Ýzmir ve Demokratlýk

18 Mayýs 2013 19:43 / 2301 kez okundu!

 


Dün Ýzmir'de Gediz Üniversitesi'nde, "Ýzmir ve Demokratlýk" baþlýklý bir panel yapýldý. Gri Düþünce ve Genç Siviller'in düzenlediði toplantýda kardeþim Pervin Mýsýrlýoðlu'nun da bir konuþmasý vardý. Ben Ýstanbul'daydým ama kalbim Ege'de kaldý... Bu yüzden de "konuþmacýlar arasýnda ben olsam ne derdim?" diyerek bir yazý yazdým.


***

Demokratlýk, toplumun taleplerini, zamanýn ruhu ve gerekleri ile evrensel deðerlerin süzgecinden geçirip siyasi kararlara dönüþtürmeyi ve bunu bireysel yaþamýnda tutarlý, ilkeli biçimde uygulamayý gerektirir.

Bu noktada Ali Bayramoðlu'na baþvuralým ve serbest bir yararlanma yapalým:

"Özgürlük ve özgür düþünce bir toplumun can damarýdýr.

Bireysel kararlardan siyasi kararlara, edebiyattan müziðe kadar; özgür düþünce varoluþun temelidir...

Demokrasinin anlamý burada gizli.

Fikir üretimini, düþünceyi; özgür ve rekabetçi tartýþma besler...

Tartýþmayý mümkün kýlan ise demokrasidir.

Tartýþmanýn temel iþlevi 'ötekini' dinlemek ve anlamaktýr;

anlamak farklý görüþler arasýnda etkileþime yol açar;

etkileþim de zengin ve yaratýcý bir kimlik üretir.

Demokrasi demokratlara ihtiyaç duyar...

Demokrasi ve demokratlýk, kendini sorgulama ve mutlak kýlmama çabasýdýr.

Bu çabanýn; ötekilerin, bizden farklý olanlarýn varlýðýyla, talepleriyle iliþki içinde olmasýdýr.

Farklý olaný anlamak böyle mümkün olur ve bu, demokratlýðýn ana koþuludur.

Bu nedenle, demokratýn merceði topluma dönüktür; devlete, siyasi merkezlere deðil.

Kürt meselesine, tesettür meselesine, Ergenekon meselesine, özgürlüklere ve askeri vesayete ayrý gözlerle bakýp, meþrebine göre birini öven, diðerine söven bakýþa demokrat bakýþ denemez.

Demokratlýk parçalý olmaz.

O tutarlý bir zihniyettir, yani bir bütündür.

Demokratlýk kimliðe göre, esasa göre þekil deðiþtirmez.

Söz konusu kim olursa olsun, sorun ne olursa olsun, önce usullerin, kurallarýn, ilkelerin dikkate alýnmasýna, demokratlýk denir."





Biz Ýzmir'de demokratlýðý yaþayarak öðrendik

Bu giriþten sonra, konuþmamýn bu bölümünde Ýzmir'de zamanýnda ÝGD Bölge sekreterliði yapmýþlýðýmdan ve Pervin Mýsýrlýoðlu'nun deneyimlerinden yola çýkarak, yöreden kimi demokratlýk örnekleri vereceðim.

Köy Enstitüsü mezunu, adalet duygusu kuvvetli bir baba ile; vicdanlý, fedakâr bir annenin oðlu olarak lise yýllarýmdan beri, Kürt olmadan Kürtlerin haklarýný, Alevi olmadan Tahtacýlarýn haklarýný, baþörtülü olmadan baþörtülülerin haklarýný, Roman olmadan Çingene haklarýný tavizsiz olarak savundum.

Ahmet Altan'ýn, Taraf yýllarý boyunca bu topluma durmadan anlattýðý þeydi bu; yani aslýnda nasýl tutarlý demokrat olunabileceðiydi:

"Eðer Aleviler, Sünniler, solcular, Müslüman olmayanlar, bir dine inanmayanlar; bir gün sadece kendi haklarýný deðil birbirlerinin de haklarýný savunmaya baþlarlarsa; ülkedeki otoriter, tek-tipleþtirici, militarist statükonun sonu gelir" diyordu Altan.

Ve nitekim de öyle oldu.

Ahmet Altan'a, demokratlýktaki öðretmenliði ve öngörüsü için teþekkür borçluyuz.

