekonomisini millileþtirmek yine önemli bir amaçtý. Adriyatik Denizi’nden Büyük Okyanus’a kadar varacak bir imparatorluk düþünülüyordu. Fakat bu Türk imparatorluðu olacaktý. Rumlar, Ermeniler öbür Hristiyan halklar bu projede önemli pürüzlerdi. Kürdler gibi, Müslüman olan ama Türk olmayan halklarýn durumu da önemliydi

Türk ve Kürd olan ama Müslüman olmayan Kýzýlbaþlarýn (Alevilerin) durumu da dikkate alýnýyordu.

Ýttihatçýlar, açýk-gizli bütün toplantýlarýnda bu proje üzerinde çok durdular, projeyi geliþtirdiler. Balkan yenilgisinden sonra, bu proje üzerine daha kararlý bir þekilde gittiler.

Ayrýntýlý planlar, programlar geliþtirdiler. Karadeniz havalisindeki Rumlar-Pontuslar, Kapadokya’daki, Ege’deki Rumlar, Ege adalarýna, Yunanistan’a sürgün edilecekti. Ermenilerin nüfusu, tehcir adý altýnda çürütülecekti. Kürdler Türklüðe, Kýzýlbaþlar Müslümanlýða asimile edilecekti. Süryani gibi öbür Hrýstiyan halklara, Ezidi Kürdlere de benzer politikalar uygulanacaktý. Göçe zorlanan Rumlarýn ve nüfusu soykýrýmla çürütülecek olan Ermenilerin zenginliklerine, taþýnmaz mallarýna el konulacak, bunlar Müslüman Türk eþrafýn denetimine sunulacaktý.

Birinci Dünya Savaþý, Ýttihatçýlarýn aradýðý fýrsat verdi. Savaþ baþlar baþlamaz Rum-Pontus sürgünleri de baþladý. Savaþýn ilk yýlý içinde Ermeni sorunu “halledildi”. Geriye kalan iki sorun da, Cumhuriyet döneminde, Ýttihatçýlarýn devamý olan yönetimlerce sistematik bir þekilde yaþama geçirildi. Ermenilerden ve Rumlardan kalan taþýnmaz mallar üzerinde büyük bir yaðma gerçekleþti. Bu þekilde, Osmanlý ekonomisi, Türk ekonomisi millileþmiþ oldu. Osmanlý’dan Cumhuriyet’e geçiþin çok önemli bir boyutu budur.


Burjuvamýzýn zenginliðinin kaynaðý Ermeni, Rum, Süryani mallarýdýr

Bugün, büyük burjuvazinin zenginliðinin kaynaðý Ermeni mallarýdýr, Rum mallarýdýr. Kürd bölgelerine Kürd aðalarýnýn, aþiret reislerinin, þeyhlerinin zenginliðinin kaynaðý da Ermeni mallarýdýr, Süryani mallarýdýr.

Yakýndoðu bu süreçte imha edildi. Almanlar Yakýndoðu’nun imhasýna çok yoðun bir destek verdiler. 1919-1920 yýllarýnda Milletler Cemiyeti döneminde de, Büyük Britanya ve Fransa gibi dönemin emperyal devletleri Yakýndoðu’nun imhasýnda önemli rol aldýlar. “Yakýndoðu Ýþleri Ýle ilgili Lozan Antlaþmasý” Yakýndoðu kavramýný kullanýldýðý son uluslararasý metin oldu. Anadolu, artýk bugünkü T.C. nin Asya topraklarýný anlatýr bir kavram oldu. Yakýndoðu’dan kalanlar Ortadoðu içine alýndý.


"Hrant Dink’in katledilmesiyle Talat Paþa’nýn intikamý alýnmýþtýr"

Bu süreçte, Kürdlerin durumunu iki safhada ele almak gerekir. Ýttihatçýlar, daha sonra Kuva-yý Milliye (Kemalistler), Ermenilerle, Süryanilerle olan sorunlarý Kürdleri tetikçi olarak kullanarak çözdü. Devlet güçlenince, Lozan’la birlikte uluslar arasý garanti gerçekleþince Kürdlerin inkarý-imhasý baþladý.