Tabii bu, yeni statükolara ve tek-tipleþtirmelere karþý demokrat uyanýklýðýmýzý canlý tutmamýzýn da önemini unutturmamalý.

Endiþeli modernlerimizin endiþelerini de anlýyoruz. Yaþam tarzlarýmýza karþý kýsýtlayýcý adýmlar atýldýðýnda da o adýma iç rahatlýðýyla karþý durabiliyoruz.

Bu karþý duruþumuz, mütedeyyin kesim üstünde, endiþeli modernlerimizin karþý çýkýþýndan daha büyük bir etki uyandýrýyor.

Neden? Çünkü biz onlar gibi hükumetin her adýmýna kategorik olarak karþý çýkanlardan deðiliz. Ýyi yapýlana komplekssiz olarak "iyi" diyebildiðimiz için; bir þeye "kötü" dediðimiz zaman da, bunun etkisi daha büyük oluyor. Zamanýnda baþörtüsüne destek verdiðimiz kardeþlerimiz, þimdi bizim eleþtirilerimizi dinliyor ve anlamaya çalýþýyor. Ýþte meselenin bam teli burada...

Kanýmca demokratlýk dediðimiz kavram da yaþamdaki en büyük sýnavýndan bu noktada geçiyor.


Ýzmir, "Demokrat Ýzmir" sýfatýný bu dönemeçte yeniden hak etmelidir!

Biz izmirizmir.net sitesi olarak 6 yýldýr deðiþik demokrat yaklaþýmlarý bünyemizde dostça barýndýrýyoruz. Hamallýðýný kardeþimin baþarýyla yürüttüðü Ýzmir küçük Millet Meclisi de bu hoþgörülü tavrýmýzýn sonucunda büyüdü, bugüne geldi.

Ancak önemli olan Ýzmir'i, geçmiþte ne olursa olsun, bugün demokrat bir çizgide, ülkenin en etkili kentlerinden yapabilmektir.

Bunu saðlamak için Ýzmir kendiyle daha çok hesaplaþmalýdýr. Bu tür toplantýlar da bu hesaplaþmayý kolaylaþtýrýyor. Yani iki taraflý bir süreç bu; Ýzmir ne kadar demokrat olursa kendi içiyle ne kadar barýþabilirse, Türkiye barýþýna da o denli destek verir, ülkenin demokratlaþmasýna da daha fazla katký saðlar.




"Göç gelir, huzur biter!"

Pervin Mýsýrlýoðlu, 3 yýl yönettiði Ýzmir LÝfe dergisinden bir baþlýk nedeniyle ayrýldý. GÖÇ GELÝR, HUZUR BÝTER baþlýðý, o sýrada (2006) Ýzmir'in bir kesiminin bu konulara demokrat olmayan yanlýþ bakýþýný iyi özetliyordu. Ki zaten bunun üzerine yazýlý basýn yerine sanal ortama aðýrlýk vermeyi kararlaþtýrdýk ve Ýzmirizmir.net sitesini kurduk.

Þimdi de Ýzmir çukurundaki bir kaç popüler söze açýklýk getirmek istiyorum...


"Ýzmir'in kýzlarý güzeldir, özeldir"

Bu lafa pek bir tutkuyla inanýyoruz ama bu "güzelliðin" melezlikten, çeþitlilikten geldiðini unutup hala onu bunu küçümsemeye çalýþýyoruz.

Kendisi de göçle gelen ve sonra yerleþik olan bir kýsým Ýzmirli, kendisinden sonra gelenleri kabullenmekte zorluklar yaþadý, yaþýyor.

Oysa demokrat olunmadan bu çoðulcu yapý algýlanamaz, insanlarýn haklarý adaletli biçimde savunulamaz.


"Eskiden böyle sorunlar yoktu... Þimdi yok Kürt sorunu, yok Ermeni sorunu... Baþýmýza bir sürü sorun çýkardýlar...."

Sen Kürt adýný yasakla, "Kart Kurt" hikayeleriyle milleti uyutmaya çalýþ, ses edeni içeri at, "vatandaþ Türkçe konuþ" kampanyalarý yap, Kürtçe, Rumca, Ermenice konuþana kumbaraya para atma cezasý ver, gazetelerini kapat, þarkýlarýnýn önce basýlmasýný, olmayýnca da radyo, televizyonda çalýnmasýný yasakla, ülkeyi bölünmenin eþiðine getir; sonra da "eskiden ne güzeldi, Kürt meselesini bu hükumet çýkardý baþýmýza de!"

Bu konularda gerçeklerle yüzleþmeyi gönülsüz de olsa yapmaya çalýþan hükumetin barýþma süreciyle alay, elini taþýn altýna koyan akil insanlardan da nefret et...

Bunun adýna bir çok þey denebilir ama demokratlýk denemez...




Ýzmir dýþarýdan nasýl görülüyor?

Bir zamanlar Osmanlýnýn, Türkiye'nin en liberal, hoþgörülü yörelerinden olan Ýzmir, ülkede yaþanan büyük deðiþimin sonucunda, kendi kabuðuna çekildi, zamanýn ruhunu okuyamadý ve yok olmakta olan deðerlerin yýlmaz savunucusu oldu.

Þimdiki görüntüsü bu.

Ýzmir, eskiden en önemli liman kentiydi; o sýralarda tüm mallar, teknolojiler ve yeni fikirler dünyaya limanlar aracýlýðýyla girerdi. Ýzmir'in ilericiliði, yenilikçiliði biraz buradandý... Kalaný da Ýzmir'in çok kültürlü, çok etnisiteli çoðulcu yapýsýndandý. Ki bu yaný da aslýnda yine limanlýðýyla ilgiliydi.

Kurtuluþ Savaþý sonrasýnda Ýzmir kapitalizminin de belkemiðine darbe vuruldu. Önce zanaatçý-sanayici Ermeniler tehcir edildi, yok edildi; sonra gemici, tüccar Rumlar yurtlarýndan sürüldü, mübadele edildi; bankerlik yapan Yahudiler ürkütüldü, sindirildi. Sonra burjuvasýný yok etmiþ bir cumhuriyet kurulup 1924 anayasasýyla da herkes "Türk" yapýlýnca, zaten Ýzmir'in neden yakýldýðý da anlaþýlmýþ oldu.

Varlýk Vergisi, 1955 6-7 Eylül olaylarý, 1974 Kýbrýs hadisesiyle de pastanýn bir diliminde kalan çilekler de talan edildi.


Bazý ezberlerimizle yüzleþmeden demokrat olunabilir mi?

Burada ayrýntýsýna girmeyeceðim ama Ýzmir yangýný, Ýlk Kurþun, Menemen Hadisesi, Ýzmir Suikasti bu ezberlerimizden sadece bir kaçý...



Bu olaylarýn tümünde, resmi tarihin anlatýlarýný temel alanlarýn yanýltýldýklarý çok açýktýr. Bir dönem bir gazetesinin adý Demokrat Ýzmir de olsa, Ýzmir'in demokrat olma çabasý iniþli çýkýþlý yollardan geçti.

Ýzmir, yeni cumhuriyetle birlikte ilk fýrsatta Serbest Fýrkalý olup Cumhuriyet Halk Fýrkasý'ný terk edince rengini belli etti. Sonradan da zaten Demokrat Parti'nin belkemiði oldu.

Demokrat Parti, Ýzmirlilerin bir kýsmýnca hala "makbul darbe" sayýlan 27 Mayýs tarafýndan devrilip liderleri asýlýnca, ardýndan gelen benzeri doðrultudaki Adalet Partisi, ANAP serüvenleri aslýnda onun bir yandan da statükoyla barýþma yýllarý oldu. Bu partiler statükoya yanaþtýkça Ýzmir de yanaþtý.

Bu süreçte izmir, içinde hep "ne yapacaðý kestirilemeyen", "saðý solu belirsiz" bir tabakayý da büyüttü durmadan. Bu kesim bir ara Karaoðlan'a bir ara Beyaz Türk Cem Uzan'a meylettiyse de sonunda statükonun ana partisi olan CHP'de karar kýldý. Ve bir süredir oralarda...

Ancak Ýzmir'de ayrý ayrý bir çok kesimin de verdiði mücadelelerle güçlenen demokratlýk ruhu þimdilerde bir pata hali, bir kararsýz denge durumu yarattý. Zamanýn ruhunu daha iyi okuyan kazanacak ve dengeyi bozacak.


Zamanýn ruhu tutarlý demokrat olmayý gerektiriyor.

izmirizmir.net sitesinden bir örnek vereyim. Sitemizin yazarlarý, referandum sýrasýnda 3'e bölündü; yani "Evet" diyen de, "Hayýr" diyen de, "Boykot" diyen de vardý... "Evet"çilerin çoðunluðunun ise "Yetmez ama Evet" diyenlerden olduðu bir sýr deðil.