Taner Akçam, “Hrant Dink’in katledilmesiyle Talat Paþa’nýn intikamý alýnmýþtýr” demektedir.

Böyle bir deðerlendirme yapýlabilir. Ama, þöyle bir deðerlendirme de yapýlabilir; Hrant Dink, tabu tutulan bir konuyu deþifre etmiþtir. Vedat Aydýn’ýn ve Hrant Dink’in katledilmesi birbirine benzerdir. 5 Temmuz 1991 Diyarbakýr’da, 19 Ocak 2007 Ýstanbul’da gerçekleþen katliamlar, Türk siyasal hayatýnýn çok önemli görüntüleridir. Her ikisinde de, tabu tutulmasý istenen bir konunun gün yüzüne çýkmasýna tepki vardýr. Bu iki olay Ermeni toplumunu ve Kürd toplumunu çok yakýndan ilgilendirmektedir.

Bir ulus, tarihinin belirli bir döneninde, bölünmenin, parçalanmanýn ve paylaþýlmanýn hedefi olmuþsa o ulus bir daha derlenip toparlanamamaktadýr. Kürdler gibi, Ermenilerin de böyle bir sorunu vardýr. 19. yüzyýl… Osmanlý Ermenistan’ý, Rus Ermenistan’ý… Ermenilerin gücünü kýrmýþtýr. Ýran, Osmanlý ve Rusya arasýnda Ermeniler bir birlik oluþturamamýþlardýr.

Bütün bunlar devlet yöneticilerinin “özür”leriyle halledilecek sorunlar deðildir. Yakýndoðu’ki bütünselliði kavrayan tarihsel ve toplumsal araþtýrmalar önemli olmalýdýr. Tarihsel ve toplumsal bilinç ancak böyle geliþir. Bu bilinç geliþtikçe hem halklar, uluslar, hem de halk veya ulus içindeki farklý kesimler birbirlerini daha iyi anlamaya, birbirlerine bilinçli bir þekilde zarar vermemeye çalýþýrlar..

Bu çerçevede, ifade özgürlüðünün kurumlaþmasý, özgür eleþtirinin kurumlaþmasý çok önemlidir. Bilimin de demokrasinin de temel koþulu ifade özgürlüðüdür. Çaðdaþ medeniyetin en önemli göstergesi ifade özgürlüðüdür. Büyük, çok katlý binalar, yollar, barajlar, demiryollarý, metrolar, havayollarý… çaðdaþlýðýn baþta gelen göstergesi deðildir. Bunlar, insanlarýn hayatýný elbette kolaylaþtýran yapýlardýr. Ama, çaðdaþlýðýn temel göstergesi o toplumun, devletin siyasal sisteminde, siyasal rejiminde ifade özgürlüðünün, özgür eleþtirinin dinamik bir þekilde yaþýyor olmasýdýr. Toplumsal ve siyasal yaþantýnýn kalitesini yükselten temel unsur budur.


Bir yerde ifade özgürlüðü ve özgür eleþtiri kurumlaþmýþsa orada resmi ideoloji yok demektir

O toplumun, devletin siyasal sisteminde ifade özgürlüðü, özgür eleþtiri kurumlaþmýþsa orada, resmi ideoloji yok demektir. Resmi, ideoloji, herhangi bir ideoloji deðildir, devletin idari ve cezai yaptýrýmlarýyla korunan ve kollanan bir ideolojidir. Resmi ideolojiyi eleþtirdiðiniz zaman birtakým idari ve cezai yaptýrýmlarla karþýlaþmanýz olasýdýr.