Biz bu üç görüþü de içimizde barýndýrýp, birbirimizle usul usul, saygýyla tartýþtýk. Ne düþünürsek düþünelim, göz ucuyla da öteki yazar arkadaþýmýzýn dediklerine mutlaka baktýk. Çünkü o anki saflaþmanýn geçici olduðunu biliyorduk. Yine biliyorduk ki zaman geçecek, durum deðiþecek ve yeni bir geliþmede kartlar yeniden daðýtýlacak, saflar yeniden deðiþecekti. Nitekim barýþma sürecinde tam da öyle oldu. O dönem farklý tavýrda olanlar þimdi ayný saftalar...

Yani demokratlýk, "biz olduk, tamamdýr" ile olmuyor. Bu sýfatý her yeni adýmda her aþamada yeniden hak etmek gerekiyor.




Ýzmir'den demokratlýk anýlarý

Bir çok yerde olduðu gibi Ýzmir'de de gerçek sendikacýlýk zayýfladý. Bilinçli iþçi, aydýn ve gençler bir süredir küçük göletlerinde kaðýttan kayýklar yüzdürüyor, okyanusa açýlmayý akýllarýna bile getiremiyorlar. Yeni okyanusun bir tür sanal alem olduðunu ise kabullenmeleri kolay deðil.

Örneðin geçmiþte ÝGD, tüm eksiklerine raðmen gençlik içinde en iyi demokratlýk örneklerini vermiþti. Bizim derneðin duvarýna, kapýmýza gece slogan yazan kimi "çok devrimci" derneklerin duvarlarýnda sýrýtan MHP, ÜGD yazýlarýný, Çankaya'da güpegündüz gidip silmiþ ve onlarý utandýrmýþtýk.

Cami duvarlarýna, kendimiz dahil kimsenin slogan yazmasýna izin vermemiþtik. Birilerinin, cami duvarýna gece yazdýklarýný biz ýsrarla gündüz silmiþtik. Burada mesele ilke meselesiydi, demokratlýktý... Cami cemaati kendi arasýnda bizi þöyle tanýmlýyordu: "Bunlar da komünist ama diðerlerinden biraz farklý..." Halkýn sempatisi böyle kazanýlýyor, algýsý böyle yönetiliyordu o zamanlar.

Demokratlýðý öðrenme süreci buralardan geçti. Ama yanlýþlar da yaptýk. Örneðin yollarý kapatýp "protesto" yapacaðýz diye, Karabaðlar'da konvoy olmuþ arabalarýn kontak anahtarlarýný zorla toplayýp atarken bu anti-demokrat tavýrlarýmýzla antipati topladýðýmýzý çok sonra fark ettik.



Ýzmir'de 1980 öncesinde diðer gençlik kesimleri zaten demokratlýkta sýnýfta kalmýþlardý.

Ülkücüler, "Bornova'ya komünistler giremez!" derken;

Halkýn Kurtuluþu gurubu "Ege Üniversitesi kampüsüne faþistler ve Sosyal-faþistler giremez!" diyor;

Dev-Yol da, "faþistler ve ÝGD'liler giremez!" diyerek onlara destek çýkýyordu.

ÝGD ise Týp Fakültesi çevresine hakimdi ve ülkücüler hariç herkesin girmesine izin veriyordu. Arkadaþlarý kampüste dayak yerken ÝGD'lilerin ýsrarla kendi bölgelerinde demokrat olarak davranmasý, bir süre sonra geniþ öðrenci çoðunluðunun gözünde haklýlýk kazanmalarýný getirdi.

Peki süreçte en tutarlý, en demokrat davranýþ ne olmalýydý?

"Þebekesi olan her öðrenci üniversiteye girebilmelidir!" olmalýydý elbette.

Ve bunu tek savunan, o dönemde Ýzmir'de küçük bir grup olan Aydýnlýkçýlar, PDA'cýlar idi... Doðruya doðru... Demokratlýðýmýzýn gereði, bunu da söylemeliyiz. Gerçi unutmayalým, durmuþ saatler bile günde 2 kez doðruyu gösterebiliyor.