Ýfade özgürlüðü kurumlaþmýþsa, özgür eleþtiri dinamik bir þekilde iþliyorsa, o devletin gocunacaðý, kendi halkýndan gizleyeceði iþler yok demektir. Yaþanan olaylarýn özgürce eleþtirilebileceði bir ortamda, düþün yasaklarýna yer olamayacaðý açýktýr. Düþün yasaklarýna, bu gizli iliþkilerin aþýða çýkmamasýný saðlamak için gerek duyulmaktadýr.

Bir devlet, siyasal sisteminde, ifade özgürlüðünü, özgür eleþtiriyi kurumlaþtýrmýþsa, o devletin siyasal toplumsal ekonomik iliþkilerinde, yolsuzlular, dolandýrýcýlýklar, görevi kötüye kullanma, rüþvet, kayýrmacýlýk gibi olgular, olgusal iliþkiler olmaz, olduðu zaman da sýký bir yargý denetimi gündeme gelir.

Türkiye’de devletin toplumsal bilimler algýlamasýna, toplumsal bilimcilere yönelik tutumunda da kýsaca bakmakta yarar var. Toplumsal bilimler hep kuþkuyla karþýlaþmýþ, bazý toplumsal bilimcilerere karþý sýk sýk idari ve cezai yaptýrýmlar gündeme gelmiþtir. 1940’larda, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes ve arkadaþlarý, 1960’larýn sonlarýnda, 1970’lerde Oya Baydar ve arkadaþlarý, 2000’lerde Pýnar Selek, Müge Tuzcuoðlu gibi genç araþtýrmacýlar idari ve cezai yaptýrýmlarýn hedefi olmuþlardýr.

Müge Tuzcuoðlu 2012 Mart’ýndan beri Diyarbakýr’da tutukludur. Diyarbakýr’da, Sarmaþýk Derneði’nde, Göç-Der’de çalýþmakta, göç maðduru, sürgün maðduru çocuklarla ilgilenmektedir. Çocuklara ilgilenmek, köyler, evleri yakýlan-yýkýlan, yerlerini-yurtlarýný terke zorlanan ailelerle ilgilenmek, köylerin yakýlmasý-yýkýlmasýyla, “faili meçhul” denen cinayetlerle ilgilenmek demektir. Bu konularda gerçeklerin dile getirilmesini engellemek için pek çok yasak getirilmiþtir. Müge Tuzcuoðlu toplumsal gerçekleri yaþandýðý gibi dile getirmekte, bu da onun idari ve cezai yaptýrýmlarla karþýlaþmasýný getirmektedir.

“Taþ atma”yý da bir bakýma ifade özgürlüðü çerçevesinde deðerlendirmek gerekir. 8-10 yaþýndaki bir çocuðun, evlerini yakan-yýkan panzere taþ atmasý, anasýna-babasýna, aðabeyine, aplasýna, dayýsýna, amcasýna, teyzesine, halasýna iþkence yapan özel timlere onlarý kaçýrýp yok edenlere… taþ atmasý onlarý sevmediðini gösteren bir ifade biçimidir.

Toplumsal dinamikleri, toplumsal talepleri algýlamak önemli olmalýdýr. Toplumsal dinamikleri ve toplumsal talepleri bastýran deðil, bunlarýn ifadesini kolaylaþtýrýcý yönde kararlar almasý yargýdan önemli bir beklenti olarak ortaya çýkmaktadýr. Dilerim 24 Eylül’deki duruþmada bu yönde bir karar alýnýr.

Teþekkür ediyorum.

Hrant Dink’i tekrar sevgiyle anýyorum.


Ýsmail BEÞÝKÇÝ

***

Çizim: Firuz Kutal (Her çocuk biraz Diyarbakýrlý... - Firuz Kutal)

Editörün Notu: Ara baþlýklar izmirizmir.net tarafýndan eklenmiþtir.


Son Güncelleme Tarihi: 18 Eylül 2012 14:56

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.