Üniversitelilerimiz bugün de demokratlýk sýnavýndalar

O, onu üniversiteye sokmayacak, bu, ötekini... Olmadý demirler, þiþler, býçaklar... Yok bu kiþiler duvar gazetesi asamaz, yýrtarýz; yok ötekiler konferans yapamaz, engelleriz... Bunlar iyi demokratlýk örnekleri deðil. Gençler, geçmiþteki olumlu yanlarýmýzdan yararlansýn ama hatalarýmýzdan da ders çýkarsýnlar.

Bu toplantýyý düzenleyenler içinde Genç Sivillerin olmasý aslýnda rastlantý deðil. Geçmiþten ders çýkarmýþ gençlerin en iyi temsilcileri onlar... Nuhungemisi'nin en kýymetli yolcularýnýn, yaratýcý, dalgacý-gerçekçi, þiddet karþýtý ve mutlaka demokratik tüm eylemlerinin hayraný olarak, onlarý sevgiyle selamlýyorum.


Ordunun siyasetteki etkisinin azalmasýna üzülmek demokratlýk deðildir

Gerçek demokratlýða ulaþmak için Ýzmirli, militarizm hayranlýðýný bir daha çýkarmamak üzere topraða gömmelidir. Seçimler dýþýnda bir güce, statükoya bel baðlamamalýdýr.

Türkiye'deki çoðu ulusalcýnýn olduðu gibi bir kýsým Ýzmirlinin de bir üzüntüsü var ve bu onlarýn demokratlýða ilerlemesini engelliyor.

Siyasetteki etkisinin azalmasýna ordunun üst kademesinin, ayrýcalýklý subaylarýnýn üzülmesini anlýyorum.

Tek tipçiliði ve militarist ruhu kutsa, eðitimi yönet, yargýyý yönet, politikaya yön ver... Olmadý darbe yap, anayasa yap, cumhurbaþkanlarý hep asker kökenli olsun...

Emekli olunca, "devlet sýnýfý"ndan onaylý büyük sermayenin holdinglerinden birinden yüksek ek maaþla yönetim kurulu üyeliði kap; OYAK ile, özel tatil siteleriyle, ordu evleriyle ayrýcalýklý bir hayat sür...

Þimdi bu dönem bitti...

Bitti ama bunun bitiþine bir kýsým Ýzmirli arkadaþým üzülüyor ya, ben de ona yanýyorum ve demokrat olmaya biraz daha var, diyorum.

Çünkü demokratlýk, sorunlarýn çözüm yolu olarak demokrasiyi görmektir, otoriterliði deðil



Zamanýn ruhu demokrat olmayý, demokratlýk da sahici biçimde Barýþ yanlýsý olmayý, savaþlara gerçekten karþý durmayý gerektiriyor. Demokratlýk bu süreçte Kürt Barýþý'ný savunmayý, Suriye'de ise, savaþa da diktatör Esed'e de ayný anda karþý durmayý gerektiriyor.

Ýzmir demokrat olsun istiyoruz. Ancak bilmeliyiz ki demokrat tutumda Tek Particilik deðil, Çoðulculuk makbuldür.

Her anlamlý topluluk kendini mecliste temsil imkaný bulabilmelidir. Çok sayýda küçük partinin mecliste var olmasýndan ürkmeyelim. Akýllý koalisyonlar dönemi baþlamalýdýr. Bunun için de seçim barajlarý % 2'yi aþmamalýdýr.

Ýzmirliler, bu toplumun çoðunluðunun Atatürk ile, Cumhuriyet ile, Bayrak ile bir sorunlarýnýn olmadýðýný; artýk "cumhuriyetçiliðin" deðil, "demokratik cumhuriyet"i savunmanýn çok önemli olduðunu anlýyor, bu gerçeði sindirmeye çalýþýyor.

Ýzmirliler olarak, enerjimizi baþörtüsü yasaklarýna, korkularýna geçmiþte çok harcadýk, þeriat geliyor paranoyasýna kananlarýmýz çok oldu... Þimdi en azýndan bir kýsmýmýz kendimizi sorguluyoruz.

Tek tipçilik bir tür fakirliktir; bunda ýsrar etmek toplumu kýsýrlýða mahkum etmek demektir. Oysa, çok kültürlülük zenginliktir. Bunu sözde kavradýk ama hayata geçirmek kolay deðil. Ýzmir bunun sancýlarýný yaþýyor, demokrat olmayý öðreniyor.

Öðrenmeye ihtiyacý olan sadece Ýzmir mi? Hükümetin de demokratlýðý öðrenmeye ve sindirmeye ihtiyacý yok mu?




Taksim için neden Akil Ýnsanlara baþvurulmuyor?

Örneðin Kürt sorununda eski yöntemleri çýkmaz görüp çözümü demokraside arayan hükümet böyle demokrat davranabiliyorken; neden "Ýstanbul sorunu"nda otoriter bir yolda? Taksim'i kazarken Akil Ýnsanlara danýþmak çok mu zordu?

"Kaldýrýn þu ucube heykeli" derken,

"Muhteþem Yüzyýl" dizisiyle uðraþýrken,

kürtaj hakkýný kýsýtlamaya çalýþýrken,

içki yasaðýný geniþletip, ruj yasaklarýyla süslerken,

demokratlýktan uzaklaþtýklarýný bilmeliler.

Bu noktalarda da hep gerçek demokratlarý karþýlarýnda buldular, eminim yine bulacaklar.

Yani kim yanlýþta ýsrar ederse onu eleþtirmeliyiz. "Bu bendendir ses çýkarmayayým, bu yandaþtýr, ellemeyeyim" demek demokratlýðý öldürmektir.

Bu konularda ýsrarcý, takipçi, hoþ görülü ve yaþam tarzlarýna saygýlý tavýr, demokrat tavýrdýr.

Ýzmirizmir.net ve ÝkMM'nin varlýðý örnek gösterilecek demokrat bir çabadýr.

Ýzmir, gerçek demokrat, yenilikçi, ilerici bir kent olarak Türkiye tarihine mutlaka adýný yazdýracaktýr.

"Beyaz Türk" görüntüsünü iyice kýrmak için Ýzmirizmir.net sitesine "baþörtülü" yazar arayýþýndaydýk. Bu sýrada tanýþtýðýmýz ve yazýlarýna yer verdiðimiz için de, demokrat olmayan kimi Ýzmirlilerin siteye üyelikten hatta yazarlýktan istifa ettiði günler oldu. Þimdilerde 3 baþörtülü yazarýmýz var ve onlarý sitede sunarken þöyle demiþtik: "Umarýz Ýzmirliler, insanlarýn kafalarýndaki örtülerle deðil, içindeki fikirlerle ilgilenmeye devam ederler..."

Bu yazarlarýmýzdan birisi ilk yazýsýnýn baþörtüsü sorunu üstüne olmasýný istememiþ ve Hrant Dink üstüne yazmýþtý. Vicdanlý tavrýný hala sürdürüyor.

Sözlerime þu sýralarda sitemizde Ali Çimen ile yapýlmýþ güzel bir söyleþiye imza atan bir diðer baþörtülü yazarýmýz (ki baþörtülü yazar olarak anýlmaktan haklý olarak hoþlanmayacak olan) Özlem Coþan'ýn sözleriyle son vereyim.

Özlem, demokrat tavrýn ne olduðunu bir notla çok güzel anlatmýþ:

"Aydýn olmak bir hazým ve bedel iþidir güzel ülkemizde... Ve aydýn kalmak da dýþ bükey deðil iç bükey bir adanýþtýr. Bizler birbirimizin acýsýyla tanýdýk geldik birbirimize. Bu yüzden ne baþýmýzdaki örtü ne yoldaþ býyýklarýmýz ne de saçlarýmýzýn kýzýlý, aramýza mesafe koymaya neden deðildi. Bize yaþattýklarý acýlar bizi yakýn kýldý. Birbirimizi sevmeyi öðretti yaþadýðýmýz bütün gri günler. Statüko þunu fark ettirdi bize, on yýllarca en korktuklarý þey, gökkuþaðýnýn bir araya gelmesi ve en fenasý da renklerin kardeþliði idi... Ama biz bunu baþardýk. Renklerimizin güzelliðini keþfettik. Sevmek hiç bu kadar güzel, sevilmek hiç bu kadar kolay olmamýþtý... Onca karartma gecelerine raðmen iyi ki varýz, iyi ki gördük renklerimizi! Ýzmir'den, Ýzmirli selamlar..."


Ýlhami MISIRLIOÐLU

17.05.2013, Ýstanbul

***

>> Demokrat Ýzmir Paneli fotoðraflarý için týklayýn lütfen


Son Güncelleme Tarihi: 25 Mayýs 2013 13:15

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.